EnstiTÜ MÜDÜRÜ Prof. Dr. M. Münir Aktepe
Download 4.07 Mb. Pdf ko'rish
|
m . Surenin 37. âyeti okunuyordu. Bunun altında ise aşağıya sarkan uzun bir kordona asılı bir kandil motifi işlenmişti. Böylece bu mihrap taşı, namaz seccadelerini andırır bir süslemeyi tekrarlıyordu. Namaz- ' gâhm 1975’deki tahribinden evvel, kıble duvarı anlaşılmaz bir se- beble yıktırılmış ve mihrap taşı da daha öne alınarak, iki ağacın arasında toprağa dikilmişti. Üç yaşlı ağacın gölgelediği geniş çi menlik bir düzlük halindeki namazgah sofasının yol tarafındaki duvarının ortasında yükselen kitabeli çeşme, bir mezartaşı gibi ya pılmıştı. Barok üslubunda boğumlu bir başlığı olan çeşme taşının tepeliği kırık olmakla beraber diğer kısımları tamamdı. Dış yüzün de 6 satır halinde yukarıda metni verilen kitabe güzel bir sülüs hatla işlenmişti. Altta 7. satırda bozulmuş bir yazı daha vardı. Bunun :
Ketebehu Mehmed Keresteci-zdde olduğunu î. Hilmi Tanışık yazmaktadır33. Böylece çeşme kitabesinin hattatının adı öğrenilmekte ise de, bu hattat hakkında bir bilgi edin mek mümkün olmamıştır. Kitabenin altında su akma deliğinde ise bir musluk değil, mermerden bir oluk vardı. Bundan da, Ömer Efen di namazgâhı çeşmesinin bir kasmaktan beslenen ve devamlı akan bir çeşme olduğu anlaşılıyordu. Çeşmenin önünde ise ortadaki büyük hayvanların sulamasma mahsus yanlardakiler daha ufak, üçü de 33 Tanışık, Çeşmeler, göst. yerde, kitabenin altında yazıyı yazan hattatın adını veren satırı tekrarlamaktadır. Bizim bu incelemeyi yaptığımız sıralarda bu satır artık okunamayacak derecede bozulmuş ve aşınmıştı.
İSTAN BU L’U N O R TAD AN K A L K A N B A Z I T A R İH İ E SE RLE Rİ 211
yekpare mermerden yontulmuş üç yalak bulunuyordu34. Namazgâhm mihrap duvarı dışında 0 m. 56 yüksekliğinde ve ağzında çapı 0 m. 65 olan mermerden bir kuyu bileziği vardı. Bunun da etrafına dalgalı bir kurdela kabartması işlenmişti. Namazgâh- dan 8 m. 50 ölçüsünde bir aralık (şimdi: Ömer Efendi sokağı) ile ayrılan hazire bulunuyordu. Yol üstündeki cephesi 11 m. 10 kadar olan bu hazirenin derinliği 8 m. 80 kadardı. Yoldan, alçak bir du var üstüne dikilmiş beş baba ve bunların araşma yerleştirilmiş de mir parmaklıklar ile ayrılmıştı. Babaların tepeliklerine birer sarık lı kavuk biçimi verilmiş olduğu dikkati çekiyordu. Bir kısmı yakın tarihlerde dikilmiş olan ağaçların gölgelediği hazire de kitabesi yukarıda verilmiş olan, kurucusu Ömer Efendi’den başka aynı aile den bir kaç kişinin daha mezarları bulunuyordu. Bir tanesinin ki tabesi hayli uzun olan bu mezartaşlarmın ne yazık ki, kopyalarını elde etmek mümkün olmadı. Bugün tamamen ortadan kalkmış olan Ömer Efendi namazga hı, yanında kurucusunun mezarını da içine alan bir hazire olan, kendi türünün başka benzeri az görülen bir örneği idi. Ayrıca Ka- racaahmet mezarlığının en son ucuna işaret ettikten başka, tarihî sefer ve kervan yolunun küçük menzillerinden biri olarak tarihî bir öneme sahipdi. Nihayet bütün bunların üstünde şehir içinde kalabil miş ve sanat değerine sahip son namazgâh olarak büyük bir değe ri olduktan başka, namazgâh mimarisinde Barok üslûbunun varlı ğını gösteren başlıbaşma bir sanat eseri idi. Fazla bir zahmet ve masrafa lüzum Olmaksızın kurtarılması ve yeniden aynı çevrede uy gun bir yerde kurulması mümkün iken, adeta kasıtlı bir hınçla par çalanarak yok edilmesi, gerçekten şehir güzelliği ve tarihî bakımın dan bir kayıptır. 34 1975 kışında ağaçlar kesilip, namazgâh sofası ortadan kaldırılır ve bir başka benzeri olmayan güzel çeşme taşı ve yalakları ufak parçalara ay rılırken müdahalede bulunmuş ve İstanbul’un Türk devri eserlerini koruyacak hiçbir makam olmadığından kendi imkânlarımızla birşeyler yapmak istemiştik. O gün yanımızda olan Öğ. Yzb. Tugan Saraçoğlu’nun gayreti ile çeşme kita besinin parçaları Karacaahıriet mezarlığına taşınmıştır. 2 1 2 SEM AVİ E Y lC E XII Nevşehirli İbrahim Paşa mektebi ve sebili
Tarihimizde merhum Ahmed -Refik Altmay (1880-1937) ’m gü zel bir buluşu ile Lâle D evri olarak adlandırılan m . Ahmed (1704- 1730) devrinin Sadrâzamı Damad Nevşehirli İbrahim Paşa’nm Ana dolu’nun başta Nevşehir olmak üzere çeşitli yerlerde kurdurduğu hayır eserlerinden başka İstanbul’da da pek çok vakıf bıraktığı bi linir35. Bunların başında gelen Şehzadebaşı’ndaki cami, medrese, çeşme, sebil ve çarşıdan meydana gelmiş manzumenin dışında, şeh rin içinde ve Anadolu yakasında pek çok çeşmesi (yalnız Üsküdar’ da yedi tane) ile şehrin içinde eski Acımusluk şimdiki Cemal Nadir sokağında bir mektebi ile medresesi ve hamamı, nihayet Aşir Efen di caddesi üstünde de bir sıbyan mektebi ile sebili vardı36. Bu yazı mızda işte son yıllarda bütün izleri ortadan kaldırılan bu sonuncu eserden yani sıbyan mektebi ile sebilden bahsetmek istiyoruz. Bu küçük eser, Büyük Postahanenin arkasından geçerek Sul- tanhamamı’nı Ankara caddesine bağlayan Aşir Efendi sokağı ke narında ve eski Duyunu-umumiye şimdiki İstanbul Lisesi tarafın dan yokuş halinde Postahaneye doğru inen Hoca Kasım köprü so kağı köşesinde bulunuyordu37. Bugün aynı arsa üzerinde modem 35 Osmanzâde Taib, Hadikatü’l-vüzera Zeyli, (Dilâver-zâde Ömer Efendi’- nin), İstanbul 1271, s. 29-36; İsmail Hami Danışmend, Osmanlı tarihi kronolo
tanbul 1932, 2. baskı; İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı tarihi (Türk Tarih Kurumu yayını, XTTT, 16) IV, 1 Ankara 1978 (2. baskı), s. 147-171; IV, 2, An kara 1959, s. 310-316. 36 Nevşehirli İbrahim Paşa’nm bazı vakfiyeleri için bkz. Münir Aktepe,
15 (1960) s. 149-160, s. 150’de vakıf eserlerinin bir listesi vardır; ay. yazar, Damad. İbrahim Paşa evkafına dair vesikalar, « Tarih Dergisi» XHI, sayı 17-18 (1963) s. 17-26, s. 18-19’da vakıf eserlerinin bir listesi vardır. Herhalde bu sıb- yan mektebi (muaUimhane) üe sebüin de bir vakfiyesi olmalıdır. Belki Anka ra’da Vakıflar Genel Müdürlüğü arşivinde araştırma yapüırsa bu belge bulüna- büir- 37 İstanbul Belediyesi, İstanbul şehri rehberi, İstanbul 1934, yafta 1. İSTAN BU L’UN O R TAD AN K A L K A N B A Z İ T A R İH İ E SE R LE R İ 2İ3
bir işhanı bulunmakta olup, içinde İller Bankası I. Bölge Müdürlü ğü çalışmakta, evvelce tam sebil ve mektebin olduğu yerde ise alt kattaki Akbank şubesi yer almaktadır. Nevşehirli İbrahim Paşa’nm vakfiyelerinde ve kasmaklardaki bilgiler onun bu sıbyan mektebi ve sebili yaptırmış olduğunu bil dirir. Ayrıca, mektebin, yandaki yokuşlu sokağa açılan kapısı üs tündeki manzum kitabede de bu husus açık olarak ortaya konul muştur38. Hazret-i Hân Ahmed’in dâmâd u sadr-ı a’zamı Âsaf-ı zîşânı İbrâhîm Paşa-yı celîl Mazhar-ı tevfîk destûr-ı mekârim-pîşe kim Eylemiş tedbîrine takdirini Bârî delil Eyleyüp ta’mîr lutfiyle gönüller Kâbesin Kıldı hükm-i ismini icrâ o hem-nâm-ı Halîl ilme rağbet gösterüp bu mekteb-i ferhundeyi Kıldı ihlâsiyle ihyâ bî nazîr ü bî adil Defter-i hayrâtına yazdı kirâmen kâtibin Mekteb-i zîbâ-yı ibrâhîm Paşa-yı celîl 1138 ( = 1725/26)
Bu kitabeden öğrenildiğine göre, mekteb ve dolayısiyle altın daki sebil, H. 1138 ( = 1725/26)’de Sadrâzam İbrahim Paşa tara fından, büyük ihtimal ile aynı yerdeki daha eski bir mektebin ar sası üzerinde, «ihya» gayesiyle yeniden yaptırılmıştır39. Ayrıca
ken, yakınında IH. Ahmed’in Sadrâzam İbrahim Paşa’nın bir med 38 Bu kitabenin transkripsiyonu yapan, Prof. Dr. Nihat Çetin’e teşekkür ederim.
39 Haluk İpekten ve Muammer Kemal özergin, Sultan Ahmed III devri hâdiselerine âit tarih manzumeleri, « Tarih Dergisi» IX, sayı 13 (1958) s. 133- 150 ve 124-146’da derlenmiş tarih manzumeleri arasında bu mektep ve sebil üe ilgili olan yoktur. Bu manzum tarih’in Nedim’in olduğu söylenmiş ise de, manzumede Nedim mahlası bulunmadığı gibi, Nedim’in baskı Dîvan’mda da yoktur, kşl. Nedim Divanı, yay. Abdülbaki Gölpmarlı, İstanbul tz. (2. baskı); eski harflerle yapılan baskıda da yoktur. 214 SEM AVİ EYİCF resesi, hamamı, bir muallimhanesi (sıbyan mektebi) ile sebili oldu ğunu da yazmaktadır40. Eski Eserleri Koruma Encümeni’nin İstan bul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü’nün 24 Şubat 1944 tarih ve 35204/234 sayılı yazısı ile Vakıflar Genel Müdürlüğünden sorulma sı üzerine Vakıfların 10 Nisan 1944 tarih ve 658 sayı ile verdiği ce vapta, «Nevşehirli Damad İbrahim Paşa ve karısı Fatma Sultan Va kıflarına ait 38 no.lu Hazine Defterinin 21. sahifesinde kayıtlı Hoca Paşa nezdinde vakfı muallimhane ve sebilhanenin» kadrosu sureti bulunmaktadır11. Bu yazıda 29 Şevval 1182 ( = 1769); 14 Rebiülâhır 1195 ( = 1781), 29 Rebiülâhır 1205 ( = 1790), 21 Şaban 1212 ( = 1797), 17 Cemaziyülahır 1227 ( = 1812), 10 Şaban 1228 ( = 1813) tarihlerinde mektep ve sebil personelinin adları ve ken dilerine verilecek ücretler bildirilmektedir. Bu mektebin hangi ta rihlere kadar kullanıldığını bilmiyoruz. 1875’e doğru yapılan İstan bul plânında mektep ve sebil, yukarı tarafındaki avlusu ile işaret lenmiştir42. Necip Bey’in İstanbul haritasında da bu eser bir arsa nın köşesinde belirtilmiştir43. Pervititch haritasında ne biçimde işa retlendiği ise öğrenilememiştir44. 1933’de yayınlanan İstanbul Bele- diyesi’nin şehir plânında hiç bir şekilde gösterilm em iştir. Ancak Cumhuriyet devrinde, bütün benzerleri gibi Vakıflar Genel Müdür lüğünün 7 Nisan 1341 ( = 1925) tarih ve 605 sayılı Bütçe Kanunu ile Vakıflardan Özel İdare (İd a re -i Hususiye)’ye devredildiği sa nılır ise de, aşağıda üzerinde durulacak olan, İstanbul Eski Eserleri Koruma Encümeni’nin 1945 tarihli raporunda, bu eski eserin Va kıflar idaresinin elinde kalmış olduğu anlaşılmaktadır. Ali Saim Ülgen (1914-1963), 1933’de yayınladığı küçük kitabında, Nevşehirli İbrahim Paşa mektebinin «kapısı üstünde de kitabesi vardır» de mek suretiyle anlatmakta daha fazla bir açıklama yapmamakta 40 Hafız Hüseyin Efendi, Hadika, I, s. 52. 41 Bu yazışmalar, İstanbul Eski Eserleri Koruma Encümeni’nin Fiş No. 723’de bulunmaktadır. 42 Ekrem Hakkı Ayverdi, 19. asırda ■ İstanbul haritası (İst. Fetih Derne ği - İstanbul Enst. yayınları) İstanbul 1958, pafta B 4. 43 Necip Bey, İstanbul şehri rehberi, İstanbul 1340, Istanbul-Haliç ta
rafı paftası, 44 Pervititch, İstanbul Sigorta haritası, 1:1000, pafta 73’de olması gere kirse de, bütün araştırmamıza rağmen hiçbir kütüphanede bu pafta buluna mamıştır. İSTAN BU L’UN O R TAD AN K A L K A N B A Z I T A R İH İ E SE R LE R İ 215
dır45. Herhalde Büyük Postahane yapıldığı sıralarda arka tarafın daki Aşir Efendi caddesi de düzeltilirken46, bu caddeye taşan, sebil de Belediye tarafından yıktırılarak, yalnız temeli, ve alt kısmı kal mıştı. Nitekim İzzet Kumbaracılar’ın 1938’de basılan kitabmda, se bilin bu yıkık hali ile bir fotoğrafını bulmak kabildir47. Sebilin mer mer parçaları, ileride yeniden monte edilmek üzere başlangıçta ko runmuş, bunlar İstanbul Arkeoloji Müzesine götürülerek, eskiden müdüriyetin bulunduğu bölümün, Topkapı Sarayına bakan duvarı dibindeki hendeğin içine bırakılmış ve burada unutulmuştur. Bu parçaları 1950’lerde burada kısmen toprağa gömülmüş, dağılmış, otlarla kaplı olarak bulmuştuk48. Müze ilgilileri bu parçaların ne reden geldiği ve nereye ait olduğunu bilmediklerinden ve parçala rın müzenin ilgilendiği çağlara ait olmadığını da göz önünde tuta rak, kaybolmalarına önem vermemişlerdi. Bu