Orhan pamuk


Download 1.5 Mb.
Pdf ko'rish
bet21/79
Sana28.12.2022
Hajmi1.5 Mb.
#1012237
1   ...   17   18   19   20   21   22   23   24   ...   79
Bog'liq
Cevdet Bey ve Ogullari ( PDFDrive )


ÖĞLEDEN SONRA 
Cevdet Bey kendisine yaklaşan Nigân Hanım'ın şikâyetçi yüzünü 
gördü. Onunla konuşuyormuş gibi, "Canım şuracıkta biraz 
kestireceğim!" diye düşündü. "Uyumayacağım ki... Kestireceğim. 
Biraz gözlerimi kaparım, kıpırdanmadan otururum. Belki de 
bir parça dalarım..." Her zaman oturduğu koltukta oturuyor, 
bayram yemeğinden sonra günün en keyifli zamanını yaşıyordu, 
ama tam ve kesin bir öğle uykusuna yalamayacağı için bir eksiklik 
duyuyordu. Avunmak için, "Birazdan sigara içeceğim!" diye 
düşündü. Günde üç defa içebildiği sigaranın kokusunu, yakacağı 


kibritin sesini düşündü. Sonra gözlerinin kapandığını farketti, 
çünkü yalnızca sesler, kokular ve sıcaklık vardı. 
Yemek masasından, yemek masasıyla mutfağa inen dar ve 
küçük merdivene- açılan kapıdan, içerdeki odalardan, merdi­
venlerden, bahçeden, ağaçlardan, sokaktan gelip bütün odayı 
dolduran, pencereleri titreten, kristalleri tınlatan sesleri, bütün 
o bildik, alışıldık gürültüyle işitiyordu. Nermin'in çocuklarıyla 
konuştuğunu, Emine Hanım'ın terliklerinin parke üzerinde 
gezindiğini, ahçı Nuri'nin mutfakta musluğu açıp kapadığını, 
yemek üzerine su içmekten hoşlanan Ayşe'nin sürahiden su 
doldurduğunu, Refik'in gazetenin sayfalarını çevirdiğini, bir 
tramvayın köşeye ağır ağır yaklaştığını duyuyordu. Bütün bu 
güven verici, tanıdık titreşimler insanı uykuya çağırıyordu. "Ama 
uyuyamayacağım!" diye düşündü Cevdet Bey, "Fuat gelecek! 
Fuat ile oturacağız, konuşacağız, geçmişi anacağız... Geçmişi... 
Bu evi... Buraya doldurduğum bütün bu aile cıvıltısının tarihini... 
Her şeyin tarihini biliyorum. Evi 1905te aldım. Evlendim, 
Abdülhamit'e bomba atmışlardı. Sonra Meşrutiyet iyi oldu. Yan 
bahçeyi de salın aldım. Harpte şeker ticaretinden kazandığım 
parayla bütün her şeye çekidüzen verdim. Şirket büyüdü. Osman 
evlenmek isteyince üst kata çıktık. Cumhuriyetten dört yıl 
sonra... Sonra torunlar geldi. Şimdi içine kömür atılan sobayı 
altı yıl önce aldık. Her şeyin tarihini biliyorum, çünkü ben 
yaptım. Maçka'ya işleyen şu tramvay kaç yılında sefere girdi? 
Kapağı açılan şu kristal şekerliği Nigân çeyiziyle getirdiydi! Ne 
konuşuyorlar?" 
Nermin: "Hadi bakalım yukarı çıkın, yatın!" diyordu. 
Torunlardan biri: "Şeker yiyecektik!" dedi. 
"Beyefendinin kahvesi şimdi. Küçük bey, siz?" Bu hizmetçi 
Emine Hanım'dı. 
"Şşşt, gürültü etmeyin!" diye Nigân Hanım fısıldıyordu. 
Birisi ayaklarının ucuna basarak yürüyordu. 
"Hemen odana mı çıkıyorsun?" Bu Perihan'dı. 
Osman: "Yukarda oynamayın!" dedi. "Hemen uyuyun!" 
"Bekçiler geldi, bekliyorlar," diyordu ahçı Nuri. 
"Fuat Amcalar gelince aşağı inersin! Şimdi güzel güzel uyu 
bakalım!" 
i 06 


"Mebrure Teyzelere öbürgün gideceğiz. Yarın Şükran Teyzeler'e 
gidilecek!" 
"Bu, işte bu!" diye düşündü Cevdet Bey. "Her şey bunun içindi: 
Bu güven verici sıcaklık, homurdanan soba, kulağı okşayan sesler, 
saat gibi işleyen bir ev." Hep uyku gibi geniş ve çekiciydi. Cevdet 
Bey kısa süren bir sessizliği dinleyerek: "Şimdi beni daha çok 
farkettiler!" diye düşündü. İstese de uyuyamayacağını anladı. 
Yemeği fazla kaçırmıştı, canı sigara istiyordu, kahve birazdan 
gelecekti. Seyretmeleri, saygı duymaları, çevresinde dönüp 
yaşamaları için gözlerini kapamış, gövdesini de onlara bırakmış 
gibiydi. "Geziniyorlar, esniyorlar, konuşuyorlar, şeker yiyorlar, 
gözlerinin ucuyla koltukta oturan bana bakıyorlar... Sonra 
uyuyacaklar, bayram ziyaretlerine gidecekler... Aaaa!.. Yarın ben 
Nigân ile o eski paşa konağına gitmek istemiyorum. O paşa 
oğullarını da görmek istemiyorum... Ama şimdi bunu düşünmek 
istemiyorum. Şimdi şu hareketi, kokuyu, sesleri dinleyeyim..." 
"Kahve!" 
"Cevdet Bey, kahve!" 
İşte, bunu farkedememişti! Gözlerini açıverdi. İşık gözlerine 
dokundu, ama hemen alıştı. Karşısında Emine Hanım vardı. 
Kahve fincanını yanıbaşındaki sehpanın üzerine bırakıyordu. 
Cevdet Bey, "Sigara içeceğim!" diye düşündü. Sehpanın üze­
rinden, sabah koyduğu yerden Yaka paketini, kibriti aklı: Bu 
sigara günün en büyük keyfiydi. 
Günde üç sigaradan fazla içmesini aile doktoru İzak yasaklamıştı. 
Altı ay önce doktora göre çok ciddi, ama kendisine göre o kadar 
fazla kulak aşılmaması gereken küçük bir kalp krizi geçirmişti. 
Sigara büsbütün yasaklanacaktı, ama doktor, Cevdet Bey'in ıs­
rarlarına dayanamamış, sonunda günde üç sigaraya izin vermişti. 
Cevdet Bey, sabah kahvaltısından ve öğle ve akşam yemeklerinden 
sonra birer sigara içiyordu. Nigân Hanım paketteki sigaraları 
sayıyordu. Cevdet Bey, ilk zamanlar birkaç hile yapmaya kalkmış, 
yakalanmış, Nigân Hanım kıyametleri koparmış, ağlamıştı. Şimdi 
günün ikinci sigarasını içiyordu. "Sigarayı azalttım, ama hiçbir 
şey değişmedi!" diye düşündü. "Gene merdivenleri çıktıktan sonra 
fena oluyor, gene bazan tıkanır gibi oluyor, gene korku içinde 
yaşıyorum." Uyuyamayacağı için canı bir kere daha sıkıldı. 
107 


Sigarasını bitirirken orta kattaki sarkaçlı büyük saatin ikiyi 
vurduğunu duydu. Nigân Hanım Fuat Beyler'in geciktiğini 
söyledi. 
Cevdet Bey, "Şimdi gelirler... Şimdi gelirler..." dedi. 
Uzun bir sessizlik oldu. Köşeden bir tramvay geçti. Refik 
gazetesini katlayıp karısıyla yukarı çıktı. Emine Hanım gelip 
boş kahve fincanlarını aldı. Nigân Hanım pencereden dışarı baktı. 
Cevdet Bey gözlerinin gene kapanır gibi olduğunu hissetti. Sonra 
bahçe kapısına bağlı boncuklu çıngırak şıngırdadı. 
Nigân Hanım: "Geldiler!" diyerek ayağa kalktı. 
Cevdet Bey de hareketlerinin her birini teker teker düşünerek, 
karısının arkasından aynalı hole ağır ağır indi. Nigân Hanım 
evin kapısını açarken, Cevdet Bey kalın çerçeveli boy aynasında 
kendini seyretti. 
Gövdesi tatlı, eski bir şarkı gibi yakındı: Kravatı çarpılmış, 
pantolonu sarkmış, saçları dağılmış, yüzü ve ceketi de buruş-
müştu. Büyük ellerini okşuyormuş gibi saçlarının içinden geçirdi. 
Altmışsekiz yaşındaydı, ama hâlâ gözleri parlıyordu. "Biraz 
kamburum çıktı, boyum kısalır gibi oldu, ama hepsi bu!" diye 
düşündü. Herkes ona sokakta gülerek ve sevgiyle bakıyordu. En 
önemlisi buydu: Çirkin ve sevimsiz bir ihtiyar değildi. Keyif­
lendiğini hissederek kapıya doğru yürüdü. Fuat Bey'in karısı ve 
oğluyla hızlı adımlarla basamaklara yaklaştığını görünce coştu. 
"Maşallah efendim, maşallah, maşallah!" diyerek onlara doğru 
iki adım attı. Fuat Bey'le kucaklaştı. Leylâ Hanım'ın elini sıktı, 
elini öpen Remzi'nin de başım okşadı. Delikanlının gür saçlarını 
okşarken hüzünlendi: Yaşlanmıştı artık. 
Karşılama töreni uzun sürmedi. Kadınlar kucaklaştıktan sonra, 
gövdelerinin üst kısmını hafifçe öne bükerek öpüştüler. Cevdet 
Bey bu öpüşme huyuna alışamadığını düşündü. Galiba kadınlar 
da alışamamışlardı. Sanki, öpüştükten sonra birbirlerine ba­
karken, "Yapılması gerekiyordu, yaptık. Acaba öpüşürken nasıl 
gözüküyoruz?" diye düşünüyorlardı. 
Oturma odasına geçildikten sonra neşe başladı. Cevdet Bey 
Fuat Bey'e sevgiyle bakıyor, "işte bir bayram... İşte bir bayram 
daha!" diye mırıldanıyordu. Nigân Hanım'la Leylâ Hanım so­
ğuktan sözediyorlardı. Leylâ Hanım babasının Şişli'deki evinden 

Download 1.5 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   ...   17   18   19   20   21   22   23   24   ...   79




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling