Adli komedyasi


Voynuklar, Ankara, 1989.  11   Kasabanın  tarihiyle  ilgili,  daha  ayrıntılı  olarak,  bkz:  Machiel  Kiel,  İslam  Ansiklopedisi


Download 254.88 Kb.
Pdf ko'rish
bet2/6
Sana15.01.2018
Hajmi254.88 Kb.
#24574
1   2   3   4   5   6

Voynuklar, Ankara, 1989. 
11
  Kasabanın  tarihiyle  ilgili,  daha  ayrıntılı  olarak,  bkz:  Machiel  Kiel,  İslam  Ansiklopedisi  (Şumnu 
maddesi), cilt 39, 2010, s. 227-230. 
12
 Milen Kumanov, a.g.e., s. 310. 


 
civarına  yerleşmişlerdir.  Adı  geçen  mülteci  grubun  başında,  Macar  İhtilâli’nin 
önderlerinden birisi olan Layosh Koshut da bulunmaktadır. Gerçi Koshut Şumnu’da 
sadece birkaç ay (21 Kasım 1849  – 16 Şubat 1850 arası) kalmış, daha sonra Bursa 
üzerinden Kütahya’ya yerleşmiştir.  
Ancak  mültecilerin  çoğu  daha  uzun  süre  kalmışlardır  ve  bunların  etkisiyle 
Şumnu’daki gündelik ve toplumsal hayat çok kısa sürede değişime uğramış, ahalinin 
giyim kuşamından davranış biçimine kadar yenilikler baş göstermiş; kültür ve sanat 
açısından büyük canlanma ve gelişme gözlenmiştir.  
Daha  önce  de  belirtildiği  gibi,  Macar  ve  Polonyalı  sığınmacılar  sayesinde 
kasabada  tiyatro  gösterileri  sunulmaya  başlanmış,  müzik  orkestraları  kurulmuştur. 
Dobri Voynikov da Bulgarlar açısından bu olumlu kültürel ve sanatsal atmosferden 
etkilenmiş, Macar asıllı Mihai Şafran tarafından kurulan aynı zamanda tarihe bir ilk 
olarak geçen Bulgar orkestrasında keman ile flüt çalmıştır.
13
  
Şumnu’da  gördüğü  eğitim,  oluşturduğu  sanatsal  ve  kültürel  altyapıdan  sonra, 
öğretmeni  Sava Dobroplodni’nin  hamisi  Andrey  Stoyanov’a  yaptığı  teklif ve telkin 
doğrultusunda, tahsilini sürdürmek üzere 1856’da Voynikov İmparatorluğun başkenti 
olan İstanbul’a gönderilmiş ve Boğaz kıyısındaki Bebek’te faaliyet gösteren Fransız 
Katolik  Koleji’nde  eğitim  görmüştür.  Burada  kaldığı  iki  yıl  zarfında  Fransızcasını 
geliştirdiği,  Moliere ve  Shakespeare  gibi klasik dünya oyun  yazarlarının eserleriyle 
                                                           
13
 Milen Kumanov, a.g.e., s. 311.  


 
tanıştığı  ancak  hamisinin  vefatı  neticesinde  düştüğü  maddi  imkânsızlıktan  dolayı 
okulu tamamlayamadan memleketine dönmek zorunda kalmıştır. 
Böylelikle,  1858’den  itibaren  altı  yıl  boyunca  doğduğu  kasabada  öğretmenlik 
yapmıştır.  Burada  sadece  gramer  ve  tarih  dersleri  vermekle  yetinmediği  aynı 
zamanda okul düzenine ve tedrisata yenilikler getirdiği, birçok yeniliğe de imza attığı 
anlaşılmaktadır.  Örnek  vermek  gerekiyorsa,  Voynikov  ilk  olarak  müziği  bir  ders 
statüsünde  müfredata  almış;  bu  alandaki  boşluğu  gidermek  üzere  ders  kitapları 
hazırlamış ve bastırmıştır. Mesela, 1861’de okullar için hazırladığı “Kratka bılgarska 
istoriya”  (“Kısa  Bulgar  Tarihi”)  ders  kitabı  bazı  görüşlere  göre,  o  zamana  kadar 
yazılmış en başarılı tarih ders kitabı olarak kabul edilmektedir.
14
  
Yine  öğretmenlik  yaptığı  bu  yıllarda  Voynikov  şiirler  yazmış,  ders  yılı  sonunda 
düzenlenen okul müsamereleri için öğrencilerin icra ettiği diyaloglar kaleme almıştır. 
Bu  diyalogları  1859’da  İstanbul’da  Bulgarca  yayımlanan  “Bılgarski  knijitsi” 
(“Bulgar Kitapları”) adlı dergide yayınlamıştır.
15
  
Bunun  yanı sıra Voynikov’un kasabanın kültür hayatında aktif olarak  yer aldığı, 
ilk  öğrenci  orkestrasını  keza  yetişkinler  için  de  bir  orkestra  kurulmasına  öncülük 
ettiği,  ahalinin  büyük  ilgisini  çektiği  tiyatro  temsilleri  düzenlediği  ve  okul  şarkıları 
bestelediği bilinmektedir.  
                                                           
14
 Reçnik na bılgarskata literatura, s. 231. 
15
  Hüseyin  Mevsim,  19.  Yüzyıl  Bulgar  Uyanış  Çağı  ve Bulgar  Kitapları Dergisi  (1858-1862), s. 
251-266 // Tanzimat ve Edebiyat: Osmanlı İstanbulu’nda Modern Edebi Kültür, 2014, İstanbul. 

10 
 
1860’da  yayımladığı  “Sbornik  ot  razni  sıçineniya”  (“Çeşitli  Eserler  Derlemesi”) 
adlı  seçkide,  ağırlıkla  Fransız  edebiyatından  tercüme  ettiği  eserlere  yer  vermiştir. 
1864’te  “Uçilişten  teatır  ili  komiçni  predstavleniya”  (“Okul  Tiyatrosu  veya  Komik 
Temsiller”)  derlemesini  yayımlamış,  ayrıca  “Kratka  bılgarska  gramatika  s 
uprajneniya” (“Alıştırmalarla Kısa  Bulgar Dili Grameri”) (1864) adlı  gramer kitabı 
büyük ilgi görmüş ve kısa sürede birkaç baskıya ulaşmıştır. 
Voynikov, öğrencilerinin katılımıyla ilk tiyatro gösterisini Şubat 1863 yılında bir 
okuma  yurdunun  salonunda  gerçekleştirmiş  hatta  sahnesi,  dekoru  ve  ışıklandırması 
olmayan salonun ilkel şartlarına rağmen büyük beğeni kazanmıştır.  
Durmadan  sürdürdüğü  faaliyetlerinden  ve  kazandığı  itibardan  dolayı  Voynikov 
kasabanın  önde  gelen  tutucu  Bulgarlarıyla  anlaşmazlığa  düşmüş  sonra  1864’te 
Şumnu’yu  terk  etmek  durumunda  kalmıştır.  Bulgar  araştırmacılara  göre,  Voynikov 
kurduğu  öğrenci  orkestrasından  dolayı  kasabanın  çorbacılarıyla  ters  düşmüştür. 
Çorbacıların anlayışına göre, okul kesinlikle bu tarz gösteri ile temsillerin yapılacağı 
yer  değil,  okuma  ve  yazmanın  öğretildiği  ya  da  öğrenildiği  bir  yer  olmalıdır. 
Kasabadaki  Fener  Rum  Patrikliği  temsilcisi  papazın  da  Voynikov’un  aydınlanmacı 
faaliyetlerinden rahatsız olduğu belirtilmektedir.
16
  
Bazı  yakın  arkadaşları  kendisine  Besarabya’daki  Bolgrad  Bulgar  Okulu’nda 
öğretmenlik  yeri  bulmuşlarsa  da,  Voynikov,  daha  yakın  olan  ve  o  yıllarda  binlerce 
                                                           
16
 Milen Kumanov, a.g.e.  
 

11 
 
Bulgar  mültecinin  yerleştiği  Romen  Braila  (İbrail)  kasabasındaki  Bulgar  Okulu’nu 
tercih etmiştir. 
    
Dolayısıyla,  1865-1871  yılları  arasında,  Tuna  deltasında  konumlu  İbrail’e 
yerleşmiş  ve  buradaki  Bulgar  Okulu’nda  önce  öğretmenlik,  daha  sonra  da  müdür 
olarak  görev  yapmıştır.  Önemli  sayıda  Bulgar  kolonisinin  yaşadığı  Romen 
kasabasında  da  Voynikov  sadece  öğretmenlikle  yetinmemiş,  aktif  olarak  kültürel 
faaliyetlerine devam etmiştir. Mesela, Ocak 1866’da ilk temsilini vermiştir. 
Bunun yanı sıra, burada Voynikov bir başka yönünü de ortaya koymuştur. 1867-
1870  yılları  arasında,  “Dunavska  zora”  (“Tuna’da  Tan”)  adlı  gazetenin  genel  yayın 
yönetmenliğini üstlenmiştir. Haftalık çıkan gazetede yer verdiği yazılarında daha çok 
milli  davaya  hizmet  etmeyen  ve  milletinden  kopuk  yaşayan  Bulgar  çorbacıları  ile 
Fener Rum Patrikliği’ni eleştirdiği görülmektedir. Gazete sayfalarında ayrıca şiirlere 
ve yeni çıkan kitap tanıtımlarına da geniş yer ayrılmaktadır.  
Gazetedeki  yazılarından, ideoloji ve fikir açısından Voynikov’un nasıl bir evrim 
geçirdiği  de  açıkça  görülmektedir.  İlk  başlarda  ihtilâl  hareketine  sempatiyle 
yaklaşmış  ve  destekler  nitelikte  yazılar  kaleme  almışsa  da,  kendisi  ihtilalci  kanatta 
yer  almamış  ve  çok  geçmeden  tamamen  evrimcilerin  tarafına  geçmiştir.  Voynikov 
ihtilâlci  yol  ile  yöntemleri  değil  aksine  eğitimci,  aydınlanmacı  ve  kültürel  gelişme 
yolunu benimsemiş, bunun propagandasını yapmıştır.  

12 
 
Hayatı boyunca tiyatroya tutkuyla bağlı kalmış  olan Voynikov,  her şeyden önce 
kendisine  Bulgar  tiyatro  ve  oyun  yazarlığı  tarihinde  kalıcı  yer  edinmiştir.  Milli 
tiyatroyu  organize  etmek  için  yoğun  gayret  sarf  eden  Bulgar  aydının,  milli 
repertuarın  oluşturulması  için  büyük  katkısı  olduğu  kabul  edilmektedir.  Bugün  pek 
değeri olmayan birçok tarihî piyes kaleme almıştır. Bunu bilinçli bir şekilde yaptığı 
düşünülmektedir  çünkü  konularını  ve  kahramanlarını  şanlı  Bulgar  geçmişinden 
alarak çağdaşlarına milli gurur aşılamak istemiştir. O yüzden bu piyesler, yazıldıkları 
zaman özellikle Romanya’ya yerleşen Bulgar mülteciler arasında çok sevilmişlerdir.  
Söz  konusu  tarihî  oyunlar,  genelde  kurmuş  olduğu  ve  on  yıl  boyunca  birçok 
temsiller  verecek  olan  tiyatro  kumpanyası  tarafından  sahnelenmişlerdir.  İlginçtir  ki, 
bu  kumpanyaya  ilk  kez  kadın  oyuncular  katılmışlardır.  Kumpanya  ilk  temsilini, 
1866’nın  başında  yönetmenliğini  bizzat  Dobri  Voynikov’un  yaptığı  “Stoyan 
Voyvoda”  adlı  tarihî  piyesle  vermiştir.  Aynı  yıl  Bükreş’e  turneye  çıkmış  ve  Milli 
Tiyatro’da Romen Prensi Carol I’in de izlediği bir temsil vermiştir. Bazı tanıklıklara 
göre,  amatör  oyuncuların  performansından  etkilenen  prens  kumpanyaya  önemli 
sayılacak bir miktarda bağışta bulunmuştur. 
Voynikov’un  tarihî  piyesleri  arasında  yer  alan  “Rayna  knyagina”  (“Prenses 
Rayna” (beş perdelik drama, 1866) İbrail Tiyatrosu’nda temsil edilmiştir. Daha sonra 
kumpanya “Krıştenie v Preslavskiya dvor” (“Preslav Sarayında Vaftiz”) başlıklı dört 
perdelik dramayla Bükreş’te temsiller vermiş ve adını geniş çevrelere duyurmuştur.   

13 
 
Voynikov’un eserleri arasında, derleme niteliğindeki “Pesni lyubovni, horovodni, 
svatbeni  i  smeşni”  (“Sevda,  Horo,  Düğün  ve  Komik  Türküler”  (1868)  de 
bulunmaktadır. 
Bir  başka  tarihî  piyesi  –  “Velislava,  bılgarska  knyaginya”  (“Bulgar  Prensesi 
Velislava”) (beş perdelik drama, 1870) ilk defa İbrail Tiyatrosu’nda aynı  yıl seyirci 
önüne  çıkmıştır.  “Vıztsaryavaneto  na  Krum  Straşni”  (“Korkunç  Krum’un  Tahta 
Çıkışı”)  adındaki  üç  perdelik  tarihî  drama  (1871)  ilk  kez  Bükreş  Tiyatrosu’nda 
gösterime girmiştir.  
Aynı  1871  yılında  Bükreş’te  bir  matbaada,  kendisine  büyük  ün  ve  Bulgar  oyun 
yazarlığı  tarihinde  kalıcı  bir  yer  kazandıracak  olan  “Krivorazbranata  tsivilizatsiya” 
(“Yanlış Algılanan Uygarlık”) başlıklı komedyası yayınlanmıştır.
 
 
1871-1873  yıllarında Voynikov’un  yine Tuna kıyısında bir Romen kasabası  olan 
Gyurgevo’da  (Yerköy)  öğretmenlik  yaptığı  tahmin  edilmektedir.  Burada, 
Romanya’da ilk kilise korosunu kurmuş ve yönetmiştir. 1873 yılında Rus tebaasına 
kabul edildikten sonra memleketi Şumnu’ya dönmüş ve Kız Okulu’nda öğretmenliğe 
başlamışsa  da,  iki  yıl  sonra  yine  memleketinden  ayrıldığı  ve  Yerköy’e  geçtiği 
anlaşılmaktadır. 
  
Bu  arada,  Fransız  edebiyatından  tercüme  ettiği,  ayrıca  Bulgar  edebiyatından  ve 
halk  yaratıcılığından  da  örnekler  sunduğu  “Rıkovodstvo  po  slovesnost”  (“Bedii 
Kılavuz”,  1874)  adıyla  yayınlanan  eseri  bazı  eleştirilere  maruz  kalmıştır. 

14 
 
Voynikov’un  el  yazması  olarak  kalmış  veya  tamamlanmamış  bazı  eserleri  de 
bulunmaktadır.   
Yerköy’de bulunduğu sırada, Nisan 1877’de Rus-Osmanlı Savaşı ilan edilmiş ve 
Voynikov,  Prens  Çerkaski’nin  kurmayında  tercüman  olarak  görev  almıştır.  Aynı 
yılın kış aylarında Tırnova civarında bulunan Aziz Petır ve Aziz Pavel Manastırı’nda 
kimsesizler yurdunun yöneticiliğine getirilmiştir. 
27  Mart  1878  tarihinde,  kimsesizler  yurdunda  yakalandığı  tifo  hastalığından  45 
yaşında  hayatını  kaybetmiş,  cenazesi  Tırnova’ya  defnedilmiştir;
17
  yıllar  içinde 
mezarı kaybolmuştur.        
  
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
                                                           
17
  Elena  Nalbantova,  Dobri  Voynikov,  “Krivorazbranata  tsivilizatsiya”,  Veliko  Tırnovo,  2000,  s. 
109-110.    

15 
 
İKİNCİ BÖLÜM 
 
II. “YANLIŞ ALGILANAN UYGARLIK” BAŞLIKLI KOMEDYA 
II.1. Komedyanın Önsöz’ü 
Bulgarların geçmişinden esinlenerek kaleme aldığı ve toplumsal şartların gerekli 
kıldığı  tarihî  dramalarından  sonra  Voynikov  bir  komedya  kaleme  almıştır.  “Yanlış 
Algılanan  Uygarlık”  adını  verdiği  komedya  1871  yılında,  Bükreş’te  bir  Bulgar 
matbaasında basılmıştır. Bulgar oyun  yazarlığı  tarihinde bu eser tartışmasız şekilde 
ilk özgün komedya olarak kabul edilmektedir.  
Komedya,  yazarın  kaleme  aldığı  ve  oldukça  uzun  ve  kapsamlı  sayılabilecek  bir 
Önsöz ile başlamaktadır. Bu Önsöz’den Voynikov’un tiyatro anlayışı hakkında bilgi 
edinildiği gibi, eserin yazılma amacını ve yazarın mesajlarını anlayabilmek açısından 
da çok önemli olduğu görülmektedir. Komedyanın anlaşılması için Önsöz adeta bir 
anahtar işlevi gördüğü söylenebilir. 
Voynikov,  milli  uyanış  çağını  yaşayan  her  milleti  küçük  bir  çocuğa 
benzetmektedir  çünkü  milli  kimliğini  ve  benliğini  oluşturma  sürecinde  olan  her 
millet, tıpkı bir çocuk gibi, daha çok göze çarpan ve albenisi olan şeylere el uzatma 
zaafına sahiptir. Bundan dolayı,  gelişiminin bu aşamasında bulunan halklar, en çok 
dış  ciladan  etkilenirler;  onların  dikkatini  en  çok  cilanın  parlaklığı  çekmektedir.  Bu 
toplumlarda  nedene  değil,  neticeye  bakılmakta;  bir  şeyin  özüne  değil,  yansımasına 
önem ve değer verilmektedir.  

16 
 
Yeni  yeni millet olma sürecine giren topluluklarda neredeyse her şey, sistematik 
bir  araştırma  ile  inceleme  üzerine  değil,  taklit  üzerine  kurulmakta  ve 
kurgulanmaktadır. Birçok kere ahlaki temel ters yüz edilmekte, tersine alınmakta ve 
anlaşılmaktadır. Bundan dolayı benzer toplumlarda Voynikov’a göre, ahlakın ve iyi 
huyun  yerine  ahlaksızlık  ve  ahlak  bozulması  yuvalanmakta;  samimiyet,  kardeşlik 
sevgisi ve bağlılık yerine kibir, nefret ve ayrışma yerleşmekte; birliktelik ve anlaşma 
yerine  kavga  ve  ayrışma  kendine  yer  edinmekte;  dolayısıyla  gelişmenin  yerini 
aptallaşma ve gaflet doldurmaktadır. Oysa gaflet ve delalet her bakımdan ilerlemenin 
ve aydınlanmanın önüne set çeker. 
Uygarlık yerine moda alınmaktadır. Yazara göre, günün modasına uygun şekilde 
giyinen  ve  kuşanan,  belinde  zincirli  saat,  elinde  baston,  eldiven  ve  cilalı  ayakkabı 
giymiş, hele de az buçuk Fransızca ve Almanca bilen bir züppe çok eğitimli, görgülü, 
dünyayı anlamış biri olarak kabul edilmektedir. Keza modaya uygun giyinmiş, takıp 
takıştıran, saçını kok veya lüle lüle yaptıran, elinde ipek şemsiyeyle dolaşan bir kadın 
da  madam  veya  matmazel  olarak  itibar  görmektedir.  Hele  de  kol  kola  tutuşup 
gezintiye çıkan bir karı koca, uygarlığın zirvesine ulaşmış sayılmaktadır.  
“Modaya  uygun  giysiler,  modaya  uygun  dayanıp  döşenmiş  ev  ile  ev  eşyaları 
görürsen uygarlık burada kök salmış ve çiçek açmış sayılır. Eğer böyle bir mekânda 
Fransızca  ve  Almanca  konuşulduğunu  duyarsan,  bil  ki  uygarlığın  kaymak  tabakası 

17 
 
oradadır; hele de alafranga süslenen salonda bir de piyano varsa, bu artık uygarlığın 
tahtı demek olur.”
18
   
Bu  örnekleri  verdikten  sonra  Voynikov,  o  dönem  Bulgar  toplumunun  düşünce 
yapısını da bütün çıplaklığıyla ortaya çıkarmaktadır:  
“Avrupalılar  böyle  yaşıyorlarmış  ve  o  yüzden  Bulgarların  da,  onlar  gibi  uygar 
olabilmeleri için öyle yaşamaları gerekiyormuş. Ancak Avrupalının fabrika yapmayı 
da  bildiği  ve  her  türlü  malı  üretmeyi  becerdiği  kimseyi  ilgilendirmiyor,  işin  bu 
yönüyle  kimse  ilgilenmiyor.  Mademki  Avrupalı  üretiyor,  bize  de  pahalı  pahalı  bu 
malları  satın  almak  düşüyor.  Ama  Avrupalı  vapur  ve  demiryolu  yapmayı  da 
biliyormuş,  olsun  varsın  yapsın,  biz  de  paramızı  tıkır  tıkır  sayarız  ve  bunlarda 
yolculuk ederiz.”
19
  
Voynikov’a  göre,  bu  yanlış  algılanan  uygarlık  meselesinin  sadece  maddi  değil 
aynı  zamanda  manevi  tarafı  da  vardır;  başka  neticeler  de  doğurmaktadır.  Dini 
ritüellere  ve  ayinlere  hürmetin  yerini  sıkça  bunlarla  alay  etmek,  yaşa  ve  başa 
saygının yerini nefret, kadınlara nezaketin yerini yüzsüzlük, utanma duygusu yerini 
cahil cesareti almaktadır. İnsanî erdemler, insan severlik, kardeş sevgisi, merhamet, 
toplumsal duyarlılık gibi kelimeler sözüm ona eğitimli ve aydın kişinin sözlüğünden 
silinip atılmıştır.  
                                                           
18
 Dobri Voynikov, Bılgarska vızrojdenska drama, Sofya, 1985, s. 20. 
19
 Dobri Voynikov, Bılgarska vızrojdenska drama, Sofya, 1985, s. 21. 
 

18 
 
Daha  sonra  Voynikov  yapmacık  eğitimli  ve  uygar  bir  kişinin  yüreğinin 
nasırlaşmış  olduğundan  aynı  zamanda  duyarsızlığından  söz  etmekte;  her  şeyi 
bildiğini  ve  becerdiğini  iddia  ettiğinden  dolayı  böyle  bir  kişinin  ne  kadar  tehlikeli 
olduğunu;  sadece  sözde  insan  severlikten,  ahlaktan,  birlik  ve  beraberlikten  yana 
olduğu ama özde bunları hissetmediği ve eyleme geçirmediğini vurgulamaktadır.  
Bütün  bu  söylediklerine  örnek  olarak  bazı  komşu  milletleri  göstermektedir.  Bu 
milletler  30-40  yıldır  bağımsız  olmalarına  ve  serbest  gelişme  imkânı  bulmalarına 
rağmen, uygarlığın dış cilasının kör taklitçileri olduklarından, onu ciddi şekilde etüt 
etmediklerinden  ve  özümsemediklerinden  dolayı,  sanayi  gelişmelerinde  başarı 
gösterememiş, bir adım olsun ilerleyememiş ve sağlam temel oluşturamamışlardır. 
Voynikov yeni oluşan genç milletlerdeki bu Avrupalılaşma sevdasını ve eğilimini 
bir bulaşıcı hastalığa benzetmektedir. Ona göre Bulgarlar da, özellikle de genç nesil, 
bir  zamandan  beri  bu  hastalığa  yakalanmıştır.  Bu  hastalık  illetini  de  bir  müddet 
Avrupa’da  kaldıktan  sonra,  memleketine  dönen  genç  Bulgarlar  yaymaktadır;  bu 
gençleri 
Voynikov 
Avrupa 
aydınlanmasının 
sahte 
lambaları 
olarak 
nitelendirmektedir.  
Kötülüğün zamanında önüne geçilmesi, hasarın büyümeden önlenmesi  açısından 
önemlidir.  İlginçtir  ki  Voynikov,  bu  illetin  önüne  öğretmenler  vasıtasıyla  ve 
okullarda  geçilebileceğini  düşünmekte,  başarılı  mücadele  etmenin  öğretmenlerin 
elinde  olduğunu  öne  sürmektedir.  Ancak  öğretmenlerin  bunu  sadece  okulda 

19 
 
yapmaları  yeterli  değildir,  mücadelenin  okulla  kısıtlı  ve  sınırlı  tutulmaması,  bütün 
toplumunun da korunması için daha geniş çaplı çalışılması gerekmektedir.  
Bu  bağlamda  kiliselerde  verilecek  ahlak  dersleri,  okuma  yurtları  ile  Pazar 
okullarındaki  aydınlatıcı  ve  bilgilendirici  sunumlar,  gazeteler  ve  dergiler  de  halk 
kitlesinin ahlaksızlığın bu bulaşıcı hastalığına yakalanmaması için görev üstlenmeleri 
ve yardım etmeleri gerekmektedir. 
Voynikov, bu topyekûn mücadelede, Bulgar toplumunda yeni yeni yer edinmeye 
başlayan  tiyatroya  da  önemli  görevler  yüklemektedir.  Yazara  göre,  bazı  başarılı  ve 
uygun tiyatro temsillerinin  de karışık  ve  bozulmuş ahlakın düzeltilmesi  hatta  ahlak 
çöküntüsünden  korunmak  için  kullanılabileceğini,  tiyatro  temsillerinin  işe 
yarayabileceklerini savunmaktadır.  
Önsöz’ün  bu  satırlarında  Voynikov  tiyatroyla  ilgili  görüşlerini  ve  tiyatro 
anlayışını da belirtmiş olmaktadır. Dobri Voynikov, bir sanat olarak tiyatronun, salt 
bir eğlence aracı ve ihtirasların sahnelendiği bir mekân olarak değil de, halkın hoş bir 
eğlence yoluyla gerçekten ruhuna gıda bulduğu bir umumi okul olarak görüldüğünde, 
halkların  gelişmesinde  ve  ilerlemesinde  küçümsenmeyecek  bir  rol  oynadığını,  bu 
sürece yardım ettiğini ve katkı sağladığını vurgulamaktadır. 
Önsöz’ün devamında, Voynikov antik Atina ve Roma’da ve daha sonra Fransa’da 
tiyatronun toplum üzerindeki etkisinden söz etmekte, örnekler verme yoluyla tiyatro 
zevkinin nasıl değiştiğini özetlemektedir. 

20 
 
Bu  kısımda  oyun  yazarının  biraz  teoriye  girdiği  dikkat  çekmektedir.  Halkların 
gelişimi  bakımından  tarihî  dramanın  ve  karakter  komedyasının  ne  kadar  faydalı 
olabileceği düşüncesini ortaya atmaktadır.  
Tarihî  drama  sahneye  bazı  tarihî  şahsiyetlerin  kahramanlıklarını,  hayırsever 
davalarını  gösterirken,  seyirciye  salt  bu  erdemli  ve  örneklik  kişiler  hakkında  bilgi 
vermekle  yetinmez  aynı  zamanda  asil  duygular  ve  erdemli  kavramlar  aşılamakta; 
delalet ve ayrışma, kavga ve entrika gibi gafletlerin ortak davaya ve iyiliğe ne kadar 
büyük zarar verebileceklerini göstermektedir.  
Karakter  komedyası  ise,  zayıf  ve  gülünç  karakterlerin  aptalca  tavır,  akılsızca 
hareket, uçuk fikir ve akıl, bağnaz önyargı vs. gibi özelliklerini alarak toplum içinde 
yerleşen  şahsi  veya  umumi  yanlışların,  kusurların  ve  eksikliklerin  düzeltilmesini 
hedeflemektedir.  Bütün  bunlar  neşeyle  ve  gülerek  eğlenerek  aşılanmakta,  bunun 
altında mutlaka öğreti, ders ve mesaj yatmaktadır. 
Bu anlayış ve fikirden hareketle tarihî dramalar kaleme aldığını ve bunları İbrail, 
Bükreş ve Kalas’ta vatandaşları önünde sergilediğini itiraf etmektedir. Aynı bu amaç 
doğrultusunda  “Yanlış  Algılanan  Uygarlık”  komedyasını  da  kaleme  aldığını 
belirtmektedir. Daha sonra Voynikov komedyadaki oyun kişilerine ne gibi mesajlar 
yüklediğini, onların neyi ve kimi temsil ettikleri konusunda kısaca bilgi vermektedir.  
Ahlak  bozulması  ve  çöküntüsü  bilinçsiz  gençler  vasıtasıyla  bir  topluma 
yerleşmekte  ve  yuvalanmakta  ama  yine  bilinçli  gençlerin  gayretleriyle  sökülüp 

21 
 
atılabilmekte  ve  kazınabilmektedir.  Dolayısıyla  Voynikov’un  genç  nesle  büyük 
sorumluluk yüklediği görülmektedir. Kaleme aldığı komedya eseriyle, “halk ağacının 
taze  dallarını  kötü  rüzgârların  bulaşıcı  etkisinden”  korunmasında  fayda  sağlamayı 
umut etmektedir.                     
  
II.2. Komedyanın İçeriği ve Yapısal Özellikleri 
Yukarıda  belirtildiği  gibi  eser  kapsamlı  ve  komedyanın  doğru  şekilde 
anlaşılmasına  büyük  katkı  sağlayan  bir  Önsöz  ile  başlamaktadır.  Yapısal  açıdan 
komedya 51 sahneye bölünen 5 perdeden oluşmaktadır. En çok sahneye 4. perdede 
(15 sahne), en az ise 5. perdede (5 sahne) yer verildiği anlaşılmaktadır.  
Komedyada  14  oyun  kişisinin  yer  aldığı  görülmektedir.  Her  ne  kadar  olayların 
geçtiği  yer  tam  olarak  belirtilmemiş  olsa  da,  yazarın  düştüğü  nottan,  olayların 
Bulgaristan’ın  herhangi  bir  kasabasında  geçtiği  anlaşılmaktadır.  Sahnelerin  kısa  ve 
hareketli  oldukları,  remarkların  da  yapısal  olarak  dramatik  entrikanın  gelişimine 
katkı sağladıkları açıktır. 
Oyunda  yer  alan  oyun  kişilerine  gelince,  bunların  adları  belirtildikten  sonra, 
karşısına mesleğiyle ya da aile veya sosyal statüsüyle ilgili kısaca bilgi verilmektedir: 
Hacı Kosta (dükkâncı, esnaf), Zlata (Kosta’nın eşi), Anka (Kosta’nın kızı), Mariyka 
(Anka’nın kız arkadaşı), Stoyna Nine (görücü kadın), Dimitraki (Anka’nın kardeşi), 
Margaridi  (Rum  hekim),  Mityo  (Anka’da  gönlü  olan  delikanlı),  Gergi  (Mityo’nun 

22 
 
arkadaşı),  Penço  (Mityo’nun  arkadaşı),  Rayço  (hademe),  iki  zaptiye,  köylü  kadın, 
düğün  sahnesiyle  başlayan  üçüncü  perdede  horo  tepen  kızlar,  delikanlılar  ve 
diğerleri, kemancılar. 
Komedyanın Önsöz’ünde Voynikov oyun kişilerini ve bunlara yüklediği fikirleri 
şu şekilde tanıtmakta ve açıklamaktadır:  
“Hekim Margaridi’yi sözüm ona uygarlığın bir havarisi olarak göstermek istedim. 
Bu sahte uygarlıkla o, körü körüne moda taklitçileri olan Anka ve annesi Zlata’nın 
zayıf ve iradesiz akıllarını çeliyor bu sayede fethetmeyi başarıyor. Onun yardımcısı 
ve yatakçısı olarak Anka’nın kardeşi Dimitraki veriliyor, kendisi havalarda uçan ve 
boş konuşan bir genç. Hacı Kosta da bunlara zıtlık içinde verilmiş bir karakterdir, o, 
adı  geçen  uygarlığın  laf  anlamaz  aptal  yardakçılarının  sonunun  kötü  olacağını 
öngörüyor.  Benzer  bir  rolü  Stoyna  Nine  de  üstleniyor.  Mariyka  nezdinde  ise, 
annesine  hürmet  eden,  milli  değerlerine  saygısı  olan  mütevazı  Bulgar  kızını 
göstermek  istedim.  Mityo,  Gergi  ve  Penço  adındaki  Bulgar  gençler  (bu  arada 
bunların  içkiyle  de  arası  iyidir)  önce  Margaridi’ye  uyuyor  ve  onun  peşinden 
gidiyorlar; kaldı ki Margaridi onları halk geleneklerinden, horodan nefret etmeye ve 
Avrupa  danslarını  öğrenmeye  davet  ediyor.  Daha  sonra  Mityo,  arkadaşlarıyla  ve 
Zlata ile Dimitraki’yle beraber, Anka’nın kalbi için rakibi ve sözüm ona uygarlığın 
sahte havarisi olan Margaridi’yi yok ederek kahramanlığa bürünüyor.”
20
  
     
                                                           
20
 Dobri Voynikov, Bılgarska vızrojdenska drama, Sofya, 1985, s. 23. 
 

23 
 
Download 254.88 Kb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   2   3   4   5   6




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling