Karım sonra iki oğlumuzu uyandırmaya gitti, ben de o
sırada, gazetenin altıncı sayfasına şöyle bir bakıyordum ki,
birden o küçük haberin başlığını gördüm: «Marta Töre
Öldü».
Büyük bir sarsıntı geçirdim. O güne dek hiç böyle
olmadığım için o duygumu anlatamıyacağım. Gözlerimden
yaş boşandı. Karımın ağladığımı görmemesi için sofradan
kalkacaktım, ama kalkamadım. Çocuklara kahvaltı
hazırlamak için masaya gelen karım ağladığımı gördü,
çünkü elimdeki gazeteye gözyaşlarını damlıyordu.
Bütün bunlar onbeş yıllık evliliğimizde ilk olan şeylerdi.
Karım şaşırdı, buyüzden,
—
Neyin var? diye sordu.
Karımın sorusu üzerine hıçkırarak ağlamaya başladım,
hemen öbür odaya koştum. Çocuklar beni görmediler.
İki oğlumuz kahvaltı etmeye başlamıştı, seslerini
duyuyordum. O sırada benim evden çıkmış olmam
gerekirdi. Karım o yumuşak adımlarıyla odaya girdi.
—
İşine geç kalıyorsun, dedi.
Cevap vermedim. Ama sokağa çıkamazdım. Çok sevdiğim
yakınlarım öldüğü zaman bile böyle olmamıştım. Aşırı
duygusal bir insan değildim ama o sabah kendimi
tutamıyor, hıçkırarak ağlıyordum.
Karım, çocukları okula gönderdi. Sonra gazete elinde
yanıma geldi. Gazeteyi, haberi okuduğum altıncı sayfayı
kıvırmış, elinde tutuyordu.
—
Ne oldu, neyin var? diye bir daha sordu.
Nasıl anlatabilirdim karıma? Ama anlatmam da gerekliydi.
Anlayabilir miydi? O anlardı elbet, ama ben anlatabilecek
miydim? Yirmiüç yıl önceki bir anının, bigün beni böyle
etkileyeceğini hiç tahmin edemezdim.
Cevap vermeyince karım,
Do'stlaringiz bilan baham: