Hans, eve döndükten sonra yine birkaç kez gidip dolaşmıştı Şahinler Sokağı'nı. Orada yine
eski alacakaranlıklar, eski pis kokularla karşılaşmış, eski köşe bucakları, eski ışıksız merdiven
altlarını yine karşısında bulmuştu; eskisi gibi kadınlı erkekli yaşlı insanlar kapıların önünde ®tu-
ruyor, saman sarısı saçlarıyla eli yüzü pis çocuklar bağırıp çağırarak ortalıkta dolaşıyordu.
Şimöi daha da yaşlanıp kocamış
teknisyen Porsch kendisini tanımamış, Hans'm çekinerek verdiği selama yalnız alaylı bir
mırıldanmayla karşılık vermişti. Garibaldi takma adıyla Bay Grossjahn bu dünyadan göçüp
gitmişti ve Lotte Frohmüller de hayatta değildi artık. Postacı Rötteler henüz yaşıyordu ve
haylaz oğlanların müzikli saatini bozduklarından yakındı Hans'a, ona enfiye ikram etti, sonra
birkaç kuruş para istedi kendisinden, sonra da Finkenbein
kardeşlerden söz açtı, kardeşlerden birinin puro fabrikasında çalışıp şimdiden büyük bir
adam gibi meyhanelerde kafayı çektiğini anlattı; kardeşlerden ötekisi bir kilisenin açılış
töreninde kavgaya tutuştuğu adamı bıçaklayıp kayıplara karışmıştı, bir yıldan beri ortalarda
yoktu.
Her şey hazindi, her şey hüzün veriyordu insana.
Bir akşam da kalkıp tabakhaneye gitti Hans. Dayanamayıp kapıdan içeri girdi, nemli ve
ıslak avludan geçti, bu kocaman binada bütün o elden çıkıp gitmiş neşe ve sevinçleriyle
çocukluğu saklı yatıyordu sanki. Yamulmuş
merdiveni çıkıp malta taşı döşeli sofadan geçti, o karanlık merdivene geldi, el yordamıyla
tavan arasına çıktı, gerilip açılmış derilerin asılı durduğu bir yerdi burası, keskin deri kokusuyla
ansızın dört bir yandan kopup gelen anıların havasını olduğu gibi soludu, içine çekti. Sonra yine
indi merdivenden, üstü
dar bir tavanla kapatılmış yüksek çardakların ve kuyuların yer aldığı arka bahçeye yöneldi;
Do'stlaringiz bilan baham: |