başarılara değil, insanın vicdanının temizliğine önem veriliyordu yalnızca.
Bu arada kafile ana yola ulaşmış, daha hızlı bir tempoyla ilerlemeye başlamıştı; bir süre
sonra da manastırın kapısından içeri girdi ve başta müdür olmak üzere okulun tüm öğretmenleri
sedye üzerinde cansız yatan Hindinger'i karşıladı; oysa sağlığında Hindinger kendisi için
düzenlenecek böyle bir karşılama töreninin düşüncesinden bile ürküp kaçacak biriydi.
Öğretmenler, ölü bir öğrenciye hayattaki bir öğrenciden bambaşka bir gözle bakar her zaman,
ölü bir öğrenci karşısında yaşayan her varlığın ve her gencin değerine, biri-cikliğine ve yerine
konmazlığma bir an olsun inanırlar; oysa başka vakit genç öğrencilere karşı çokluk kötü
davranır, günaha girerler de hiç umursamazlar.
Akşamleyin ve ertesi gün de Hindinger'in sıradan, gösterişsiz cesedi âdeta büyüleyici
etkisini sürdürdü manastırda, tüm davranışları ve sözleri dizginleyip yumuşattı, bir yas
çelengiyle sarıp sarmaladı tüm nesneleri; kısa süre için kavga gürültü, kin ve öfke, kahkahalar,
gülmeler saklanıp gizlenecek bir köşe aradılar kendilerine, bir an su yüzeyinden çekilip giderek
suyu her türlü devinimden ve dirimsellikten yoksun bırakan periler gibi ortadan kayboldular. İki
öğrenci ölmüş arkadaşlarından söz açacak oldu mu, adını ve soyadını birlikte söylüyor, çünkü
ölüye karşı Hindu lakabının kullanılmasını yakışıksız bir davranış sayıyorlardı. Normalde
kimsenin dikkatini çekmeden, adeta yasak bir eylemde bulunur gibi öğrenci kalabalığı içine dalıp
izini kaybettiren Hindu, şimdi bir suskunluk içinde yatıyor, tüm manastırı adı ve ölümüyle
dolduruyordu.
Olaydan iki gün sonra Hindinger'in babası manastıra geldi, cesedin saklandığı odada
oğluyla birkaç saat tek başına kaldı, sonra okulun rhüdürü tarafından çay içmeye davet edildi ve
Do'stlaringiz bilan baham: |