arada muhtemeldir ki, sütun başlığı gibi işlenmiş parçalar Topkapı Sarayı Müzesine devredilmiştir. Son yıllarda yeniden aradığımızda sebilin parçala rından önemli bir şey bulamadık. Halbuki 1950’lerde sütunlar, ete ğin bazı levhaları ile sebilin tablasının parçaları henüz duruyordu. Bir günlük gazetede, 1938’de İbrahim Hakkı Konyalı tarafın dan yayınlanan bir makalede İbrahim Paşa mektebinin perişan du rumuna işaret olunuyordu : «... şu baykuş yuvası, işte tarihe ad veren bir çok büyüklerin yetiştiği İbrahim Paşa mektebidir. Kub besinin üstü meyvasız ağaçlar fidanlığına dönmüş, sarmaşıklı ah tapot gibi pençelerini narin kubbenin ciğerlerine kadar işletmiş. Altında vahşi hayvan inini andıran şu kahvehanemsi yer, bakım sızlıktan beş on sene evvel üstünde Nedim’in güftesini taşıyan ki tabesi yıkılarak paramparça olan sebil ve çeşmenin su deposudur. Ondan sonra da belediyenin kör kazması -yol açmak bahanesi ile- 45 Âli Saim Ülgeri, İstanbul ve eski eserleri, İstanbul 1933, s. 81. 46 Burada evvelce Nafia Nezareti bulunuyordu. Sonraları aynı arsada 1908’de mimar Vedat Bey (1873-1942) tarafından şimdiki Büyük Postane bi nası yapılmıştır. 47 İzzet Kumbaracılar, İstanbul sebilleri, İstanbul 1938, s. 31, res. 38, burada sebilin H. 1131 ( = 1718)’de yapıldığı yazılıdır ki, yanlıştır. 48 Bu parçalarm Nevşehirli İbrahim Paşa sebiline ait olduklarını, A r keoloji Müzeleri müdürü Aziz Oğan (1888-1956)’dan öğrenmiş ve o sıralarda aynı müze görevlilerinden olan Nezih Fıratlı ile birlikte bu ücra bahçeye ine rek incelemiştik. 216 SEM AVİ EYİCE bu pırlanta eserleri yok etmiştir. Evkaf idaresi mektebin ittisalin deki arsaları paraya çevirdiği halde, bu tarihî kıymeti çok yüksek dede yadigârını tamir etmek şöyle dursun, kiraya vermek lüzumu nu bile hissetmemiştir. Komşular, mektebin duvarlarını delmişler, içerisini hurda eşya anbarı yapmışlar...». î. Hakkı Konyalı, yazısı nın sonunda yapının mimarî düzenine dâir de biraz bilgi verir : «Mektep sonradan sofa haline konan üç sütunlu bir revak, bir mah zen ve bir de dört dılılı, kubbenin örttüğü salondan müteşekkildir. Salonun kapı tarafında tahtadan bir de şirvan vardır. Altlı üstlü yirmi pencere bu salona bol ışık dökmektedir. Kapısının üstünde Nedim’in
geçen on mısramdan, mektebin 1 1 3 8 yılında
yapıldığı anlaşılmaktadır.»49 Şimdi artık mevcut olmayan İstanbul Eski Eserleri Koruma Encümeni 1945 yılında bu eser üzerinde durmuş ve 723 sıra numa rası ile 19 Ağustos 1945’de bir dosya açarak, bu eserin durumu hak kında bir rapor hazırlatmıştır. Buna da lüzum gösteren husus, Be lediyenin bu eseri yıktırıp ortadan kaldırmak istemesi ve bunun için İsrarla Vakıflar idaresine başvurmasıdır. Encümen başlangıçda. bu isteğe karşı çıkmış, fakat yıkılma tehlikesi (mail-i inhidam)’nm varlığı ileri sürülerek Eminönü Kaymakamlığı, Belediye ve Vakıf ların yaptıkları bir müracaat üzerine, Encümen 25 Haziran 1943’- deki toplantısında aldığı 131 sayılı kararla, «Vaktiyle tevsii sıra sında önündeki sebilin yıkılması suretiyle temelleri de kısmen açıl mış olduğundan, halen yıkılmağa mahkûm ve tehlikeli bir durum da bulunduğu görülmüş olduğundan (çar ve naçar) yıkılmasına ma ni olunamayacağından, hedmi hususunun Bakanlık yüksek maka mına arzı «uygun görülmüş ise de, alman cevapta muhafazası emr olunduğundan, bu karar ilgili makamlara iletilmiştir. Böylece İbrahim Paşa mektebinin, Eski Eserleri Koruma En- eümeni’nin yıktırılması hususunda olumlu kararma rağmen yıktı rılması Millî Eğitim Bakanlığı’nca önlenmiş oluyordu. Fakat Va kıflar ve Belediyenin bu kesin tavra rağmen mektebin yıktırılma sında direndikleri, Türkiye Turing ve Otomobil Kurumunun 1945’de idare heyeti (yönetim kurulu) tutanağından anlaşılmaktadır. Aynı yılın bir ay sonraki tutanağında ise, 15 Şubat 1945’de Ankara’da 49 İbrahim Hakkı Konyalı, İbrahim Paşa mektebinin bugünkü acıklı hâ
İSTAN BU L’U N O R TAD AN K A L K A N B A Z I T A R İH İ E SE RLE Rİ 217
Millî Eğitim Bakanlığı’nda yapılan on günlük bir toplantıda, İstan bul’da kurtarılması gerekli eserler arasında «Yenipostahane arka sında İbrahim Paşa Mektebi»ne ilk sırada yer verildiği dikkati çek mektedir50. Fakat pek az sonra Millî Eğitim Bakanlığı tarafından 1946’da yayınlanan kurtarılması gereken eski eserlerin adlarını gös teren listelerde bu mektebe yer verilmemiştir51. Daha 1943’lerde yıkılma tehlikesi olduğu gerekçesi ile ortadan kaldırılması istenen bu tarihî eser, en ufak bir tamir görmeksizin daha yıllarca 1968 yılma kadar kısmen ayakta durabilmiştir. Bu ta rihlerde Vakıflar Genel Müdürlüğü, bu mektebin arkasmda bir iş- hanı yaptırmak düşüncesiyle bir proje hazırlatmış ve işi ihaleye de çıkararak, mektebin harabesini yıktırmağa girişmiştir. 18 Aralık 1968’de Arkeoloji Müzesi asistanlarından E. Ataçeri’nin Gayrimen kul Eski Eserler ve Anıtlar Kurulu’na ihbarı üzerine, aynı gün Be- lediye’ye yazılan bir tezkere (sayı 732/1639) ile yıkımın durdurul ması istenmiş, ve 15 Ocak 1969’da Belediyenin verdiği cevapta (sa yı 10 00 37-9925), Vakıfların burada bir han yapmak istediği ve ça lışmaların durdurulduğu haber verilmiştir. Fakat Vakıflar, Yapı İşleri Şefliği 27 Ocak 1969 tarih ve 36 sayılı yazısı ile,... işhanı ar sasındaki eski tonoz kalıntısının yıktırılacağı ve zaten işin de iha le edildiğini bildirmiştir. Ancak 4 Şubat 1969’da Vakıflar Genel Mü dürlüğü, Âbide ve Yapı İşleri Dairesi (sayı 34 II A o/312 ),... işhanı arsasında bulunan tonozlu yapı kalıntılarının muhafazası gerekli es ki eserlerden olup olmadıklarını sormuştur. Anıtlar Yüksek Ku rulunda bu dosyaya ilâve ettiğimiz bir notta, bu kalıntının Damat 50 «Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu Belleteni», sayı 39 (1945) s. 6, (f) maddesi; aynı dergi, sayı 40 (1945) s. 4. 51 M.E. Bakanlığı, Eski Eserler ve Müzeler G. Md., Türkiye tarihî anıt ları (Öntasarı), İstanbul 1946. 1945 yılında Ankara’da Millî Eğitim Bakanının başkanlığında toplanan Eski Eserler ve Müzeler Danışma Komisyonu’nün ka rarları arasında, gündeme alman dağınık işler arasında (ki bunlar 14 madde den ibarettir), «İstanbul’da Yeni Postahane arkasındaki Damat İbrahim Paşa Mektebinin kurtarümasma imkân görülmediğinden bu binanın rölövelerinin yaptırılmasına karar verildi» denilmektedir ,bkz. Millî Eğitim Bakanlığı, Eski Eserler ve Müzeler Birinci Danışma Komisyonu çalışmaları (15. II.-Z8JI.1945) Ankara 1945, s. 22, madde 5. İstanbul Eski Eserler Encümeni’ndeki dosyasın daki bir kayıttan öğrenüdiğine göre, tahsisat yokluğundan bu karar yerine ge tirilememiş ve bu küçük binanın bir kaç saatte kolayca çıkarılabilecek rölöve- si yaptırüamamıştır.
218 SEM AVİ EYÍCE İbrahim Paşa mektebi ve sebiline ait olduğu, ve muhakkak korun ması gerektiği, parselde bina yapılabilirse de, sebil kalıntısının ye ni binanın köşesinde restore edilerek muhafazasının, hatta ihyası nın mümkün olduğu yazılmıştır. Kurul, 183. toplantısı (8 Şubat 1969) aldığı karar ile (sayı 4428) sebilin restore edilmesi şartı ile, Belediye İmar nizamlarının kabul ettiği yükseklikte bir bina yapı mına izin vermiştir. Fakat İstanbul Vakıflar Yapı İşleri Şefliği bu karardan hoşnud olmamış ve 24 Şubat 1969’da yazdığı raporda hâlâ İsrarla ...harap tonoz bakiyesi...» dediği kalıntıların restore edil mesine imkân olmadığı ve bunun «... Esasen Venedik kararlarına da aykırı bulunduğunu...» bildirmiştir. Bu rapora karşılık olarak 15 Mart 1969’da Anıtlar Yüksek Kuruluna takdim ettiğimiz ikinci yazımızda önceki düşüncemizde direnmiş ve sebilin yaşatılmasını teklif etmiştik52. Kurul da 185. toplantısında 12 Nisan 1969’da al dığı kararla (sayı 4543) sebilin yapılması şartı ile inşaat iznini ver- 52 Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu’na verdiğimiz ve aslı Kurul arşivindeki dosyasmda bulunan 15 Mart 1969 tarihli raporumu zun bir kopyasmı burayá geçirmeği uygun buluyoruz : 15.111.1969 ANITLAR YÜKSEK KURULU BAŞKANLIĞINA 1 — Büyüle Postane arkasında, Aşir éf. caddesi kenarında bulunan Damat Nevşehirli İbrahim Paşa sebili kalıntısı, tarihimizde önemli bir şahsın kendi adına yaptırttığı bir hayır eseri olarak korunması gerekli bir tarihî eserdir. 2— Sebilden bugün bir sebilci odası ile, sebüin büyük kemeri ve sebilin dairevî kısmının temeli kalmıştır. Evvelce Arkeoloji Müzesine nakledilen taş larından bir kısmı halen durmaktadır. 3— Sahibinin tarihî hatırasını yaşatmak için sebilin muhafaza edilerek ih ya edilmesini ve böylece yapılacak işhanınm köşesinde değerlendirilmesini tek lif ederim. Sebüin arka duvarı ile temel kavsi malûm olduğuna göre bir ihya projesi çizmek zor değildir. Bu hususta devir itibariyle yakını olan, Bayazıd’da Üniversite Kütüphanesi yanındaki Kaptan Paşa sebüi örnek alınabüir. Jf— Böyle bir ihya’nm « Venedik Kararları» denilen ve şaşmaz bir kanun gibi riayet edilmek istenilen esaslar ile münasebeti anlaşılamamıştır. Ölçüsü ve elemanları büinen bu eser, ihya edildiği bir kitabe ile de durum belirtildiği tak dirde, tarihî bir hatıra yaşatılmış olacaktır. «Venedik Kararlan», her devresi, her eserine bu derecede sert bir kanun halinde tatbik edümiş olsa, İkinci Dün ya Harbinde yokolan nice İtalyan, Alman, Ingüiz eski eserlerinin arkeolojik buluntu gibi bırakılması gerekirdi. Halbuki durum bunun aksinin tatbik edil diğini gösterir. Saygilanmla. Prof. Semavi Eyice İSTAN BU L’UN O R TAD AN K A L K A N B A ZI T A R İH İ E SE RLE Rİ 219
miştir. Aradan ikibuçuk yıl geçtikten sonra, Vakıflar 8 Ekim. 1971 tarih ve 3261 sayılı yazısı ile, inşaatın bittiğini, çeşme (!) nin yeri nin duvar olarak bırakıldığını, sebilin projesi yapılarak tamamlana cağını ancak «... bu geçen zaman içinde binanın kullanılması ve Va kıfların gelirinden mahrum kalmaması için, iskân ruhsatı verilme si hususunda (çünkü Belediye şart yerine getirilmediği için ruhsat vermemiştir) Belediyeye yazılmasını...» rica etmektedir. Kurul Başkanlığının bu isteği olumlu cevaplaması üzerine de Sadrâzam Nevşehirli İbrahim Paşa mektebi ve sebilinin herhangi bir hatıra sının yaşatılması artık bir hayal olmuştur. Böylece bir tarih anıtı nın hiç değilse bir parçasının Venedik tüzüğüne aykırı düşeceği ge rekçesi ile yeniden yapılması önlenmiştir53. Bugün Sadrâzam Nev şehirli İbrahim Paşa mekteb ve sebilinin en ufak bir izi kalmamış, kitabesinin de ne olduğu öğrenilememiştir. Nitekim İstanbul Sıb- yan mektepleri hakkında İstanbul Teknik Üniversite’de bir doktora tezi yapan Özgönül Aksoy 1968’de yayınlanan bu çalışmasında, bu eseri bulunamayanlar arasında işaret ederek «BabIali’den Sultan Hamamı’na doğru giderken Nafia Dairesi’nin karşısmda» olduğunu ve sadece zemin kata ait bir kaç duvar ve taş parçası kaldığını ki tabesinin de olmadığını yazmıştır54. Aşir Efendi caddesine doğru arazi meyilli olduğundan, bu ta-' rafta yüksek bir cephesi olan sıbyan mektebinin mimarisi hakkın da elimizde bazı bilgiler ile birlikte eski resimleri bulunmakta ve tamamen yıkılmcaya kadar görüp, tanıdığımız için, kendi müşahe- 53 «Venedik tüzüğü», eski eserlerin nasü tamir ve ihya edileceği husu sunda bazı prensipleri ortaya koymak üzere 1964’de düzenlenmiş bir metindir. Bkz. Cevat. Erder, « Venedik Tüzüğü» Uluslararası tarihî anıtları onanm ku
ve Restorasyon kürsüsü yaymı, 4 ) İstanbul 1977, s. 41-44. Son yıllarda yur dumuzda bazı eski eserlerin ihyası bahis konusu olduğunda bu iş herhangi bir sebeble eğer yapılmak istenmiyorsa, aslında çok değerli ve büyük ölçüdeki sa nat eserlerine gelişi güzel müdaheleleri önlemek düşüncesiyle ve iyi niyetle ha zırlanmış olan bu tüzük, kayıtsız, şartsız bir «vahiy» gibi inanılmış gözüküle rek, destek yapılmakta ve böylece ihyası kolayca mümkün tarihî eserlerin ya- şatılmasından kaçınılmaktadır. 54 Özgönül Aksoy, Oşmanlı devri İstanbul Sibyân Mektepleri üzerine bir inceleme (Doktora tezi-Istanbul Teknik Üniv.-Mimarlık Fakültesi yaymı) İs tanbul 1968, s. 80. 220 SEM AVİ E Y lC Ë delerimiz de bunları tamamlamaktadır. Biraz yukarısında olan hep si de İbrahim Paşa’nm vakıfları olan Acımusluk mescidi, medresesi ve hamamı ile küçük bir manzume (com plexe) teşkil eden bu eski eserin esas girişi yandaki yokuşda idi. Buradaki kemerü bir kapı nın üstünde yukarıda metni verilen kitabe bulunuyordu. Mektebin altında uzun süre perişan bir kahvehane olarak kullanılan bir bod rum katı vardı. Burada Aşir Efendi caddesine açılan küçük bir ka pıdan sebile geçiliyordu. Herhalde bütün benzerlerinde olduğu gibi evvelce içeride bir hizmetli odası ile bir de helâ olan bu tonozlu bod rumun, caddeye bakan tarafında kemerli iki dükkân bulunuyordu. Kapının iç tarafında küçük bir avlu vardı. Mektebin girişinde ikisi yan duvarlara bitişik, dört mermer sütunlu bir revak uzanıyordu. Kemerlerle dışarı açılan bu revak dehlizinin üç bölümü tuğladan çapraz tonozlarla örtülmüştü. Revakm mermer sütunlarının sarkıt mak stalaktitli ve ikişer ikişer eş olan güzel başlıkları vardı. Re- vaklı dehlizden kenarda olan mermer çerçeveli bir kapıdan esas me kâna geçiliyordu. Bu mekân ayrıca demir parmaklıklı üç pencere den revak tarafmdân da ışık alıyordu. Sıbyan mektebinin esas mekânı ekseriyetle benzerlerinde oldu ğu gibi, tek büyük bir salondan ibaretti : İki tarafında altlı üstlü her cephede açılmış sekizer pencereden ışık alıyordu. Ankara cad desi tarafındaki yan duvarda ise ortada bir ocak yer aldığından burada sadece altlı üstlü dört pencere vardı. Böylece mektebin esas mekânı yirmi üç pencereden aydınlanıyordu. Pencerelerden alt sı rada olanlar taş çerçeveli ve lokma demir parmaklıklı idi; üstte kiler ise sivri kemerliydiler. Mekânın üstünü, tuğladan büyük bir aynalı tonoz örtüyordu. Sebilin bulunduğu köşede toprak seviyesi nin aşın derecede indirilmesi yüzünden bu taraf da temel' zayıfladı ğından, tonozun bu köşesi çatlamış ve delinmişti. Esas mekânm içinde, revaka bitişik olan duvar boyunca ahşap bir de şirvan bu lunuyordu ki, bunun sonradan yapıldığı anlaşılıyordu. Alttaki bod rum katmda olan helâya ve hizmetli odasına, revakdaki bir .mer divenden iniliyordu55. Sıbyan mektebinin köşesinde bulunan sebil, bodrum katının bu rada bir pah biçiminde kesilmesi suretiyle elde edilen kemerli bir 55 Bodrum katmda olması gereken helâya iniği sağlayan merdivenin ne reden başladığını bilmediğimizden, krokimizde onu işaretleyemedik.
İSTAN BU L’UN O R TAD AN K A L K A N B A Z I TAR İH İ E SE RLERİ 221
yüzün dış. tarafına eklenmişti. Sebilin bir yarım daire biçiminde ol duğu ve ölçüleri gerek 1970’e kadar duran arka duvar kemerinden, gerek yaya kaldırımı üstündeki temel izlerinden anlaşılıyordu56. Böylece sıbyan mektebi altında bir sebilin bulunması ile,' Osmanlı devri Türk sanatının bir geleneği, mektebin bir sebil veya çeşme ile birleştirilmesi prensibi burada bir defa daha tekrarlanmış olu yordu57. ' Bu yazımızda tanıtmağa çalıştığımız, kaybolmuş üç tarihî eser den son ikisi, çok yakın yıllarda, âdeta kasıtlı bir biçimde ve lü zumsuz olarak yok edilip gitmiştir58. Temennimiz bu sorumsuzca 56 Sebilin temeli ölçülerde hiçbir şüphe bırakmayacak biçimde durduğu na, etek kısmının mermerleri de Arkeoloji Müzesi bahçesinde bulunduğuna ve aynı Nevşehirli İbrahim Paşa’nm bu sebüden az önce yaptırttığı, Şehzadeba- şı’ndaki sebüi de mevcut olduğuna göre, tarihimizde çok önemli bir kişinin ha tırasını yaşatacak bir eserin, üzerine süslemeler yapılmaksızın neutre bir bi çimde ihyası herhalde büyük bir güçlük yaratmaz ve büyük bir hassasiyetle üzerine «titrendiği» anlaşılan «Venedik tüzüğünü» de herhalde rencide etmezdi. 57 İstanbul’un hemen hemen belli başlı bütün sıbyan mekteplerinin alt katlarmda bir sebil veya çeşme hatta bazen her ikisi de bulunmaktadır. Nev şehirli mektebinin altmda bir sebüin varlığını kesinlikle büiyoruz. Ayrıca bir de çeşme olup olmadığı hakkında bir bilgimiz yoktur. 58 Damad İbrahim Paşa’nm zevcesi Fatma Sultan’ın H. 1140 ( = 1727)’da adma yaptırılan (Bu cami hak. bkz. Hüseyin Efendi, Eadika, I, s. 156), ve İstan bul Vüâyeti karşısmda bulunan sağlam durumdaki cami de hiçbir gerekçe ol maksızın 1956’da yıktırüıp ortadan kaldırılmıştır. Camiin içini ve kitabesini gösteren iki fotoğraf elimizde bulunmaktadır. Bu camiin yapımı Ue ilgili Ne dim’in bir tarihi vardır, bkz. Abdülbaki Gölpınarlı, Nedim divanı, 2. baskı, s. 175- Bu tarihde : Geçerken devlet-ü izzetle bir gün gördü kim olmuş Serâya muttasü mescid mürûr-ı dehr ile viran Karîn-i izdivacı âsaf İbrâhîm Pâşâ’ya Buyurdu kasdim etmektir bunu bir câmi-i-zî-Şân O sâat emredip bu ma’bed-i zibâyı yaptırdı Ki olur tarh-ı matbûun temâşâ eyliyen hayran Bu mısra’la Nedîmâ söyledi târih-i itmamın Ne a’lâ cami’ ihya etti el-Hak Fâtıma Sultan 1140 denilmektedir ki, bu da Fatma Sultan’m Sadrâzam Nevşehirli İbrahim Paşa davranışlara artık bir son verilmesi ve bu şehrin tarihi anıtlarına karşı biraz daha saygılı davranılmasmın gerektiğidir. 222 SEM AVÎ EYÎCE sarayına komşu olan harap bir mescidi ihya' suretiyle bu camii yaptırtmış ol duğunu gösterir. Saraym, şimdi Vilâyet olan Bâb-ı âli yerinde olduğu bilinir. Böylece gerek İbrahim Paşa’nm gerek zevcesi Fatma Sultan’m hayır yapıları nın bu semtte oluşları, İbrahim Paşa sarayının bulunduğu yere de birer işaret teşkil ediyorlardı. Fakat ne yazık ki bu işaretlerin hepsi de ortadan kaldırıl mıştır.
İSTAN BU L’UN O R TAD AN K A L K A N ’ B A Z I T A R İH İ E SE RLE Rİ 223
Resim 1 — Papasoğlu mescidinin vaziyet plânı (Pervititch’den). Resim 2 — Papasoğlu mescidinin plânı (çizen A. Saim Ülgen). 224 SEM AVÎ EYÎCE Resim 3 — Papasoğlu mescidinin eski bir fotoğrafı. Resim 4 — Papasoğlu mescidinin harap hali. İSTAN BU L’UN O R TAD AN K A L K A N B A Z I T A R İH İ E SE RLE Rİ 225
Tarih Enstitüsü Dergisi - F. 15 Resim 6 — Papasoğlu mescidinin kitabesi. 22e V. İSTAN BU L’UN ORTAD AN K A L K A N B A Z I T A R İH Î E SE RLE Rİ 227
Resim 8 — Ömer Efendi namazgâhının 1957’deki halt Resim 9 — Ömer Efendi namazgahı yanındaki haz ire 1957’de. 228 SEM AVİ EYİCE Resim 10 — Ömer Efendi namazgahı çeşme kitabesi 1957’de.
İSTAN BU L’UN O R TAD AN K A L K A N B A Z I T A R İH İ E SE RLE Rİ 229
Resim 11 — Ömer Efendi na- mazgâhı mihrap taşı.
S E M A V Î E Y İC E Resim 13 — Ömer Efendi namazgâhmm parçalanan çeşme taşı. Resim 14 — Ömer Efendi namazgâhmm kesilen ağaçlarından biri.
İS T A N B U L ’U N O R T A D A N K A L K A N B A Z I T A R İH İ E S E R L E R İ 23İ
Resim 17 — Nevşehirli İbrahim Paşa mektebinin vaziyet plânı (1875’e doğru basılan İstanbul plânından). Resim 18 — Nevşehirli İbrahim Paşa mektebinin takribi krokisi.
232 SEM AVİ EYİCE p r^ g r W O 10 60cm.
Resim 15a, b — Kıble taşı ve kuyu bileziğinin desenleri. Resim 16 — Papazın bahçesindeki bağ evinin krokisi (1957).
İSTAN BU L’UN O R TAD AN K A L K A N B A Z I T A R İH İ E SE RLE Rİ 233
Resim 19 — Nevşehirli İbrahim Paşa mektebinin Büyük Postahane tarafındaki cephesi.
Resim 20 — Nevşehirli İbrahim Paşa mele- Resim 21 :— Nevşehirli İbrahim Paşa mek tebinin yan cephesi. tebi sokaktan girişi. Resim 22 — Nevşehirli İbrahim Paşa mek- Resim 23 — .Nevşehirli İbrahim Paşa mek tebi revak sütunları. tebi içi ve ocak yeri. 23 4
E M A V İ E Y İC E ■ İS T A N B U L ’U N O R T A D A N K A L K A N
B A Z I T A R İH İ ES E R L E R İ 2 3 5 236 SEM AVİ EYİCE5 Resim 25 — Nevşehirli İbrahim Paşa mektebi dıştan.
İSTAN BU L’UN O R TAD AN K A L K A N B A ZI T A R İH İ E SE RLERİ 237
Resim 26 — Nevşehirli İbrahim Paşa mektebi revak cephesi ve esas giriş. Resim 27 — Nevşehirli İbrahim Paşa mektebi içi. |
ma'muriyatiga murojaat qiling