1. BİR yaz hatirasi (летнее воспоминание)
Download 289.5 Kb.
|
Okuma ve dinleme
7. PATAVATSIZ (ГРУБИЯН)
Ülkenin birinde akıllı bir adam yaşar. Bu adam herkes tarafından sevilir. Ülkenin padişahı onu saraya davet eder. Bu zeki ve bilge kişinin bilgisinden faydalanmak ister. Bilge adam, iyi bir insandır. Yolda genç bir çoban görür. Çoban yirmi yaşlarındadır. Okuma yazma bilmez. Çoban, adama süt verir. Daha sonra kendisini ona tanıtır. - Efendim, benim adım Durmuş. İşte şu köyün çobanıyım. Peki ya siz kimsiniz? Nerden geliyorsunuz? Nereye gidiyorsunuz, der. Bilge, sütünü içer. Çobana bakar. Ama ona cevap vermez. - Ben bir öğretmenim, der. Çoban, çok sevinir. Çoban: - Hocam, beni hizmetinize kabul eder misiniz? Bu dünyadaki en büyük isteğim ilim öğrenmektir. Beni yanınıza alın. Bu genç yaşta dağlarda çoban kalmak istemiyorum, der. Bilge adam konuşmaz. Çoban sözünü tekrarlar. - Bugün bu köyde işim bitiyor. İzin verin sizinle geleyim. Bilge adam, çobanın teklifini kabul etmek istemez: - Sen çobanlığı beğenmiyor musun? Toplumda çobanlara da ihtiyaç var. Bu hayvanlara kim bakar, der. Çoban: - Çobanlığın güzel tarafı nedir? Sabah akşam, dağda uykusuzum. Kurt ve hırsız gelir. Hasta olursun; ama dinlenmezsin. Şehrin yolunu bile unuttum. Üstelik çok para da kazanmıyorum, der. Akıllı adam: - Bak oğul, mesleğini küçük görme. Çünkü, mesleğin o kadar da kötü değil. Birincisi mesleğin o kadar da kötü değil. Hepimiz çobanız. Ben insanlardan sorumluyum. Sen ise koyunlara bakıyorsun. İkincisi, pazara çıkamıyorum, diyorsun. O hâlde koyun sahibiyle konuş. Her ay, iki gün izin iste... Üçüncüsü kimseye özenme. Çünkü öğretmenlik çobanlıktan daha zordur, der. Uzun uzun anlatır. Fakat çoban, onun sözünü dinlemez: Bilge adam: Tamam, ama sana dört şey söyleyeceğim. Bunları mutlaka yapacaksın. Ancak o zaman kabul ederim, der. - Birincisi: İnsanların arasında, kalkacağın yere oturma. - İkincisi: Seninle ilgili olmayan söze karışma. Sana sormadılar. O zaman konuşmayacaksın. - Üçüncüsü: Senden bir şey istemediler. O zaman hiç kimseye bir şey vermeyeceksin. Kimseden herhangi bir şey almayacaksın... - Dördüncüsü: Ben bir yere giderim. Bunu sana söylemem. Sen de bana; "Nereye, kime, gidiyorsun?" diye sorma. Her zaman bana hizmet edeceksin. Bunlara söz ver, seni yanıma alırım. Yoksa alamam, der. Çoban bilge adamın sözlerini pek anlamaz. Ama şartları hemen kabul eder: - Pekiyi olur efendim, der. Bilge adamla birlikte yola çıkar. Bilgin, çobana hiçbir şey söylemez. Bu şekilde uzun zaman yürürler. Yol uzar. Çok yorulur. Çobanın sabrı kalmaz artık. Ama söz vermiştir. Ama çoban, merak eder: Sonunda sorar. Bilginin ardından bağırır: - Hocam nereye, kime gidiyoruz? Hem çok yoruldum. Lütfen şu ağaçların altında biraz dinlenelim. Ellimizi, yüzümüzü yıkayalım... Bilge adam, duymuyor gibi yapar. Atını ileri sürer, öne geçer. Çoban, biraz yavaşlar. Sonra içinden: "Şimdi o, beni nereden görecek. Şu gölden biraz su içeyim. Elimi yüzümü yıkayayım." der. Çoban suyun tadına pek dikkat etmez. Acele ile elini yüzünü yıkar. Tekrar eşeğine biner. Ama biraz sonra karnı ağrır. Efendisine: - Lütfen efendim merhamet ediniz. Görüyorsunuz ki çok susadım. Üstelik yolda içtim; ama su çok acıymış, der. Bilgin, çobana: - Evet, yolculuk bitti... Ben sana dedim. Benim yanımda gelmek zordur. Her adam bana dayanamaz, diye... - Evet efendim dediniz... Fakat bu çok farklı... Ben sadece su içmek istedim. Bilgin: - Biraz sabırlı ol. Sana anlatacağım. Ama sen sabırlı olmuyorsun. Git işine oğlum, der. Çoban, hatayı anlar: - Efendim beni affediniz. Tamam, kabul ediyorum hata ettim. Ama bir daha sizden habersiz hiçbir iş yapmayacağım, der. Bilge adam, onu affeder. - Pekâlâ, bu defa seni affediyorum. Ama kendine dikkat et. Daha sabırlı ol, der. Tekrar yola devam ederler. Memleketin padişahına konuk olurlar. Padişah, dostunu çok iyi karşılar. Konuklara "Büyük salona geçin. Beni orada bekleyin." der. - Siz burada dinleniniz. Benim önemli bir işim var. Ama biraz sonra geleceğim, der. Patavatsız yerinden kalkar, en baştaki koltuklardan birine oturur. Bu koltuk vezirindir. Bilge: - İn oradan, der. Fakat çoban, oturmaya devam eder. Biraz sonra padişah, içeri girer. Herkes ayağa kalkar. Onu selamlar. Padişah, yerine oturur. Sağ yanındaki koltukta çobanı görür: - Hey! Sen de kimsin? Nerede oturuyorsun, biliyor musun, der. - Çoban çok utanır, koltuktan iner. Ben, şu bilginin arkadaşıyım, der. Padişah, eski dostunu yanına çağırır. Bilge adam, padişaha saygı gösterir. Sonra, ona doğru yürür. Çobanın elbisesinden çeker. Çobanı yerine gönderir. Padişah, bilge adamı sever. Onunla sohbet eder. Söz acı suya gelir. Padişah, "Bu acı suyu nasıl kullanırım?" der. Çoban padişaha: - Padişahım, ben o suyu gördüm ve içtim. Tadı biraz acı idi. Padişah bu adama döner. - Karşımda kim izinsiz konuşuyor, der. Bu adam da kim, der. Herkes susar. Çoban, çok utanır. Yerine oturur. Bilge adam: - Sultanım, ben bu suyu biliyorum. Bu şu halka çok faydalı olur, der. Padişaha önemli bilgiler verir. Padişah çok mutlu olur. Padişah: - Misafirlere karpuz getirin. Bu sıcak havada karpuz iyi olur, der. Gümüş Hançer Hizmetçiler büyük bir karpuzla içeri girerler. Ama bıçağı unuturlar. Padişah, karpuzu kendi kesmek ister. Ancak bıçak yoktur. Padişah: - Kimde bir bıçak var, diye sorar. Bizim çgban: - Bende var padişahım, der. Elindeki hançeri verir. Padişah, hançere dikkatle bakar. Padişah: - Bu kimin hançeri? Herkes çok şaşırır. Çoban, çok korkar: - Benim sultanım, der. Padişah, tekrar bağırır: - Bu hançer geçen yıl sarayımdan çalındı. Devletin malı senin elinde ne arıyor? Hey askerler yakalayın bu adamı! Askerler, çobanı yakalarlar. Çoban şaşırır. Bunu yeni yeni anlar. Bilge adamın sözlerini hatırlar. Padişaha ve askerlere: "Hançeri çalmadım. Bu memlekete ilk defa geldim." der. Ama kimse inanmaz. "Eyvah! Şimdi ben ne yapacağım?" deyip düşünmeye başladı. Bilgin adama: "Bana yardımcı ol. Beni kurtar." diye rica eder. Padişah kızar. Bilgin adama döner: - Bu hırsızı nereden tanıyorsunuz, der. Bilgin: - Sultanım: Bu adam çok akıllı değildir. Bu işi yapamaz. İkincisi, bu adamı yeni tanıdım, der. Padişah: - Bu adamla arkadaşlık yapmayınız. Çobana yardımcı olmayınız, der. Çobanı cezalandırır. Bu olay bilgin adamı çok üzer. Ama bir şey yapamaz. - Emir sultanımızındır, der. Meseleyi fazla kurcalamaz. Ne bir haber, ne gelen, ne giden... Patavatsız çoban suçsuz yere zindana atılır. Bir anlık hatası onu bu hâle getirir. Efendisini dinlememenin cezasını anlar. Allah'a yalvarmaya başlar: "Allah'ım elimde başka bir şeyim yok. Dağdaki bakımlı keçilerim senin yoluna feda olsun. Sen de biliyorsun ki, ben hırsızlık yapmadım. Ne olur bana yardım et." der. Dualar eder. Günlerce derdine bir çare düşünür. Kim onu padişahın cezasından koruyabilirdi ki... Patavatsız çoban, zindanda çaresiz düşünür. İnsanların atını, eşeğini bağladığı büyük bir yer vardır. Burası çobanın mahkûm edildiği yerin yanındadır. Bilgin adam, çobanın ağlamasını handan duyar. Vicdanı sızlamaya başlar. Ona acır ve yardımcı olmak ister. Çünkü çobanın hırsızlık