Hercai hercai


Download 1.36 Mb.
Pdf ko'rish
bet11/66
Sana05.01.2022
Hajmi1.36 Mb.
#215141
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   ...   66
Bog'liq
Sümeyye Koç - Hercai

Bir hafta sonra…
Birçok  sarsıcı  gün  yitip  gitti  intikam  planı  kurulmuş  takvimin  sarı
yapraklarından. Günler su misali akıp giderken içinde büyüyen sıkıntı her gün
çoğalıyor,  rahat  nefes  aldırmıyordu  Reyyan’a.  Alışveriş  gününün  üzerinden
bir  hafta  geçmişti  ancak  Miran  ve  ailesinden  bir  ses  çıkmamıştı.  Bütün
düşünceleri  aynı  kapıya  çıkıyordu,  Miran  sözünün  arkasında  durmamış  ve
vazgeçmişti…
Miran’ı tanımadan önceki Reyyan olsaydı umurunda olmazdı, Miran yerine
bir başka adam olsaydı Azat’ın attığı yumruğu da umursamazdı. Ama durum
öyle  değildi,  kalbi  çok  acıyordu  ve  yüzü  günlerdir  gülmüyordu.  Babasına
sorduğunda, “Miran’ın işi çıktı, İstanbul’a gitti,” demişti. Kaç gün sürerdi ki
bir iş meselesi? Arayıp halini hatırını da mı soramazdı?
Ateş  bacayı  çoktan  sarmıştı  ancak  Reyyan  bunu  daha  yeni  idrak  ediyordu.
Kalbinin  o  adamı  istediğini  daha  yeni  itiraf  ediyordu  kendine.  Neredeyse
ağlayacak  gibi  olmuştu  camın  pervazında  oturup  Miran’la  buluştukları  yeri
seyrederken.  Onu  görmediği  günlerde  özlemesi  canını  acıtıyordu.  En  çok  da
baktığı  zaman  tehlikeli  bir  girdap  gibi  içine  çeken  mavi  gözlerine  hasret
duyuyordu.  Gelsin  karşısına  dikilsin,  gözlerine  bakarken  de  gülümsesin
istiyordu. Çok mu şey istiyordu?
O  günden  sonra  tekrar  ağlıyordu.  Ağlamayı  kendisine  yediremeyen
gururunu  hiçe  sayarak  üstelik.  Yüreğine  çöreklenen,  adlandıramadığı  acı
darmaduman  ediyordu  kendisini.  Açılan  kapıyla  cama  doğru  dönerek  hızla
sildi  gözyaşlarını.  Reyyan  ağladığını  birilerinin  görmesinden  nefret  ederdi.
Duygularını  belli  edemeyen  soğuk  duruşlu  bir  kızdı  fakat  aslında  hiç
kimsenin fark edemediği kadar da hassas ve kırılgan bir yapısı vardı.
Havin  içeriye  girmemişti,  kapının  önünde  dikiliyordu.  “Çabuk  salona  gel,
çabuk,”  diyerek  odasından  çıktı  ve  kapıyı  örttü.  Reyyan  ne  olduğunu
anlayamamıştı  ancak  toparlanarak  odasından  çıktı.  Merdivenlerden  inip


salona  ulaştığında  gözleri  parlamıştı  sevinçle.  Gönül  ve  Nergis  Hanım
gelmişti.  Üstelik  ikisinin  de  yüzü  gülüyordu.  Reyyan  hızlı  bir  hareketle
yanlarına  gitmiş,  ikisine  de  sarılmıştı.  Onları  karşısında  gördüğüne  sevinmiş
miydi?  Hem  de  çok!  Miran’ın  ondan  vazgeçme  düşüncesi  aklını  yitirmesine
neden olacaktı neredeyse.
Annesinin  oturduğu  koltuğa  yürüyüp  yanına  oturduktan  sonra  gözlerini
Nergis  Hanım’a  dikti.  Hâlâ  mahcup  hissediyordu  onlara  karşı.  Gönül’ün  o
günkü öfkesini hatırladığı için onun yüzüne bakamıyordu ancak Gönül hiçbir
şey olmamış gibi davranıyordu. Hatta gülümsüyordu bile. Reyyan kadınların
sohbetine  katılmak  yerine  susup  dinlemeyi  tercih  etmişti.  Aklında  sadece
Miran vardı, bir tarafı sormak için deli gibi çırpınırken diğer tarafı buna cüret
edemiyordu.  Acaba  dönmüş  müydü  İstanbul’dan?  Gözleri  masanın  üzerinde
duran
kutuya
takıldığında
bakışlarını
müstakbel
kayınvalidesine
çevirdi. “Kutuda ne var?”
Nergis Hanım sevecenlikle gülümsedi. “Aç bakalım, ne varmış.”
Koltuktan  kalkıp  utana  sıkıla  yanaştı  masaya  doğru  Reyyan.  Kutunun
üzerindeki
paketi
sökerken
heyecanlanmıştı,
ayrıca
bütün
yüzler
gülümseyerek  kendisini  izlediği  için  utanmıştı  da.  Kutunun  kapağını
kaldırdığında  ise  büsbütün  şok  oldu.  Muhteşem  bir  beyaz  gelinlik  ışıl  ışıl
parlıyordu tüm güzelliğiyle. Reyyan bir eliyle gelinliği kavrarken şaşkınlıkla
Gönül’e baktı.
“Abim  almış  İstanbul’dan,  dönmesine  iki  gün  olduğu  halde  bekleyemeyip
dün sabah kargoyla yolladı. Biliyorum, gelinlik işi onun üzerine vazife değil
ama çok beğenmiş.”
Miran  daha  ne  kadar  heyecanlandırabilirdi  ki  Reyyan’ı,  ne  kadar
şaşırtabilirdi?  Kalbi  heyecandan  küt  küt  atarken  gelinliği  kutudan  çıkarıp
baktı.  Bu  zamana  kadar  nasıl  bir  gelinlik  giymesi  gerektiğini  hiç  hayal
etmemişti. Ellerindeki gelinlik, hayal edebileceğinden de güzeldi.
“Dene  istersen,  eğer  olmazsa  üzerinde  oynamalar  yaparız.”  Bu  teklifi
bekliyormuş  gibi  gelinliği  hızla  kutuya  koydu  ve  kutuyu  kucaklayarak
salondan  çıktı.  Giymek  için  sabırsızlandığı  gelinlikle  beraber  uçarcasına
çıkmıştı odasına.
“Giyince bize de göster Reyyan!”
Reyyan,  arkasından  bağıran  Havin’e  içten  içten  gülümserken  odasına
girmişti. Kutuyu yatağın üzerine koyduktan sonra üzerindeki kıyafetlerden bir
çırpıda kurtularak paketin içindeki gelinliğe uzandı. Rengi tam beyaz değildi,
kreme  yakındı.  Bedeninde  birçok  el  emeğinin  izleri  olduğunu  görebiliyordu.


Kolları  dantelle  örtülmüştü  ve  omuzlarında  hafif  bir  açıklık  vardı.  Belden
aşağısı  kabarıktı  ve  arkası  önüne  nazaran  daha  uzundu.  Bir  çırpıda  giydiği
gelinlikle  aynaya  baktığında  Reyyan’ın  nefesi  kesilmişti  adeta.  Üzerine  bu
denli  oturmasını  beklemiyordu.  Nutku  tutulmuştu.  Miran  benden  vazgeçti
diye  düşünürken  ona  bir  gelinlik  almıştı.  Bembeyaz  bir  gelinlik  tüm  kötü
düşüncelerine bir çizik atmıştı böylelikle.
Duvağını  almak  için  kutuya  eğildiğinde  içinde  bir  not  buldu.  Miran  ve
notları…  Reyyan’ın  heyecandan  ölmesine  sebep  oluyordu.  Sana  haber

Download 1.36 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   ...   66




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling