Hercai II meftun hercai II / meftun


Download 1.49 Mb.
Pdf ko'rish
bet3/68
Sana05.01.2022
Hajmi1.49 Mb.
#215120
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   68
Bog'liq
Sümeyye Koç - Meftun

dönse  siyah,  ne  yana  dönse  karanlıktı.  Dudaklarını  aralayıp  soramıyordu  da…  Kelimeler  çıkışı  olmayan  bir
yola sürüklenmiş gibiydi.
Tam o anda, bir el tuttu elinden. Sıcacık bir dokunuş buz gibi tenine değdiğinde hiç yabancılık hissetmedi
Miran.  Sonrasında  o  elin  sürüklediği  tarafa  doğru  attı  adımlarını.  Sorgulamadı.  Nereye  gittiğini  bilemediği
adımları karanlığın ortasında öylece yankı yaparken, kararmış gözleri güne hasret kalmışçasına bir ışığın onu
bulmasını bekledi.
Ve beklediği oldu.
Kim  olduğunu  göremediği  el  ona  büyükçe  bir  kapı  açtığında,  karanlığın  yerini  aydınlık  devraldı,  Miran
gözlerini usulca araladı.
Elinden tutan yabancı el, o anda onu öylece bırakıp kaçmaya yeltendi fakat Miran onu bırakmaya meyilli
değildi.  Yüzünü  göremediği  kişinin  eline  yeniden  uzanıp  yakaladı.  Gözlerini  istemsizce  kırpıştırdı  ve  bir
damla yaş izinsizce firar etti gözlerinden.
Burası…  ne  karanlık  bir  dehlizdi,  ne  de  Miran  orada  sıkışıp  kalmıştı.  Burası  sadece  bir  hastane  odasıydı.
Elini tutan kişiyi geri yakalayamamıştı fakat boşta kalan eli sevdiği kadının karnında yer etmişti.
Tüm bu olanlar fazla karmaşıktı.
Bunca yıllık ömrüne sadece kâbuslar misafir olmuştu fakat bu rüya... Fazla güzel değil miydi?
Etraf yavaş yavaş kurşuni bir renge bürünürken Reyyan olduğu yerde duraksayıp kaldı. Karnında hissettiği
hareketlilikle  arkasını  dönüp  baktığında  Miran’ın  aralamaya  çalıştığı  gözkapaklarından  süzülen  bir  damla
yaşı  fark  etti.  Miran  ağlıyordu,  Miran  gözlerini  aralamaya  çalışıyordu,  daha  da  mühimi,  karnına
dokunuyordu!
Duymuş muydu tüm söylediklerini?
Titremeye başladı. Bir mucizeye tanık oluyormuş gibi yaşadığı şu anın gerçekliğine inanamazken, karnına
tutunan el yavaş yavaş gücünü yitirdi ve hafifçe yatağa düşüverdi. Fakat hasret kaldığı okyanus bakışları şu
an gözlerinin en derin yerindeydi.
Günler  boyunca  bu  odanın  dışında,  gözlerine  yuva  kurmuş  kederli  yaşlarıyla  camın  ardından  seyretmişti
içeriyi. Ne Miran’a dokunabilmiş ne de müptelası olduğu okyanus bakışlarını görebilmişti. Ağır bir imtihandı
bu. Sevdiği adamı böylesine bitkin düşmüş görmek, üstelik buna sebep olanın az bile olsa kendisi olduğunu
bilmek zordu.
İç  çekerek  yatağa  iyice  yanaştı  Reyyan.  Nefes  dahi  alamıyordu  şimdi.  Ne  söyleyecek,  söze  nereden
başlayacak  hiç  kestiremiyordu.  Sahi,  ne  söylenirdi  ki  bu  durumda?  Öyle  bir  şoktaydı  ki,  Miran’ın  gözlerini
açtığına  bile  emin  olamamıştı  bir  türlü.  Elini  gayriihtiyarı  bir  hareketle  Miran’ın  alnına  dokundurdu  ve


ardından yanağına doğru indirdi. O an tenine değen ıslaklık, yüreğini kasıp kavurdu.
Genç adamın yüzü, gözlerinden firar eden birkaç damlanın etkisiyle ıslaktı.
“Miran, sen...” Sesi çıkmadı ilk başta Reyyan’ın. “Ağlıyor musun?”
Miran o anlarda sessizdi. Tek isteği, yüreğini yakan bu kadını fazladan birkaç saniye daha seyredebilmekti.
Yine  de  Reyyan’ın  sorusunu  yanıtsız  bırakmak  istemediği  için  gözkapaklarını  huzursuzca  yumdu.  Bu  bir
kabullenişti. Ağlamayı küçükken bile gururuna yediremeyen adam, artık bu durumu yadırgamıyordu. Çünkü
biliyordu ki, yüreği olan ağlardı. İnsan olan bundan gocunmazdı.
“Neden?” diye sordu bu sefer de Reyyan, söylediklerini Miran’ın duymuş olma ihtimali yüksekti. Onun için
miydi gözyaşları?
Ses  tonu  hayli  kısıktı  ve  de  ağlamaklı.  Sanki  yüksek  sesle  konuşursa,  Miran’ı  rahatsız  edecekti.  Yüzüne
dokundurduğu  eli  bile  o  kadar  nazik  ve  korkak  duruyordu  ki.  Bir  kez  daha  tekrarladı  sorusunu.  “Neden
ağlıyorsun Miran?”
Konuşabilmek  bir  tarafa,  üzerine  çöreklenen  ağırlığın  etkisi  gözlerini  açık  tutmasına  bile  engel  oluyordu.
Saniyelere direnmişti oysaki. Kaç zamandır bu halde olduğunu bilmiyordu fakat uzunca bir süredir bu şekilde
yattığını  zihnine  fısıldayan  kas  ağrılarını  es  geçti.  Çünkü  vurulduğu  anı,  daha  dünmüş  gibi  anımsıyordu.
Kafasında her şey çok netti. Azat’la tartışıp birbirlerine girdikleri o arbede anları, patlayan silah sesi, belinde
hissettiği sıcaklık ve birden yere yığılışı… Kendisiyle beraber inzivaya çekilen öfke duyguları yerini yeniden
devasa bir kinin eşiğine getirdi.
Ve bu iliklerini ele geçiren öfke duygusu, bedenine deli bir dirilik verdi.
Bunları düşünmeyi sonraya bıraktı Miran. Hesabı, kitabı, isyanı… Şimdi sırası değildi. Aşka susamış biçare
gönlünün  vuslata  ermesi  gerekiyordu.  Yüreğini  kasıp  kavuran  bir  sevda  vardı  ki,  tüm  kötü  hissiyatlar  bir
köşeye sinmişti.
Reyyan’ın tedirgin yüzüne bakarken kurumuş kalmış dudaklarına sahici bir tebessüm kondu. Bu tebessüm,
Reyyan’ın  içinde  filizlenen  endişeyi  bir  buz  gibi  çatırdatıp  yok  etti.  Yine  de  korkmuyor  değildi.  Ya  kızgınsa
Miran ona, o zaman ne olacaktı? Ya Azat, ya da babası vurmuşsa Miran’ı… O zaman birbirlerinin yüzüne nasıl
bakarlardı? Ya Miran şu saatten sonra onun yüzünü bile görmek istemezse, Reyyan bu acıyla nasıl yaşardı?
Miran parmağını zoraki kaldırıp yanına oturmasını işaret ettiğinde Reyyan usulca kıvrıldı yatağın kenarına.
Şu an  burada  oturmak yerine  doktoru  çağırması  gerekiyordu, olması gereken buydu lakin mantık benliğini
terk etmiş gibiydi. Sadece bu an… Başka bir şey düşünemiyordu. Delilikti bu belki. Miran uyanmıştı, Reyyan

Download 1.49 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   68




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling