Orhan pamuk


Download 1.5 Mb.
Pdf ko'rish
bet33/79
Sana28.12.2022
Hajmi1.5 Mb.
#1012237
1   ...   29   30   31   32   33   34   35   36   ...   79
Bog'liq
Cevdet Bey ve Ogullari ( PDFDrive )


BEYOĞLU'NDA KADINLAR 
Nigân Hanım merdivenleri çıkarken terledi. Yüreğinin atışlarını, 
burnunun arkasındaki zonklamayı farkederek söylendi: "Ekim 
değil, sanki yaz!" Oysa yaz biteli, Heybeliada'daki yeni evden 
Nişantaşı'na taşınalı bir ay olmuştu. Şimdi, ekimin başında, 
140 


dışarıda, Beyoğlu'nda kızgın bir gökyüzü vardı. 
Nigân Hanım Perihan'a bakarak: "Burasıydı değil mi?" dedi. 
Perihan başını salladı, zile dokundu. Ayşe'nin yeni piyano 
hocasının evi burasıydı. Bütün kış haftada iki kere buraya ge­
leceklerdi. Bütün kış, haftada iki kere, Tünel'den az önceki bu 
hana gelip,
Hörr kat merdiven çıkıp k f i f VP l o 7 k n k a n şıı sa-
hanlıkta dikilip, kapının açılmasını beklemek Nigân Hanım'a 
hiç de sıkıcı gelmiyordu, ama gene de kızı annesinin yaptıklarının 
değerini bilsin istiyordu. 
Kapıyı, geçen gelişlerinde de gördükleri gündelikçi kadın açtı. 
Duvarlarında, temiz sakallı, kibar mösyölerin resimleri asılı bir 
odaya geçip oturdular. İçeriden piyano sesi geliyordu. Nigân 
Hanım saatine baktı.- Dörde beş vardı. Perihan karşısında 
oturmuş, bir dergiyi karıştırıyordu. Sonra sıkılıp pencereden 
dışarıya bakmaya başladı. Nigân Hanım bir doktor muayene­
hanesinde bekliyormuş gibi bir duyguya kapıldı. İçerden gelen 
müziğin hiç de az sonra bitecekmiş gibi bir havası yoktu. "Şu 
kıza piyanoyu öğretmek için ne kadar zahmete giriyoruz!" diye 
düşündü. Bu zamanda artık kimsenin, hele gençlerin hiçbir şeyin 
değerini bilmediklerini aklından geçirdi. 
1936 Ekim'inde, kırksekiz yaşındaydı. Gıcırdayan sandalyede 
oturuyor, gelinini süzüyordu. "Çocuk daha bu kız!" Perihan 
alnını cama dayamış dışarı bakıyordu. "Ben onun yaşındayken..." 
diye düşündü Nigân Hanım ve hesapladı. "Perihan yirmiiki 
yaşında. Yani, yeni takvimle 1910'da, ben onun yaşındayken 
ikinci çocuğumu doğurmuştum!" Gururlanarak gözlerini kır­
pıştırdı. Bazan kendini çok çilekeş buluyor, bazan da hakkının 
yendiğini düşünüyordu. Şimdi de üçüncü çocuğu için, şu 
huysuz kız için çile çekiyor, sıkıntıyla bekliyordu. Kendini 
avutmak için, "Ayşe'yi aldıktan sonra Lebon'a gideceğiz!" diye 
düşündü. Leylâ Hanım'la orada dördü çeyrek geçe buluşmak 
üzere sözleşmişlerdi. 
Piyano sustu. Bir keman bir an gıcırdadı galiba; kısa bir 
sessizlik oldu. Sonra Macar hocanın bozuk Türkçesi ve ayak 
sesleri duyuldu. Açılan kapıdan önce elinde bir keman kutusu 
taşıyan, yakışıklı ve solgun yüzlü bir delikanlı çıktı. Nigân Hanım 
bunun kim olduğunu düşünürken Ayşe'yi gördü. Arkasında da 
141 


Mösyö Balatzs düşünceli bir tavırla gülümsüyordu. Duvarlardaki 
resimlerde görülen bakımlı sakal onda da vardı. Nigân Hanım'la 
Perihan'ı görünce canlandı. Ellerini sıkarak birşeyler mırıldandı. 
Kısa boylu, tombul bir adamdı. İnsana bir piyano hocasını 
hatırlatmıyordu, ama ince sözler söylemesini de biliyordu. 
Kapıdan çıkarlarken, Nigân Hanım: "Kibar adam!" diye düşündü. 
"Ne de olsa bir Avrupalı!" Merdivenleri iniyordu. İçinden tuhaf 
düşünceler geçti. "Ama yazık!" Bir piyano hocasıydı. 
Gene Beyoğlu'na çıktılar. Ama bu sefer yukarıda kızgın bir 
gök değil, sabırsız, aceleci bulutlar vardı. Sıcak ve ölü bir rüzgâr, 
sanki bir fırının ağzından çıkıyormuş gibi yüzleri yakıyordu. 
Nigân Hanım: "Fırtına geliyor!" diye düşündü. Ayşe Taksim 
tarafına dönünce seslendi: 
"Oraya değil. Şeker alacağız." 
"Eve gitmiyor muyuz?" 
Nigân Hanım öfkelenir gibi oldu. Çocukluğa karşı hoşgö­
rülüydü, ama şımarıklığa karşı hayır! 
Sert bir sesle: "Önce Lebon'a gideceğiz," dedi. "Leylâ Teyzen'e 
söz verdik. Sonra eve..." 
Ayşe surat astı. Perihan ona birşeyler anlatmaya koyuldu. 
Nigân Hanım gene aynı duyguya kapılır gibi oldu: Çocuklar 
hiçbir şeyin değerini bilmiyorlardı. Vitrinlere bakmaya başla-
dı. 
Vitrinlerde de fazla bir şey yoktu. Adadan döndükten sonra 
yatak odası için perdelik kumaş aramış, iyi bir şey bulamamıştı. 
Bugün de Perihan ile o kadar dükkâna girip çıktıktan sonra ancak 
şu mavi çiçekli Amerikan bezini bulabilmişlerdi. Hiçbir şey yoktu 
dükkânlarda. Zaten Türkiye'de hiçbir zaman hiçbir şey yoktu. 
İşte mesela şu ünlü Hristodiadis'in mağazası. Bu vitrinlerde bir 
bakışta göz alan ne var? Orasından burasından iplerle çekişti­
rilerek gerilmiş kötü basmalar, rengi kısa zamanda solacak yerli 
mallar, donuk suratlı bir mankene giydirilmiş hazır elbiseler. 
Hiçbir şey yoktu. Nigân Hanım öfkelendiğini hissediyordu. 
Vitrinden uzaklaştı. 
Çevresine bakındı. Ayşe ile Perihan'ı göremiyordu. "Yok ol­
dular!" diye düşündü. Olduğu yerde durdu. Tünel'e doğru giden 
kaldırımda aradığı şeyi bulamadı. Gidip gelen lekeler başka 

Download 1.5 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   ...   29   30   31   32   33   34   35   36   ...   79




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling