açıkladı; ama onun yerine bir başka atölyeden bir meslektaş geliyordu, böylece hiç değilse dört
kişi olacaklardı, bu da bir köyün altını üstüne getirmelerine yeter de artardı. Herkes bugün
dilediği kadar bira içebilirdi, çünkü
bütün hesabı kendisi ödeyecekti. Bunun üzerine Hans'a bir sigara ikram etti August;
ardından dörtlü grup ağır adımlarla kasıla kasıla kentin içinden yürüyüp aşağı indi; Ihlamur
Meydanı'na gelince, bir an önce Bielach'a varmak için adımlarını açtılar.
Irmak mavi, sarı ve beyaz renklerle ışıldıyor, yolların iki yanındaki yapraklarından hemen
tümüyle soyunmuş akçaağaçlarm ve akasyaların dalları arasından ekim güneşinin yumuşak
sıcaklığı geliyordu;
gökyüzü yüksek, bulutsuz ve açık maviydi.
Ayrıca
kalfanın anlattığına göre, ustası, o rezil / herif, dövmeye kalkmıştı kendisini; o sefil esir
taciri bir defasında kendisine el kaldırmaya yeltenmişti; ama o hiçbir şey söylememiş, oradan
balyozu kaptığı gibi moruğa bir bakış bakmıştı ki, moruk sus pus çekip gitmişti, beyninin
dağılmasını istememişti çünkü; sonra da tutmuş, yazılı olarak bildirerek kendisine yol vermişti
korkak herif! Ayrıca Offenburg'daki bir meydan kavgasından söz etmişti kalfa,
kendisi de aralarında olmak üzere üç çilingir yedi fabrika işçisini döve döve pestilini
çıkarmıştı. Offenburg'a yolu düşen biri olursa Uzun Schorsch'a sorsun yeterdi, Uzun Schorsch
hâlâ Offenburg'daydı ve kavgaya da tanık olmuştu.
Bütün bunlar serinkanlılıkla, biraz da hoyrat bir ses tonuyla ama büyük bir coşku ve hazla
anlatılıyordu;
herkes zevkle kendinden geçerek anlatılanları dinliyor, aynı masalı ileride sırası gelip
kendisi de başka yerde başka arkadaşların yanın-semeli bir anı gibi havayı yumuşacık
dolduruyor, hangi mevsimde bulunduklarını unutan çocuklar çiçek toplamak için kırlara açılıyor,
Do'stlaringiz bilan baham: |