hissediyordu. Çatılarının uykulu ön yüzleriyle ve bulanık kırmızı ışıklar içindeki göz göz
pencereleriyle karanlık sokaklar sarı soluk kulisler gibi önünden akıp gidiyor, peşi sıra köprü,
ırmak, avlular ve bahçeler de onları izliyordu. Sepiciler Sokağı'ndaki çeşme tuhaf denecek
kadar yüksek perdeden şıpırtılı sesler çıkarıyordu. Düşlerin ağına yakalanmış büyük bir kapıyı
açtı Hans, zifiri karanlık bir sofadan geçti, merdivenlerden çıktı, ilkinden daha küçük ikinci bir
kapıyı açıp kapadı, ardından bir kapıyı daha; derken oracıktaki bir masanın başına çök-tü,
ancak aradan uzun zaman geçtikten sonra uyanıp kendine geldi, evlerinde, kendi odasında
bulunduğunu anladı. Aradan yine bir süre daha geçtikten sonra kalkıp soyunmaya karar
verdi. Dalgın dalgın çıkardı giysilerini, çıplak vücutla pencerenin basma oturdu, birden sonbahar
havasında fena halde üşüdüğünü hissederek doğruldu, kendini yatağının içine attı.
Hemen uyuyacağını sanıyordu- Ama yatağa girip biraz ısınır gibi olunca, kalbi yeniden sesli
sesli çarpmaya, kanı irili ufaklı dalgalar halinde damarlarında dolaşmaya başladı. Gözlerini
kapar kapamaz, sanki Emma'nm
dudakları hâlâ dudaklarına yapışmış duruyor da, ruhunu vücudundan emip alarak içini yakıp
kavuran bir
sıcaklıkla dol-duruyormuş gibi hissetti kendini.
Geç vakit uykuya daldı, arkasından bir kovalayan varmış gibi bir düşten ötekine soluk
soluğa seğirtip durdu. Korkunç zifiri bir karanlık içinde bulunuyor, ellerini çevresinde
gezdirerek Em-ma'nın kolunu
yakalıyor, Emma kendisini kucaklıyor, Emma'yla yukarılardan ağar ağır aşağılara düşüp
sıcak ve derin bir
ırmağia gömülüyorlardı. Ansızın Flaig Usta dikildi karşısına, neden hiç gelip kendisini
Do'stlaringiz bilan baham: |