yapamayacağını o da bilir. Zindanın hanla bitişik duvarında, bir pencere vardır. Bu daracık pencereden zindana ışık ve hava girer. Bilgin adam, eline kırbacını alır. Bu küçük pencereden duyulacak şekilde bağırmaya başlar. Sanki eşeğe öğüt veriyormuş gibi eşeğini kırbaçlar: - Be hey zalim eşek, ben sana demedim mi? Kalkacağın yere oturma... Niye kalkacağın yere oturdun? Şaak, şak, diye eşeğe vurmaya başlar. - Be hey akılsız eşek, ben sana demedim mi? Seninle ilgili olmayan söze karışma diye... Neden sana sorulmayan söze cevap verdin? Şak, şak! - Be hey sabırsız eşek, ben sana demedim mi? Senden bir şey istenmedikçe, başkasına bir şey verme. Sonra başına iş alırsın. Pişman olursun, diye... Şak, şak! Bir grup adam bu garip olayı izler. Olanlara bir anlam veremezler. Adamın delirdiğini zannederler. Fakat bilgin kimseye aldırmadan işine devam etti: - Şimdi ne olacak senin hâlin, dedi. Kırbacını vurdu. Sözde eşeğini dövmeye devam eder. Bilgin adam: - Ancak bir tek kurtuluş yolun var, boşboğaz eşek. Sen dersen ki "Bu gümüş saplı hançerle benim babam öldürüldü. Padişahım, ben de babamın kanını isterim..." - Belki o zaman kurtulabilirsin zindandan. Başka türlü kurtuluş şansın yoktur, der. Eşeğin şahsında, çobana nasihat eder durur. Eh anlayana sivrisinek saz... Patavatsız çoban gözyaşı ve bin bir pişmanlıkla öğütleri dinler. Mahkeme günü herkesin huzurunda: - Padişahım bu hançerle benim babam öldürüldü. Şimdi ben de babamın kanını istiyorum sizden, der. Padişah bu cevabı hiç beklemez. Bu orijinal cevap karşısında, ne diyeceğini bilemez. Bunun üzerine bir anda mahkemede suçsuz bulunur. Zindandan kurtulur. O günden sonra çoban, hiç kimseye imrenmez. Kendisini işine verir. Mesleğini hor görmeyi bırakır. Hele, hele kendi üzerine vazife olmayan hiçbir işe karışmaz. Soru sorulmadan, cevap vermez. Her çeşmeden de su içmez. Ее... Ne demiş atalar "Bir musibet, bin nasihatten daha değerlidir." İşte böyle, aziz dostlar... Çobanın başına gelenler kulağına küpe olur. Onlar erdi muradına, biz karışmayalım başkasının işine... (1) 1. Çoban adamdan ne ister? a. Adamdan süt içmesini içer b. Biraz ekmek ve para c. Adamın yanına almasını ister 2. Adam, çobanı yanında götürmek için ne şart ister? a. İnsanların arasında oturma. Hiç soru sorma. Kimseyle konuşmayacaksın ve hiçbir şey vermeyeceksin. b. Ben bir yere giderim. Bunu sana söylemem. Sen de bana "Nereye, kime, gidiyorsun?" diye soracaksın c. İnsanların arasında , kalkacağın yere oturma. Seninle ilgili olmayan söze karışma. Kimseden herhangi bir şey alma. Her zaman bana hizmet edeceksin. 3. Adam ile çoban nereye giderler? a. Memleketin padişahını ziyaret etmeye. b. Çobanın memleketine giderler c. Bilge adamın memleketine giderler 4. Askerler çobanı niçin yakalar? a. Hırsızlık yaptığı için b. Yardım etmek istediği için c. Babasını öldürdüğü için 5. Çobana kim yardım etti? a. Bilge adam b. Padişah c. Eşek (2) 1. Çoban, bilgin adamın hizmetine girmek ister. a.doğru b.yanlış 2. Çoban, bilginin istediklerini tam yaptı. a.yanlış b.doğru 3. Padişah, çobanı çok sever. a.yanlış b.doğru 4. Patavatsız çoban suçsuz bir şekilde ceza alır. a.doğru b.yanlış 5. Çoban hançeri bulduğunu söyler. a.yanlış b.doğru (3)
2. Seninle ilgili olmayan söze ______ . 3. Patavatsız yerinden kalkar, _____ koltuklardan birine oturur. 4. Bilgin adam, çobanın _____ yapmadığını bilir. 5. O günden sonra çoban, hiç kimseye _____.
Download 289.5 Kb. Do'stlaringiz bilan baham: |
Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling
ma'muriyatiga murojaat qiling