Cİlt 1 – 1978 erciyes üNİversitesi yayini-163
II. OSMANLI-ABD İLİŞKİLERİNİN BAŞLANGICI
Download 3.2 Mb. Pdf ko'rish
|
- Bu sahifa navigatsiya:
- A. TİCARÎ İLİŞKİLERİN ARTMASI
- B. AMERİKAN MİSYONERLERİNİN FAALİYETLERİNİN ARTMASI
- C. OSMANLI DEvLETİ’NE GELEN AMERİKAN vATANDAŞLARINDA ARTIŞIN OLMASI
- D. ABD’NİN OSMANLI DEvLETİ’NE ATFETTİĞİ STRATEJİK KONUM
- III. MİSYONERLER
- Iv. ABD’NİN OSMANLI DEvLETİ’NE YÖNELİK ATTIĞI ADIMLAR A.1840-1870 DÖNEMİ
- B.1871-1900 DÖNEMİ
- C. ABD’YE ERMENİ GÖÇÜ
II. OSMANLI-ABD İLİŞKİLERİNİN BAŞLANGICI Osmanlı ile ABD arasındaki ilişkiler, ABD’nin 1776 yılında bağımsız- lığını kazanmasından hemen sonrasında başlamıştır. 18. yüzyılın sonu ile 19. yüzyılın ilk yıllarında daha çok ticarî ilişkilerin yoğunlaştığı iki ülke ilişkileri, 1830’da imzalanan Ticaret Antlaşması ile gelişmiş ve bir düzen içine oturmuştur. ABD’nin 1831 yılında, ilk Amerikan maslahatgüzarı David Porter’in İstanbul’da diplomatik temsilcilik açmasıyla iki ülke ilişkileri daha da gelişmiştir. İki ülke arasındaki ilişkilerin gelişmesine olumlu etki eden ABD açısından bazı faktörler vardır. Bunlar sırasıyla şöyle sıralanabilir. A. TİCARÎ İLİŞKİLERİN ARTMASI 1785 yılında Amerikan ticaret gemilerinin İzmir limanına geldikleri, İzmir’deki İngiliz konsolosluğu dokümanlarından anlaşılmaktadır. Daha önceki yıllarda Amerikalı tacirlerin İzmir limanına İngiliz bayrağı taşıyan gemilerle seyahat yaptıkları zannedilmektedir. İzmir limanı, 18. yüzyı- lın sonunda Amerikalı ticaret gemileri için Ortadoğu’ya yönelik ticaret bakımından en büyük antrepo haline gelmiştir. Ticaretin artması, ABD açısından Osmanlı Devleti nezdinde bir konsolosluk görevlendirmeye yöneltmiş ise de, iki ülke arasında bir ticaret anlaşması ve diplomatik ilişkilerin kurulmamış olması, Osmanlı Devleti’ni ABD’nin gönderdiği görevlileri Amerikan konsolosu olarak tanımamıştır. 7 Akgün, “Ermeni Sorunu”, s.204. 376 HOŞGÖRÜDEN YOL AYRIMINA ERMENİLER / CİLT 1 Napolyon Savaşları sırasında tarafsızlığını ilan eden ABD’nin ticaret gemileri, Avrupa ülkelerinin gemilerine göreli olarak daha rahat etme imkânı bulmuştur. Bu dönemde İzmir limanına yapılan seferler de artmıştır. ABD, ticarî alanda en büyük rakibi İngiltere ile Osmanlı top- raklarında eşit koşullarda hareket etmeyi arzu ettiğinden en kısa sürede Osmanlı Devleti ile ticaret anlaşması yapmak için yoğun girişimlerde bulunmaya başlamıştır.
Amerikalı misyonerler ilk kez 1819 yılında Amerikan Başkanı James Monroe döneminde Osmanlı ülkesine gelmişler ve dünyanın evangelistleşmesi için hareket eden misyonerler kısa sürede Anadolu, Suriye ve Lübnan’a yayılmışlardır. Misyonerlerin başlangıçtaki amaçları Müslümanları ve Yahudileri Hıristiyanlaştırmak ise de bunda başarılı olamayınca Ermeniler, Nesturiler, Marunîler gibi Hıristiyan unsurları Protestanlaştırmaya girişmişlerdir. Önceleri diplomatik himayeden yoksun olan misyonerler, diplomatik ilişkinin kurulması ile rahatlamışlardır. C. OSMANLI DEvLETİ’NE GELEN AMERİKAN vATANDAŞLARINDA ARTIŞIN OLMASI Osmanlı Devleti’ne ve İslam dinine ilişkin bilgileri genellikle Avru- palı gezginlerin kitaplarından öğrenen birçok Amerikalı, 19. yüzyılın başında Şarkı temsil eden Osmanlı topraklarına gelmeye başlamıştır. Osmanlı ülkesine gelen Amerikan vatandaşları arttıkça, bunların çeşitli haklarını korumak amacıyla ABD, diplomatik ilişkinin kurulması konu- suna ağırlık vermiştir.
Osmanlı Devleti’nin Ortadoğu, Karadeniz, Balkanlar bölgelerini kapsaması dolayısıyla ABD bakımından stratejik bir konuma sahiptir. ABD, Osmanlı Devleti ile kuracağı diplomatik ilişki yoluyla Osmanlının kapsadığı bu bölgelerde ortaya çıkabilecek ticarî alternatifleri değer- lendirmenin yanı sıra, bölgedeki siyasî gelişmeleri de takip etmek için 377 Yrd. Doç. Dr. Bülent UĞRASIZ Osmanlı Devleti ile kurulacak diplomatik temsilcilik önem kazanmak- tadır.
Osmanlı-Amerikan ilişkileri, 1830 yılında imzalanan Ticaret ve Seyrüsefain Anlaşması ile yeni bir döneme girmiş ve 1831 yılında ilk Amerikan maslahatgüzarı görevine başlamıştır. 1834 yılında Amerikan temsilciliği elçilik düzeyine çıkarılmıştır. ABD, