Yanlarında getirdikleri başlıca eşyalar hepsinde aynıydı, çünkü en çok ne kadar giysi
getirilebileceği ve getirilmesi gereken öbür eşyalar okul idaresince saptannuştı İçine isimler
kazınmış el yüz yıkama kapları sandıklardan çıkarılıp banyodaki yerlerine yerleştiriliyor, yanı
başlarına da süngerler, sabunluklar, taraklar dış fırçaları sırayla diziliyordu. Ayrıca, her öğrenci
yanında bir lamba, bir bidon gazyağı ve bir yemek takımı getirmişti.
Bütün oğlanlar heyecanlıydı, harıl harıl Çalışıyorlardı. Babalar gülümseyip oğullarına
yardım etmeye çalışıyor, ikide bir cep saatlerini çıka-rm bir göz atıyor, sıkıntıdan patlayacak
gibi oluyor, sıvışmak için fırsat kolluyorlardı. Ne var ki asıl yük annelerin omuzlarmdaydı;
anneler giysi A çamaşırları tek tek elden
geçiriyor, koyacakları •yere uyup uymayacağını önceden titizlikle kon-trol ediyor, her bir
giysiyi alabildiğine özenle, arandığında kolayca bulunacak gibi dolaba yerleştiriyordu. Arada bir
oğullarına kimi hatırlatmalarda bulunuyor, öğütler veriyor, şefkat dolu sözler söylüyorlardı.
"Yeni gömlekleri kullanırken çok dikkat etmelisin, üç mark elli fenik ödedik."
"Kirli çamaşırları her dört haftada bir trenle, acil durumlarda postayla yollarsın. Siyah
şapkayı da yalnızca pazarları giyersin."
Şişman, rahat bir kadın ise yüksekçe bir sandığın üzerine çökmüş, oğluna nasıl düğme
dikileceğini öğretiyordu.
Bir başka anne de şöyle söylüyordu oğluna: "Evi özlediğinde oturur mektup yazarsın bize.
Zaten Noel'e ne kaldı şunun şurasında."
Henüz pek genç ve şirin bir anne küçük oğlunun ağzına kadar dolu dolabını gözden geçirip
elini yığın yığın çamaşırlar, ceket ve pantolonlar üzerinde okşayarak gezdirdi. Ardından da
Do'stlaringiz bilan baham: |