Flaig Usta karşısında Hans'ın vicdanı pek rahat değildi. Flaig Usta'ya ve onun
karşısındakini etkileyen kendinden emin tavrına büyük bir saygı besliyordu. Ama piyetistler
hakkında anlatılan öyle çok nükte dinlemiş ve kendisi de başkalarıyla bir olup bunlara öyle çok
gülmüştü ki! Nüktelerin aslında gerçeği yansıtmadığını bildiği halde yapmıştı bunu. Ayrıca,
ödlekliğinden utanç duymaktaydı, çünkü bir süredir Flaig Usta'yfa karşılaşmaktan özellikle
kaçıyor, onun çetin sorularına hedef olmak istemiyordu. Flaig Usta, öğretmenlerinin kendisiyle
gururlandıkları bir öğrenci olup biraz büyüklük taslamaya başlayalı beri Hans'ı sık sık tuhaf
bakışlarla süzmüş, onurunu kıracak davranışlarda bulunmuştu. Zamanla bu iyi niyetli yol
göstericinin elinden Hans'm çocuk ruhu, yavaş yavaş
kayıp gitmişti. Hans, ruhsal gelişim sürecinde çocuksu bir dikbaşlılığm yeşerip filizlendiği
bir dönemi yaşıyordu, onuruna ve benlik duygusuna yönelik her türlü tatsız saldırıya karşı son
derece duyarlıydı. Şimdi bile boyuna konuşup duran Flaig Usta'nm yanı başında yürürken, onun
ne denli endişeyle ve iyi niyetle kendisine baktığını fark etmiyordu.
Krone Sokağı'nda kasabanın rahibine rastladılar. Flaig Usta, rahip efendiyi ağırbaşlı ve
ölçülü bir tavırla selamladı; acele işi olduğuntuba-hane ederek ansızın çekip gitti, çünkü rahip
efendi yeni moda din adamlarmdandı, ölümden sonra dirilişe bile pek inanmadığı söyleniyordu.
Hans, rahip efendiyle yalnız kalmıştı.
"Nasılsın bakayım?" diye sordu rahip efendi. "Eh, artık sınav günü geldi, sevinmelisin."
"Seviniyorum tabii."
"Sınavı başarmaya bak! Biliyorsun, bütün umudumuz sende. Latince'den iyi bir not
getirmeni bekliyorum,
unutma!"
Do'stlaringiz bilan baham: |