NAMAZDA KONUŞAN HİNTLİLER
Dört Hintli Müslüman bir mescitte namaza durmuştu. Bu
sırada mescidin müezzini
yanlarına geldi. Hintlilerden biri namazda olduğunu
unutup müezzine sordu:
“Müezzin, acaba ezanı okudun mu? Yoksa namaza
daha vakit var mı?”
Arkadaşı, namazda olduğu halde, kendisini tutamayarak
kızdı: “Sus yahu, namazda
konuşulur mu? Namazın bozuldu!”
Üçüncü Hintli, ikincisine çıkıştı: “Ona ne karışıyorsun,
asıl sen kendine bak!
Sen de
konuştun, senin de namazın bozuldu!”
Bu sırada dördüncüsü söze karıştı:
“Hepinizin namazı bozuldu. Hamdolsun ben,
sizin gibi
yanlış davranıp konuşmadım ve
namazımı bozmadım!”
Böylece, gevezelikleri yüzünden dördünün de namazı
bozulmuş oldu.
Alınacak ders: Ne mutlu o kişiye ki, kendi ayıbını görür;
kim birinin ayıbını görürse, o ayıbı
kendisinde bulur. Sende o ayıp yoksa da,
yine emin
olma; çünkü o ayıbı bir gün sen de
yapabilirsin; o ayıp seni de bulur.
Mesnevî, Mevlânâ
Ana Gibi Yar
Vaktiyle bir vezir, padişah katında hatırının
kırılmayacağına inanarak kendisinden şöyle
bir ricada
bulundu:
- Sultanım benim iki tane karım, her birinden de üçer
çocuğum var. Karılarımın hangisinin analık duygularının
daha kuvvetli olduğunu merak ediyorum. Malımı da
buna göre vasiyet edeceğim. Şunları bu konuda bir
sınamanız mümkün mü?
Padişah, veziri sevdiği için gönlünü yapmak istedi.
Hanımlarından birini çağırttı ve dedi ki:
-
Ey hatun, benim vezirim olan senin kocan,
gözdelerimden birini baştan çıkarmış. Bunun cezası
aslında ölümdür. Ama sen kocanı affedersen idamdan
vazgeçip onu sevgilisiyle beraber ülke dışına sürgün
edeceğim.
Kadının gözlerinde intikam alevi parladı:
- Istemem, bana yar olmayan başkasına da yar olmasın!
Asın, ipini de bana çektirin!
Padişah daha sonra vezirin öbür karısını çağırttı.
Ona da
aynı şeyi söyledi. Vezirin ikinci karısı tam tersine bir tavır
takındı:
- Aman sultanım, ben kocasız kalmaya razıyım, ama
çocuklarım babasız kalmasın, idam edeceğinize sürgün
edin de çocuklarım babalarıyla bir gün kavuşma ümidini
kaybetmesinler…
Do'stlaringiz bilan baham: