TÜrkoloji anabiLİm dali


aya-: koru-, himaye et- (OY)  -Kül Tiginiñ altunın, kümüşin, agışın, barımın tört bıñ yılkısın  ayagma


Download 4.84 Kb.
Pdf ko'rish
bet7/19
Sana17.02.2017
Hajmi4.84 Kb.
#665
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   19

aya-: koru-, himaye et- (OY) 
-Kül Tiginiñ altunın, kümüşin, agışın, barımın tört bıñ yılkısın  ayagma Tuygut bu… 
begim tigin yügerü Teñri bolça… taş bitidim (KT: g-B) 
-Kül Tigin’in altınlarını, gümüşlerini, servetini, malını tört bıñ yılkısın ayagma Tuygut 
bu… begim tigin yügerü Teñri bolça… taş bitidim. 
aya-: koru- (Kırg) 
-El çetine coo kelse can ayagan cigitpi
Cakşı körgön dosunan mal ayagan cigitpi. (ML, 197. s) 
-Düşman saldırdığında canını esirgeyen babayiğit midir, 
Samimi dostundan hayvan esirgeyen babayiğit midir? 
 
ayagma: koruyucu, himaye eden (OY) 
-Kül Tiginiñ altunın, kümüşin, agışın, barımın, tört bıñ yılkısın  ayagma Tuygut bu… 
begim tigin yügerü teñri bolça … taş bitidim (KT: g-B) 
-Kül Tigin’in altınlarını, gümüşlerini, servetini, malını dört bin (attan oluşan) sürülerini 
koruyan Tuygut beyim prens yukarıda Tanrı olunca (…mezar) taşını yazdım. 
aya-: acı-, esirge-, koru- (Kırg) 
-At ayagan cöö basat. (ML, 42. s) 
-Atına acıyan yaya yürür. 
-El çetine coo kelse, can ayagan cigitpi, 
Cakşı körgön dosunan mal ayagan cigitpi. (ML, 178. s) 
-Düşman saldırdığında canını esirgeyen babayiğit midir, 
Samimi dostundan hayvan esirgeyen babayiğit midir? 
 
ayguçı: sözcü, kağanın sözcüsü (OY) 
-Kaganı alp ermiş, ayguçısı bilge ermiş. (T I: g- 3) 
-Kağanları cesur imiş, sözcüleri akıllı imiş. 
ayt-: söyle-, aygak: hain, fesatçı, münafık (Kırg) 
-Aytılgan söz atılgan ok, eköö birdey kayrılbayt. (ML, 28. s) 
-Söylenen söz atılan kurşun gibi, ikisi beraber geri dönmez. 
-Aygakka altı tayak. (ML, 26. s) 
-Fesatçının hakkı altı dayaktır. 
 
ayıgma: sözcü (OY) 
-Ayıgması ben ertim; Bilge Tunyuykuk (T I: b- 5) 

-Sözcüsü ben idim, Bilge Tunyukuk. 
çeçen, keñeşçi: sözcü, danışman (Kırg) 
-Ukkuluktuu ünü bar, 
Bulbuldun şirin tili bar
Çeçen bolgun, böbögüm! (BF, 40. s) 
-Latif sesli, bülbül dilli belâgat sahibi ol, bebeğim! 
-Dalbay akılman keñeşçidey mostoyup, abışkanın kolunan silkildetti. (ŞB, 367. s) 
-Dalbay akıllı nasihatçı gibi ciddileşerek ihtiyar adamın elinden tutarak silkti. 
 
ayt-: söyle-, de-, sor- (OY) 
-Añar aytıp ‘Bir atlıg barmış’ teyin ‘Ol yolun yorısar unç ’ tedim (T I: d- 7) 
-Ona sorup “Bir atlı gitmiş olduğuna göre o yoldan yürüyebiliriz” dedim. 
ayt-: söyle-, de- (Kırg) 
-Aytılgan söz atılgan ok, eköö birdey kayrılbayt. (ML, 28. s) 
-Söylenen söz atılan kurşun gibi, ikisi beraber geri dönmez. 
 
ayuk: hükmolunan ülke, mülk, memleket (?) (OY) 
-İnim Kül Tigin… işig küçüg birtük üçün, Türk Bilge Kagan ayukıña, inim Kül Tiginig 
küzedü olurtum. (KT: b- 1) 
-Kardeşm Kül Tigin… (ölesiye yitesiye) hizmet ettiği için, Türk Bilge Kağan mülküne, 
kardeşim Kül Tigin’i gözeterek, hükümdar (olarak) oturdum. 
mülk: mülk, mal (Kırg) 
-Tartıp alıngan mülktördü kaznaga ötkörgülö. (ET, 218. s) 
-Zapt edilen mülkü hazineye teslim edin. 
 
az: az (OY) 
-Az bodunug üküş kıltım. (KT: d- 29) 
-Sayıca az olan halkı çoğalttım. 
az: az (Kırg) 
-Cigitke cetimiş türdüü önör da az. (ML, 98. s) 
-Yiğide yetmiş çeşit sanat bile azdır. 
 
azkınya: azıcık, pek az (OY) 
-Ulug İrkin azkınya erin tezip bardı. (KT: d- 34) 
-Ulu İrkin azıcık erle kaçıp gitti. 
azgina, azına, azgana, azganakay: azıcık (Kırg) 
-Azgina karap baykaçı, 
Tamaşanı-zooktu. (MK, 99. s) 
-Şenliğe, eğlenceye azıcık nezaret et. 
-Azına gäşniç, kalempir. (Cerge-Tal ağz. / Tac. KTDS I, 18. s). 
-Azıcık gäşniç
75
, biber. 
-Asti bildirbesem dep 
Açkalıktın bayanın 
                                                 
75
 Gäşniç: Tajikistan’ın Cerge-Tal, Şaar-Tuz bölgelerinde oturan Kırgızların ağzında bahçede yetiştirilen, 
havuca benzeyen sebze anlamında kullanılır. Gäşniç kelimesi için bkz: Kırgız Tilinin Dialektologiyalık 
Sözdügü, I.c, Haz.: C. Mukambayev, Frunze 1976. 

Azgana cuttu kılt etip. (M I, 235. s) 
-Açlığını hiç belirtmemek amacıyla azıcık yuttu. 
-Azganakay curt elek, 
Cerge taptap ketet go? (M I, 9. s) 
-Azıcık yurdumuzu kolayca yere ezecekler mi acaba? 
 
azu: veya, yoksa (OY) 
-Azu bu sabımda igid bar gu? (KT: g- 10) 
-Yoksa, bu sözümde yalan var mı? 
сe bolboso, ce: veya, yoksa (Kırg) 
-Közüñ körüp çıktıñbı ? 
Ce karap anık körö albay, 
Katındardan uktuñbu ? (M I, 26. s) 
-Kendin gördün mü, 
Yoksa gözlerinle görmeden 
Kadınlardan duydun mu? 
 
azuk: azık, yiyecek (OY) 
-Biziñ sü atı toruk, azukı yok erti. (KT: d- 39) 
-Bizim askerlerimizin atları zayıf(tı), yiyecekleri (de) yok idi. 
azık: azık, yemek, yem (Kırg) 
-Oñ butuma kırk bugu, 
Sol butuma kırk bugu, 
Azık alıp cürüüçü elem, dosum. (ETş, 297. s) 
-Sağ ayağıma kırk geyiği, 
Sol ayağıma kırk geyiği 
Azık olarak götürür idim, arkadaş. 
 
-B- 
 
ba-: bağla- (OY) 
-Atıg ıka bayur ertimiz. (T I: k- 3) 
-Atları ağaçlara bağlıyorduk. 
bayla-: bağla- (Kırg) 
-Koşoy baştık karısın, 
Baylap aldı dep bargın. (M II, 39. s) 
-İhtiyar Koşoy’u baş olmak üzere 
Bağladılar diye haber ilet. 
 
balbal: öldürülen düşman heykeli (OY) 
-Kañım kaganka başlayu baz kaganıg balbal tikmiş. (KT: d- 16) 
-Babam hakan için önce bağımlı hakanı balbal (olarak) dikmiş. 
balbal: balbal (Kırg) 
 
balık (I): şehir (OY) 

-Taşra yorıyur tiyin kü eşidip  balıkdakı tağıkmış, tağdakı inmiş, tirilip yetmiş er bolmış 
(KT: d- 12) 
-(İlteriş) baş kaldırıyor diye haber alıp  şehirdekiler dağa çıkmış, dağdakiler (şehire) 
inmiş, derlenip toplanıp yetmiş kişi olmuşlar. 
şaar: şehir (Kırg) 
-A bu şaarda bolso çaykanadan köp nerse cok. (KC, 62. s) 
-Bu şehirde ise çay evlerinden daha çok olan başka bir şey yoktur. 
 
balık (II): çamur (OY) 
-Eki erig sançdı, balıkka basıkdı. (KT: k- 8) 
-İki eri mızrakladı, çamura garketti. 
balçık, ılay: çamur (KT) 
-Kara suu akpay cer sorup, 
Balçık bolup cuurulup. (Togolok Moldo) 
-Su hiçbir yere akmadan yere çekilmiş, yoğrulmuş, çamur olmuş. 
-Ilaydan uya kuruşat, 
Adam menen aralaş, 
Cakın ele turuşat. (K. Esenkocoyev // KBPA, 237. s) 
-Çamurdan yuva yapar, 
İnsanlarla bir arada 
Yakın yerlerde gün görür. 
 
bar: var, mevcut (OY) 
-Ol eki kişi bar erser, sini, Tabgaçıg ölürteçi tir men (T I: g- 3) 
-O iki kişi var oldukça, sizi, Çinlileri öldürecektir derim. 
bar: var, mevcut (Kırg) 
-Bar barın aytat, cok zarın aytat. (ML, 57. s) 
-Var varlığını söyler, yok yoksulluğunu söyler. 
-Arasında kuur ton kiygen, çülüktöp ögüz mingen kız bar eken. (ET, 69. s) 
-Aralarında eski sert kürk giymiş, hırızma takılı öküze binmiş kız var imiş. 
 
bar-: var-, git- (OY) 
-‘Sü başı İnel Kagan, Tarduş Şad barzun!’ tedi. (T I: k- 7) 
-“Kumandan (olarak) İnel Kağan ile Tarduş’ların Şadı görev yapsınlar!” dedi. 
bar-: var-, git- (Kırg) 
-Saymaluu cüzaarçısın alıp, manasçı mañdayınan çıbırçıktagan terdi arçıp, orduna barıp 
oturdu. (ET, 199. s) 
-Nakışlı mendilini çıkarıp manasçı alnında beliren ufakça teri sildikten sonra gidip yerine 
oturdu. 
 
barım: mal-mülk, servet (OY) 
-Erin kop ölürmiş, ebin barımın kalısız kop kelürti (KT: k- 1) 
-Adamlarını hep öldürmüş, evlerini mallarını eksiksiz hep getirdi. 
mülk, baylık: servet, mülk (Kırg) 
-Baylık biröönün mañdayına bütsö, biröönün tañdayına bütöt. (ML, 53. s) 
-Zenginlik birinin alnına yazılır, birinin diline biter. 

-Tokson cıldık ömüründö atası Alışer cıygan altı örgöönü tirep turgan düynö, mülk 
tıyınga arzıbadı. (ET, 133. s) 
-Babası Alışer doksan yıllık hayatı boyunca kazandığı, altı otağın tavanına kadar 
yükselen servet, mülk metelik etmedi. 
 
bark: ev, barınak, konut, türbe, anıtkabir (OY) 
-Añar adınçıg bark yaratıtdım (BK: k- 14) 
-Onlara olağanüstü (bir) tapınak yaptırttım. 
üy: ev, kümböz: türbe, kümbet (Kırg) 
-Çakırılgan soñ Nogoybay menen Tekenin attarın alıp, acının üyünö kirgizişti. (ET, 59. 
s) 
-Davet edildikleri için atlarını alıp Nogoybay ile Teke’yi hacının evine soktular. 
-Boz korgondor arasınan birinçi ele kezekte közgö urungan zor kümböz Dosumbaydın 
çoñ atası Begimat biydiki. (ET, 99. s) 
-Boz mezarlığın arasında ilk önce göze çarpan büyük kümbet Dosumbay’ın dedesi 
Begimat beye aittir. 
 
bas-: 1) bas-, 2) baskın yap-; 3) yardım et- (OY) 
-Üze teñri basmasar, asra yer telinmeser, Türk bodun, iliñin törügin kem artatı udaçı 
erti? (BK: d- 19) 
-Üstte(ki) gök çökmedikçe, altta(ki) yer (de) delinmedikçe, (ey) Türk halkı, (senin) 
devletini (ve) yasalarını kim yıkıp bozabilir idi? 
-Kögmen yışıg toga yorıp Kırkız bodunug uda basdım. (BK: d- 27) 
-Köğmen dağlarını aşıp Kırgız halkını uykuda iken bastım. 
-Teñri Umay, ıduk Yer Sub basa berti erinç. (T II: b- 3) 
-Galiba, Tanrı Umay, kutsal Yer ve Su (ruhları bize) yardımcı oluverdiler. 
bas-: 1) bas-, 2) baskın yap- (Kırg) 
-Köp baskan ayak bok basat. (ML, 129. s) 
-Çok basan ayak bok basar. 
-Tün camınıp kirgen coo el uktap catkanda basat. (ET, 251. s) 
-Gecenin karanlığında yavaş yavaş gelen düşman halk uyurken baskın yapmıştı. 
 
basın-: yenil-, ezil- (OY) 
-Az teyin ne basınalım ? (T II: B 4) 
-Azız diye niye yenilelim? 
basın-: ezil-, yenil-, alçak düş-, alçal- (Kırg) 
-Torgoy elem, basıldım, 
Toburçak elem, basındım. (Toktogul: KTTS, 91. s) 
-Toygar idim kesildim, 
Kozalak idim ezildim. 
-Aga Karataydın ogo beter içi küyüp, cini kelet, murunku dosunan ülgü aluuga, cardam 
suroogo, men uşuga basınat belem degen tekeber oy tizgindep col berbedi. (ÇA, 291. s) 
-Buna Karatay daha beter öfkelenir, ben ona alçalır mıyım gibi kibirli düşünce, önceki 
arkadaşından örnek almaya, yardım istemeye dizginini çekerek engel olur. 
 
basıt-: baskına uğra- (OY) 

-“Yelme kargu edgüti urgıl. Basıtma!”, temiş. (T I: K 10) 
-Altı devriyeleri ve gözetleme kulelerini iyi yerleştir. Baskına uğratma!”, demiş. 
bastır-: bastır- (Kırg) 
-Dosumbay uyezd akiminin atına tüşünüktör, çagımdar, arızdar cazdırıp, tuugandarına 
barmagın bastırdı. (ET, 107. s) 
-Dosumbay kaza hakimi adına açıklama, jurnal yaılarını, dilekçeleri yazdırtıp, 
akrabalarına parmak bastırdı. 
 
baş: 1) baş,kafa, 2) lider, 3) tepe, doruk, başlangıç (OY) 
-Yarıkınta yalmasınta yüz artuk okun urtı, yüziñe başıña bir tegmedi (KT: d- 33) 
-Zırhından (ve)kaftanından yüzden fazla okla vurdular, (ama) yüzüne ve başına bir ok 
bile değmedi. 
-‘Sü başı İnel Kagan, Tarduş Şad barzun’ tedi (T I: k- 7) 
-“Kumandan (olarak) İnel Kağan ile Tarduş’ların Şadı görev yapsınlar!” dedi. 
-Üçünç Çuş başınta süñüşdüm. (BK: d- 30) 
-Üçüncü olarak Çuş (ırmağı) başında savaştım. 
baş: baş, kafa, lider (Kırg) 
-Başı bolgon soñ başına caraşa akılı bar. (ET, 78. s) 
-Kafası olunca kafasına göre aklı olur. 
-Askerbaşı atalıp, kılkıldagan kol başkarıp turat. (ET, 252. s) 
-Başkumandan adını almış, kaynaşan orduya liderlik eder. 
 
başad-: liderlik et-, kumanda et- (OY) 
-Ku Señün başadu tört tümen sü kelti. (BK: g- 8) 
-General Ku kumandasında kırk bin (kişilik bir) ordu geldi. 
başta-: liderlik et-, kumanda et- (Kırg) 
-Kudaygeldi cigitterin baştap cürüp ketti. (ET, 95. s) 
-Kudaygeldi yiğitlerinin başına geçerek uzaklaştı. 
 
başgu: başı (alnı) akıtmalı at (OY) 
-Kül Tigin başgu boz at binip tegdi (KT: d- 37) 
-Kül Tigin alnı akıtmalı boz ata binip hücum etti. 
kaşka: alnında beyaz lekesi olan at, başının ön taarafında saç olmayan birisi (Kırg) 
-Atası başka, atı kaşka. (ML, 42. s) 
-Babası başka, atının alnı akıtmalıdır. (‘Biz onların işlerine karışamayız’ anlamında.) 
 
başla-: liderlik et-, başta ol- (OY) 
-Men iniliğü bunça başlayu kazganmasar, Türk bodun ölteçi erti, yok boltaçı erti. (BK: d- 
33) 
-Ben erkek kardeşimle beraber bu kadar önderlik edip çalışmasa ve muvaffak olmasa 
idim, Türk halkı ölecek idi, yok olacak idi. 
başta-: başla- (Kırg) 
-Kudaygeldi cigitterin baştap cürüp ketti. (ET, 95. s) 
-Kudaygeldi yiğitlerinin başına geçerek uzaklaştı. 
 
bat-: bat- (OY) 

-Süñüg batımı karıg söküpen, Kögmen yışıg toga yorıp Kırkız bodunug uda basdım. (BK: 
D 27) 
-Mızrak batımı karı sökerek, Köğmen dağlarını aşıp Kırgız halkını uykuda iken bastım. 
bat-: bat- (Kırg) 
-Başka cegen kamçı, canga batkan sokku ömüründö körgön birinçi caza boldu. (ET, 94. 
s) 
-Başına yediği kamçı, canını yakan darbe hayatında aldığı ilk ceza idi. 
 
batım: batım (OY) 
-Süñüg batımı karıg söküpen Kögmen yışıg toga yorıp Kırkız bodunug uda basdımız (KT: 
d- 35) 
-Mızrak batımı karı söküp Kögmen dağlarını aşarak Kırgız halkını uykuda iken bastık. 
bat-: bat-, batım: mec. ‘geçinme’, matır-: batır- (Kırg) 
-Karmaşıp kanga batışıp
On küngö çeyin atışıp. (SY, 315. s) 
-On gün kadar çarpıştılar, vuruştular, kana battılar. 
-Kişige bul özü da batımduu, carooker bolçu. (SÖ, 197. s) 
-Kendi de insanlarla iyi geçinebilen, güleryüzlü idi. 
-Hiç başkaları ile geçinemez. 
-Bürkütçülör- Cumalı menen Kıçan kardı matıra baltaktaşıp zamatta olcogo cetişti. (ŞB, 
189. s) 
-Kartalla avlanan Cumalı ile Kıçan büyük adımlarını kara batırarak ava çabuk ulaştılar. 
 
batsık: batı, gün batısı (OY) 
-Kurya, kün batsıkdakı Sogud, Berçik er, Bukarak uluş bodunta Nek Sengün, Ogul 
Tarkan kelti. (KT: k- 12) 
-Geride, gün batısındaki Soğdlar, İranlılar (ve) Buhara şehri halkından General Nek (ve) 
Oğul Tarkan geldi. 
batış: batı, gün batısı (Kırg) 
-Col karagan közdör batıştan uyulgugan çañga urundu. (ET, 95. s) 
-Yola bakan gözler batıdan buram buram yükselen toza çaprtı. 
 
bay: zengin (OY) 
-Çıgany bodunug bay kıltım, az bodunug üküş kıltım (BK: k- 7) 
-Fakir halkı zengin yaptım, az halkı çok yaptım. 
bay: zengin (Kırg) 
-Bay maktansa bir cuttuk, er maktansa bir oktuk. (ML, 53. s) 
-Zengin övünürse bir kıranlık, er övünürse bir kurşunluk. 
 
baz: bağımlı, tabi (OY) 
-Sü sülepen tört buluñdakı bodunug kop almış, kop baz kılmış (KT: d- 2) 
-Ordular sevkederek, dört bucaktaki halkları hep almış, hep (kendilerine) bağımlı 
kılmışlar. 
pas, paz, bas: aşağı, alt, alçak, kısa (Kırg) 
-Ala-Köl elek saz bolduk, 
Ala-Too elek bas bolduk. (SY, 21. s) 

-Ala-Köl idik bataklık olduk, 
Ala-Too idik alçak olduk. 
-Beş bir tuugan bar ele, 
Baarı birdey caş ele. 
İçinde biröö baş ele, 
Baarınan boyu paz ele /Baş barmak/. (BF, 81. s) 
-Beş kardeş idi, 
Hepsi genç idi, 
İçerisinde biri baş idi, 
Diğerlerinden boyu kısa idi /Baş parmak/. 
 
bediz: süs, resim, heykel (OY) 
-İçin taşın adınçıg bediz urturtum (BK: k- 14) 
-İçini (ve) dışını olağanüstü resim (ve) heykellerle süslettim. 
beder, bezek: süs, güzellik, görkem, görkemli (Kırg) 
-Bederi cok torkodon bek tokugan böz cakşı. (AK, 48. s) 
-Nakışsız ipekli kumaştan sağlam dokunmuş bez yeğdir. 
-Casagan gilemi bezek eken. (Zaamin, Bökö ağz./Özb., KTDS I, 258. s) 
-Dokumuş kilimi görkemli imiş. 
 
bedizçi: ressam, heykeltraş (OY) 
-Anta kisre Tabgaç kaganta bedizçi kop kelürtim (BK: k- 14) 
-Ondan sonra Çin imparatorundan (pek) çok sanatçı getirttim. 
sürötçü, oymoçu, saymaçı: ressam, nakkaş, usta, heykeltraş (Kırg) 
-Men  sürötçümün. Men cılmayıp turgan, kursaktarın çedireytken nariste baldardı 
sürötkö tartam. (MB, 146. s) 
-Ben ressamım. Ben tebessüm eden, karınları şişkin olan bebeklerin, küçücük çocukların 
resmini yapıyorum. 
 
bedizet-: süsle-, resmet- (OY) 
-Kagan atısı Yollug Tigin, men, ay artukı tört kün olurup bitidim, bedizettim yaratdım
(BK: g-B) 
-Hakanın yeğeni Yolluğ Tiğin, ben, bir ay ve dört gün oturup yazdım, süsledim, (ve) 
yarattım. 
beze-: süsle- (Kırg) 
-Kak ekööbüzdün, ata balanın töbösünö kalkıp kanatın dirildete zikirin çalıp biyledi, tilin 
bezep mukam sayradı. (ŞB, 437. s) 
-Baba oğul olan ikimizin tam üzerimizde havada süzülerek kanatlarını titrete titrete sanki 
zikir çekiyormuş gibi oynadı, cıvıl cıvıl öttü. 
 
beg: bey (OY) 
-Türk, Oğuz begleri bodun, eşid! (BK: d- 18) 
-(Ey) Türk, Oğuz beyleri (ve) halkı, işitin! 
bek, biy: bey (Kırg) 
-Beşiktegi balanın bek bolorun kim bilet
Karındagı balanın kan bolorun kim bilet. (ML, 61. s) 

-Beşikteki çocuğun bey olacağını kim bilir, 
Karındaki çocuğun han olacağını kim bilir. 
-Kamış özün çiy oyloyt, baka özün biy oyloyt. (ML, 112. s) 
-Kamış hasır olduğunu, kurbağa ise bey olduğunu düşünür. 
 
beglik: bey olmağa layık, bey olacak (OY) 
-Tabgaç bodunka, beglik urı oglın kul boltı (KT: d- 7) 
-Çin halkına, bey olmağa lâyık erkek evlâdı kul oldu. 
bektik: bey olmaya layık, bey olacak, biylik: idare (Kırg) 
-Öz bilgenin berbegen 
Bektik cayı dagı bar. (M II, 74. s) 
-Kendi bildiğinden vazgeçmeyen, bey olmaya layık bir özelliği var. 
-Baylıgıñız menen biyligiñizge tayanıp basmırlap turasız. (ET, 123. s) 
-Servetinize ve otorietnize dayanarak susturup geliyorsunuz. 
 
ben: ben (OY) 
-‘Aygıl’ tidi. Ayıgması ben ertim, Bilge Tunyukuk (T I: b- 5) 
-“Sözcüm ol!” dedi; sözcüsü ben idim, Bilge Tunyukuk. 
men: ben (Kırg) 
-Men süyöm, suluu süyböyt. Bilbeym nege? 
Cazıktuu caratkanga boldum bele? (MA, 55. s) 
-Ben seviyorum,güzel sevmez. Bilmem niye? 
Tanrı’nın gözünde günah işledim mi acaba? 
 
beñ: ben, beyaz leke (= kar) (OY) 
-Yençü ügüzüg keçe ‘Tinsi Oglı’ aytıgma beñlig Ek tagıg ertü Temir kapıgka tegi irtimiz 
(T II: b- 9) 
-İnci ırmağını geçerek, “Tanrı oğlu” denilen (dorukları ak) benekli (yani “karla kaplı”) Ek 
dağını aşarak Demir Kapı’ya kadar vardık. 
möñgü: zirvedeki kar, buzul, meñ: ben (Kırg) 
-Kiyimi menen möñgü suusuna çömülüp, tañ atkança çıyrıgıp at üstündö tünögön neme 
eki kaptalınan kagınıp, kan tükürüp, oorup kalgan. (KO, 309. s) 
-Giyim kuşamı ile dağ buzulunun suyuna girip, şafak sökünceye kadar at üzerinde buz 
kesilerek geceyi geçirmiş (Balbay) soğuktan ak ciğeri zatürre tutmuş, kan tükürerek hasta 
yatmıştı. 
-Meñsiz appak bir beeni, 
Bereniñ Koşoy cetelep. (M I, 78. s) 
-Bensiz bembeyaz bir kısrağı 
Pehlivan Koşoy dizginlerinden tutup geliyordu. 
 
beñgü: ebedi, ebedi olarak (OY) 
-Ötüken yış olursar beñgü il tuta olurtaçı sen (KT: g- 8) 
-Ötüken dağlarında oturursan sonsuza kadar devlet sahibi olup hükmedeceksin. 
möñgü: zirvedeki erimeyen kar (Kırg) 
-Üstünön tuman arılbayt, 
Baştarı appak möñgü kar. (CB, 181. s) 

-Üzerinden hiç sisler çekilmez, 
Zirveleri hep buzul, kar ile kaplıdır. 
 
ber-/bir-: ver- (OY) 
-Anta kisre, Teñri bilig bertük üçün, özüm ök kagan kışdım. (T I: b- 6) 
-Ondan sonra, Tanrı akıl verdiği için, (onu) ben kendim kağan yaptım. 
ber-: ver- (Kırg) 
-Berbestin aşı bışpas, bışsa da kazandan tüşpös. (ML, 60. s) 
-Vermezin yemeği pişmez, pişerse de tencereden çıkmaz. 
 
berüki: beriki, berideki (OY) 
-…anta berüki Aşok başlıg Sogdak bodun kop kelti. (T II: g- 2) 
-…onların berisindeki Aşok başlı Soğdak halkı hep geldiler. 
berki, bereki: beriki, berideki (Kırg) 
-Berki eki coldoşuma kelatam. (SÖ, 60. s) 
-Berideki iki arkadaşıma geliyorum. 
 
beş: beş (OY) 
-Oguzka beş süñüşdi. (T II: g- 5) 
-Oğuz’larla (da) beş (kez) savaştı. 
beş: beş (Kırg) 
-Beş kılım murda kurgan estelikti 
Uratsañ, beş münöttö urap ketet. (SC, 245. s) 
-Beş asır önce inşa edilmiş eseri 
Yıkmak istersen, beş dakikada tahrip edersin. 
 
bıç-: biç-, kes- (OY) 
-Bunça bodun saçın kulkakın bıçdı. (BK: g- 12) 
-Bunca halk (cenaze töreninde) saçlarını kulaklarını kesti. 
bıç-: biç-, kes- (Kırg) 
-Keñ bıçkan kiyim cırtılbayt. (ML, 121. s) 
-Geniş biçilen elbise yırtılmaz. 
 
bıñ/ biñ: bin (OY) 
-Biz eki bıñ ertimiz. (T I: g- 9) 
-Biz iki bin (kişi) idik. 
-Yırya Oguzda eki üç biñ sümüz kelteçimiz bar mu ne? (T I: g- 7) 
-Kuzeyde de Oğuz’lardan gelecek iki üç bin (kadar) askerimiz var mı ne? 
Download 4.84 Kb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   19




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling