işlerinde çalışmaya başladı ve bundan böyle Dunstan'la birlikte onu bunu hicveden sert yazılar
kaleme alıp yayınlamaya koyuldu, bunu yapabilecek kadar da zekâsı ve yüreğinde birikmiş
öfkesi vardı.
Hans, dostunun istediği gibi davranmasına ses çıkarmadı; kendisinin ise böyle bir işte
çalışmaya ne hevesi vardı, ne de yeteneği. Hatta Heil-ner'in akşamlarını sık sık Sparta'da
geçirdiğini bile pek fark etmemişti başlangıçta, çünkü kafasını bir süredir başka konular
kurcalayıp duruyordu. Bütün gün miskin ve dalgın dolanıyor, ders sırasında işi ağırdan alıp
isteksiz ve gönülsüz çalışıyordu. Bir defasında derste Livius üzerine çakşırlarken tuhaf bir şey
oldu.
Öğretmen okudukları metni çevirmesini söyledi Hans'a ama Hans oturduğu yerde kaldı.
"Bu da ne demek? Niçin ayağa kalkmıyorsunuz?" diye sesini yükseltti öğretmen, öfke dolu
bir sesle. Hans yine yerinden kımıldamadı.
Sırada dimdik oturuyordu; başını biraz önüne eğmişti, gözleri yarı kapalıydı. Öğretmenin
kendisini derse kal-
' Aretino, Pietrp (1492-1556): Skandallardan ve rezaletlerden hoşlanan, taşlamaları ve
yergileriyle tanınmış bir İtalyan yazarı.
(Çev)
dırmak istemesi onu biraz uyandırmıştı daldığı hayallerden ama yine de öğretmenin sesini
çok uzaklardan işitir gibiydi. Bitişik sırada oturan arkadaşının kendisini kuvvetle dürttüğünü
fark ettiyse de aldırmadı.
Sanki yabancı insanlar kuşatmıştı çevresini; yabancı ellerin dokunuşunu hissediyor,
kulaklarında yabancı
seslerin yankılandığını duyuyordu, yakın, hafif, tok sesler; bir şey söylemiyor, yalnızca bir
pınardan akan su sesi gibi derinden ve yumuşak çağıldıyordu. Ve pek çok göz vardı Hans'm
üzerine çevrilmiş - yabancı, sezgilerle dolup taşan, kocaman ve pırıl pırıl gözler. Belki Livius'tan
Do'stlaringiz bilan baham: |