Takdim değerli Okurlar
Download 0.8 Mb. Pdf ko'rish
|
- Bu sahifa navigatsiya:
- HABER
GEZİ Nogaylar, 1930 yılından başlayıp 1937 yılına kadar geçen 7 yıllık süre boyunca, kısım kısım Türkiye’ye göç etmişler. Atatürk göç için gemi göndermiş. Uzak- lardan gelen Nogaylar, taylarının ayaklarına çorap giydirerek gemiye ulaşmışlar. Keza o zamanlar atların ayaklarına nal çaktırma yok ya da varsa da pahalı. Tay- ların ayaklarının uzun yolculuğa dayanabilmesi için ayaklarına çorap giydirmişler. Nogaylar Türkiye’de Eskişehir, Çorlu, Polatlı, İzmir ve diğer başka yerlere göç etmişler. İrfan bey anlatmaya devam ediyor: “Babam bu evi 1958 yılında yapmış. Babamın babası evin yapımı için kerpiç kesmiş.” İrfan Akay, bu arada kerpiç kesme yöntemini de anlatıyor. Akşamdan hazırlanan çamurun atlara çiğ- netilerek, un iyler 7 gibi kerpiç harcının hazırlandığını, sabah kerpiç kesme işinin yapıldığını açıklıyor. Bu ara- da bir de Nogayca sözcük öğreniyoruz: Şılapşı. Şılapşı, eskiden tenekeden veya bakırdan yapılan yıkanmak için kullanılan teknenin adıymış. Öğle namazı vakti yaklaşınca, bahçedeki sohbeti bitir- dik. Suriye abaya teşekkür ederek, abdestlerimizi aldık ve 50-60 metre mesafedeki câmiye doğru harekete geçtik. Câmi, bahçesi taş duvarlarla çevrili, minareli küçük bir yapı. Bahçesinde kapalı abdest alma yeri var. Henüz avluya girmeden, burada abdest alıp ayaküstü sohbet eden 8-10 kişilik cemaati görüyoruz. Cemaatle tek tek tokalaştıktan sonra câmiye giriyoruz. Merakla câminin içini incelerken, birkaç dakika sonra cemaatte içeri girmeye başladı. Daha sonra adının Mahmut Bor- selim olduğunu öğrendiğimiz, 80 yaşlarında bir amca içerdeki cemaate seslendi. “Misapirlerden ezan oku- yak bar ma?” Önce bu sorunun muhatabı olduğumu- zu düşünmüşsem de sonra, dûa için komşu köylerden gelen bizden başka misafirlerin de cemaat içerisinde bulunabileceğini düşündüm. Amcamız, safların önüne geçip cübbeyi de giyince kendisinin imam olduğunu o zaman anladık. Ezan içerde okundu ve hoparlörle köye dinletildi. Öğle namazı edâ edildi. Câmiden çıktık ve 35-40 yaş- larında cemaatten birinin “Cemaat, dûaga buyuru- nuz” sesli daveti üzerine hazır bekleyen maşinelere 8
evine ulaştık. 40. gün dûası yapılacak olan Merhum Selahattin Akay’ın evinin küçük bir avlusu ve içinde meyve ağaçları olan geniş bir bahçesi var. Avluda ha- zırlanan masa ve sandalyelere dizildik. Serbet zaman, 7 İylemek (Nogay Türkçesi): (Un) yoğurmak. 8 Maşine: Araba, motorlu taşıt. (Rumence, mașină) herkes birbiriyle karşılıklı küçük sohbetlere başlıyor. Bu arada imam ile tanışıp konuşmaya başlıyoruz. An- kara’da Selahattin Tanyeli’yi 9 tanıdığını söyledi. 2013 yılında vefat etti, dedim. Eskişehir ve Polatlı’yı sordu. Nogay ve Tatarları bildiğim kadar anlattım. Bu nok- tada bir tespitimizi de ifâde edelim: Romanya seyâ- hatimizde ekseriyetle bize sorulan, Eskişehir oldu. O ana kadar konuştuğumuz Nogay ve Tatarlardan, Eski- şehir’i bilmeyen neredeyse yok. Bir süre sonra İmam Mahmut amca yerinden kalktı ve cemaate seslendi: “Cemaat, duvaga buyurunuz!..” İçeri girdik. Dûa okunacak odada kanepeler var, kanepele- rin olmadığı yerlere de sandalyeler konmuş. Odanın ortasında, bir kenara yanaşık masa ve etrafında yine sandalyeler var. Masanın törüne 10 Mahmut amca ve iki yanına da iki kişi oturdular. Onlardan birisinin komşu Karakuyu köyünün misafir imamı Cavzar Kayalı oldu- ğunu öğrendim. Dûa merâsimindeki tespitlerimden bahsetmeliyim: Dûa, imamlar ile yaklaşık 45 kişilik cemaatin, tek tek ve toplu olarak iştirâkiyle yapıldı. Kur’an-ı Kerim, Salâvat-ı Şerîfe ve Mevlid-i Şerîf, cemaatin neredeyse tamamının katılımıyla gerçekleşti. Oldukça yüksek sesle okunan Mevlid-i Şerîf, Türkçe ve Karaçay Türk- çesi ile ve büyük bir coşkuyla seslendirildi. Dûa merâ- simini, köyün imâmı olduğundan mütevellit olsa ge- rek, evsahibi diyebileceğimiz köyün imâmı yönetti, misafirlere Aşr-ı Şerîf ve köy halkına namaz surelerini okuttu. Romanya’da yaşayan Nogay Türkleri ve Ta- tarların dinî ritüellerinden birisi de; Ezan, Kur’an-ı Kerim, Salâvat-ı Şerîfe ve Mevlid-i Şerîf okunurken okumanın, öncelikle misafirlere teklif edilmesidir, 9 Merhum Selahattin Tanyeli ile 29 Temmuz 2005 tarihinde, Bursa Vali Yardımcısı Sayın Mustafa Altıntaş, Merhum Selahattin Tanyeli ve Kâmila Kulcumayeva’dan oluşan heyetimizle, Ahmet Yesevi Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Sayın Namık Kemal Zeybek’i ziyaretimiz esnasında tanışmıştık. 10 Tör: Başköşe (TDK, Türkçe Sözlük) Zait Nasipali’nin evinin bulunduğu sokak | 19 Nogay Türkleri Bülteni
HAZİRAN 2016 GEZİ herhalde. Dûadan sonra tüm cemaat bahçeye alındı. Dûadan evvel sohbet ettiğimiz masalarda yemek servisi yapıl- dı. Yemek servisi cemaate dışarıda ve bayanlara evin içerisinde yapıldı. Merak edenlerin olabileceğini dü- şünerek yemek menüsü hakkında da bilgi vermemiz gerek diye düşünüyorum: Çorba, kuru fasulye, biber dolması, kuskus, hoşaf, meyve, tatlı (ev yapımı bakla- va), kahve. Yemekten sonra cemaatle vedalaşıp, sohbetimize kaldığımız yerden devam etmek üzere, İrfan aka- yın evine geldik. İrfan bey anlatmaya devam ediyor: “Babam, bir kızı varken, 2. Dünya Savaşı’na katılmak üzere askere gitmiş. Savaşta esir düşmüş. Savaşta ve esâret sırasında çıkan yemeklerin içinde domuz eti olduğunu, yemekleri yemediğini, peksimetlerle 11 idâ- re ettiğini anlatırdı. Esaretten bir şekilde kurtulmuş ve son trenle Bükreş’e gelmiş. Trene yetişemeseymiş, Sibirya’ya sürgün edileceğini, anlatırdı. Babamın babasının Konya-Ereğli’de akrabaları varmış.” Bunu duyunca, Konya’nın Ereğli İlçesinde Kırım Tatarı ve Nogayların yaşadıklarını bildiğimi, hatta benim de çok yakın bir arkadaşımın olduğunu belirttim ancak akrabalarına ait fazla bir bilgisinin olmadığını söyledi, İrfan akay. Zait Akayın eşi Lamiser Hanım, o gün bizi akşam ye- meğine davet etti. Ancak maalesef gidemedik. Sonraki günlerde Zait Akayın evine yaptığımız ziyaret sırasın- da kendisine özrümüzü ilettik. Zait Akayın güzel bir bahçeli evi var. Bahçesi oldukça ilginç ve zengin. Ken- disi de bahçe konusunda meraklı. Bize cam şişelerin içinde yetiştirdiği armutları gösterdi. Armutları, henüz çiçek haldeyken koyduğunu cam şişenin içinde büyüt- tüğünü anlattı. 11 Mayıs günü Cihan kardeşimden mesaj geldi, sosyal medya hesabından. Sabah geldiklerini, yol- culuğun 15 saat sürdüğünü, 4 saat Bulgaristan’da beklediklerini yazmıştı, Cihan. İstirahat etmek iste- diklerini bildirince, istirahatten sonra gün içerisinde görüşebileceğimizi yazıştık ve kahvaltıdan sonra tek- rar yola çıktık. Zait beye, “Agam, ben ata binmek isti- yorum, mümkün olursa çok sevinirim.” dedim. Zait Akaya söyleyeceğiz de geri mi çevirecek, mümkün ise kesinlikle yapacağını biliyoruz. Yol üstünde, Karade- niz sahilinde bir yerde durduk. Sâhil derken, plaj ve 11 Peksimet: Pişirildikten sonra dilimler hâlinde kesilerek ısı ile kurutulmuş, uzun süre dayanabilen ekmek (TDK, Türkçe Sözlük) kumsal anlaşılmamalı. Sâhilin gerisi dememiz daha uygun olacak, belki. Arabadan inip tek katlı yapıya doğru ilerledik. İçerde 4 at ve 2 tay ve ayrıca dışarda otlayan 2 Midilli cins at var. Emin abi ile atların ya- nında resim çekildik. Atların sahibi, Rumen. Turizm sezonunda atlarla turist gezdirdiğini anlatıyor. Zait bey ile Rumence konuştular ve konuşma sonucunda adam tayıyla birlikte, atın birisin dışarı çıkardı. Dışa- rıda, at binip orguttık 12 ve at üstünde şaptık 13 . Ancak
ata asla yük olmadık. Atlarla hasretlik giderdikten sonra tekrar yola koyul- duk. Zait Akayın bizim için hazırladığı programda Kara Kuyu köyü vardı. Kısa bir yolculuktan sonra köye ulaştık. Rumence adı, Valea Dacilor. Bahçe ka- pısı sokağa açılan, arka cephesinde yaklaşık 1 dönüm bahçesi olan tek katlı, inşaat hâlindeki bir evin önün- de durduk. Çetin Akay bizi, İzzettin Akay ile tanıştır- 12 Orgutpak: Atı, ön ayaklarını yerden keserek, arka ayakları üstünde durdurmak, şaha kaldırmak. (Nogay Türkçesi, Kaynak: Arslanbek Sultanbekov) 13 Şappak: At üstündeyken at ile birlikte koşmak. Atın koşturulmasını anlatmak için “şaptırmak” kelimesi kullanılır. (Nogay Türkçesi, Kaynak: Arslanbek Sultanbekov) Mevlüt Emin Sütbaş Cemil Sütbaş 20 Nogay Türkleri Bülteni
HAZİRAN 2016 GEZİ dı. Sohbet sırasında, kaba inşaatı tamamlanmış olan evin içini geziyoruz. İzzettin Akaya soruyoruz, anla- tıyor: “Evin yapımını tamamladıktan sonra satmayı düşünüyorum. 18 Bin Euro istiyorum.” Anlatmaya devam ediyor: “Hacca gidip geldim. Hanımın gözle- ri iyi görmüyor. Sizden, büyük yazılı Kur’an-ı Kerim istiyorum. Gönderirseniz çok memnun olacağım.” Kendisine dernek olarak atayurtta vekâlet yoluyla kurban kestiğimizden bahsedince, “burada da kurban kesmek isterseniz, bende büyük bir soğuk hava depo- su var”, diyor. Kara Kuyu köyünün Köstence’ye 32 km mesafede ol- duğunu öğreniyoruz. Halkın % 40’ı Nogay Türklerin- den oluşuyor. Yetişkul Nogayları... Köyden ayrılıp Köstence’ye döndük. Zait Akay bize, Eforie’deki villasını gezdirdi. Buradan ayrılırken, Cihan Mırza ile telefon görüşmesi yaptık, kaldıkları otelin adını öğrendik. Ancak bizim otele ulaşmamıza ramak kala onların ayrıldıklarını, otel yetkililerinden öğren- dik. Cihan’ın içinde bulunduğu ekip, Eskişehir’den Romanya’ya karayoluyla gitti ve bizim gibi onların da planlı bir seyahatleri var. Cihan ile tekrar irtibat kura- rak, Manglia’da Esmâhan Sultan Câmisine gitmekte olduklarını öğrendik. Arabamıza binip yeni istikâmeti belirledik. Mangalia’ya Nogaylar, Mankalya diyorlar. Burası No- gay Türkleri ve Tatarların yaşadıkları bir belde. Es- mâhan Sultan Câmisini 14 bulduk, geniş bahçesinde mezarlıklar olan bir Osmanlı yadigârı. Biz câmiyi ge- zerken, Cihan’ın içinde bulunduğu ekip de geldi. Bir- likte fotoğraf çekildikten sonra Cihan ile birlikte Man- kalya’dan ayrıldık. Şimdiki durağımız Ala Kapı köyü. Cihan’ın atalarının Eskişehir’e göç ettiği köy. Tabelada Poarta Albă yazı- yor. Arabamız, bahçeli bir evin önünde durdu. Cihan’ın bizden önce ayak basması için bekledik. Önce o indi arabadan, toprağı öptü. Birlikte duygulandık, 100 yılı aşkın bir süre sonra Atatopraklarındaydı, Cihan Mır- za. Köyün adını biliyor ancak köyde yaşayan akrabaları yok. Akrabaları olmasa da sâdece köyü görmek düşün- cesi bile seyâhatimizi planladığımız günlerden itibaren kendisini oldukça heyecanlandırdığına şahit olmuştuk. Arabamızı önünde park ettiğimiz ev, Bulgaristan’da 14 Esmâ Han Sultan Câmii: XVI. yüzyıl Osmanlı eseri olan câmi, Romanya’daki en eski Osmanlı câmisidir. Esmâ Sultan, II. Selim’in kızı ve Sokullu Mehmet Paşa’nın eşidir. Kendisinin kurucusu olduğu vakıflar ve hizmetler ile ilgili yüzlerce arşiv belgesi mevcuttur (Yrd. Doç. Dr. Lütfi Şeyban, Mankalya’da Esmâ Sultan Câmii Haziresi Mezartaşı Kitâbeleri). olduğu gibi yine bir kart-kurtka 15 ’ya ait. Bizi hoş ve heyecanlı karşıladılar. Çatkapı misafirleri olduğumuz herkes gibi onlar da önce temkinle yaklaştılar. Ancak konuşup tanıştıkça, sâmimiyet artıyor ve normalleşi- yor. Kolay değil elbette; onlarca yıl komünizm idâre- sinde zulüm, baskı ve sürgünlere mâruz bırakılmış in- sanların çocukları, torunları. Allah’a şükür ki kültürler, gelenekler, âdetler ve en önemlisi diller ve simâlar ko- runmuş, saklanmış. Bu sâyede yabancılıklar çok çabuk ortadan kalkıyor. Ev sahipleriyle vedalaştıktan sonra Zait Akay arabayla, biz de yayan halde, Romanya Müftüsünün baba ocağı- na ulaştık. Selahattin Yusuf 80 yaşında. O anlatıyor, biz dinliyor, not ediyoruz: “Bu köye Kırım’dan gelmişiz. Gelenlerin bir kısmı Türkiye’de Rıpkıye’ye göçmüşler. Bizim tamgamız, makas. Köyde Saraylı ve Cılanbas 16
tamgaları da var.” Bu arada açık olan bahçe kapısından köyün mezarlığını işaret edip gösteriyor. “1958 yılında mezarlığın olduğu yerden kanal geçirildi. Halkı topla- dılar ve mezarlıklardan çıkan kemikleri aldılar. Mezar- ları başka bir yere taşıdılar. O zaman yapılan kazılarda, 27 okka altın bulundu.” Merakla Selahattin amcamızı dinliyoruz: “Dedem (annemin babası), iki kardeşi ile birlikte Kırım’dan gelmişler. Buradan Türkiye’ye göçenler çok vakıtla- ganlar (zengin olmuşlar). Orada rençberlik yapmışlar. Atatürk onlara çok yardım etmiş.” Sonra Selahattin amca, Merhum Turgut Özal’ın Romanya ziyaretinden de bahsediyor: “Rahmetli Özal geldiğinde; ‘kendinizi 15 Kart: Yaşlı erkek, Kurtka: Yaşlı kadın (Nogay Türkçesi) 16 Cılanbas: Yılan başı (Nogay Türkçesi) Esmâhan Sultan Câmisinde. | 21 Nogay Türkleri Bülteni
HAZİRAN 2016 GEZİ neden, Türk-Tatar diye ayırıyorsunuz? Bizim için hepi- niz birsiniz. Hepimiz Müslümanız, herkes kendi dilini konuşsun’ dediğini anlatıyor. Sorulacak çok soru, merak edilen çok cevap vardı an- cak maalesef zaman kısıtlıydı. Cihan’ın köyünden ve- dalaşarak ayrılırken, köyün çıkışında fotoğraf çekilme- yi elbette ihmal etmedik. Aynı gün öğleden sonra Kara Murat köyüne tekrar geldik. Programımız, köyde Derneğimizin Roman- ya Ülke Temsilciliğini açmak idi. Temsilcilik açılışını Emin abim, Dergiye haber yaptığı için burada teferru- ata girmeyeceğiz. Açılış töreninden sonra İrfan Akay’ı üçüncü kez evinde ziyaret edip, İrfan Akay ve Suriye Aba ile helalleşip, vedalaştık. Çetin Akay’ın daveti üze- rine Omurşa köyüne hareket ettik. Akşam vakti köye girdiğimizde, girişteki tabelada “Valea Seacă” yazısını okuyoruz. Nogay Türkleri köye Omurşa diyorlar. Çetin akayın evi köyün kenarında. Arabaları park ettikten sonra Çetin evine davet ediyor. Güler Ha- nım oldukça zengin bir sofra hazırlamış. Yemek sırasın- da Çetin-Güler Septar’ın kızları okuldan gelip, hoşgel- diniz dediler. Aylin ve Aynel 16 yaşında, ikizler. Kızlara anne ve babası Nogay Türkçesi ile konuşuyorlar. Ancak maalesef Türkiye’de Anadolu Türkçesi ile ve Nogayel’de Rusça ile olduğu gibi çocuklar, Rumence cevap veriyor- lar. O an düşünüyoruz: Dil, Millet’in birinci ve en önem- li unsuru olmalı. Öncelikle dil korunup saklanmalı. Hiç olmazsa Türkiye’de, Nogay Türkçesinden de önce Ana- dolu Türkçesi’ni bâri koruyabilseydik! Yemekten hemen sonra otelin sahibi Servet Akay, bizi otele davet etti. Otelde misafirlerimiz, ziyaretimize gelmişler. Lobide Servet akay bizi; ağabeyi, Makina Mühendisi Hikmet Mamut bey ve Psikolog Dr. Ez- bol Raşit bey ile tanıştırdı. Sohbetin konusu, tahmin edeceğiniz gibi Nogay ve Tatarlar. Ezbol beyin tarih bilgisi zengin. tarihçilerin iddia ettikleri gibi Nogay- ların Romanya’ya ilk kez 18. yüzyılda gelmediğini, 1242 yılında Tuna boyundaki İshâkça şehrinde, Han Tatarlarının büyük komutanı Nogay’ın hüküm sürdü- ğünü Nogay’ın, Karadeniz, Tuna, Sırbistan ve Karpan dağlarının kıblesindeki bölgede 200 yıl, para bastıra- rak hakimiyet kurduğunu anlatıyor. Elbette iddialar ve karşı iddialar hususu tamamen bilimin işi. Biz soh- bet içeriği hakkında bilgi vermek amacıyla bunları yazıyoruz. Biz de misafirlerimize; Türkiye’de yaşayan Nogayların Kırım, Romanya ve Karadeniz üzerinden, yoğun olarak 1860’lı yıllardan itibaren Anadolu’ya göç ettiklerini ve hâlen Türkiye’de birçok vilayette ya- şadıklarını anlattık. Değerli okuyucular; 6 günlük Romanya seyahatimiz 4 gününü, sâde ifâdelerle ve mümkün olduğunca okuyucuyu sıkmadan anlat- maya çalıştık. Seyahatimiz ve seyahatimiz esnasında Kara Murat avulunda Derneğimizin Romanya Ülke Temsilciliğinin açılmasıyla, Türkiye ve Romanya’da yaşayan Nogay Türkleri arasında kültür köprülerinin ilk temellerinin atıldığına inanıyoruz. Türkiye-Kafkas- ya, Türkiye-Romanya, Romanya-Kafkasya ve Nogay Türklerinin yaşadığı diğer ülke ve bölgelerde temelleri atılan ve kurulan kültür köprülerinin; karşılıklı ziyaretler, projeler ve diğer etkinliklerle ber- kitileceğini17 ümit ediyoruz. 17 Berkitpek: Sağlamlaştırmak (Nogay Türkçesi). Ala Kapı köyünde Ala Kapı köyünde HABER 22 Nogay Türkleri Bülteni HAZİRAN 2016 AHMET ALKAYA
14.05.2005 doğumlu Burak Mert Alkaya, badminton sporuna 7 yaşında başladı. Bugüne kadar çok sayıda şampiyonluk kazandı. İlk Türkiye şampiyonluğunu 2012 yılında aldı. 2015 yılında, 10 yaşında Uluslararası Badminton Turnuvasında millî formayla, 15 yaş kate- gorisinde, kendinden 4 yaş büyüklerle oynadığı karşı- laşmalarda tek erkeler kategorisinde 8. olma başarısını gösterdi. Bugüne kadar Türkiye şampiyonalarında 4 al- tın, 3 gümüş ve 1 bronz madalyası bulunmaktadır. An- kara içi turnuvalarda da sayısız madalya elde etmiştir.
HABER | 23
Nogay Türkleri Bülteni
HAZİRAN 2016 HABER 24 Nogay Türkleri Bülteni HAZİRAN 2016 NOGAY TÜRKLERI KAZAN’DA Kazan Belediyesi ve Başkent Ankara ve Anadolu Kon- federasyonu (BAŞKON) ve Türk Dünyası Kültür Sanat Platformu’nun katkılarıyla düzenlenen, Türk Dünyası Kültür Sanat Buluşması’na Nogay Türkleri de katıldı.
13 Eylül Pazar günü, Kazan Aile Yaşam Merkezi’nde gerçekleştirilen etkinliğe akademisyenler, yazarlar ve sivil toplum kuruluşları ile Türk akraba topluluklarının temsilcileri Nogay Türkleri, Azerbaycan, Türkmeneli Irak, Suriye Türkmenleri, Kosova, Batı Trakya, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Bulgaristan ve Güney Azer- baycan Türklerinin temsilcileri katıldı. Programa, şehitler için Kur’an-ı Kerim okunmasıy- la başlandı. Kazan Belediye Başkanı Lokman Ertürk, BAŞKON Genel Başkanı Mehmet AKYOL ve diğer protokol konuşmaları ve katılımcıların sunumlarının ardından öğleden sonraki bölümünde “Türkiye’nin Türk Dünyasına Bakış Açısı” konulu bir panel yapıldı. Etkinlik Nogay Türkleri’ni, Nogay Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Sivil Toplum Kuruluşları Koor- dinatörü Hakan Benli ile Afyonkarahisar İl Temsilcisi Tuncay Çalışkan temsil ettiler. Hakan Benli programda yaptığı konuşmada; “1860’lı yıllarda geldikleri bu top- rakları vatanları bildiklerini ve binlerce yıldır bu top- raklarda yaşıyormuşcasına bir hisle bu topraklara bağlı olduklarını” dile getirdi. Bu topraklara göç ve sürgün- lerle geldiklerini ifâde eden Benli, “Bu topraklardan başka gidecek toprağımız yok, bu nedenle bu vatana sonuna kadar sahip çıkmalıyız” dedi. Panele katılan konuşmacılar, Türk Birliği’ne ve bu gün yaşanan terör olaylarına değinerek güçlü ve lider Tür- kiye vurgusu yaparak, birlik ve beraberlik mesajları verdiler. Panelde konuşan Kültür Eski Bakanı Namık Kemal Zeybek ise Türklerin bilime, sanata ve teknolo- jiye önem vermeden gelişemeyeceğini belirtti. Programın sonunda şiir dinletisi yapıldı. Nogay Türk- leri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Afyonkarahisar İl Temsilcisi Tuncay Çalışkan’ın okuduğu Nogayca şiir salondan büyük alkış aldı. Etkinlik, katılımcıların Türk Dünyası konulu fotoğraf ve kitap sergisini gezmeleri- nin ardından toplu fotoğraf çekilmesiyle sona erdi. HAKAN BENLI
HABER | 25
Nogay Türkleri Bülteni
HAZİRAN 2016 ALIKUL OSMANOV ANKARA’DA ANILDI Ünlü Kırgız şâir Alikul Osmanov, doğumunun 100. Yılında, TÜRKSOY ve Kırgızistan Cumhuriyeti Anka- ra Büyükelçiliği’nin ortaklaşa düzenlediği programla anıldı. Yalnız Kırgız Edebiyatı’nda değil, Türk Dünyası Ede- biyatı içinde de önemli bir yeri olan ve 35 yaşında ve- fat eden merhum şâir Osmanov’un anma etkinliğine, Nogay Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği’ni temsilen Cemil Sütbaş, M. Emin Sütbaş ve Büşra Er- gin katıldılar. Programa; Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Yıldı- rım Ak, Kırgızistan Cumhuriyeti Kültür, Turizm ve Enformasyon Bakanı Altınbek Maksutov, Kırgızistan Cumhuriyeti Ankara Büyükelçisi İbragim Dzhunusov, Kırgızistan Cumhuriyeti Türkiye Fahri Konsolosu Dr. Mustafa Kurt, Çubuk Belediye Başkanı Dr. Tun- cay Acehan, TÜRKSOY Ankara Temsilcisi Kocageldi Kuluyev, TÜRKSOY Genel Sekreter Yardımcısı Fırat Purtaş, Ankara Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Gülzura Cumakunova, Avrasya Yazarlar Birliği Başka- nı Yakup Ömeroğlu ile protokol üyeleri, akademisyen- ler ve öğrenciler katıldılar. TÜRKSOY salonunda gerçekleşen anma programı, Ankara’daki terör olaylarında hayatını kaybedenler için başsağlığı mesajları ve saygı duruşu ile başladı. Daha sonra konuşmacılar; Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Yıldırım Ak, Kırgızistan Cumhuriyeti Kül- tür, Turizm ve Enformasyon Bakanı Altınbek Mak- sutov, Kırgızistan Cumhuriyeti Ankara Büyükelçisi İbragim Dzhunusov, TÜRKSOY Ankara Temsilcisi Kocageldi Kuluyev, TÜRKSOY Genel Sekreter Yar- dımcısı Fırat Purtaş, Milli Kütüphane Müdürü Cıldız Bakaşeva, Fatih Üniversitesi öğretim üyesi Yard. Doç. Dr. Kalmamat Kulamşaev, Kırgızistan’lı yazar Melis Abakirov, Alıkul Osmanov kitabının mütercimi Kenan Çarboğa, Alıkul Evi Merkezi Başkanı Pamirbek Kazı- baev, Alıkul Osmanov’u anlattılar. Program, plaket tö- reni ve fotoğraf çekimi ile sona erdi. NOGAYHABER |
ma'muriyatiga murojaat qiling