T. C. Erciyes üNİversitesi sosyal b


Download 1.24 Mb.
Pdf ko'rish
bet62/66
Sana23.04.2023
Hajmi1.24 Mb.
#1385861
1   ...   58   59   60   61   62   63   64   65   66
Bog'liq
2ш3 сипат сабуни

i Kelam, 
s. 334.” Aynı konuda bkz.: DİA, “Maturîdiyye” Maddesi, c. 28.
785
Mevlâna, Mesnevî, c. 1, b.: 1483 
786
İbrahim 14/27
787
Mevlâna, Mesnevî, c. 2, b.: 1611
788
Enbiya 21/23 
789
Maturîdî, Kitabü’t- Tevhîd, s. 282 
790
Mevlâna, Fî Hi Mâ Fîh, Konuk Terc., Yirmidördüncü Fasıl, s.92. Gölpınarlı, Terc., s. 84
791
Maturîdî, Kitabü’t- Tevhîd, s. 310. 


158 
iradeyle ilgili düşüncelerini aktardıktan sonra insan iradesiyle ilgili fikirlerine 
geçebiliriz.
Mevlâna, âdem (insan) olmanın istemekle meşhur olduğundan ve 
istememenin sıfat-ı âdemiyet olmadığından
792
hareketle, iradeyi “dilediğini yapma 
kudreti”
793
şeklinde tarif eder, iradeyi inkâr etmeyi duyguyu inkâr etmekle eşdeğer 
görür ve bunun imkânsızlığını dile getirir.
794
“İrade” kelimesinin yerine “İhtiyâr” 
kelimesini kullanan Mevlâna’ya göre, insandaki iradenin temel vasfı seçme 
hürriyetidir ve ihtiyar; yapma veya yapmama kudretidir.
795
Diğer taraftan 
Maturîdî’ye göre insan iradesi; “bir fiili tercih ettiği şekilde, (hür bir seçimle) 
gerçekleştirmeye karar verme kabiliyeti”dir. Allah, bir davranışı diğerine “tercih 
etme”yi insan tabiatının doğal özelliği kılmış
796
ve tutum ve davranışlara bağlı 
sonuçların istenen veya sakınılan çeşitten olduğunu açıklığa kavuşturmak 
istemiştir.
797
Bu da Allah tarafından sorumluluk yüklenen ve mükellefiyetleri 
bulunan insan iradesinin, en temel unsuru olan “tercih etme” özelliğini ortaya 
koymaktadır. Dikkat edilirse, hem Mevlâna, herm de Maturîdî, iradede “tercih 
etme”, “dilediğini yapma kudreti” gibi özellikleri öncelikli vasıflar olarak kabul 
etmekte, insanın irade sahibi olmasını tabiatının bir gereği olarak izah etmektedirler. 
Mevlâna, bunu duygu ve hislerin varlığıyla izah ederken, Maturîdî, insan tabiatının 
istenilen ve sakınılan durumları tercih etme kabiliyeti olarak yorumlamıştır.
İ
nsanın bir iradeye sahip olduğunu ortaya koymak için aklî delilleri kullanan 
ve bunu yaparken de nakilden destek alan Mevlâna, iradenin varlığı ve mecburiyet 
arasındaki farkı marazî ve sıhhatli durum arasındaki ayrımla açıklar ve klasik kelam 
kitaplarında da çokça verilen hastalıktan eli titreme ve kendi elini titretme örneğini 
verir.
798
Kendi elini titretmek cüz’î irade sayesindedir ve bu eylem, insanın eylem 
792
Mevlâna, Fî Hi Mâ Fîh, Konuk Terc., Otuzbirinci Fasıl, s. 118
793
Mevlevî, Mesnevî Şerhi, c. 16, s. 18
794
Mevlâna, Mesnevî, c. 5, b.: 2967 
795
Mevlevî, Mesnevî Şerhi, c. 15, s. 367, Konuk, Mesnevî Şerhi, c. 10, s. 272, Can, Mesnevî Terc., c. 
5-6, s. 240, İzbudak, Mesnevî Terc., c. 5, s. 243 
796
Maturîdî, Kitabü’t- Tevhîd, s. 284-285
797
Maturîdî, Kitabü’t- Tevhîd, s. 282
798
Mevlâna, Mesnevî, c. 1, b.: 1487-1500


159 
anındaki iradesiyle ortaya çıkmaktadır. İmam Maturîdî’ye göre de, insanın 
eylemlerini yapması için, kendisine güç ve kudret verilmiştir, bu güç ve kudret ise, 
yaratılmamış olan cüz’î iradenin sonucudur.
799
İnsanın irade sahibi olmasına delil 
olarak “…Onlar körlüğü hidayete tercih etmişlerdi ve yaptıklarına karşılık, alçaltıcı 
azap yıldırımı onları çarpmıştı.”
800
ayetini gösteren Maturîdî, “hidayet yerine 
körlüğü tercih etmeleri sebebiyle üzerlerine indirilen azaptan haber verildi.”
801
yorumunu yapmaktadır. Küfür ve hidayetin Allah tarafından kulun tercihine 
bırakıldığına vurgu yapan Maturîdî’ye göre, Allah’ın kula ait fiillerde baskı ve 
gafletle nitelendirilmesi mümkün olmadığına göre, kulun fiilinin irade ile 
gerçekleştiği sabittir.
802
Görüldüğü gibi, Maturîdî, insandaki iradenin varlığını 
ortaya koyarken, ilâhî iradenin cüz’î iradenin tercihlerine göre tecelli ettiğini 
vurgulamaktadır. İnsanın (melek ve şeytan kanalıyla) hayır ve şer her iki yönde 
ilhamlarla muhatap kaldığını
803
ve şeytan ile ruh, her ikisinin de insana şerri ve hayrı 
gösterdiğini, bunların da iradenin varlığına delil olduğunu
804
açıklayan Mevlâna da, 
“kul ister, Allah yaratır” düşüncesindedir. Nasıl Mevlâna’ya göre, insan olmanın 
gereği; kendi eyleminden doğan sorumluluğu kabullenmekse, Maturîdî’ye göre de 
insan, yaptığı tercihlerin mükâfat ve cezasıyla muhatap olma sorumluluğunu 
taşımaktadır. En belirgin örnek olan el titreme hareketi, hem Mevlâna’da, hem de 
Maturîdî’de iradenin varlığına delil olarak kullanılmaktadır.
 
Mevlâna, insan iradesinin etkinlik alanına beşerî veya ilâhî bir müdahaleyi 
kabul etmez. O’na göre kaderi inkâr etmek âcizlik (Mutezile), her şeyi kadere 
bağlamak (Cebriye) cahilliktir ve Cebrî olmak Mutezilî olmaktan beterdir.”
805
Kur’ân, iradesi olan insanı uyarmak için inmiştir.
806
Emir ve nehiy, lütuf ve 
azarlamak ancak irade sahibi kişi içindir. Zulümde de ihtiyar vardır, sitemde de.
807
İ
nsana, hem kendi yaptıklarını hem de Hakk’ın yaptıklarını müşahede ederek, kıyas 
799
Kutlu, İmam Maturîdî ve Maturîdîlik, s. 45 
800
Fusssilet 41/17 
801
Maturîdî, Tevilât, c. 13, s. 121 
802
Maturîdî, Kitabü’t- Tevhîd, s. 382 
803
Mevlâna, Mesnevî, c. 5, b.: 2984 
804
Mevlâna, Mesnevî, c. 5, b.: 3004
805
Mevlâna, Mesnevî, c. 5, b.: 3033
806
Mevlâna, Mesnevî, c. 5, b.: 3026 
807
Mevlâna, Mesnevî, c. 5, b.: 2973 


160 
yapma, gerçeği görme ve kendi fiilinden dolayı sorumluluğunu kabullenme
808
ihtarında bulunan Mevlâna, insan düşüncesinin özgürlüğüne ve bu konuda onu hiç 
kimsenin sorumlu tutamayacağına inanır ve bunun aynı zamanda Hakk’ın bir isteği 
olduğunu savunur. İç dünyasında tam bir hürriyete sahip olan insan, iradesini 
kullanmakta da serbesttir ve insan iradesini dilediği gibi kullanarak hayatına yön 
verebilir. İmam Maturîdî de, insan iradesinin tasarruf sahasına bu şekilde 
yaklaşmaktadır. Ona göre, Allah’ın emir veya nehiylerine uygun bir şekilde hareket 
etmek veya etmemek, insana mahsus bir harekettir ki, bunlar insan idrakinin ve 
kavramının içine giren ve dolayısıyle insan iradesinin etkinlik alanına giren 
fiillerdir. İşte insan, muhatap olduğu emir ve nehiylerle ilgili fiilleri yapıp yapmama 
konusunda tam bir irade hürriyetine sahiptir.
809
Mevlâna, iradenin varlığına delil olarak gösterdiği tereddüt için bir kudrete 
ihtiyaç olduğunu ve bu kudretin de irade kudreti olduğunu
810
ifade ederken, 
Maturîdî, aynı şekilde, kulun fiilinin nasıl olacağını belirleyenin
ondaki irade 
olduğunu
811
söylemektedir. Maturîdî’ye göre, Allah’ın iradesi kula göre tecelli eder 
ve böylece, mutluluk ve kederin, iyilik ve kötülüğün yolunu insan kendi iradesiyle 
belirler.
812
İradenin sorumluluk alanında en belirleyici unusurlar olan hidayet ve 
dalâlet konularında da her iki âlim de aynı şekilde düşünmektedir. İman etmek gibi 
küfre düşmenin de insan iradesi sonucu gerçekleştiğini beyan eden Mevlâna, 
“Benim küfrüm O’nun iradesidir” dediğinde, bil ki bunda yine kendi iraden 
vardır.”
813
demektedir. Yine Maturîdî’ye göre, hidayet ve dalâlet insanın kendi 
tercihi sonucu Allah’ın yaratması iledir. Allah dalâleti isteyene dalâleti yaratır, 
hidayeti isteyene hidayeti yaratır.
814
Mevlâna, “kul ister, Allah yaratır” 
düşüncesindedir. Maturîdî de aynı şekilde, ilahî iradenin cüz’î iradeye göre 
ş
ekillendiğini savunur.
815
Dikkat edilirse, hem Mevlâna, hem de Maturîdî, insan 
808
Mevlâna, Mesnevî, c. 1, b.: 1481 
809
Işık, Maturîdî’nin Kelam Sisteminde İman, Allah ve Peygamberlik Anlayışı, s. 90-91-92 
810
Konuk, Mesnevî Şerhi,  c. 11, s. 145-146 
811
Maturîdî, Kitabü’t- Tevhîd, s. 305.
812
Taftazânî, Şerhu’l-Akaid, s. 230
813
Mevlâna, Mesnevî, c. 5, b.: 3099 
814
Maturîdî, Tevilât, c. 1, s. 65, c. 5, s. 60 
815
Sabunî, Maturîdiyye Akaidi, s. 146


161 
fiilini yaratma yönüyle Allah’a, yapma yönüyle kula nispet ederek iki yönlü bir 
açıklamayla izaha girişmişlerdir. Maturîdî kelamında “fiilde yönler” olarak 
zikredilen bu metot, Mevlâna’da herhangi bir kavramla ifade edilmemesine rağmen 
aynı şekilde izah edilmektedir.
Mevlâna’ya göre insan akıldan ibarettir
816
Maturîdî’ye göre de akıl, insan 
için fıtrî bir özelliktir ve insanın zatına ait biricik tabiatıdır. Akıl insana bir şeyin 
mahiyetini gösterme özelliğine sahip olduğundan, Allah, akıldan ibaret olan insanda, 
fıtrî temyaülleri değil, akılları hüccet olarak kabul etmiştir.
817
Mevlâna da aklın bu 
niteliği üzerinde durmuş ve aklın özelliğini “her işin sonunu hesap edebilmek”
818
olarak izah etmiştir. 
Mevlâna’ya göre, insana, akıl da yol gösterir, nefs de. Buna mukabil 
Maturîdî, Mevlâna’nın nefs olarak dile getirdiği şeyi insan tabiatı (fıtrî özellik) 
olarak belirtir.
819
Mevlâna’ya göre insan doğru yolu akıl nefse galip geldiği sürece 
bulabilir
820
, yine Maturîdî’ye göre de, aklın ilkeleri evrenseldir, insan doğru yolu 
aklın ilkeleri ışığında bulabilir.
821
Mevlâna aklı anlattığı konuya göre farklı izah eder. İnsanın insanla 
ilişkilerinde aklı göklere çıkarır ve dünya işlerimizdeki yerini ısrarla belirtir. Fakat 
konu insanın Tanrıyla ilişkisine gelince, erdem ve sevgiye dayalı keşif ve sezgi 
yolundan bahseder ve cüz’î aklın bu yolda tökezlemeye mahkûm olduğunun 
üzerinde durur.
822
Akla verdiği önemle bilinen Maturîdî de, aklın sınırlarından 
bahsetmekte ve ilâhî hakikatlerle ilgili Peygamberlere duyulan ihtiyacın buradan 
kaynaklandığına işaret etmektedir.
823
Yani, her iki alime göre, akıl, insan hayatının 
devamı için birinci etken ve dünya işlerinde yegâne saik iken, sınırsız değildir, 
(mucize gibi) ilâhî hakikatleri anlamada yetersizdir ve peygamberler bu yüzden 
816
Mevlâna, Mesnevî, c. 4, b. 3610-11
817
Maturîdî, Kitabü’t- Tevhîd, s. 284-85 
818
Mevlâna, Mesnevî,c. 2, b. 1540-41
819
Maturîdî, Kitabü’t- Tevhîd, s. 282.
820
Emine Yeniterzi, “Mevlâna’nın Tefekkür Dünyası ve İnsan”, Konya’dan Dünyaya Mevlâna ve 

Download 1.24 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   ...   58   59   60   61   62   63   64   65   66




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling