birasını; August, bu işin erbAı gibi birasını yudumlayarak dilini şapırdatıyorA frir yandan da iyi
çekmeyen bir soba gibi sigara:sjnı tüttürüyor, Hans da onun bu tavrına içten içe hayranlık
duyuyordu.
Böyle neşeli bir pazaı> günü geçirmek, bunu hak etmiş, bunu yapmasırA kimsenin karşı
duramayacağı biri gibi bir rrAeyhanenin masasında Şose, bol vakti olan ve yorulup terlemeyi
sevmeyen biri gibi geniş bir kavis çizerek tepeye tırmanıyordu. Kalfa ceketini çıkarıp
omzundaki sopaya astı; sonunda başından geçen serüvenleri anlatmayı bırakmış, ıslık çalmaya
başlamıştı, alabildiğine pervasız, içi yaşam sevinciyle doluydu. Bir saat sonra Bielach'a
varıncaya
kadar da ıslık düşmedi dudaklarından. Hans'la ilgili olarak iğneleyici birkaç söz söylemiş,
Hans'm pek
ağırına gitmezken arkadaşı August bu sözlere sert yanıtlar vermişti. Ve nihayet Bielach'm
kapılarına gelip dayanmışlardı.
Köy kırmızı kiremitten çatıları ve gümüş grisi samandan damlarryla sonbaharın renklerine
boyanmış meyve bahçeleri arasında saklı yatıyordu, arkasını siyah ormanlık tepelere vermişti.
Dört genç, girecekleri meyhane konusunda anlaşamadı. En iyi bira Anker meyhanesindeydi
ama Schwan'm da pastalarının üzerine yoktu; Scharfes Eck'te ise meyhane sahibinin güzel bir
kızı vardı. Sonunda August'un dediği olmuş, Anker meyhanesinde karar kılınmıştı; August, An-
ker'de birkaç kadeh bira yuvarlarken herhalde Scharfes Eck'in bir yere kaçmayacağını,
sonradan oraya da uğrayabileceklerini bir göz kırpışıy-la ima etmişti ve hepsi de uygun
görmüştü bunu. Derken köye girdiler, ahırların ve sardunya çiçek-leriyle bezenmiş alçak köy
evlerinin önünden geçerek Anker meyhanesine yöneldiler; üzerine güneş vurmuş
meyhanenin altın yaldızh tabelası körpe ve yuvarlak iki kestane ağacının üstünde ışıl ışıl
Do'stlaringiz bilan baham: |