kendisinin de bir fıkra anlatacak cesareti gösterebilmesi güzeldi insanın, erkeksi bir davranıştı
boşalan bardağını kaldırıp trak diye masanın üzerine bırakmak, her türlü tasa ve kaygıdan
uzak, garson kıza seslenip: "Bir bira daha lütfen!" demek. Güzeldi bir başka masada oturan bir
eşin dostun şerefine kadeh kaldırmak, henüz yakılmamış ucuz bir puroyu aşağı sarkıtılmış sol
elinde tutmak, şapkayı ötekiler gibi enseye yıkmak. Yabancı kalfa yine havasını bulmuş,
anlatmaya başlamıştı: Ulm'da bir tornacı tanımıştı ve bu tornacı yirmi bardak bira içmişti, o
nefis Ulm birasından; sonra da ağzını silip şöyle demişti: "Bu iş tamam! Şimdi de bir şişe şöyle
iyisinden şarap getirin de içeyim bakayım!A Yine kalfa Cannstatt'ta gemilerde ateşçilik yapan
birini tanımış, bu kişi de acık ve baharatlı on iki tane tütsülenmiş salam yiyerek bir bahsi
kazanmıştı. Ama başka bir bahiste şansı yaver gitmemişti: Küçük bir lokantanın yemek
listesindeki yemekleri bir bir yemeye kalkmış ve neredeyse yiyip bitirmişti; gelgelelim, listenin
sonunda çeşitli peynir cinsleri çıkmış karşısına, üçüncü peynir cinsine gelince tabağı önünden itip
uzaklaştırarak demişti ki: "Ölürüm de bir lokma daha ağzıma koymam."
Bu tür hikâyeler de hayli rağbet görüyor, dünyanın kimi yerlerinde yiyip içmeye dayanıklı
pek çok kişinin yaşadığını gösteriyordu; herkesin tanıdığı böyle olağanüstü bir kimse vardı ve bu
kimsenin başardığı işlerle ilgili olarak anlatabile-ceği şeyler bulunuyordu. Biri için 'Stuttgart'ta
bir adam'dı bu kahraman, bir başkası için 'sanırım Ludwigsburg'da bir süvari'ydi; bir bahiste on
yedi tane haşlanmış patates yiyordu, bir diğerinde yanında salatası on bir omlet. Bu gibi
kahramanlıklar tarafsız bir ciddiyetle anlatılıyor, hayatta pek çok güzel becerinin ve acayip
insanın bulunduğunu, aralarında eşine rastlanmaz antikaların da yer aldığını işitmek insanı
Do'stlaringiz bilan baham: |