Adli komedyasi


Download 254.88 Kb.
Pdf ko'rish
bet5/6
Sana15.01.2018
Hajmi254.88 Kb.
#24574
1   2   3   4   5   6

 
Dimitraki  Bulgar’ın  namusu  üzerine  abartılı  konuşmalara  başlar,  hademe  ise 
onunla  alay  eder,  “kız  kardeşi  kaçırılınca  canı  yanmış  da  Bulgar  olmuş”  diye 
söylenir.  Dimitraki  namussuz  Margaridi’nin  yaptığı  alçakça  işten  intikam  almaları 
için  kader  arkadaşlarından  destek  ister.  Af  dileyerek  gençleri  vatanperver  olmaya 
davet eder. Bulgar namusu hakkında yine abartılı konuşmalar yapar: “Tanrım, Bulgar 
namusunun ne demek olduğunu herkes biliyor. Eğer ben de bir Bulgar isem…” ama 
diğerleri onun sözünü tamamlamasına izin vermezler. Dimitraki incittiği herkesten af 
diler.  
Mityo  yardım  etmeye  hazırdır  çünkü  Bulgar  şerefinin  yabancı  namussuzların 
kastinden korunması gerektiği kanaatindedir. Burada yalnızca Anka’nın namusundan 

53 
 
değil,  halkın  namusundan  da  bahsedilir:  “Yabancı  şerefsizlerin  halkın  namusuyla 
oynamayı  âdet  edinmelerine  izin  vermemeliyiz,  o  hayırsızdan  intikamımızı 
almalıyız.”  
Herkes  firarilerin  izini  sürmek,  onlara  ulaşmak  ve  Margaridi’den  öç  almak  için 
harekete geçmeye hazırlanır. Mityo, Gergi, Penço silahlarını alırlar, birbirlerine tüfek 
ve kılıç verirler. Önce asılı tüfekler patlamaya başlar. 
Zlata, Anka’nın bulunması için onlarla gelmek ister. Mityo, Zlata’yı kabul eder ve 
Dimitraki  de  onlara  eşlik  eder.  Rayço’ya  da  bir  tüfek  verilir  ama  onun  “el  âlemin 
kızı”  için  dövüşmeye  niyeti  yoktur.  Stoyna  Nine  gençleri  uğurlar  ve  onlardan 
Margaridi’yi bulduklarında, saçını kesmelerini rica eder.       
 
II.2.5. Beşinci Perde 
Son perdede artık olayların geliştiği yer değişmiştir, olaylar sıradan bir köy evinde 
geçer.  
Birinci  Sahne’de  tek  başına  gördüğümüz  Anka  düşünceli  düşünceli  oturur. 
Vicdanı canını acıtmaya başlamış ve içine düştüğü bu alçakça hareketini ancak şimdi 
anlamıştır.  Aldatıldığını  ve  bunun  için  geç  kaldığını  hisseder.  Anka,  Margaridi’nin 
gözünde  başı  aşağı  düşmüştür:  “Onun  ne  imanı,  ne  tanrısı,  ne  de  sevgisi  varmış; 
irademe tecavüz etti, vicdanımı zorladı; namusumu lekeledi, beni bedbaht etti!”
 
 

54 
 
Anka, Margaridi’nin tatlı sözlerine nasıl kapıldığına ve böyle budala bir sebepten 
dolayı  onun  kendisini  aldatmasına  nasıl  izin  verdiğine  içtenlikle  üzülür. Uygarlığın 
ne  olduğu  konusunda  Mariyka’nın  akıllıca  yürüttüğü  fikirlerin  ancak  şimdi  farkına 
varır.      
Boş  yere  Bulgarcanın  ve  Bulgarların  küçümsenmesi  hakkında  yapılan  gereksiz 
genellemelere gider. Kalbi ve ruhu parçalanmıştır çünkü acı gerçeği görmüştür: “Ah 
şu iğrenç uygarlık! Nasıl da utanç verici bir hale düşürdü beni!”
 
 
Dramatiklik  ve  heyecan  zirve  yapmıştır,  Anka  ıstırap  çeker  ve  kendi  kendini 
azarlar. Sözlerinin arasında hep “ah” nidasını eklediği dikkat çeker, ses tonu kederli 
ve acıklı çıkar.  
İkinci Sahne’de Anka’nın yanına köylü bir kadın gelir, kadın Anka’ya pişmiş süt 
taşır. Anka içinden bunun süt değil de, zehir olmasını diler.  
Köylü kadından bir iyilik yapmasını ister, annesine nerede ve nasıl olduğuna dair 
haber  göndermesini  rica  eder.  Ancak  köylü  kadın,  efendisinden  korkar.  Margaridi 
tüfekle  ateş  edeceği  tehdidiyle  onlara  gözdağı  vermiştir.  Onun  aklına  niçin  uyduğu 
ve  ona  razı  olduğu  için  Anka’ya  çıkışır:  “Böyle  kişiler  köpek  gibidir,  Tanrı’dan 
korkmadın mı?”
 
Anka’ya artık bir Bulgar olmadığını çünkü imandan çıktığını söyler. 
Kadının  Anka’ya  karşı  merhameti  yoktur:  “Ne  ekersen  onu  biçersin.”  İçinden 
çıkılmaz  bir  durumdaki  Anka,  ona  “Nereye  gideyim?”  diye  sorar,  kadın  da  sertçe 

55 
 
“Dünyanın öbür ucuna” diye cevap verir. Köylü kadın Anka’yla olan münasebetinde 
bir  damla  bile  üzüntü  hissetmez  çünkü  Anka  çocuk  değildir  ve  düşüncesizce  attığı 
adımdan tümüyle sadece kendisi sorumludur: “Kandırmış seni. Tanrı sana hiç mi akıl 
vermedi?”     
Anka yine dara düşen bir Hıristiyan olarak merhamet ve yardım diler ama bu yola 
girdiğinden dolayı köylü kadın bu teklifi kabul etmez: “Hıristiyanlık senden çoktan 
gitmiş.”  
Bu ikili konuşmada merhametsizliğin olduğu göze çarpar, hatta insana yakışmaz 
bir kabalık vardır. Kim  soyunu ve  geldiği  yeri kötülerse, onun orada olmaya hakkı 
yoktur.  Geriye  dönemez,  affı  yoktur  çünkü  bu  en  ağır  ve  çirkin  suçlardan  biridir. 
Yalnızca  ölüm  onu  olanlardan  arındırır.  Cahil  köylü  Anka’ya  son  olarak:  “Geber!” 
diye lânet okuyarak çıkar. 
Köylü kadının tavırlarından Anka, Margaridi’nin bir yere çıktığını anlar; belki de 
ava gitmiş olabilir, diye aklından geçirir. Anka tek kaldığında yine kaderine acımaya 
devam eder. Acısı şu gerçeği düşününce de artmış olur: “Bizim Bulgarlar, benim gibi 
davrananlara ne kadar da kötü bakıyorlar.” Bir ara ayak sesleri duyar ve lânet olası 
Margaridi’nin geldiğini düşünür.  
Üçüncü  Sahne’de  Margaridi  kibirle  içeriye  girer  ve  birkaç  Fransızca  kelime 
söyleyerek Anka’yı kucaklamak ister ama Anka geri çekilir.  

56 
 
İkisi de çekişmeye başlar ve karşılıklı olarak birbirlerini  incitirler. Margaridi’nin 
komplimanları
 
artık bitmiştir, zira işini bitirmiştir. Ona göre artık Anka bir köledir: 
“Senin bana kompliman yapman gerekiyor” der.  
Uygarlığın kurallarına göre Anka, her bir Bulgar kadının olduğu gibi, köle olmak 
için doğmuştur. Genç kadın onun bu hilekârlığı karşısında hayret içinde donup kalır. 
Margaridi tamamıyla aklında çizdiği bu planları meydana çıkarır. 
Uygarlık şimdi  başka bir planın içine  girer. Genç kadın  aldatılabiliyorsa, o artık 
uygar değil, sadece basit bir Bulgar’dır. Gerçek uygar kadınlar aldatılmaya müsaade 
etmezler.  İşte  bu  yüzden  uygar  olanlar  cahilleri  aldatır  ve  kullanırlar,  sonra  da  bir 
kenara atarlar. Avrupalılar da Bulgarlara karşı böyle davranırlar: “Yanınıza yanaşıp 
sizi  menfaatleri  için  kullanır,  bir  takım  yalanlarla  kandırıp  sahte  işlerle  paralarınızı 
kaparlar.”   
Ancak  Anka  konuşmayı  kendi  akıbetine  çevirir.  O,  bu  derece  bir  kötülüğün  ve 
çirkince hilenin içine nasıl düştüğünü anlayamaz. Margaridi bunun basitçe sıraladığı 
ve sonuna kadar oynadığı rollerinden biri olduğunu cevaplar. Avrupa, Paris, Viyana 
ve  Londra  hakkında  ettiği  sözlerin  sadece  uydurma  olduğunu,  bu  sözlerle  onu 
kandırıp köye gelmeye ikna etmek için kullandığını itiraf eder. Bir Rum’a göre bu rol 
kötülük değil, yapabildiği en büyük hünerdir.    

57 
 
Yaptığı  şeyi,  Rumların  bütün  Bulgarlara  yaptıklarıyla  kıyaslar.  Margaridi 
Rumların  küçümsenen  ve  eğitimsiz  Bulgarlardan  en  iyi  para  koparanlar  oldukları 
gerçeğiyle gururlanır.  
Anka daha sonra onun kendisiyle ne yapacağını sorar. Margaridi, Anka’ya doyana 
kadar burada birkaç gün kalacaklarını, sonrasında onu evine gitmesi için bırakacağını 
söyler. “Ne soğan yemiş, ne soğana kokuyor. Uygar insanlar böyle yapıyorlar.”
 
 
Ancak  Anka  babasının  bütün  bu  olan  bitene  nasıl  tepki  vereceğini  düşünür. 
Margaridi, Anka’yı avutmaya çalışır. İntikamdan korkmaz çünkü Bulgarlar ürkektir. 
Anka  hiç  de  böyle  düşünmez  ve  tanrıdan  Margaridi’yi  cezalandırmasını  diler. 
“Benim masum gözyaşlarımın hesabı elbet sorulacak” diyerek sözünü tamamlar. 
Dördüncü  Sahne’de  odaya  köylü  kadın  girer.  Margaridi  ona  ne  pişirmesini,  ne 
getirmesini  ve  ayrıca  av  için  gereken  her  şeyi  hazır  etmesini  tembihler.  Kadın 
Margaridi’nin duymaması  için  yana doğru konuşur. Bu, kadının Margaridi’ye karşı 
beslediği düşmanlığını saklamadığını gösterir. Bir Rum, Anka’yla alay eder. Köylü 
kadın onu iter ve oradan savuşur, Margaridi kılıcını çıkarır ve onu parçalara ayıracağı 
tehdidinde bulunur. Aynı zamanda bir gürültü duyulur ve Margaridi korkudan titrer.  
Beşinci  Sahne’de  Mityo,  arkadaşları,  Zlata  ve  Dimitraki  içeri  girerler.  Mityo 
kılıcını  çekerek  Margaridi’ye  meydan  okur.  Rum  da  kılıcını  çeker.  Dövüşmeye 
başlarlar  ve  Mityo  Margaridi’yi  yaralar.  Margaridi  yere  yığılır  ve  titrek  sesle 
“Canıma okudun” der.  

58 
 
Sahnenin  devamında  Anka  annesine  sarılır.  Herkes  şarkı  söylemeye  başlar,  bu 
şarkıyla  seyirciye  komedyadan  çıkarılması  gereken  dersler  ve  öğütler  sıralanmıştır. 
Komedyanın final sahnesinde herkes şu şarkıyı söyler:   
Zamane gençliği, atalarının ve halkının adını 
Dürüstçe, şanla ve şerefle taşımalı. 
Kendisini uygarlığın parlaklığına kaptıran her genç 
Dünya âlem önünde gülünç hale düşer, 
Sonra aklının bir kısmı uçup gider.  
 
Her genç oğlan ve kız, kendi soyundan birini sevmeli
Çünkü tabiat da böyle bir aşkı emreder. 
Her şeye rağmen, halkımızın ananelerine sadık olalım. 
Yabancı olan bize uymaz çünkü başkası için biçilmiştir.
 
 
 
II.3. Komedyanın Genel Değerlendirilmesi  
 
Komedyanın  ilk  temsilinin  ne  zaman  ve  nerede  yapıldığıyla  ilgili  bilgi  yoktur. 
Eserin  sahnelenmesiyle  ilgili  ilk  bilgi,  o  yıllarda  Rusçuk’ta  Bulgarca  ve  Türkçe 
olarak çıkartılan “Dunav” (“Tuna”) gazetesinden edinilmektedir. Gazetenin 1871 yılı 
630  sayılı  nüshasının  Havadisler  kısmından,  25  Ekim  akşamı,  Islahhane  Oteli’nin 

59 
 
salonunda, Bulgar Kilise Şarkıları Derneği  tarafından, “Yanlış Algılanan Uygarlık” 
komedyasının sahneleneceği öğrenilmektedir.  
Giriş bedelinin de birinci sırada yerler için 15, ikinci sıradakiler için 10, üçüncü 
sıradakiler için 7 kuruş olduğu belirtilmektedir. Dernek üyelerinden ikinci ve üçüncü 
sıradaki  yerler  için  bedelin  yarısı  alınacağı,  biletlerin  de  kasabada  bir  dükkândan 
edinilebileceği bildirilmektedir.
41
 Dernek, düzenlediği etkinliğe alaka gösterileceğine 
inanmaktadır. 
Komedyanın Önsöz’ünün altına yazarın düştüğü 21 Mayıs 1871 tarihi göz önünde 
bulundurulduğunda,  eserin  basılır  basılmaz  hemen  büyük  ilgi  gördüğü  ve  sahneye 
taşındığı neticesine varılmaktadır.   
Dobri  Voynikov’un  Bulgarlar  arasında  büyük  yankı  uyandıran  komedyasının 
yayınlanması ve sahnelenmesi farklı tepkilere yol açmış, farklı şekilde karşılanmıştır. 
Burada  birkaç  yazarın  eleştirilerinden  kısaca  örnekler  sunma  yoluyla  19.  yüzyılın 
70’li yıllarında tiyatro anlayışı ve tiyatrodan beklentiler konusunda da bilgi edinilmiş 
olacaktır. 
Örneğin,  yazar  ve  gazeteci  Lyuben  Karavelov,  Bükreş’te  çıkarmış  olduğu 
“Svoboda” (“Özgürlük”) gazetesinde (sayı 20, 1871), Voynikov’un edebi eserlerinin 
çoktan  beri  Bulgar  halkı  tarafından  bilindiğini  belirtmektedir.  Ancak  bu  yeni 
                                                           
41
 Bılgarska vızrojdenska drama, Sofya, 1985, s. 231.  

60 
 
eserinin,  daha  önce  kaleme  alınan  tarihî  dramalarından  çok  farklı  olduğunun  altı 
çizilmektedir:  
“Eğer  bu  komedyanın,  yazarın  tarihî  dramalarından  pek  çok  açıdan  ayrıldığının 
farkına  varmazsak,  söz  konusu  eser  hakkında  eleştiri  yazmaktan  vazgeçmişiz 
demektir. Hayatımız son birkaç yılda epeyce değişti. Biz çağdaş hayatın sorunlarıyla 
fazlaca  ilgilenmeye  başladık,  bu  sorunları  karara  bağlamak  için  bizim  büyük 
emeklerimize  ve  keskin  tecrübelerimize  gerek  duyuldu.  Böyle  bir  kaos  içinde 
ilerlemek  zordur  ve  biz  çok  defa  kösteklenip  düşeceğiz  ve  tekrar  ayağa  kalkacağız 
ama er ya da geç doğru yolu bulacağız, birçok millet onu nasıl bulduysa. Bir halkın 
aydınlanma ve ilerleme arzusu canlandığında, bu halk yabancı milletleri kullanmaya, 
kendi çağdaş konumundan çıkış aramaya ve eski düşünceleri yenisiyle değiştirmeye 
başlar. Hiçbir zaman Bulgar halkı bugün olduğu kadarından daha fazla hummalı bir 
konumda bulunmamıştır. 
Her bir halk önce dışa yansıyan parlaklıktan bir şeyler çıkarmaya, sonra da aklına 
göre  gelişim  göstermeye  başlar.  Moda  hastalığının  her  toplumu  sınaması  gerekir, 
eleştirmenler  ise  onun  seyrini  hızlandırmalı  ya  da  daha  doğrusunu  söylemek 
gerekirse, ölümünü hızlandırmalı ve insanı ileriye doğru teker teker itmelidirler. 

61 
 
“Yanlış  Algılanan  Uygarlık”  komedyası  Voynikov’un  tarihî  dramalarından  daha 
sanatsal yazılmıştır, o kadar ki aralarındaki fark yaşamla ölüm arasındaki fark kadar 
büyüktür.”
42
  
Karavelov  Voynikov’a  bir  tavsiyede  de  bulunmaktadır.  Boris,  Kiril  ve  Metodiy, 
Velislava  gibi  tarihin  derinliklerinde  ve  karanlıklarında  kalmış  şahsiyetlerin  ruhunu 
rahat bırakması ve çağdaş hayatla meşgul olmasını salık vermektedir.  
Karavelov’a  göre,  yazarın  ve  eserin  başka  bir  artısı  da,  eserin  sadeliği  ile  boş 
gevezeliklerden  arındırılmış  olmasında  ve  parlak  arzulara  yer  vermemesinde 
yatmaktadır.  Karavelov,  komedyanın  bir  eksikliği  olarak,  eserdeki  bazı  oyun 
kişilerinin doğal hayattan alınmamış olmalarında görmektedir. 
Bir anonim yazar komedyanın sadece bazı Ulah
43
 kasabaları için uygun olduğunu 
belirtir  çünkü  ona  göre,  eserde  işlenen  ve  gündeme  getirilen  hususların  Bulgarların 
yaşadığı  Bulgaristan’ın  her  yeri  için  söz  konusu  değildir.  Bunun  başlıca  nedeni  de 
şudur:  Komedya  eseri,  ahlak  bozukluğunu  önleyeceği  yerde,  ona  sebebiyet 
verecektir.  
Adını belirtmeyen eleştirmen bir örnekle düşüncesini desteklemektedir:  
“Bu  kış  “Yanlış  Algılanan  Uygarlık”  komedyasının  sahnelendiği  tanınmış  bir 
Trakya kasabasında, bütün kadın seyirciler, beklemedikleri bazı sahneler karşısında 
                                                           
42
 Bılgarska vızrojdenska drama, Sofya, 1985, s. 233. 
43
 Osmanlı döneminde, Eflak, Boğdan ve Erdel’de yaşayan Hıristiyan halka verilen ad.   

62 
 
soğuk  ter  döktüler,  erkekler  ise  sahnede  olup  bitenleri  büyük  bir  öfkeyle  izlediler. 
İbret  verici  bir  şey  göreceklerini  umut  ederken,  haysiyetin  nasıl  lekelendiğini 
yakından gören talihsiz çocukların da halini varın artık siz anlayın.” 
Petko Slaveykov da, komedyada  günümüzdeki Bulgar yaşamından başarıyla bazı 
kesitler  sunulduğunu  kabul  ettikten  sonra  eserin  eksikliklerinden  söz  etmektedir. 
Ünlü şair ve gazeteciye göre, Voynikov’un bir Bulgar’ı düelloya
 
çıkarması doğal ve 
inandırıcı  değildir  çünkü  Bulgar  geleneğinde  düello  diye  bir  şey  yoktur,  düelloyu 
Bulgarlar bir çözüm yöntemi olarak görmezler. Ayrıca Bulgarlar gibi ataerkil hayat 
tarzı  benimsemiş  bir  toplumda  genç  bir  kızın,  anne  ve  babasının  rızası  olmadan 
sevgilisiyle evden kaçması gerçekçi bir tavır değildir.
44
  
Todor  Şişkov  ise  Voynikov’un  kaleme  aldığı  komedyanın,  ünlü  Fransız  oyun 
yazarı  Moliere’in  “Bourgeois  Gentilhomme”
45
  adlı  oyununu  taklit  ettiğini  öne 
sürmektedir.  Ancak  bu  başarısız  ve  kötü  bir  taklittir.  Moliere’in  oyun  kişileri  ne 
kadar güzel ve cazibeliyse, Voynikov’unkiler de o kadar çirkin ve tiksindiricidirler. 
“Bize  göre,  çoğu  Bulgar  kadını  ve  erkeği  için  yabancı  olan  oyun  kişileri  sadece 
taşkın  Romanya  için  değer  taşır,  bunların  çoğu  bizim  saf  halkımızda  zararlı  etkiye 
yol  açar  ve  bu  durumda  onların  hiç  olmazsa  şimdilik  bir  kenarda  bırakılmalarının 
daha iyi olacağı kanısındayız.
46
 
 
                                                           
44
 Bılgarska vızrojdenska drama, Sofya, 1985, s. 234. 
45
 Eser Türkçeye, “Kibarlık Budalası” adıyla çevrilmiştir. Jean Baptiste Poquelin (Moliere) tarafından 
yazılmış beş perdelik seyirlik bir oyundur. Cahil ve saf, varlıklı bir adamın asilzade olmaya çalışması 
konu edinilir. (1670, Fransa)       
46
 Bılgarska vızrojdenska drama, Sofya, 1985, s. 232. 

63 
 
Raşko  Blıskov  da,  Voynikov’un  ve  eserinin  maruz  kaldığı  bazı  eleştirileri 
gereğinden  fazla  sert  ve  haksız  olduğunu;  oyun  yazarının  gerçek  değerinin 
anlaşılmadığını düşünür ve itibarını iade etmek ister. Kaleme aldığı tiyatro eserleriyle 
Voynikov  Bulgarların  yüzünü  ak  çıkarmış,  özellikle  Rumlara  ve  Ulahlara  Bulgar 
milletinin  sadece boza  yapmak ve bahçıvanlık  için  yaratılmadığını  göstermiştir. Bu 
dramaların  bazıları  Ulah  aktörler  tarafından  tercüme  edilmiş  ve  sahnelenmiştir. 
Ulahların  dışında  Voynikov’un  “Yanlış  Algılanan  Uygarlık”  komedyası  Çekçeye 
tercüme edilmiş ve Prag’da sahnelenmiştir”
47
 diye belirtir. 
Genel  olarak  Bulgar  edebiyat  tarihçileri  ve  eleştirmenler  “Yanlış  Algılanan 
Uygarlık”  başlıklı  komedyanın  Dobri  Voynikov’un  en  başarılı  tiyatro  eseri  olduğu 
konusunda  birleşmektedirler.  Ataerkil  düzenin  bozulması  ve  dağılması,  ahlaki  ve 
kültürel  değerlerin  değiştirilmesi  veya  uygarlaşma  ve  ilerleme  yolunda  yabancı 
kültürle temasa geçildiğinde bunların yeniden sıralanması,   19. yüzyılın 70’li yılları 
Bulgar  edebiyatının,  sürekli  işlenen  ve  gündemden  düşmeyen  ana  konularından 
birisini oluşturmaktadır. Sadece edebiyatta değil aynı zamanda gazete yazılarında da 
buna değinildiği görülmektedir. 
Örneğin,  Stefan  Bobçev  1874’te  şöyle  yazmaktadır:  “Fransızların  dış  kabuğunu, 
dış yüzeyini aldık ama iç tarafa, özüne hiç dokunmadık bile. Biz onlar gibi giyinmeyi 
ve  kuşanmayı  öğrendik,  eş  ve  kız  kardeşlerimize  Avrupalı  kadınlar  gibi  takıp 
takıştırmalarını öğrettik, evlerimizi Avrupalılar gibi düzenlemeyi öğrendik. Ama esas 
                                                           
47
 Bılgarska vızrojdenska drama, Sofya, 1985, s. 233. 

64 
 
konuyu  öğrenemedik.  Biz  onlar  gibi  çalışmayı,  para  kazanmanın  yollarını  ve 
becerikli olmayı öğrenemedik. Bilmem biz ne zaman insan oluruz.”
48
 
Voynikov’un  da  komedyasında  bu  konuya  çok  hassas  olduğu  anlaşılıyor.  O 
yüzden  eseriyle,  “kötü  rüzgârların  bulaşıcı  etkisi”ni  durdurmayı  deniyor,  Avrupa 
aydınlanmasının bu sahte lambalarını bütün çıplaklığıyla komik hale düşürüyor.   
 
II.4. Komedyadaki Baş Oyun Kişilerinin İncelenmesi  
 
II.4.1. Hacı Kosta 
Komedyanın baş oyun kişisi Hacı Kosta neredeyse bütün perde ve sahnelerde yer 
almaktadır. Hacı Kosta fiziksel olarak, ne komik ne de itici görünmektedir. Özellikle 
eşine  ve  kızına  karşı  olan  davranışları  göz  önüne  alındığında,  kaba  ve  sinirli  bir 
kişilik  olduğu  söylenebilir.  Aynı  zamanda  çekici,  hatta  marifetli  ve  beceriklidir  de. 
Ancak  onun  kişiliğinde,  sadece  çalışkan  ve  gayretli  olmanın  dışında,  yorgun  ve 
acımasız  bir  esnaf  ve  tüccarla  karşılaşıyoruz.  Hacı  Kosta  toplumdaki  ve  özellikle 
ailesindeki  ahlaki  bozuluşa  engel  olmak  istemekte  ve  büyük  ölçüde  de  bunu 
başarmaktadır.  
Sinsi dolandırıcı rolündeki Margaridi’ye ve modaya anlamsızca bağlanan kölelere 
karşı  savaşmasıyla  Hacı  Kosta  onaylanacak  konumdadır  aslında.  Fakat  onun  bu 
                                                           
48
 Yuliya Nikolova, Vızrojdenski urotsi, Plovdiv, 2003, s. 116-117. 

65 
 
öngörüsü ancak komedyanın sonunda bütün oyun kişileri tarafından anlaşılır duruma 
gelir.  Burada  Hacı  Kosta  bütün  öteki  oyun  kişilerinden  bir  adım  öne  çıkmış  olur 
çünkü en başından beri Margaridi’nin sinsi bir yılan olduğunu fark etmiş, onun süslü 
sözlerine ve  yapmacık tavırlarına hiçbir zaman kanmamış ve güvenmemiş, eşini ve 
kızını bu belalı kişiden uzak tutmaya çalışmıştır.     
Ancak öğretime karşı hoşa gitmeyecek şekilde şüpheli yaklaşımı ve kızının yerine 
damadı kendisinin seçmek istemesi, bizi Kosta’dan bir adım uzaklaştırır. Kabadayılık 
tasladığını;  hatta  ev  ve  iş  bölümüyle  ilgili  konularda  verdiği  karar  hakkının,  güçlü 
olmasından  dolayı  önce  ve  sadece  kendisinde  olduğunun  üstünü  çizdiğini 
gördüğümüzde,  Kosta bizi  karşı tarafa atar. Ataerkil bir toplumun  temsilcisi olarak 
Hacı Kosta aile şerefine ve haysiyetine büyük önem vermektedir.  
Hacı  Kosta’nın  yanındayken,  Zlata  ve  Anka’nın  ansızın  kendilerine  çeki  düzen 
verip biraz değişiyormuş gibi davranmaları da dikkat çekmektedir. Zlata komedyada 
Hacı Kosta’yı “yeniçeri” diye çağırmaktadır. Buradan Zlata’nın Hacı Kosta’ya olan 
tepkisini  hitap  ederek  gerçekleştirdiğini  fark  ederiz.  Zlata  ve  Anka  başka  safta 
durmakta  direnirler.  Margaridi’nin  etrafında  onursuzca  davranıp  onu  taklit  ederken, 
kendilerini küçük düşürürler. Zıt görüştekilere karşı sinirlenirler ve kibirlice onların 
sözünü  kesip  onlardan  uzaklaşırlar,  hatta  onlara  tahammül  edemediklerini  belli 
ederler.
49
   
 
                                                           
49
 Yulian Vuçkov, Bılgarska dramaturgiya, 1856-1878, Sofya, 1989, s. 211.  

66 
 
II.4.2. Zlata ve Anka 
Hacı  Kosta’nın  eşi  olan  Zlata  saf  olmasının  yanında,  peşin  hükümlüdür  de. 
Yapmacık  tavırlarıyla  kabalığını  birleştirir.  Ev  işlerinde  tez  canlı  ve  hamarat 
olmadığı  görülür,  özellikle  yemek  konusunda  isteksizdir  ve  genelde  ağırdan  alır. 
Zlata’nın  belirgin  özelliklerinden  biri  de,  içten  konuşmasıdır.  Aklından  geçenleri 
doğrudan  yüze  vurmaz.  Margaridi’nin  ve  kızının  yanında  adeta  hipnotize  olmuş 
duruma  düşer.  Karşıtlarıyla  temasta  bulunduğunda  kükrer.  Anka’nın  barışçıl  olarak 
yaklaştığı  alaysı  notlarını  kabul  eder  ama  hiçbir  şekilde  her  önüne  geleni  öylece 
yutmaya, ayrıca kocası Hacı Kosta ve hemfikirleri tarafından yönetilmeye de meyilli 
değildir.
 
  
 
Komedyada Hacı Kosta ve Zlata iki uyumsuz dünyayı temsil ederler. Kosta bir o 
kadar  gaddar  dururken,  Zlata  düşüncesizce  davranan  bir  kişilik  sergiler.  Zlata  onu 
“Kosta” ya da “eşim” diye çağırmaktansa, “Hacı ve yeniçeri” diye çağırmayı tercih 
eder. Kosta onu azarlamaktan vazgeçmez ve genelde sözlerini “anadınmu”
50
 diyerek 
bitirir, bu sebepten dolayı Hacı Kosta Zlata’nın uysal olmadığının önemini belirtmek 
ister. Kısaca ikisi de eserde karakterleri ağır basan kişi konumundadırlar.  
 
Zlata yalnızca Anka ve Margaridi’nin önünde uzlaştırıcı özelliğini kullanır. Aksi 
halde Zlata herkesi küçük görecek kadar burnu havadadır. Hem  Zlata, hem de Hacı 
                                                           
50
  Eserde  kullanılan  Türkçe  bir  sözcüktür.  Aksan  olarak  bu  şekilde  esere  geçmiştir.  “Anladın  mı?” 
sorusunun karşılığıdır.  

67 
 
Kosta  birbirlerine  düşman  kesilmiş  gibidirler.  Karşılaştıkları  gibi  ve  konuşmaya 
başladıkları anda kıvılcımlar fışkırırcasına bir hava bürünür sahnelerde.
51
 
Hacı Kosta ve Zlata’nın biricik kızları olan Anka, uygarlık hayaliyle kendi tarzını 
yaratmaya  çalışır.  Konuşmalarını,  tavırlarını,  giydiği  ve  diktirdiği  elbiselerini, 
oyunlarını  tıpkı  Avrupalılarınkine  benzetmekte  ısrarlıdır.  Bu  heves  onu  gururlu, 
kibirli ve küstah bir hale sokmuştur. Ancak gerçek uygarlığın ne demek olduğunun 
farkında bile değildir.  
Anka yalnızca hekim Margaridi’nin etrafa yansıttığı ve onlara karşı güçlü bir silah 
olarak  kullandığı  uygarlığın,  uygarlıktan  ibaret  olduğunu  düşünür.  Anka  aslında 
Margaridi’ye  değil,  “uygarlık  yanlıları”na  âşıktır.
52
  Annesi  Zlata’yla  bu  konuda 
hemfikirdir, beraber sürekli gelecek hakkında yorumlar yaparlar ve uygarlığın onlara 
çok  daha  iyi  bir  gelecek  sunacağına,  rahat  ve  huzura  ereceklerine,  refah  içinde 
yaşayacaklarına kendilerini kaptırırlar, gözleri sözüm ona bu uygarlıktan başka hiçbir 
şey  görmez.  Bu  yüzden  Hacı  Kosta’yla  sürekli  münakaşaya  girerler  ve  kimsenin 
sözünü dinlemezler. 
Ne  kadar  yanlış  bir  yolda  yürüdüğünü  ve  yanlış  tercihler  yaptığını  Anka  ancak 
oyunun  sonuncu  perdesinde  anlar.  Hatalarını  anlamış  ve  bütün  kalbiyle  pişmanlık 
duymaktadır.  Bu  perdedeki  sesli  monoloğunda  herkesten  özür  diler,  Margaridi’nin 
“bir barbar ve bir tiran” olduğunu anlayamadığından dolayı,  annesiyle ne kadar saf 
ve  enayi  olduklarını,  babasının  nasihatlerinin  ne  kadar  yerinde  olduğunu  anlar, 
                                                           
51
 Yulian Vuçkov, a.g.e., s. 210.   
52
 Jivko İvanov, a.g.e., s. 14.  

68 
 
Mariyka’yı  dinlemediğinden  ve  Bulgarlığa  ait  her  şeyden  nefret  ettiğinden  dolayı 
pişmanlık duyar.   
Eserde;  “oyunlar,  moda  dergileri,  Avrupalılar  gibi  davranmak,  konuşmak, 
oturmak,  gezmek,  özgür  olmak,  eğlenmek,  hanım  olmak,  modern  giyinmek, 
süslenmek, tüm Avrupa oyunlarını öğrenmek, eğitimli olmak, Fransızca öğrenmek” 
uygarlığın genel sembolleri olarak kullanılmak istenmiştir. Konunun özü Voynikov 
tarafından bu sembollerle aksettirilmeye çalışılıp uygarlığa giden yolun kapısı olarak 
sunulmuştur.  Ancak  bu  algılayış  uygarlık  yanlısı  karakterlerin  sadece  hayal 
dünyasında,  hayata  bakış  açılarında,  dünya  görüşlerinde  var  olan  bir  uygarlıktır. 
Kendi soyları ve kültürlerini yaşatmak, köle olmak, Bulgar olarak doğmak uygarlığın 
önünde  en  büyük  engeldir  onların  gözünde.  Bu  engelleri  kaldırmak  için  kendi 
benliklerini  hiçe  saymış  ve  kültürlerini  es  geçmişlerdir.  Olaylar  bunların  üzerinde 
dönmektedir.  Uygarlığın  koyu  temsilcileri,  Margaridi’nin  izinde  giden  Zlata  ve 
Anka’dır.             
İşte  tam  da  burada  yanlış  algılanan  uygarlıktan  bahsetmek  mümkündür.  Oyun 
kişilerinin  başlarına  ne  geldiyse,  hep  bu  uygarlık  sevdasından  gelmiştir.  Voynikov 
bunu  komedyanın  sonunda  vermek  istemiştir.  Margaridi’nin  gerçek  yüzü  ortaya 
çıktığında, her şey düğüm gibi çözülür. Uygarlık yanlıları büyük bir hayal kırıklığına 
uğrar. Cahillikleriyle kapıldıkları uygarlık onları herkesin  gözü önünde utandırır ve 
rezil  eder.  Onları  bu  çıkmaz  yoldan  ancak  birlik,  beraberlik  ve  o  kendilerine 
yakıştıramadıkları millilik kurtarır.   

69 
 
II. 4.3. Margaridi 
Komedyadaki  çatışmanın  bir  tarafında  yapmacık,  sahte  uygarlığın  temsilcileri 
bulunuyorlar.  Bunların  arasında  baş  oyun  kişisi  olan  Margaridi’dir,  kendisi  Rum 
hekim olarak tanıtılıyor. Ancak ilginçtir ki eserin hiçbir yerinde o tıptan söz etmiyor 
ya da tıp alanındaki bilgi ve becerilerini göstermiyor. Sıkça kendisinden şarlatan diye 
söz ediliyor.  
Komedyada  Hacı  Kosta’nın  Margaridi’ye  yabancı  hayta,  magar  oğlan, 
Margavrides  gibi  lakaplarla  hitap  etmesi  tesadüf  değildir.  Margaridi  öfkeli  olduğu 
kadar  uygarlığın  sinsi  bir  savunucusudur  da.  İkiyüzlü  ve  kinci  olmasının  yanında, 
becerikli  olduğu da açıktır. Hatta  yapmaktan zevk aldığı  bir usulle merhametsizliği 
göze çarpar.  
Bu  kişiler  kendilerinin  bir  üstünlüğe  sahip  olduğunu  düşünürler,  geri  kalanları 
küçük görürler, küçümserler. Margaridi’nin giyim kuşamından yazar pek söz etmiyor 
ama alafranga giyinmiş olduğunu tahmin etmek zor değildir. Remarklarda daha çok 
onun jest ve tavırları vurgulanıyor – iltifatlar yağdırıyor, yapmacık davranıyor, eğilip 
bükülüyor.  Bu  tavır  ataerkil  Bulgar  anlayışına  aykırı  düşer.  Konuşmalarında  da 
ağırlıkla  iltifatkâr  Fransızca  kelimeler  ve  ifadeler  kullanıyor,  yeni  kelimeler, 
komedyanın  öteki  oyun  kişileri  bundan  çok  etkilenirler  ve  onu  taklit  ederler. 
Kendisini uygar olma yolunda örnek alınması biri olarak görürler.   

70 
 
Kabalığını  kurnazlığıyla  ve  aldatıcı  dış  etkilerle  birleştirir.  Kibar  bir  Avrupalı 
olmakta  iddialıdır  da.  Başı  diktir,  yansıttığı  sahte  tavırcılığı  ve  küstahlığı  sözleriyle 
kendini  ele  verir.  Ağzından  çıkan  söylemleri  insanları  sert  bir  mahalle  üslubuyla 
şaşırtacak derecede bir o kadar kasıtlı, kitabi ve kapalı ifadelerdir.  
Margaridi, yanında bulunanları yalnızca yabancı kelimelerle kurduğu cümleleriyle 
değil,  aynı  zamanda  insanlarda  bıraktığı  zihne  kazınan  etkisiyle  de  mıhlayabilme 
yeteneğine sahiptir. O, onları vaziyete hakimliğini elinde bulunduran kişi kimliğinin 
kışkırtıcı hareketleriyle  hayrette bırakır ve çok konuşur  çünkü diğerlerini dinlemesi 
gerektiğinde tahammül edemez.  
Margaridi  aslında  çok  ilkel  olmasına  rağmen  söylemlerinde  tiyatro  ruhunu  iyi 
kullanan  biri  olarak  öne  çıkar.
 
Gerçek  kişiliği  ilk  olarak  üçüncü  perdenin  yedinci 
sahnesinin  sonunda  kendini  ele  verir.  Burada  Margaridi’nin  sözlü  bir  monoloğu 
mevcuttur.  Margaridi:  “Rol  harika  gidiyor.  Etki  iyi  olacak.  Ben  ki  ne  kurnaz 
şeytanları  aldatmışım,  aptalları  mı  aldatamayacağım?  Elimi  kalbine  koydum,  bana 
zaafı  var.  Yol  artık  kolaylaştı.  Anne,  budalanın  birisi,  ağabey  ise  hayalperest. 
Babanın da kolayını bulacağım”
 
diyerek gerçek kimliğini bize yansıtmaktadır.  
Margaridi kendisini bu dünyaya gelmiş en iyi aktörlerden biri olarak ilan eder. Şu 
sözleriyle  kendine  olan  güvenini  cesurca  açıklar:  “Bu  dünya,  uygarların  tiyatro 
sahnesidir,  örneğin  benim  gibi,  yalan  formatı  altında,  aynı  aktörler  gibi,  herkes 
rolünü oynamaya gelir. Elbette ki, bu aktörlerden kim en iyi rol yapmasını biliyorsa, 
o alkışlanmaya ve kutlanmaya layıktır. Evet, uygar erkek yetenekli olmalı. En büyük 

71 
 
meziyet yalandadır. Diyecek bir şey yok: Sadece kurnazlık nedir ki?”
 
Buradan onun 
Anka’ya karşı niyetinin son derece kötü olduğu, onu istismar ettiği anlaşılır. 
“Yanlış  Algılanan  Uygarlık”  komedyasının  yazarı,  Margaridi’nin,  Anka  ve 
Zlata’nın aklını  başından almayı  nasıl başardığını ve onların kişisel  arzularını nasıl 
tatmin ettiğini tam olarak bize göstermese de;
 
bunun sırrının Margaridi’nin planladığı 
yaklaşımlarında, karakter özelliklerinde, tiyatro ruhunda olduğunun üzerini çiziyor. 
Gerçek  kişiliği  oyunun  son  perdesinde  bütün  çıplaklığıyla  ortaya  çıkıyor.  Artık 
tavrında,  eylem  ve  söylemlerinde  büyük  bir  değişiklik  görülüyor.  Artık  amacına, 
kötü  emellerine  ulaşmanın  zevkiyle  avını  ele  geçirmiş  bulunur,  istediğini  elde 
etmenin  verdiği  kibirle  Anka’ya  karşı  sert  ve  kırıcı  konuşur,  hatta  Anka’nın 
kendisine iltifat etmesi gerektiğini söyler. Margaridi’nin korkaklığı, hatta pısırıklığı 
oyunun finalinde iyice belli olur. Yabancı olarak kötü ve olumsuz bir karakter olarak 
verilmektedir. Burada, o yıllarda güncel olan ve Bulgarların Rumlara karşı yürüttüğü 
bağımsızlık mücadelesinin bir yansıması olduğu söylenebilir.  
  
 
 
 
 
 
 

72 
 
III. KOMEDYANIN TÜRKÇE UNSURLAR BAKIMINDAN İNCELENMESİ 
Dobri Voynikov’un Bulgar oyun yazarlığı tarihinde ilk özgün komedya eseri olarak 
kabul  edilen  “Yanlış  Algılanan  Uygarlık”  başlıklı  komedyası,  konusu  ve  yapısal 
özellikleriyle  olduğu  kadar,  dili  açısından  da  son  derece  ilginç  bir  örnektir.  Daha 
önce  de  belirtildiği  gibi,  yazar  eserini  1871’de  yayımlamıştır,  o  yıllarda  Bulgarlar 
halen  Osmanlı  İmparatorluğu  sınırlarında  yer  alan  bir  unsurdur.  Komedyada  çok 
sayıda  ve  sıklıkla  Türkçe  kelimelerin  kullanıldığı  dikkat  çeker.  Aslında  burada 
sadece  ayrı  kelimelerin  kullanımı  söz  konusu  değildir,  bazen  ifadelerin  ve  hatta 
bütün cümlenin Türkçe olduğu anlaşılmaktadır. 
Mehmet Türker Acaroğlu’nun da belirttiği gibi, Bulgaristan’daki  yaklaşık beş asır 
süren  Osmanlı-Türk  egemenliği,  Bulgarların  dilinde  çok  büyük  etkiler  bırakmıştır. 
Osmanlı  İmparatorluğu’nda  Türkçe  yönetim  diliydi,  Türkçe  konuşan  birçok  Bulgar 
vardı.  Bulgarca  konuşan  kesim,  Türkçenin  etkisinde  kalmıştı.  Yalnızca  Türklerin 
orada  yaşamasından  dolayı  değil,  her  gün  Türkçe  konuşan  insanlarla  ilişki 
kurulmasının da buna büyük etkisi oldu.
53
     
Tezin  bu  bölümünde  Dobri  Voynikov’un  klasikleşmiş  eseri  Türkçe  kelimeler  ve 
ifadeler  temelinde  ele  alınmaya  çalışılacaktır.  Bütün  bunlar  19.  yüzyılın  ikinci 
yarısında,  özellikle  1870’lerde  Bulgarcanın  ne  denli  büyük  ölçüde  Türkçenin  etkisi 
altına girdiğini veya Türkçenin Bulgarcayı ne kadar çok etkilediğini göstermektedir.  
                                                           
53
  Mehmet  Türker  Acaroğlu,  Türkçeden  Bulgarcaya  Geçen  Kelimeler  Sözlüğü,  Edirne,  2016,  s. 
XV. 

73 
 
Bilindiği  gibi,  Türkçe  kelimeler  (veya  Türkçe  vasıtasıyla  Bulgarcaya  geçen 
Arapça  ve  Farsça  kelimeler),  Bulgarcanın  leksik  fonunun  olmazsa  olmaz  bir 
tabakasını  oluşturmaktadır.  Bulgarcadaki  Türkçe  unsurlara  karşı  takınılan  tavır, 
toplumsal  ve  siyasî  koşullardan  ve  genelde  dil  dışı  başkaca  etkenlerden  dolayı 
karmaşık ve kutuplaşmıştır. Öyle ki bu yaklaşım tamamen izolasyon denemelerinden 
bütünsel  aklanmaya  kadar  uzamaktadır.  Gerçi,  Türkçe  kelimelere  karşı  nasıl  bir 
tutum takınılırsa takınılsın, bunlar Bulgar dil ortamının göz önünde bulundurulması 
gereken  nesnel  bir  olgusudur.  O  denli  derinlemesine  işlemiş  ve  kökleşmişlerdir  ki, 
dilin  ona  yeni  ifade  olanağı  ve  gücü  katan  bir  zenginliği  olarak  algılanmalarından 
daha doğal bir şey olamaz.
54
   
Bulgarcadaki  Türkçe  sözcükler  konusunun  aydınlatılması  için  yazılan  bilimsel 
makale, kitap ve leksikografi çalışmalarından oluşan engin birikimi yok saymak, bu 
bağlamda  yapılmış  olanlara  hakkını  vermemek  doğru  olmaz,  ancak  özellikle  19. 
yüzyıl  ve  20.  yüzyıl  başlarında  Bulgar  yazarlarının  eserlerinde  karşımıza  çıkan 
Türkçe sözcüklerin araştırılmasında halen yeterince doldurulmamış alanlar olduğu da 
kabul edilmeli. Gayet doğaldır ki, bu sözcüklerin dildeki varlığı, dolayısıyla yazınsal 
metinlerdeki kullanımı 19. yüzyılda oldukça daha yoğun ve sıktır.   
Zamanla  Türkçe  kelimeler  daha  çok  ‘kapanıyor’  ve  ‘kemikleşiyor’,  bunların 
açıklanması gittikçe daha zor ve sorunlu hale geliyor ve bu husus bunları çetin cevize 
ve edebî eserlerin algılanmasında bir engele dönüştürüyor.   
                                                           
54
  Hüseyin  Mevsim,  Anladın  mı,  Hacı  Kosta?  (Bulgar  Uyanış  Çağı  Metinlerindeki  Yanlış 
Algılanan Türkçe  Sözcükler Üzerine),  s. 251 //  Bılgariya i Turtsiya na  mejdukulturniya krıstopıt: 
ezik, istoriya i literatura, Sbornik nauçni dokladi, 2012, Plovdiv. 

74 
 
Tabii ki, Türkçe sözcüklerin daha sıklıkla kullanıldığı kitap veya eserlerin sonuna, 
genelde  ayrıntıya  girilmeden  bu  sözcük  birimlerinin  açıklandığını  ve  izah  edildiği 
küçük  sözlükler  eklenir.  Bu  eklerin  yararları,  bir  eserin  daha  doğru  anlaşılması  ve 
yorumlanması  için  sağladıkları  katkı  kesinlikle  yadsınamaz  ancak  bunlarda,  gerek 
bilmemekten,  gerekse  üstünkörülükten  inanılmaz  yanlışlara  da  rastlanmaktadır. 
Böylelikle  okur  yanıltılır  ve  algılama  zorlaştırılırken,  eserin  dokusundaki  önemli 
ayrıntılar da açıklanmamış ve erişilmez kalırlar.           
Daha büyük netlik için, tezimizin konusu olan eserden birkaç örnekler verelim. 
Baş oyun kişisi  Hacı  Kosta ile hademesi  Rayçyo arasındaki diyaloglardan birini 
izleyelim:   
Rayçyo. Şimdi mutfağa gitti.   
Hacı Kosta. Yemek hazır değil mi yoksa?   
Rayçyo. Ne yazık ki değil.    
Hacı Kosta (Başını tutarak). Aman yarabim! Söyle ona, derhal buraya gelsin.  
Konuşma ortamından da anlaşıldığı gibi, öfke anında söylenen, memnuniyetsizlik 
ve  kızgınlık  ifade  eden  yarabim  kelimesi,  inanılacak  gibi  değil  ama  Ah,  pilicim! 
şeklinde açıklanmıştır. Görüldüğü gibi, büyük bir anlamsal kayma vardır.   
Damat adayının niteliklerinin tartışıldığı bir diyaloga daha bakalım:   
Stoyna Nine. Elbette, siz bezirgânlar, birbirinizin huyunu suyunu bilirsiniz.   

75 
 
Zlata. Fazlasıyla iyi birisi, bize göre değil.   
Hacı  Kosta  (Suratını  asar).  Nasıl  biri  olmasını  isterdiniz?  Gökten  zembille  mi 
düşmüş olsun? 
Burada zembil örneği çok çarpıcıdır. Ekte sunulan beş sayfalık sözlükte ‘sümbül’ 
olduğu açıklanmıştır. Ancak bu şekilde açıklanan kelime cümleye oturmuyor çünkü 
‘zembil’den gelmektedir.   
Hacı Kosta’nın dördüncü sahnedeki monoloğu üzerinde duralım:   
Hacı  Kosta.  Bunların  alafrangası  da,  yok  olasıca  modası  da  batsın.  Bunları 
çıkaranın  elleri  kurusun.  Sekiz  bin  beş  yüz  bilmem  kaç  kuruş  ve  15  para.  Hiçbir 
değeri  olmayan  paçavra  için  yapılan  masraf,  çöplüğe  atılan  para,  anladın  mı?  İşte, 
erkekler nasıl batıyor, mühlüzlükler nasıl oluyor.  
Ekli  sözlükte  mühlüzlük  kelimesinin  Türkçeden  ‘tembellik’  anlamıyla  geldiği 
belirtiliyor. Verilen bu anlam cümleye uymuyor. Doğrusu ‘müflis’ten çıkarılmalıydı. 
Gayet  açık  anlaşılıyor  ki,  Hacı  Kosta  herhangi  birinin  tembelliğinden  değil,  yok 
olasıca  moda  düşkünlüğünün  tüccarları  bozguna  uğrattığından,  iflasın  eşiğine 
getirdiğinden şikâyet ediyor.   
Daha sonra da şöyle devam eder:   
(...) Ondan ne kadar daha çabuk kurtulursam, o kadar daha iyi. Şimdi tam zamanı, 
koca lazım ona. Aksi halde, onun şu lanet modasıyla başa çakılmas

76 
 
Finaldeki  başa  çakılmas  ifadesi  sözlükte,  herhalde  baş  isminden  ve  çakmak 
fiilinden  hareketle  başa  çakılmak  şeklinde  açıklanmaktadır.  Bu  açıklama  yine 
anlamca  cümleye  uymaz.  Doğrusu  başa  çıkmak  olması  gerekmektedir.  Öyle  ki, 
bütün cümle: ‘Zira onun şu lanet modasıyla başa çıkılmaz’ şeklinde olacaktır.
55
   
 
III.1. Komedyanın Türkçe Kelimeler Bakımından İncelenmesi 
 
Birinci Perde 
KELİME                        
TÜRKÇE 
ANLAMI  
TÜRÜ 
CİNSİ 
килим [kilim]  
  
kilim, halı 
isim 
eril 
мендерлик  
[menderlik] 
 
Minderlik 
isim 
eril 
потур [potur]  
 
Potur 
isim 
eril 
фес [fes]  
 
Fes 
isim 
eril 
чибук [çibuk]  
 
Çubuk, uzun 
ağızlık 
isim 
eril 
                                                           
55
  Hüseyin  Mevsim,  Anladın  mı,  Hacı  Kosta?  (Bulgar  Uyanış  Çağı  Metinlerindeki  Yanlış 
Algılanan Türkçe  Sözcükler Üzerine),  s. 254 //  Bılgariya i Turtsiya na mejdukulturniya krıstopıt: 
ezik, istoriya i literatura, Sbornik nauçni dokladi, 2012, Plovdiv. 
 

77 
 
кафе [kafe]  
 
Kahve 
isim 
orta 
хем… хем [hem… hem]  
 
Hem hem 
bağlaç 
 
бе джанъм [be canım]  
Be canım 
edat 
 
дувар [duvar]   
Duvar 
isim 
eril 
анадънму [anadınmu]  
 
Anladın mı? 
soru, deyim 
 
сабахлаин [sabahlain]   
Sabahleyin 
zarf 
 
хаджи [haci]  
Hacı 
isim 
 
cахат [sahat]   
Saat 
isim 
dişil 
софра [sofra]  
Sofra  
isim 
dişil 
мутофак [mutofak]  
Mutfak 
isim 
eril 
памук [pamuk]   
Pamuk 
isim 
eril 
бе хей [be hey]  
Be hey  
hitap, ünlem 
 
будала [budala]  
Budala 
sıfat 
 
хелбеття [helbettya]  
Elbette 
zarf 
 
пишман [pişman]  
Pişman 
sıfat 
 
язък [yazık]   
Yazık  
ünlem  
 
кабули [kabuli]   
Kabul etti 
fiil 
 
Дюгеня [dügenya]  
Dükkân 
isim 
eril 
харча [harça]  
Harcamak 
fiil 
 
ниет [niet]  
Niyet 
isim 
eril 

78 
 
хаймана [haymana]  
Haylaz, hayta, 
haymana 
isim 
eril 
чапкъни [çapkıni]  
Çapkınlar 
isim  
çoğul 
кеф [kef]   
keyif 
isim 
eril 
тюрлю [türlü]  
türlü 
sıfat 
 
тюрлю бин тюрлю [türlü 
bin türlü]  
Bin türlü 
deyim 
 
марифет [marifet]  
Marifet 
isim 
eril 
тефтери [tefteri]  
defterler 
isim 
çoğul 
топ [top]  
Top 
isim 
eril 
чаршафи [çarşafi]  
Çarşaflar 
isim 
çoğul 
хем [hem]  
Hem 
bağlaç 
 
 хеле [hele]   
Hele  
zarf, ünlem 
 
душманки [duşmanki]  
Düşmanlar 
isim 
çoğul 
марифетлия[marifetliya] 
Marifetli 
sıfat 
 
тъпкъсъ [tıpkısı]   
Tıpkısı, aynısı 
zarf 
 
тертипи [tertipi]   
Tertipler  
isim 
çoğul 
джоб [cob]  
Cep 
isim 
eril 
сефте [sefte]  
  Sefte, siftah  
zarf 
 
фустани [fustani]   
Fistanlar, elbiseler  isim 
çoğul 
колай [kolay]   
Kolay  
sıfat 
 
одая [odaya]  
Oda 
isim 
dişil 
уф [uf]   
Uf! 
ünlem 
 

79 
 
барим [barim]  
Bari 
zarf 
 
торба [torba]  
Torba  
isim 
dişil 
хекимин [hekimin]  
Doktor 
isim 
eril 
демек [demek]  
Demek 
edat 
 
беки [beki]  
Belki 
Edat 
 
ярабим [yarabim]  
Ya Rabbim! 
hitap, ünlem 
 
хъ [hı]  
Hı!  
ünlem 
 
себеби [sebebi]  
  Sebebi? 
soru 
 
ама [ama]  
Ama 
bağlaç 
 
кесия [kesiya]   
Kese 
isim 
dişil 
качарак [kaçarak]  
Kaçarak 
zarf 
 
кьор оладжа [kör olaca] 
Kör olası! 
ünlem, deyim 
 
сопа [sopa]  
 
Sopa 
isim 
dişil 
чапкънин [çapkınin]  
Çapkın 
isim  
eril 
хич [hiç]  
Hiç 
zarf 
 
бе [be]  
Be 
 
  
ябанджийски 
[yabanciyski]   
Yabancı 
sıfat 
 
хайти [hayti]  
Haytalar 
isim 
çoğul 
зере [zere]  
Zira  
bağlaç 
 
хан [han]   
Han 
isim 
eril 
чапкънин [çapkınin]  
Çapkın 
isim  
eril 
хич [hiç]   
Hiç 
zarf 
 

80 
 
акъллия [akıllı] 
Akıllı 
sıfat 
 
маскара [maskara]  
Maskara, rezil 
isim 
dişil 
еничерство [eniçerstvo]  
Yeniçerilik  
isim 
orta 
гиди [gidi]   
Gidi  
edat, ünlem 
 
резил [rezil]   
Rezil, utanç 
isim 
eril 
 
İkinci Perde  
ки [ki]   
  Ki 
edat 
 
достове [dostove]  
Dostlar 
isim 
çoğul 
файдица [fayditsa]  
Faydacık, çıkar  
isim 
dişil 
файда [fayda]   
Fayda  
isim 
dişil 
софра [sofra]  
Sofra 
isim 
dişil 
хе хей [he hey]   
He hey! 
ünlem 
 
кат [kat]  
Kat, takım 
isim 
eril 
пари [pari]  
para 
isim 
çoğul 
харачлък [haraçlık]  
Harаçlık  
isim 
eril 
мезелик [mezelik]  
Mezelik 
isim 
eril 
ракия [rakiya]  
Rakı 
isim 
dişil 
келепир [kelepir]  
Kelepir 
isim 
eril 
бре [bre]  
Bre 
ünlem 
 
тамам [tamam]   
Tamam 
zarf 
 
амин [amin]  
Amin  
zarf 
 
буюрунуз [buyurunuz]   
Buyurunuz!  
ünlem 
 

81 
 
ишалла [işalla]  
İnşallah! 
ünlem 
 
буюр яху [buyur yahu]   
Buyur yahu!  
ünlem 
 
късмет [kısmet]  
Kısmet, talih 
isim  
eril 
пазар [pazar]   
Pazar, çarşı 
isim 
eril 
сюнгери [süngeri]  
Süngerler  
isim 
çoğul 
хекимин [hekimin]  
hekim 
isim 
eril 
кавалджия [kavalcı]   
Kavalcı  
isim 
eril 
хайде [hayde]  
Hayde 
ünlem 
 
рахат [rahat]   
Rahat 
zarf, sıfat 
 
кат [kat]  
Kat, takım 
isim 
eril 
акрани [akrani]  
Akranlar  
isim 
çoğul 
хади [hadi]  
Hadi 
ünlem 
 
ах [ah]   
ah!  
ünlem 
 
акъл [akıl]  
Akıl 
isim 
eril 
ракия [rakiya]  
Rakı 
isim 
dişil 
кахъри [kahıri]  
kahırlar 
isim 
çoğul 
късмет [kısmet]  
Kısmet, talih 
isim  
eril 
кусур [kusur]   
Kusur  
isim 
eril 
мунасип [munasip]   
Münasip 
zarf, sıfat 
 
уйдисат [uydisat]  
Uymak (uyuşmak) 
fiil 
 
дирлик [dirlik]  
dirlik 
isim 
eril 
кусур [kusur]  
Kusur  
isim 
eril 
баш [baş]  
Baş  
sıfat 
 

82 
 
дюгеня [dügenya]  
Dükkan 
isim 
eril 
мющерии [müşterii]  
Müşteriler 
isim 
çoğul 
ексик [eksik]  
Eksik 
zarf, sıfat 
 
хаджия [haciya]  
Hacı efendi 
isim 
 
късметя [kısmetya]  
Kısmeti, talihi 
isim  
eril 
копилаш [kopilaş]  
Kopil, delikanlı 
isim 
eril 
базиргени [bazirgeni]  
Bezirganlar, 
tüccarlar 
isim 
çoğul 
буюрдисвам 
[buyurdisvam]  
Buyur ediyorum  
fiil 
 
акъллa [akılla]  
Akılla 
isim 
 
 
Üçüncü Perde 
порти [porti]   
Portalar, sokak 
kapıları 
isim 
çoğul 
фермени [fermeni]  
Fermeneler 
isim 
çoğul 
джобета [cobeta]  
Cüppeler 
isim 
çoğul 
барeм [barem]  
Bari 
zarf 
 
хапус [hapus]  
Mapus, hapis 
isim 
eril  
я [ya] 
 
Ya  
bağlaç 
 
чорбаджи [çorbaci]   
Çorbacı 
isim 
eril 
йорю [Yorü]  
Yürü!, Hayde! 
ünlem 
 
нерея [nereya]  
Nereye? 
soru 
 

83 
 
конаа [konaa]  
Konağa  
isim 
-e hali 
хапус [hapus]  
Mapus, hapis 
isim 
eril  
гага [gaga]  
Gaga 
isim 
dişil 
барим [barim]  
Bari 
zarf 
 
хизмикерки [hizmikerki]   Hizmetçiler  
isim 
çoğul 
тамам [tamam]  
Tamam 
zarf 
 
барeм [barem]  
Bari 
zarf 
 
герчек [gerçek]   
Gerçek, gerçekten 
zarf 
 
кьор оладжаa [kör olacaa]  Kör olası! 
ünlem, deyim 
 
хa [ha]   
Ha!, hadi!  
ünlem, edat 
 
колая [kolaya]   
Kolay 
Sıfat, zarf 
 
лира [lira]  
Lira  
isim 
dişil 
вапори [vapori]  
Vapurlar 
isim 
çoğul 
марaфет [marafet]  
Marifet 
isim 
eril 
кесийка [kesiyka]   
Kese 
isim 
dişil 
хай [hay]  
Hay, hadi 
ünlem, edat  
 
хa хa [ha ha]   
Ha ha!  
ünlem, edat 
 
 
Dördüncü Perde 
тефтер [tefter]  
Defter  
isim 
eril 
гроша [groşa]  
Kuruş  
isim 
eril 
уфак тефек [ufak tefek]  
Ufak tefek  
isim 
eril 
чорап [çorap]  
Çorap 
isim 
eril 

84 
 
иджаб [icab]   
İcap  
isim 
eril 
тю бре [tü bre]  
Tüh be! 
ünlem 
 
масраф [masraf]   
Masraf  
isim 
eril 
мюхлюзлюци 
[mühlüzlütsi]   
Mühlüzlükler 
isim 
çoğul 
хъ [hı]   
Hıh!  
ünlem 
 
зере [zere]  
Zira  
bağlaç 
 
баша чакълмас  
[başa çakılmas]  
Başa çıkılmaz  
Birleşik fiil, 
  deyim 
 
мюхлюзлюк [mühlüzlük]    Müflislik 
isim 
çoğul 
резиллик [rezillik]   
Rezillik, utanç 
verici 
isim 
eril 
алъш вериши [alış verişi]  Alışverişler 
isim 
çoğul 
табихет [tabihet]  
Tabiat, doğa   
isim 
eril 
пекий [pekiy]  
Pekiyi, çok iyi 
zarf 
 
биз бизе [biz bize]  
Biz bize 
zarf 
 
адет [adet]  
Adet  
isim 
eril 
ефендимис [efendimis]  
Efendim, efendimiz   ünlem, hitap 
 
евет [evet]  
Evet, öyle 
Cevap edatı 
 
саадетлен [saadetlen]  
Saadetle  
ünlem 
 
чапкъни [çapkıni]  
Çapkınlar 
isim  
çoğul 
байрак [bayrak]  
Bayrak  
isim 
eril 
коджа [koca]  
Koca, kocaman  
sıfat, zarf 
 

85 
 
сеир [seir]  
Seyir  
isim 
eril 
хатър [hatır]  
Hatır  
isim 
eril 
маскара [maskara]  
Maskara, rezil 
isim 
dişil 
хамаллък [hamallık]  
Hamallık   
isim 
eril 
еничери [eniçeri]  
Yeniçeriler 
isim 
çoğul 
хесап [hesap]   
Hesap  
isim 
eril 
джeб [ceb]  
Cep 
isim 
eril 
керхана [kerhana]  
Kerhane   
isim 
dişil  
буюрсун [buyursun]  
Buyursun!  
ünlem 
 
дост [dost]  
Dost 
isim 
eril 
буюрун [buyurun]   
Buyurun!  
ünlem 
 
еничерлик [eniçerlik]  
Yeniçerilik 
isim 
eril 
еничери [eniçeri]  
Yeniçeriler 
isim 
çoğul 
вергия [vergiya]  
Vergi  
isim 
dişil 
буюрдисвам 
[buyurdisvam]  
Buyur ediyorum  
fiil 
 
достлук [dostluk]  
Dostluk 
isim 
eril 
бе ексик олсун [be eksik 
olsun]  
Eksik olsun be!  
ünlem, birleşik 
fiil, deyim 
 
акъл [akıl]   
Akıl 
isim 
eril 
ширфъндъ [şirfındı]   
Şırfıntı  
sıfat 
 
армаган [armagan]  
Armağan  
isim 
eril 
буюр [buyur]   
Buyur!  
ünlem 
 

86 
 
янлъш [yanlış]   
Yanlış 
sıfat, zarf 
 
янлъш-манлъш [yanlış-
manlış]  
Yanlış manlış  
ikileme 
 
терзи [terzi]   
Terzi  
isim  
eril 
барабар [barabar]   
Beraber  
zarf 
 
сьолендисвай 
[sölendisvay]  
Söylen! 
ünlem, emir 
 
хади бакалъм [hadi 
bakalım]   
Hadi bakalım 
deyim 
 
аалар [aalar]   
Ağalar 
isim, hitap 
çoğul 
биле [bile]   
Bile  
edat 
 
сахан [sahan]   
Sahan  
isim 
eril 
пищови [piştovi]   
Piştovlar, tüfekler 
isim 
çoğul 
хаир ола [hair ola]  
Hayır ola!  
ünlem 
 
мастика [mastika]  
Mastika  
isim 
dişil 
хазър [hazır]  
Hazır  
sıfat 
 
долдур бакалъм [doldur 
bakalım]  
Doldur bakalım 
ünlem, deyim    
бекерлък [bekerlık]  
Bekarlık  
isim 
eril 
урлу кадемли олсун [urlu 
kademli olsun]  
Uğurlu kademli 
olsun! 
ünlem, deyim 
 
вай [vay]   
Vay! 
ünlem 
 
узун [uzun]   
Uzun  
sıfat 
 

87 
 
Аллах керим [allah 
kerim]   
Allah kerim! 
deyim, ünlem 
 
харчове [harove]  
Harçlar, masraflar 
isim 
çoğul 
каяфет [kayafet]   
Kıyafet  
isim 
eril 
бакалница [bakalnitsa]  
Bakkal  
isim 
dişil 
чорбаджийка 
[çorbaciyka]  
Çorbacı hanım 
isim 
dişil 
маскарлък [maskarlık]  
Maskaralık, rezillik  isim 
eril 
заптиета [zaptieta]  
Zaptiyeler  
isim 
çoğul 
капаттърдисал 
[kapattırdisal]  
Kapattırmış  
fiil 
 
чунким [çunkim]   
Çünkü  
bağlaç 
 
сокаци [sokatsi]  
Sokaklar  
isim 
çoğul 
диване [divane]  
Divane  
isim 
orta 
ефендумус [efendumus]  
Efendim, efendimiz   hitap, ünlem  
 
кератия [keratiya]  
Kerata 
isim 
eril 
файтон [fayton]  
Fayton  
isim 
eril 
комшии [komşii]  
Komşular  
isim 
çoğul 
шерлатанин [şerlatanin]    Şarlatan  
isim 
eril 
хата [hata]   
Hata 
isim 
dişil 
 
Beşinci Perde 
ефенде [efende]  
Efendi  
isim 
orta 

88 
 
бела [bela]  
Bela  
isim 
dişil 
хабер [haber]   
Haber 
isim 
eril 
уйдиса [uydisa]   
Uymak (uyuyor) 
fiil 
 
еш [eş]   
Eş  
isim 
eril 
аджидисвате [acidisvate] 
Acımak  
fiil 
 
такъм [takım]   
Takım  
isim 
eril 
затъ [zatı]  
Zaten  
zarf 
 
каймак [kaymak]  
Kaymak  
isim 
eril 
инат [inat]   
İnat  
isim 
eril 
урсушко [ursuşko]   
Uğursuz  
sıfat 
 
парчета [parçeta]  
Parçalar  
isim 
çoğul 
 
III.1.1.  Komedyadaki  Türkçe  Kelimelerin  Tekrar  Sayısına  ve  Türlerine  Göre 
Sınıflandırılması  
“Komedyada  Geçen  Türkçe  Kelimelerin  İncelenmesi”  bölümündeki  kelimeler 
eserde  karşımıza  çıktıkları  sıraya  göre  tek  tek  yazılmıştır.  Bu  kelimeler  önce 
komedya  eserindeki  gibi  orijinal  Bulgarca  haliyle  yazılıp  yanında  okunuşu 
verilmiştir. Daha sonra bunlar tabloya oturtulmuş ve tabloda Türkçe anlamları, türleri 
ve cinsleri verilmeye çalışılmıştır. Her beş perde için de bir tablo oluşturulmuştur.  
Bu kelimelerin arasında tekrarlanan kelime sayısının fazla olduğu tespit edilmiştir. 
Bu  yüzden  komedya  eserimizde  tekrarlanan  bu  kelimelerin  fark  edilmesi  amacıyla 

89 
 
aşağıdaki  çalışmaya  yer  verilmiştir.  Tekrar  sayısına  göre  kelimeler  kümelenmiştir. 
Kelimelerin önce orijinal hali alınmış ve karşısında Türkçe anlamı belirtilmiştir.  
Genel toplamına bakıldığında;  
49 tane farklı kelime 2 defa, 19 tane farklı kelime 3 defa, 11 tane farklı kelime 4 
defa, 7 tane farklı kelime 5 defa, 2 tane farklı kelime 6 defa, 2 tane farklı kelime 7 
defa  ve  “aнадънму  [anadınmu]:  anladın  mı?”  kelimesi  komedyada  19  defa 
tekrarlanarak en çok yinelenen kelime olmuştur.   
İki Defa Tekrarlanan Kelimeler               
Потур:  potur,  Фес:  fes,  Кафе:  kahve,  Мутофак:  mutfak,  Бе  хей:  be  hey!,  Язък: 
yazık!, Харча: harcamak, Ниет: niyet, Чапкъни: çapkınlar, Марафет: marifet, Топ: 
top, Марифетлия: marifetli, Джоб: cep, Фустани: fistanlar, elbiseler, Торба: torba, 
Кьор оладжа: kör olası!, Сопа: sopa, Хайти: haytalar, Ки: ki, Зер: zira, Хелбетте: 
elbette,  Кат:  kat,  Тамам:  tamam,  Буюрунуз:  buyurunuz,  Хайде:  hayde,  Кахъри: 
kahırlar,  Кусур:  kusur,  Мунасип:  münasip,  Уйдисат:  uyuşmak,  Хаджия:  hacı 
efendi,  Хаджи:  hacı,  Буюрдисвам:  buyur  ediyorum,  Барeм:  bari,  Я:  ya,  Портa: 
porta,  sokak  kapısı,  Кесийка:  kese,  Уфак  тефек:  ufak  tefek,  Масраф:  masraf, 
Табихет:  tabiat,  doğa,  Евет:  evet,  öyle,  Байрак:  bayrak,  Коджа:  koca,  kocaman, 
Еничери:  yeniçeriler,  Дост:  dost,  Достлук:  dostluk,  Маскарлък:  maskaralık, 
rezillik, Чунким: çünkü, Шерлатанин: şarlatan, Бела: bela  

90 
 
Üç Defa Tekrarlanan Kelimeler 
Чибук:  çubuk,  uzun  ağızlık,  Софра:  sofra,  Будала:  budala,  Кеф:  keyif,  Тюрлю: 
türlü, Хекимин: hekim, doktor, Беки: belki, Хъ: hı!, Хан: han, Маскара: maskara, 
rezil,  Резил:  rezil, utanç,  Пари:  para, Ракия:  rakı,  Конаа:  konağa,  Хa:  ha!,  Пекий: 
pekiyi, çok iyi, Хатър: hatır, Диване: divane, Душманин: düşman.                             
Dört Defa Tekrarlanan Kelimeler 
Бе джанъм: be canım,  Хаджи: hacı, Хелбеття:  elbette,  Дюгеня:  dükkân,  Уф:  uf!,  
Кесия:  kese,  Чапкънин:  çapkın,  Зере:  zira,  Късмет:  kısmet,  talih,  Рахат:  rahat, 
Акъл: akıl.  
Beş Defa Tekrarlanan Kelimeler 
Ама: ama, Бе: be, Мезелик: mezelik, Бре: bre, Хапус: hapis, mahpus, Чорбаджи: 
çorbacı, Гроша: kuruş. 
Altı Defa Tekrarlanan Kelimeler 
Барим: bari, Хич: hiç                               
 
 

91 
 
Yedi Defa Tekrarlanan Kelimeler 
хем… хем: hem hem, Гиди: gidi 
İkinci aşamada da tabloda incelenen Türkçe kelimeler türlerine ve cinslerine 
göre araştırılıp sayılmış ve perde perde incelenmiştir. 
Birinci Perde’de; 41 tane isim türüne rastlanmıştır. Bulgarcada isimler gramer 
bakımdan  eril,  dişil  ve  orta  olmak  üzere  cinslere  ayrılır  ve  bunlar  tabloda 
belirtilmiştir. Bunların içinde 22 tane eril, 9 tane dişil, 3 tane orta cins kelime vardır. 
Ayrıca 7 tane de çoğul isim bulunur. Ayrıca 8 tane sıfat, 10 tane ünlem, 4 tane edat, 7 
tane bağlaç, 9 tane zarf, 11 tane deyim,10 tane soru, 3 tane fiil, 2 tane de hitap türüne 
yer verilmiştir. 
İkinci Perde’de,  42 tane isim türü içinde; 25 tane eril, 6 tane dişil ve 10 tane 
de çoğul isim vardır. Ayrıca 8 tane sıfat, 12 tane ünlem, 3 tane edat, 12 tane zarf, 3 
tane deyim, 3 tane soru, 2 tane fiil, 1 tane de hitaba yer verilmiştir.  
Üçüncü Perde’de, 24 tane isim türü içinde; 9 tane eril, 6 tane dişil ve 7 tane 
de çoğul isim vardır. Ayrıca 3 tane sıfat, 10 tane ünlem, 9 tane edat, 4 tane bağlaç, 9 
tane zarf, 2 tane deyim, 2 tane de soru türüne yer verilmiştir.      
Dördüncü  Perde’de,  100  tane  isme  rastlanmıştır.  Bunların  içinde  62  tanesi 
eril, 20 tanesi dişil, 3 tanesi orta ve 13 tanesi çoğul isimden oluşmaktadır. Ayrıca 7 

92 
 
tane sıfat, 20 tane ünlem, 8 tane edat, 6 tane bağlaç, 12 tane zarf, 12 tane deyim, 6 
tane soru, 4 tane fiil ve 2 tane de hitap türüne yer verilmiştir.  
Beşinci Perde’de 10 tane isim türü içinde; 5 tane eril, 2 tane dişil, 1 tane orta 
ve 2 tane de çoğul isim vardır. Ayrıca 1 tane sıfat, 1 tane edat, 2 tane bağlaç, 4 tane 
zarf ve 2 tane de fiil türüne yer verilmiştir.  
III.2. Komedyada Geçen Bazı Deyimler, Atasözleri ile Söz Öbekleri ve Bunların 
Türkçe Anlamları 
Birinci Perde: 
Ума си в глава си сбирай (uma si v glava si sbiray) : Aklını başına devşir. 
Дуварът ако чуй, и ти же чуш (duvarıt ako çuy i ti je çuş) : Duvar duyarsa, sen de 
duyarsın. 
Да земат дяволите (zemat dyavolite) : Şeytan görsün yüzünü. 
Гледа наготово (gleda nagotovo) : Hazıra bakmak. 
От горе до долу (ot gore do dolu) : Tepeden tırnağa. 
Да пукат душманите (pukat duşmankite) : Düşmanlar çatlasın.  
Нищо не са оттърва от ръцете и (nişto ne sa ottırva ot rıtsete i) : Elinden bir şey 
kurtulmamak. 
Старите глави (starite glavi) : Eski kafalar. 
Давам честно слово (davam çestno slovo) : Namus sözü vermek.  
Ръждиви глави (rıjdivi glavi) : Örümcek kafalar. 
Умът й са извял (umıt i sa izvyal): Kafayı üşütmek.  

93 
 
Дебела глава (debela glava) : Kalın kafa.  
Запуша устата нему (zapuşa ustata nemu) : Ağzını tıkamak. 
Да си позалъш гърлото (da si pozalış gırloto) : Boğazından geçsin diye.   
Кьор оладжа (kör olaca) : Kör olası.  
Че му счупвам краката (çe mu sçupvam krakata) : Onun ayaklarını kırarım.   
Че го земат и него дяволите (çe go zemat i nego dyavolite) : Onu da şeytanlar alsın, 
şeytanlar başına üşüşsün. 
Уста ви отворени остават (usta vi otvoreni ostovat) : Ağzınız açık kalıyor.  
 
İkinci Perde: 
Пусто гърло не пита, че си старо, ами се ище (pusto gırlo ne pita çe si staro ami se 
işte) : Boğaz yemek ister, yaşlı mısın diye sormaz.  
Остави ма с празни ръце (ostavi mas sıs prazni rıtse) : Boş elle bırakmak. 
Живо  в  гроба не  са  влиза  ки  (jivo  vıv  groba  ne  sa  vliza  ki)  :  Canlı  canlı  mezara 
girilmiyor ki.  
Да са живи достове (da sa jivi dostove) : Dostlar sağolsun. 
Все  на  людски  ръце  гледа  (vse  na  lüdski  rıtse  gleda)  :  Hep  başkasının  eline 
bakmak.  
Лека му пръст (leka mu prıst) : Toprağı bol olsun. 
Той на бога бил по-драг (toy na boga bil po drag) : Tanrı onu daha çok sevdi. 
Влезе в ръце (vleze vıf rıtse) : Ele düşmek. 
Крушата  май  от  кореня  си  далеч  не  пада  (kruşata  may  ot  korenya  si  daleç  ne 
pada): Armut dibine düşer.  
Дал ти бог добро (dal ti bog dobro) : Kolay gelsin.  

94 
 
Писано на главата (pisano na glavata) : Kader yazısı, alın yazısı. 
Не е като за твоята  уста лъжица (ne e kato  za tvoyata usta lıjitsa) :  Ağzına  göre 
kaşık değil.  
Зная работата (znaya rabotata) : İşi biliyorum. 
Да та видя (da ta vidya) : Göreyim seni. 
Господ ми го проводи (gospod mi go provodi) : Onu bana Tanrı gönderdi.  
Махвай  са  отпреде  ми (mahvay  sa  otprede  mi)  :  Ayağımın  altından  çekil,  kaybol 
önümden. 
Ако ще господ, ше са оправи (ako şte gospod şe sa opravi) : Tanrı isterse düzelir.   
Кахърите събарят челяка (kahırite sıbaryat çelyaka) : Kahırlar insanı devirir.  
Слава богу (slava bogu) : Tanrı’ya şükür. 

Download 254.88 Kb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   2   3   4   5   6




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling