Adalet Menzili
Download 1.1 Mb. Pdf ko'rish
|
Adil Yakubov - Adalet Menzili
Adil Yakubov
110 ifade vermişlerdi. Mir Celalov’un anlattığına göre Suyun’un karısı rüşvet verme işine yanaşmak niyetinde değilmiş! Öyle olsun! Demek ki tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş! O da ikinci planını uygulamaya mecbur kalırdı! Şaranavski, geceki ziyafetten sonra Mir Celalov’u bir güzel haşlamış, tabiri caizse anasından emdiği sütü burnundan getirmişti. Ama kendisi de bu işe fena bozulmuş ve kadehleri üst üstüne yuvarlamıştı. İşte burnundan solumasının sebebi bu idi. Çünkü birinci plan her halükârda tehlikesiz ve kolaydı. Ama.. Dur hele! Bu ihtiyar boşuna gelmedi! İhtimal Burgut’un karısı dün eve dönüp eş dostuyla görüştü ve onlar bu işi kabul ettikleri için ihtiyarı gönderdiler. Belki de ihtiyar bu konudan bahsetmek için gelmiştir. Tabi ya! Bu moruk Daranin’le değil, Şaranavski’nin kendisiyle yüz yüze görüşeceğim diye neden ısrar etsin? Başka türlü olsa derdini Daranin’e anlatmaz mıydı?. Şaranavski, birden aklına gelen bu düşünceyle hayli rahatlamış bir şekilde yerinden kalkıp, güleryüz bir çehreyle Galya’nın omuzlarına yayılan saçlarını şöyle bir okşayıp: — Senin o tatlı dillerini yerim, anam! - dedi. - Git şimdi o kahramanına söyle: Hemen geliyor de! — Pekâlâ, bekleyedursun! - diye ilave etti sonra. -Birazdan gelirim ben!.. Adalet Menzili Adil Yakubov 111 G -9- âzi, Mercanay’ı ne kadar çok sevdiğini şimdi farketmişti. Şehirden geç vakitte dönen Mercanay, gözünde yaş ve boğazına düğümlenip kalan hıçkırıklarla olanları anlatınca ihtiyar da kendini tutamamış, kızı ve karısına teselli verecek gücü dahi kendisinde bulamayıp epey bir süre hiç konuşmadan oturmuştu. Fakat Mercanay gözyaşlarını kurulayıp Burgut’un kurtulması için elli bin sum rüşvet istediklerini anlatınca Gâzi birden cin çarpmışa dönüvermişti: — Ne, ne, ne? Elli bin sum rüşvet ha? Kim söyledi bunu sana? Şu, Moskova’dan gelen savcılar mı? — Yok, bir Özbek. Şaranavski’nin yardımcısı. Onunla birlikte eve gelip her yeri altüst etmişti! — Tencere dibin kara, seninki benden kara! - diye söze katılmıştı Bibisara mama. — Dur hele kadın, teleşlanma! İsm-i şerifi neymiş şu rüşvet isteyen kaşarlanmışın, biliyor musun? — İsmini bilmiyorum, ama soyadı Celalov. Gazi yeleğinin yan cebinden kabı sararıp kalmış kalın not defterini çıkartıp, titrek elleriyle kendine göre bir şeyler yazmıştı. — İki gözün iki çeşme ağlayıp durmanın bir faydası yok, kızım! - diyerek Mercanay’ı teselli etmişti. - Gazi baban henüz ölmedi! Baban sağ oldukça evelallah bu işlerin altından kalkar! Kendini koy verme, yavrum! Mercanay acıyla debrenmişti: — Peki, onlar rüşvet istediklerini kabullenirler mi, babacan? Adalet Menzili Adil Yakubov 112 — Kabullenirler mi, kabullenmezler mi, sen işin orasını babana bırak, balam! - Gazi sözünü tamamlayıp ayağa kalktı ve doğruca salona gitti. Kendini divana atarak derin hayallere daldı. Mercanay’ın sözünü ettiği elli bin sum rüşvet istenmesi olayı bir türlü aklına sığmıyordu. Şayet buradaki eski aptallar bu sözü söylemiş olsalar kabullenebilirdi, ama rüşvetçiliği ortadan kaldıracağız, adalet için savaşacağız iddialarıyla Moskova’dan gelen kişilerin böyle bir şart ileri sürmeleri.. Hayır, Gazi pek çok şeyi sineye çekebilirdi ama böylesi bir sahtekârlığa, böylesi bir mel’unluğa asla katlanamazdı! Gazi kâtiplik devrinden kalan büyük deri çantasını açtı. Çanta ağzına kadar altın ve bronz madalyalarla doluydu. Gerçi yeni elbiseleri vardı, ama savaştan kalan ve henüz rengi solmamış bulunan eski kaputuna bütün madalyaları tek tek taktı. En tepeye altın yıldızı -bu yıldız Dinyeper nehrinden geçerken gösterdiği kahramanlık için verilmişti, -onun altına çift Lenin yıldızını, onların daha altına birinci ve ikinci kurtuluş savaşları kahramanlık madalyalarını üşenip erinmeden bir bir yerleştirdi. Her bir altın ve bronz madalyayı takarken, onları hak etmek için gösterdiği kahramanlıklar, kırk yıl süresince verdiği hizmetleri hatırlayarak, kâh gönlü sevinçle coşup, kâh büyük bir buruklukla gözleri doldu. Doğru, kimlerden saklamam işti ki onları?! Son yıllarda özellikle gençler madalyalı yaşlıları görünce burunlarını kıvırıp alaya almışlardı. Şayet savaş gazileri herhangi bir mağazadan bir şey satın almaya kalksalar, gerçi kanun onlara öncelik tanınmasını hükmediyordu ama, kimse kalkıp sırasını vermek dahi istemiyordu. Hatta sıra vermek bir yana arada bir “Ulan öbürleri çekip öbür dünyaya gitti, sen hâlâ buralarda mı dolaşıyorsun?” diyerek alay ve hakaret edenler de çıkıyordu. Bu yüzden Gazi ne zaman bir mağazada kuyruk görse, göğsündeki madalyayı hatırlayarak hemen oradan uzaklaşırdı. Ne günlere kalmışlardı? Gaziye benzeyen binlerce ihtiyar böylesine şefkatsiz, böylesine acımasız günlere düşmüşlerdi!. Gazi, zamanla bu tür taş atmalara alışmış, duymazlıktan gelmeye başlamıştı. Zaman zaman herhangi bir okula falan çağırıldığında, göğsüne taktığı madalyaları hayranlıkla seyreden çocuklara başından geçen olayları Adalet Menzili Download 1.1 Mb. Do'stlaringiz bilan baham: |
Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling
ma'muriyatiga murojaat qiling