ÇAĞDAŞ TÜrk edebiyatlari-ii yazarlar


Yüzyıl Kazak Edebiyatının dönemlere ayrılmasında hangi kıstaslar söz konusudur?


Download 4.7 Kb.
Pdf ko'rish
bet6/31
Sana06.12.2017
Hajmi4.7 Kb.
#21657
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   31

20. Yüzyıl Kazak Edebiyatının dönemlere ayrılmasında hangi kıstaslar söz konusudur?
II. DÜNYA SAVAŞI DEVRİNDE KAZAK EDEBİYATI
Moskova’daki idareciler bağımsızlıklarını kaybetmemek için kendilerine bağlı halkları sa-
vaşa sokarlar. Bu savaşa Kazaklar da girer. Sovyetler Birliği’nin Avrupa tarafındaki halkla-
rının çoğu ve eğitimciler ile savaşa yaramayan insanlar Kazakistan’a göç ettirilir.
Komünist Parti’nin gücü ile ondan önce insanların kafasına zorla sokulan sosyalist va-
tanı koruma fikri, halkı canlı tutup savaşı kazanmaya azmettirir. Memleketin bütün eko-
nomisi savaşa bağlı olarak yeniden düzenlenir. Savaş dönemi Kazak edebiyatının içeriğini 
de bu durum belirler. Edebiyat, birliğin, yiğitlik ve fedakârlığın, Parti’nin sesi olur. Alman-
ların baskıcı siyasetini ve saldırısını püskürtmeye, halkı intikam almaya çağırmaya ihti-
yaç vardır. Bundan sonra edebiyatın vazifesi, cephede çarpışanlar ile cephe gerisinde çalı-
şanları takdir ve taltif etmektir. Bu amaçlar edebiyatın edebî yönünü zayıflatır. Yazarların 
çoğu daha evvelden yaza geldikleri, araştırdıkları, ilgilendikleri konuları bırakıp kendile-
rine verilen emirlere uymak zorunda kalırlar.
Savaş dönemindeki Kazak edebiyatının oluşumuna bütün yazarlar katılır. S. Mukanov, M. 
Avezov, G. Müsirepov, G. Mustafin, G. Ormanov, A. Tokmagambetov, E. Tacibayev, Ş. Husa-
yinov, Alcabbar Abişev, M. Hakimcanova bunlardan bazılarıdır. T. Carokov, C. Sain, E. Ser-
senbayev, D. Ebilov, A. Cumagaliyev, K. Amancolov, K. Abdikadirov, K. Bekhocin, B. Bul-
kışev, B. Mamışûlı, S. Omarov eline silah alıp cepheye giderler. Bunlara cephe gazetelerinin 
sayfalarında çıkan kahramanlık şiirleri ile tanınan yeni gençler S. Mevlenov, H. Ergaliyev, 
C. Moldagaliyev, S. Seyitov gibi akınlar katılırlar. Halk şiirinin vekilleri, Cambıl, Nurpeyis, 
1

2. Ünite -  Çağdaş Kazak Edebiyatı-II
41
Bayganin, Kenen Ezirbayev, Şaşubay Kaşkarbayev, Nurlıbek Baymuratov, Nartay Bekecanov, 
Doskey Elimbayev ve diğerleri vatanseverlik havasındaki şiirlerini yazarlar. Kazak yazarla-
rı, böylece, tek bir maksada bağlı olarak edebiyatın önüne savaş gerçeğini koymaya çalışırlar.
Savaş yıllarında ortaya çıkan edebiyatın içinde M. Avezov’un Abay adlı tarihî romanın 
birinci kitabı, G. Müsirepov’un “Kazak batırı” povesti, G. Mustafin’in Şıganak (Kuru dere 
yatağı), E. Ebişev’in Cas Tülekter, G. Slanov’un Canar Tav (Yanar Dağ) adlı romanları ile 
Safargali Begalin ve A. Abişev’in eserleri vardır.
Abişev,  II.  Dünya  Savaşı  döneminde  yazdığı  “Sarcan”  ve  “Tölegen  Toktarov”  gibi 
hikâyelerinde  Sovyet  insanlarının  vatanseverliğini,  cephedeki  kahramanlıklarını  anlatır. 
Bu eserlerde Kazak gençlerinin savaşa katkılarını gösterir. Özellikle Sovyet kahramanı olan 
Toktarov’un kahramanlığını detaylı olarak işler. “Baba ve oğul” hikâyesinin kahramanı, tank-
çı bir subaya rastlar. Onu 1943 yılında Ukrayna cephesinde çarpışan Kazak askerlerinin Kaza-
kistan halkına yazdığı mektuplardan tanımaktadır. Tankçı komutan yanındaki oğlu ile birlik-
te Almatı’daki bir parkta dinlenmektedir. Komutan, tankçı birliğinin kahramanlıklarını anlatır. 
Hikâye, savaş döneminde halkı ve özellikle gençleri cesaretlendirmek için yazılmıştır.
Alcabbar Abişev 1907 yılında Karagandı vilayetinin Karkaralı ilçesinde doğdu. Sosya-
list ihtilal Kazakistan’a yerleştiğinde Alcappar 10 yaşında idi. Çocukluğunu göçebe Kazak 
köyünde geçirdi. Babası ile birlikte köyüne yakın olan pamuk işleme yerinde çalıştı. Bu 
devrin karışık gerçekleri sonra yazarın eserlerine aksetmiştir.
Okula geç başladı. 19 yaşında köy ilkokulunu bitirdi. 1927 yılında üç aylık öğretmen 
kursunu tamamladı. Resmî eğitimi bununla tamamlanmış oldu. Bundan sonra yazar ken-
di kendisini geliştirdi. Birçok hikâyesi Lenincil Cas ve Adebiyat Meydanı gibi gazete ve der-
gilerde yayınlandı. Çocukluğundan itibaren işçiler arasında bulunan Alcappar, eserlerin-
de Kazak işçilerini ön plana çıkarmaya çalıştı.
1939-40 yılları Edebiyat ve Sanat dergisinde onun Dostlar adlı romanının bazı bölüm-
leri yayınlandı. Bundan sonra, savaşın sonucunu anlatan Cas Tülekter (Genç nesil) (1945) 
adlı romanını yazdı. Bu romanında yazar Kazak gençlerinin savaştan önceki ve savaş sı-
rasındaki hayatını anlattı. Savaştan sonra toplumsal gelişmeyi anlatan Ülken Colda poves-
ti ve Sahara Savleti adlı romanı ortaya çıktı. Sovyet insanlarının tabiatla olan mücadelesi, 
Moyınkum ve Betpekdala gibi yerlerin geliştirilmesi, köy medeniyetini şehir medeniyeti 
derecesine yükseltme çarelerini bu eserlerde önemli problemler olarak ele aldı.
Muhtar Avezov ile birlikte Namus Gverdiyesi adlı piyesini yazdı. Alcappar Abişev’in 
eserleri Sovyet Kazak edebiyatı tarihinde önemli bir yer tutmaktadır. Özellikle dramatik 
eserleri Kazak halkının büyük manevî hazinesidir.
Baba ile oğul
Bahsi geçecek olan baba ile oğul savaştan dönmüşlerdi.
Babasının yaşı yirmi beş civarında, çocuğun yaşı on bir, on ikiden fazla değil. “Bu adam on üç 
yaşında mı evlenmiş?” demeyin, onun kendine has sırrı var.
Babanın göğsünde irili-ufaklı on iki madalya var, çocuğun göğsünde ise “Kızıl yıldız” madalya-
sı var. “On bir yaşındaki çocuk madalyayı nasıl almış?” demeyin, onun da büyük bir sırrı var.
Baba subay gibi, oğul asker gibi giyinmiş.
İkisi Mayıs ayının güzel bir gününde Almatı’nın güzel bir parkında, onun yeşil manzarası-
nı seyrederek yürüyorlardı. “Hiç ummadık bir yerde” diye her zaman söylüyoruz, işte öyle hiç 
ummadık bir yerde onlarla karşılaştım.
Onlar Almatı’nın güzel parkını nasıl hayranlıkla seyrediyorlarsa ben de onları hayret ve hay-
ranlıkla seyrettim. Beni hayrete düşüren asker çocuğun:
- Baba, şu ağaçların hepsinde elma yetişiyor mu? sorusu, sorusu değil de “Baba” diye hitabı 
oldu. (Söylemez, 2004)

Çağdaş Türk Edebiyatları-II
42
Safargali Begalin, 24 Kasım 1895 tarihinde Semey vilayeti, Abay ilçesinin Degelen kö-
yündeki fakir bir ailede dünyaya geldi. Kazak Sovyet çocuk edebiyatının kurucularından 
biridir. 1915 yılında Semey şehrindeki Rus-Kırgız lisesini bitirdi. 1916’da Çar’ın emriyle 
cepheye işçi olarak gitti. 1929-35 yılları arasında Bölge Valisi’nin yardımcısı olarak çalıştı. 
Türksib idaresinde görev aldı. 1940 yılında Sovyetler Birliği Komünist Partisi üyesi oldu.
İlk şiiri “Kazak kızboz balalarına” 1914 yılında Aykap dergisinde yayınlandı. İlk Aza-
mat  Armanı  (1916)  adlı  kitabındaki  şiirlerinde  Çarlık  hükümetine  karşı  çıktı.  Cılagan 
Curt Kuvandı (Ağlayan Yurt Sevindi, 1917) şiir kitabında yeni kurulan Sovyet hüküme-
tini övdü.
Begalin 1935-1946 yıllarında Almatı’da Temir Col gazetesinde çalışırken yazdığı fıkra-
lar ve şiirler ile şöhret kazandı. Tav Sırı (1938), Tansık (1940), Kanattı Kazak (1943), Maşi-
nist (1944), Altay Añızı (Altay efsanesi, 1947) ve Kıran Kegi (Kartalın intikamı, 1943) adlı 
şiir kitapları vardır.
“Seyitcan” hikâyesi 1947 yılında yayınlandıktan sonra “Köksegen’in gördükleri” adlı 
hikâyesini yazdı ve sonradan Rus diline çevrilip Moskova’da basıldı. Şokan Velihanov hak-
kında da “Şokan asuları” adlı bir hikâye yazmıştır. Çocuklar için 20’den fazla kitap yazmış 
ve Kazak çocuk edebiyatının gelişmesinde büyük rol oynamıştır.
Begalin,  Cambıl  Cabayev’in  çevresi,  ecdadı,  öğrenimi,  kişiliği,  karakteri  hakkında 
Cambıl Cabayev’in Nesebi ve Hayatı adlı monografisini hazırladı. Halk Şairleri adlı ilmî-
edebî divanı yayınladı. Birkaç eseri de yabancı dillere çevrildi. A. Puşkin, M. Lermontov, 
Mamin-Sibiryak, Leskov gibi Rus şair ve yazarlarının eserlerini Kazakçaya çeviren Bega-
lin, siyasî-sosyal çalışmaları için 2 defa “Kurmet belgisi” (Hürmet belgesi, Takdirname) ile 
taltif edildi.
Begalin’in “Gerçek usta alet seçmez” hikâyesinde, büyük şehirlerden birindeki fabrika-
da işçi olarak çalışırken zenginlere karşı yapılan ayaklanmaya katılan bir adamın hikâyesi 
anlatılır. Adam, hapishanede iken ucu sivri bir çivi ile kavak ağacını oyarak küçük bir kutu 
yapar. Ortasına da minik bir serçe oturtur. Kutunun kapağı açıldığında serçe kanatlarını 
açar, kapandığında ise kanatlarını toplar. Ağaçtan oyulan bu tek parça kutu, Çar’ın sara-
yındaki büyük idarecilerden birinin kızının eline geçer. Kutuyu yapan sanatçı adam bulu-
nur. Karşılığında “hürriyetini” ister. Şehir dışına çıkmamak kaydıyla serbest bırakılır. Kü-
çük kutu bir şaheserdir. Adam sanatını hiç kimseye öğretmeden ölür. Ölümünden sonra 
ise bu küçük kutu onun adını ve hatırasını canlı tutar, yaşatır.
“Gerçek usta âlet seçmez”
Karasay çocukken mühendis Andrey’in yanında kalıyordu. Mühendisin karısı Anna ve onun 
kızı Klava, Karasay’ı kendi oğlu ve kardeşi kadar severdi. Karasay’ın ağabeyi Caras mühen-
dis Andrey ile tanışıp arkadaş oldular. Ortak noktaları ise işleriydi.
Andrey, Kızılyar-Kökşetav demiryolu inşaatının projesini yapmak için seçildi. Bu işi bitirin-
ceye kadar her zaman yanında bulunacak, çevreyi iyi tanıyan, dil bilen birini arıyordu. Bu 
sırada Caras da Kızılyar şehrinde iki atıyla çalışarak para kazanıyordu. (Söylemez, 2004)
Begalin’in hikâyelerini okuyanlar, Kazak köyünü ve köylerde hayvan besleyenleri ya-
kından tanıma fırsatı bulurlar. Hikâyelerde koyun, keçi, buzağı besleyen çocuklar, kışın at 
beslemeye çalışan insanlar vardır. Hayvan, ekim, üretim ön plana çıkar. Oysa Sovyet insa-
nı için keçinin akıllılığı değil, onu besleyen çobanın hâl ve hareketleri önemlidir. (İman-
canov, 1980) Yazarın özellikle Ekim İhtilali’nden sonra yazdığı hikâyelerinde şehir hayatı 
ve insanlar vardır. Halkı ilim öğrenmeye davet eder. 1942’den sonra yazdığı eserlerinde 
vatanı ve halkı için savaşan Sovyet insanını anlatır. Erkeklerle birlikte cepheye giden genç 
kız karakteri ile gençleri cepheye gitmek için teşvik eder. Tabiat tasvirleri, çocuk terbiyesi, 
hayvan sevgisi, iyi ve kötü insanların karşılaştırılması Safargali’nin hikâyelerinde göze çar-

2. Ünite -  Çağdaş Kazak Edebiyatı-II
43
pan ana konulardır. (Gabdullin, 1981) Rejimin edebiyata yaptığı etki bu şekilde Begalin’in 
eserlerinde açık bir şekilde görülmektedir.
II. Dünya Savaşı esnasında ve sonrasında edebiyat üzerindeki kontrol zayıflayınca ya-
zarlar biraz nefes aldılar. Konularını serbestçe seçme imkânı buldular. Muhtar Avezov, 
Kazak edebiyatının babası sayılan şair ve yazar Abay Kunanbayulı’nın hayatını anlatan iki 
ciltlik Abay kitabını yayınladı. Abay Yolu adıyla 1952 ve 1956’da iki cilt daha yayınlandı. 
Bu kitaplarda Avezov, Sovyet döneminden çok önce Kazak aydınlarının uyanışını hazır-
layan Abay’ın ideallerine ve 19. yüzyılda Kazak hayatının değerlerine dikkati çekti. İhti-
lal öncesini idealize etmekle Komünist Parti çizgisinin tamamen dışına çıkan bu roman, 
1950’lerden sonra yazılacak olan tarihî romanlara ilham verdi.
1953’te Stalin’in ölümüyle yazarlar biraz daha rahatladılar. Tarihî şahsiyetlerin biyog-
rafilerini konu alan romanlar yazmaya başladılar. Sabit Mukanov (1900-1973) Şokan Şın-
gısulı Velihanov (1835-1865) hakkında 4 ciltlik roman yazmaya girişti. Mukanov 1973’de 
ölünceye kadar 1967 ve 1970’de ilk 2 cildi Akkan Culdız adıyla bastırdı. 
Dikhan Abilev (d. 1907) Akın Armanı (1965) ve Arman Colında (1965) adlı iki cilt-
lik kitabını yazdı. Abilev, reformcu şair Sultanmahmut Toraygirov’un (1893-1920) haya-
tını anlattı. 
İlyas Esenberlin (d. 1915) gibi daha genç yazarlar ise 19. yüzyıldan daha gerilere gide-
rek tarihî şahsiyetleri ön plana çıkardılar. İlyas Esenberlin 3 ciltlik eserinde 15. yüzyıldan 
19. yüzyıla kadarki Kazak tarihini ele aldı. Eserin 1998’de yapılan baskısına Devlet başkanı 
Nursultan Nazarbayev okuyucular için bir önsöz yazdı. Esenberlin’in bu tanınmış eserinin 
daha önce üç milyondan fazla basılmış olmasından, otuz dile tercüme edilmiş olmasından 
bahisle bu son baskının Kazakistan’ın bağımsızlığından sonra yapılan ilk baskı oluşuna 
dikkat çekti. “Bugingi tanda trilogiyanı kayta okuv otırıp, egemendik aluv isine bizdin 
babalarımız, Abilkayır, Abılay, Kenesarı handar, Navrızbay, Koblandı, Bögenbay batırlar, 
Töle bi, Asankaygı, Bukar cırav sındı danalar kanşalıktı zor üles koskanın erekşe tüysinip, 
payımdaysın… Olar, olardın serikteri men izbasarları öz otanın şeksiz süydi, onın bolaşa-
gına sendi, osınav kökeykesti muratka cetüv üşin ayanbay küş-kayrat cumsadı” yani “Bu-
günkü zamanda üçlemeyi yeniden okuyup, egemenlik alma işine bizim atalarımız Abil-
kayır, Abılay, Kenesarı hanlar, Navrızbay, Koblandı, Bögenbay batırlar, Töle bi, Asankaygı, 
Bukar ozanlar gibi âkil adamlar ne kadar çok emek verdiğini düşünüp, açıklarsınız. Onlar, 
onların yoldaşları ile arkadaşları öz vatanlarını şüphesiz sevdi, onun geleceğine güvendi, 
bu kadar önemli bir murada ulaşmak için ellerinden gelen güçle, canla başla çalıştılar” 
diyor Nazarbayev. (Esenberlin, 1998: 5) Eser üç kitaptan oluşuyor. Birinci kitap Almas 
Kılış yani Elmas kılıç adını taşıyor. İkinci kitap Cantalas yani Hayatta kalma mücadelesi, 
üçüncü kitap da Kahar yani Kahır adlarını taşıyor. Kazakların tarihine ışık tutan üçleme-
nin Kazak edebiyat tarihinin en mühim eseri olduğunu belirtmekte yarar vardır.
Dükenbay Doscanov (d. 1942), Orta Asya’nın İslam ve İslam öncesi dönemlerini 
anlatan romanlar yazdı. Zeval (1970) romanında, Cengiz Han’ın emrindeki Moğol is-
tilası sırasında Orta Asya Türklerinin çektiği sıkıntıları anlattı. Doscanov’un diğer ro-
manları Otırar (1973), Farabi (1975) ve Tabaldırınga Tabın (1980, Kendi Eşiğine Tapın) 
İslamın  Orta  Asya’daki  ilk  yıllarını  ve  o  dönemin  Farabi  (873-950)  gibi  tarihî  şahsi-
yetlerini konu aldı. Diğer Kazak yazarlarından Abiş Kekilbayev (d. 1939) Ürker (1980) 
ve Cumabek Edilbayev (1923-1983) Türkistan (1982) romanında Sovyet dönemi öncesi 
Orta Asya’yı anlattılar.

Çağdaş Türk Edebiyatları-II
44
STALİN SONRASI KAZAK EDEBİYATI (1956-67)
Yeni hükümet, Stalin’in 1953’teki ölümünden üç yıl sonra, onun döneminde yapılan hata-
ları ve zulümleri sorgulayarak, demokratik kuralları koyma ve uygulama kararı alır. Bu ka-
rarın edebiyat sahasına da tesiri olur. Yazarlar, “Edebiyatın gelişmesi yönündeki her türlü 
yalan teoriler”i (Kirabayev, 1998: 113) sorgulamaya başlarlar. “Sosyalist realizm” denilen 
mükemmel toplum düzeninin bir hayal ürünü ve yalandan ibaret olduğu Kazak yazarları 
tarafından vurgulanır. Yazarların hayat ile alakalarını artırma meselesi görüşülür. Daha 
önce “Halk düşmanı” olarak ilan edilen yazarlara olan güvensizlik ortadan kalkar. Diğer 
Sovyet Cumhuriyetlerindeki aydınlar gibi 1937-38 yıllarında suçsuz yere karalananlar ak-
lanır ve hakları iade edilir. Kazakistan’da S. Seyfulin, B. Maylin, İ. Cansügirov, S. Şeripov, 
M. Davletbayev gibi yazarların isimleri ve eserleri edebiyat tarihinde yeniden yerlerini 
alırlar. Yazarlar nispeten daha serbest yazmaya başlarlar.
Bu devirdeki edebi hareketlenmenin ilk belirtisi eserlerdeki artıştır. Yurt tarihindeki 
önemli hadiseler, eserlerin konuları arasında yer almaya başlar. Bununla birlikte yazarlar 
Kazak halkının ve hayvan yetiştiricilerinin o günkü sıkıntılarını gerçekçi tasvirlerle ortaya 
koyarlar. Bunun en güzel örneği Tahavi Ahtanov ve onun romanlarıdır.
Ahtanov şiir yazarak edebiyat sahasına girer. İlk şiirleri cephede yayınlanan gaze-
telerde çıkar. Heybetli Günler (1956), Boran (1966) ve Çırağın Sönmesin (Ateşin Sön-
mesin)(1973) adlı romanlarından ayrı olarak hikâyeler de yazar. Cephe ve cephe ge-
risindeki  hadiseler  hikâyelerinde  yer  alır.  “Savle  (Şule)”,  “Beklenmedik  karşılaşma”, 
“Kaybolan dost” ve “Küy efsanesi,” unutulan geçmişe bir “veda” niteliğindedir. “Kaybo-
lan dost”ta unutulan eski bir dost ile karşılaşma söz konusu iken “Küy efsanesi” (küy: 
ezgi) Doscanov’un “Kımız”ında olduğu gibi Kazak kültürünün ayrıntılarına inerek onu 
canlı tutmaya çalışmaktadır.
“Kaybolan dost” hikâyesi, cephede tanışan iki kişinin yıllar sonra karşılaşmasını an-
latır. Cephede savaşanlar ya ölürler ya sağ kalırlar. Geride kalanların ise acı çekmekten 
başka seçeneği yoktur. Kazak kadını da cephe gerisinde çok acı çekmiştir. Hikâyenin kah-
ramanı Gayni abla, küçük kızı Galyaş ile birlikte yaşamaktadır. Babalarının bir gün cephe-
den döneceğine inanmaktadırlar. Bu yüzden onun hayali, ölüm haberinden daha güçlü-
dür. Kadını, cephede vuruşan kocasının ölüm haberi değil, savaştan sağ salim kurtulduğu 
halde eve geri dönmemesi yıkar. Subay Mırzahmet, Gayni kadının Mırzaş’ı, yaralı olarak 
savaştan döndükten sonra yeni bir aile kurar. Bunu öğrenen arkadaşı Mangas’ın içinden 
kutsal bir şeyi çalınmış gibi olur. Küçük Galya’ya bunu söylemez. Onun inandığı, cephede 
ölmüş kahraman bir babası vardır. Cephe, cephe gerisi, dostluk, fedakârlık, sevgi ve ihanet 
hikâyede içiçe örülmüş kavramlardır. “Küy efsanesi”nde ise Kazak kültüründe ve yaşantı-
sında önemli yer tutan “dombıra” ve “küy-küyşi” geleneği işlenmiştir. Yaşlı küyşi Estemes 
uzun zamandır yeni bir “küy” çalmaya çalışmaktadır. Fakat uzun ömrü boyunca aradığı 
sevgi ve sevgiliyi bulamamıştır. Nihayet âhir ömründe yanındaki öğrencisi Orazımbet ile 
Kazak köylerini dolaşırken bir ihtiyarla on altı-on yedi yaşındaki kızı Canıl’ın evine yolları 
düşer. Bu evin devesi, yavrusu öldüğü için sütten kesilmiştir. Misafirlere ikram edecek 
sütleri yoktur. Bu durum, bir Kazak için “utanç” vericidir. Küyşi Estemey’in gönlü Canıl’a 
düşer. Yıllardır aradığı sevgili odur. Canıl karşılığında deveye dombıra ile süt verdireceği-
ni söyler. İhtiyar kabul eder. Canıl ise küyşilerin birlikte çalmasını ister. Estemey, Canıl’dan 
aldığı ilhamla “deve ağlatan” küyünü çalmaya başlar. Kurumuş memelere süt dolduğunda 
kız sağmadan hareketsiz durur. Bunu farkeden Estemes, genç Orazımbet’e devam etmesi-
ni söyler. Kızın parmaklarının hareketi ile kovaya süt dolmaya başlar.
Hikâye Kazak halkı arasında önemli bir yere sahip küy ve küyşinin nasıl yetiştiğini, ne-
lere kâdir olduğunu okuyucuya anlatır. Yazar, romanları ve hikâyeleri sayesinde “Halklar 
dostluğu” ve “Saygı nişanı” gibi madalyalar kazanır.

2. Ünite -  Çağdaş Kazak Edebiyatı-II
45
Bu dönemde yazılmış bazı eserler Kazak halkının başından geçen tarihî gerçekleri an-
latır. Mesela asrın başında, 1916 yılında Kazak halkının bağımsızlık için verdiği mücadele 
eserlerde  yer  aldı.  Aral  balıkçılarının  daha  önceki  hayatı  ile  eşitlik  yolundaki  o  günkü 
mücadelesi E. Nurpeyisov’un Kan men Ter (Kan ve Ter) romanında anlatılır. Yine bu de-
virde tarihî şahsiyetlerin hayatından alınıp yazılan eserler de ortaya çıkar. D. Ebilov, Akın 
Armanı ve Arman Yolunda adlı romanlarında 20. yüzyılın başındaki Kazak aydını Sultan-
mahmut Toraygırov’un hayatını ve eserlerini anlatır.
Bu  devirde  gelişmekte  olan  Kazak  romanının  yanında,  hikâye  türü  de  gelişir.  Sa-
fuan  Şaymerdenov’un  “Mezgil”,  S.  Omarov’un  “Künşırak”,  N.  Gabdullin’in  “Ömür, 
kımmatsıñ mañan (Ömür benim için kıymetlisin),” E. Tarazi’nin “Kuyrıktı culdız”, A(biş) 
Kekilbayev’in “Bir şökim bult”, Ş. Murtaza’nın “Tabılgan teñiz (Bulunmuş deniz),” “Bel-
gisiz soldattıñ balası (İsimsiz askerin çocuğu),” B(erdibek) Sokpakbayev’in “Menim atım 
Koca (Benim adım Koca),” R. Toktarov’un “Bakıt (Baht),” C. Moldagaliyev’in “Can erke,” 
K. Iskakov’un “Koñır küz edi” hikâyelerinin önemli bir yeri vardır. Bu eserlerde Sovyetler 
Birliği döneminde çok bahsedilmeyen insanın kendi sırları, ruh âlemi, ahlakî problemleri 
bütün yönleri ile edebî şekilde tasvir edilir.
B.  Sokpakbayev,  hayal  dünyası  geniş,  akıllı  çocuk  Koca’yı  tasvir  eder.  Yazar,  onun 
ruhanî gelişmesini, duygularını kaleme alır, zengin psikolojik tasvirlerle süsler. Kahrama-
nının iç konuşmasından yararlanır. Bu da genç yazarların hikâye türünde yeni arayışlar 
içinde olduğunu göstermektedir. (Sadıkbekov, 1999)
Sokpakbayev hikâye ve romanlarındaki olayları kendi hayatından seçer. “Ben nasıl ev-
lendim?” hikâyesindeki kahramanı Bekadil isimli gazeteci, nasıl evlendiğini anlatmakta-
dır. “Anne yüreği” hikâyesinin kahramanı Balkiya annedir. Savaşa giden oğlunu düşünür, 
geceleri rahat uyuyamaz. Her zaman rüyasında düşmanların oğlunu öldürdüğünü görür. 
Yine böyle rahatsız edici bir uykudan uyanıp dışarı çıkar. Kapı önündeki tahta merdivenin 
yanında uyumuş bir Rus çocuğunu görünce çok şaşırır. Çocuğu kaldırıp bu duruma nasıl 
düştüğünü sorar. Çocuğun babası savaşa gitmiştir. Annesi ise hastalanıp hastaneye kaldı-
rılmıştır. Bir gün önce annesinin yanına gelmiştir. Dışarı çıkınca hava kararmış, eve giden 
otobüsü de kaçırmıştır. Buraya gelip uyur. Çocuğun bu hâlini görünce anne çok üzülür. 
Eve alır, karnını doyurur. Elbiselerini yıkar, saçını tıraş eder. Çocuk süslenmeye başlar. 
Sonra Belkiya anne hastaneye gelip de eve dönemediği günler gelebileceğini söyler. Ondan 
sonra Seryoja adlı bu çocuk her zaman gelip öz evladıymış gibi Belkiya’yı ziyaret eder, su 
taşır, evi temizler. Bir sabah Belkiya annenin kapısı çalınır. Kapıyı açınca Seryoja’yı görür 
ve sevinir. Çocuk, anne ve babasını getirmiştir. Babası eşini ziyaret etmek için cepheden 
izin alarak gelmiştir. Belkiya anneye misafir olurlar. Bir akşam Seryoja asker kıyafetleri ile 
Belkiya annenin evine geldiğinde kadın onu tanıyamaz. Tanıyınca sevinir. Seryoja artık 
askeri mektepte okuduğunu ve annesinin vefat ettiğini söyler. Aradan yıllar geçer. Belkiya 
annenin evinde Seryoja’nın düğünü yapılır. 
Bu hikâyelerde Sokpakbayev, Kazaklar ile Ruslar arasındaki dostluğun pekişmesine 
özen gösterir. İnsanî duygular ön plana çıkarılarak dostlukların geliştirilebileceği mesa-
jını verir.
Safuan Şaymerdanov ise insanlarda görülen mal-mülk düşkünlüğünü gözler önüne 
seren eserler yazar. Bazı eserlerde, insanların maddî şeylerin kulu olmaları neticesinde, 
manevî fakirliğe düşmeleri anlatılır. Kazak araştırmacı ve edebiyat tenkitçisine göre “dün-
ya malını çok seven ferd, insanlık vazifesini, insanlık borcunu ikinci dereceye iter.” (Berdi-
bayev, 1980: 59) İnsanların bu zaafı da yazarların gözünden kaçmaz. 
Şaymerdanov,  “Hayat  nuru”  hikâyesiyle  “Selin  çabukluğu”  adlı  hikâyesinde  dünya 
malını çok seven insanları anlatarak onları tenkid eder. “Hayat nuru”nda evine mobilya 
satın alan Şamşigül’ün aklı fikri o eşyanın eve misafir geldiğinde bile bozulmamasındadır 

Çağdaş Türk Edebiyatları-II
46
ve hep aynı düşünce etrafında kalır. “Selin çabukluğu”ndaki kahraman Şarban, deprem 
sırasında bile çoluk çocuğundan önce evindeki yemek ve bardak takımlarını korumayı 
düşünmektedir. Yazar, diğer eserlerinde de insanlığın haysiyetinden, şerefinden söz eder, 
bu özelliklerin yayılması, benimsenmesi için çaba gösterir. (Elevkenov, 1980: 131)
Bir başka Kazak yazar Şerhan Murtaza, H. Anderson’un masallarını, C. Aytmatov’un 
“Botagöz”  hikâyesi,  Elveda  Gülsarı  romanı  ve  Mustay  Kerim’in  “Bizim  evin  sevinci” 
hikâyesini tercüme eder. Murtaza’nın hikâyelerinde özlem, sevinç, ümit gibi okuyucunun 
yüreğini zıplatacak heyecanlar ile acı, keder gibi insanın yüreğini sızlatacak duygular işle-
nir. (Kazak SSR Ansiklopedisi, 1989: 428) Moskova’da gazetecilik eğitimi alan ve 1950’li yıl-
larda edebiyat sahasına giren Ş. Murtaza’nın İnşaatçı Dakuv adlı kitabı 1958’de neşredilir. 
1963-77 yılları arasında ise “Bulunmuş deniz,” “Bulutsuz günün şimşeği,” “İsimsiz askerin 
çocuğu,” “Silahsız savaş” gibi hikâyeleri yayınlanır. Kırkbir Yılının Gelini adlı hikâyeler kita-
bı ise daha sonra çıkar. Yazar kitaba adını veren hikâyesi ile Kazak halkının savaş yılların-
da yaşadığı sıkıntıları gerçekçi bir tarzda tasvir eder. “Bulunmuş deniz” hikâyesinde savaş 
sonrası dönemde insanların dostluğunu, birlikte tarlalarda çalışmalarını ve zor günlerde 
birbirlerine yardım etmelerini anlatır. Hikâyelerindeki ana tema, “iyilik, yardımseverlik, 
vatanseverlik, büyüklere ve ölenlere saygı”dır. Yazar, iyi insanların örnek alınmasını ister.
Genç yazarlar bu şekilde yenileşme devrindeki edebî hikâyenin gelişimine katkıda bu-
lunurlar. Hikâyenin meşhur kalemi G. Müsirepov yeni hikâyeler yazar. “Söz yok, onun iz-
leri” adlı hikâyesinde insanlara barış, namus ve vicdan gibi kavramları hatırlatır. 1956’da 
yazdığı “Etnografik hikâye” adlı eserinde gençlik yıllarını ve faal olarak katıldığı “yerle-
şik hayata” geçme sürecini anlatır. 1950’li ve 60’lı yılların başında, Ekim İhtilali ile birlik-
te kaybedilen millî ve tarihî değerlere doğru bir dönüş vardır. Bu dönemin yazarları, şehir 
ve köy hayatı, geçmişi ile bugünü arasına sıkışıp kalmış, bölünmüş Kazak aydınının ıstıra-
bını hikâyelerinde işlerler. Buna en güzel örnek, savaş yıllarında doğan ve 1960’dan sonra 
yazmaya başlayan Dulat İsabekov’dur.
İlk  hikâyeleri  1960-75  yılları  arasında  yayınlanan  ve  Kazak  edebiyatında  daha  çok 
hikâyeleri ile meşhur olan D. İsabekov, kahramanlarını yetişkin insanlardan seçer. Onla-
rın davranışlarını irdeler. Buna rağmen genellikle küçük çocuklara hitap eder. “Yaşlı ka-
dınlar” hikâyesinde, bütün varlığı iki koyun, bir keçi, ala bir kedi ve bir enik olan yaşlı nine 
ile henüz okula bile gitmeyen torununun dostluğu vardır. Nine, diğer insanlar gibi toru-
nun da büyük insan olmasını ve mutlu olmasını arzu etmektedir. İkisi kendi hallerinde sa-
kin bir hayat yaşayıp giderler.
Download 4.7 Kb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   31




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling