T. C. Erciyes üNİversitesi sosyal b
Download 1.24 Mb. Pdf ko'rish
|
2ш3 сипат сабуни
Terc.
c. 3-4, s. 501. 511 Mevlâna, Dîvân-ı Kebîr, c. 6, b.: 44-50, s. 9. “Akl-ı küll’ü bir şehir bil, halkı da Nefs-i Küll; şu parça buçuk şeyler kervan sanki. Ne o mutlu o kervana ki sağ esen yurduna ulaşır; ganimet elde etmiştir; sağlığa kavuşmuştur; baht da at başı beraberdir onunla. “Geri dön” emrini getiren elçi, yolda müjde verir ona; padişahın selamını getirir; can, eteğine sarılır onun. Akla gelenler atlılara benzerler, yurttan tezce gelir, ulaşır onlar; yahut da doğanlardır, kargalardır; yuvaları ikidir onların. Akla gelenler kılavuzlardır; kılavuzun doğansa, durağın bil ki padişahın, o padişahlar padişahının elidir, koludur. Yok, kılavuzun kargaysa gözü leştedir onun, kılavuzu karga olanın yolu mezarlığa çıkar: “Gözü kaymadı”* sırrının sahibine kaçarsan, kargan yüce doğan kesilir; çünkü onun ağzında her şeyi neşe haline sokan bir iksir vardır. Kargaya da, doğana da şekli veren, bir tecelli ederse soy boy sahibi oldun gitti. Gam da, neşe de, o ışıktan ikiz doğar; bir soluk her şeyden yüz çevirseydi, her şey neşelere dalar giderdi. Bütün cüzler, her biri, her şey sensin, sen der; perde altında olmasalardı, hepsi de bunu derdi, bunu söylerdi.” * Necm 53/17 “O (peygamberin) gözü kaymadı ve haddi aşmadı.” 512 Mevlâna, dinin hakikatinin akıl ve mantıkla öğrenilemeyeceğini, bu iş için peygamberlere ihtiyaç duyulduğunu, bu nedenle peygamberlerin de mucize ile doğruluklarını ispat ettiklerini söyler ve bu bağlamda Peygamberimiz (s.a.v)’in Hannâne direği mucizesiyle, Hz. Musa’nın asa mucizesini örnek olarak verir. Güllüce, Kur’ân Tefsiri açısından Mesnevî, Doktora Tezi, 1998, s. 58 513 Mevlâna, Mesnevî, c. 4, b.: 2033 “Bu ne acayip haldir ki, ruh zindanda mahpustur; o zindanın anahtarı kendi elinde mevcuddur.” 109 Tanrı’ya ulaşmanın yolu marifet ve hikmetle yoğrulmuş bir aşktır. 514 Aklın ulaşamadığı, hesaplayamadığı bir makamdır burası. Çünkü canın gıdası olan akıl bazen meseleleri çözmek yerine her işe karışıp, illa ki üstesinden geleceğim diye üsteleyerek sorunu daha da derinleştirebilir. 515 “Mevlâna’nın aklına dayananlara tenkidi, aklın duyular âleminin verilerinden hareket ederek hüküm çıkarması neticesinde yanılma ihtimalinin, her zaman bulunmasından dolayıdır.” 516 Meselâ Hz. Musa ve kavminin Şap Denizi’ni bir âsâ ile yarıp karşıya geçmesini, Ebâbil kuşlarının attıkları iki üç taşla bir fil ordusunun helâk olmasını, İbrahim (a.s.)’ın eve getirdiği kum dolu çuvalın una dönüşmesini, Hz. Musa’nın bir inek kuyruğuyla dirilttiği adamı, akıl nasıl izah etsin? 517 Sebepler âlemine göre işleyen akıl, müsebbibü’l-esbâbı 518 nasıl bulsun? 519 İşte aklın bu noktada yapacağı şey; padişahın (ilâhî kudretin) önünde diz çökmektir. 520 Bu noktadan sonra aşk başlar. 521 Yalnız Mevlâna, aşktan bahsederken hakikî ve batınî gerçeklerden bahseder, yani O’nun aşktan anladığı ilâhî hakikatlerin hayret verici muhteşemliği ve bu hakikatlere 514 “Ey melek gibi can, ey Tanrı nuruyla yoğrulmuş can; ihtiyardan, iradeden de kurtuldun artık; hele bak, ihtiyârın, irâdenin ta kendisi oldun sen. Nefsin dileğinden kaçtın, uzaklaştın, iki üç günceğiz kendi dileğinden vazgeçtin, kesildin de şimdi hem herkesin murada ermesini istiyorsun, hem kendin murada eriştin. Gama av olmuştun, yardımcın yoktu; güç kuvvet sahibi oldun da her şeye gücü yeten, her işi düzüp koşan Tanrı’ya ulaştın.” Mevlâna, Dîvân-ı Kebîr, c. 1, b.: 3286-88, s. 341. 515 Mevlâna, Mesnevî, c. 3, b.: 2525. Mevlâna, bu beyitte aklı tarif ederken “Kar-efzâ” tabirini kullanmaktadır, bu kavramla “Sebep ve müsebbibleri uzatan, işi dolandırıp duran” anlamını kastetmektedir. Ona göre bu tür akıl filozoflarda bulunur. 516 Göztepe, “Mevlâna Celâleddin Rûmî’nin Akla Eleştirel Bakışı, s. 421 517 Mevlâna, Mesnevî, c. 3, b.: 2515-24. 518 Mevlâna, Mesnevî, c. 3, b.: 2513- 26 519 “İlimler eşyayı duyularla ve deneyle tanıtıyorlar. Felsefe, duyularla deneyin üstüne yükselerek aklın bilgisini elde ediyor. Dinin dünyası ise aşk ve ilhamın dünyasıdır. Duyularla akıl, dinî hayata disiplin ve düzen sağlayıcı dış unsurlardır. Onlar, dinin özüne götürmezler. Dinde akıl sadece bir disiplin gücüdür. Dinde esas olan imandır. İman dışardan bilgi vermez… Akıl bir fenerdir. Güneş aşkı temsil eder. Güneş doğunca fenere lüzum kalır mı? Akıl yalnız çevresi,ni aydınlatır, uzakları göstermez. Kendi başına kılavuz olduğu gerçek imanı yolundan saptırır. Her milletin, her cemaatim akıllı insanları vardır. Onlar akılları ile hareket ettikleri zaman, her biri kendi dininin hak dini olduğunu, başka dinlerin yalan olduğunu söylerler... Akıl, dinleri belirli karakterleri ile birbirlerinden ayırır ve birbirlerine karşı koyar. Kendi kendisiyle çelişkiye düşer de bunun fark etmez.” Topçu, a.g.e., s. 147. 520 “Ruh padişah gibidir, akıl da onun veziri; fasid akıl ruhu (kötülüğe) nakleder, O akıl Harut gibi olduğunda; iki yüz tağuta sihir öğreten oldu, Cüz’î aklı kendine vezir tutma; ey sultan küllî aklı kendine vezir yap”. Mevmlâna, Mesnevî, c.4, b. 1255-57. Erdal Baykan, Mevlâna’da Aklın Sınırı ya da Cebrâil ve Siredtü’l-Münteha, EKEV Akademi Dergisi, s. 34, Kış 2008, s. 93-98. 521 Mevlâna’nın akıl-aşk kıyaslaması için bkz. Mehmet Demirci, Mesnevî’de Akıl-Aşk Download 1.24 Mb. Do'stlaringiz bilan baham: |
Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling
ma'muriyatiga murojaat qiling