yeşil yüzünde belli belirsiz-yansıyordu.
Değirmenden daire testerelerin inil-tili sesleri geliyor, savaklardan akan serin suların
derinden gelen uğultuları birbirine karışıyordu.
Hans, kısa süre önce bir pazar günü yapılan kon-firmasyon törenini anımsadı. Törenin tam
orta yerinde Yunanca bir fiilin çekimini zihninden geçirip belleğine iyice yerleştirmeye çalışırken
yakalamıştı kendisini. Son zamanlarda bu çok sık başına gelmiş, kafasındaki düşünceler hep
birbirine karışmıştı, okuldayken de önündeki dersi bırakıp gerilerde kalan ya da ilerde yapılacak
bir derse gitmişti aklı.
Sınav için ne de güzel bir davranıştı doğrusu!
Oturduğu yerden dalgın dalgın doğrulup kalktı Hans. Nereye gideceği konusunda
kararsızdı. Güçlü bir elin omzuna yapıştığını hissederek irkildi birden, bir erkeğin samimi bir ses
tonuyla, "İyi günler, Hans!
Benimle biraz yürümek ister miydin?" diye sorduğunu işitti.
Ayakkabıcı Flaig Usta'ydı bu. Hans, kimi akşamlar gidip bir saat kadar Flaig Usta'nm
yanında vakit geçirirdi ama hanidir böyle bir şey yaptığı yoktu. Flaig Usta'yla yürümeye
koyuldu, bu sofu piyetistin1
konuştuklarını yarım kulakla dinledi. Flaig Usta yatılı sınavdan söz etti, iyi şanslar diledi
kendisine, onu cesaretlendirici sözler söyle-
' Protestanlıkta 17. yüzyılda ortaya çıkan, dinin özünü duygusal yaşantıda gören, pratiğe
yönelik bir dindarlığı ve başkalarına sevgiyle el uzatmayı kendisine temel alan bir akım. (Çev.)
Çarklar Arasındadi, sonunda da asıl konuya geldi: Hans'ı bekleyen sınav nihayet bir
formaliteydi, yüzeysel, şansa bağlı bir şeydi; sınavı başaramamanın utanılacak yanı yoktu, en iyi
öğrencinin bile başına gelebilirdi bu; kendisi de böyle bir başarısızlığa uğrarsa şunu düşünmeliydi
ki, Tanrı'nın her kulunun izlemesini istediği yol birbirinden farklıydı.
Do'stlaringiz bilan baham: |