Aziz Nesin- deliler Boşandı
Partiden çıkınca denizden çıkmış balığa döndüm
Download 0.51 Mb. Pdf ko'rish
|
(@turkchaniorgan) Aziz Nesin - Deliler Boşandı
Partiden çıkınca denizden çıkmış balığa döndüm... — Birader, demezler mi balık baştan kokar diye... — Ben artık demokrasiden ümidimi kestim. — Balık kavağa çıkınca inşallah, demokrasi de gelir. Tuh, şu balık politikaya bile girmiş. Vapurun en dip salonuna indim. Hava sıcak olduğu için, burada kimseier yok. Daha gözüm karanlığa alışmadan bir ses: — Maaşallah bu sene balık bol ... demez mi! Baktım yaşlı bir adam, yanındakine anlatıyor; — Ben haziran gelmeyince balığa çıkamam... İlle haziran, temmuz gelecek, ben de geceleri ateş balığına çıkacağım. Ateş balığına «mangal söndüren» derler... Kırlangıç’a ne buyrulur? Ne renk, ne renk o bel... En iyisi ner- de tutulur, bilir misin? Ahırkapı önünde bir de Dolmabahçe önünae... Boğaz’da her balığın yeri ayrıdır evlat... Mesela uskumru... Yenikapı’ dan Kınalı'ya doğru açılacaksın. Selimiye kışlasının soldaki kulesini nişanla. Tam Yedikule gazhanesiyle Selimiye kulesi arasına geldin mi, o zaman Beyazıt kulesine bak. Kulenin balkonunu görür görmez oltayı at. Orası uskumrunun yatağıdır. Toprağı bol olsun. Yenikapı’lı bir Artin Reis vardı. Allah seni inandırsın, Boğaziçi’nde bütün balıkların adresini bilirdi. Biz eli boş dönerdik, herif randevu vermiş gibi balıkları yükler gelirdi. Ne dersin, öldü gitti de oğluna bile balık yuvalarının adresini vermedi. Artık vapurda kaçacak yer olmadığı için dinlemeye mecburdum. — Balıkçı mısınız? diye sordum. — Yooo, dedi albaylıktan emekliyim. Balıklar ilkbaharda bir, sonbaharda, bir Karadeniz’den Marmara’ya geçerler... İşte o zaman... Lafını kestim: — Balıksız bir laf yok mu? Emekli albay bir terslendi: — Balıksız lafın tadı mı olur?.. Peki öyleyse sana balıksız bir hikaye anlatayım: Selahaddin-i Eyyubi, sarayına iki derviş misafir eder. Malum ya dervişler kör nefislerini terbiye e- der, harama bakmazlar... Selahaddin-i Eyyubi, bu iki dervişi yağla, balla, etle, tatlıyla, kaymakla günlerce besler. Dervişler yer içer, şişer de şişer. Padişah dervişlerin artık kıvama geldiklerini görünce, iki güzel cariyeyi «Göreyim sizi, şu herifleri baştan çıkarın! diyerek iki dervişin verir. İşve naz... hiçbiri para etmez. İki derviş, başlarını çevirip cariyelere bakmazlar bile. Selahaddin-i Eyyubi bu sefer dervişlerin ö nüne birer hamsi kor. İki derviş serçe parmağı kadar hamsiyi yer yemez artık dayanamazlar, balığın kudretine bak sen, cariyelere saldırırlar. İş o kadarla da kalmaz, balığın etkisiyle azıtırlar Ne iki, ne dört cariye yetişmeş olur. İşte balık... — Müsaadenizle, ben burda ineceğim. Bebek’te indim. Doğru sahil lokantalarından birine... Garsona, — Ne var? diye sordum. Garson saymaya başladı: — Midye tavası, midye yahnisi, midye dolması... taze İstakoz... Balık yumurtası, balık ezmesi, balık füme, mayonezli lüfer... Mercan, kılıç şiş... Garsona «Balıksız bişey yok mu?» demedim. Emekli albayın anlattığı hikayeyi dinledikten sonra, — Aman hepsinden birer porsiyon getir, dedim, çiroz salatasını da unutma! Eve gider gitmez de, lıkır lıkır, afiyetle bir bardak balık yağı içtim. Ondan sonra olanları bana sormayın artık. Download 0.51 Mb. Do'stlaringiz bilan baham: |
Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling
ma'muriyatiga murojaat qiling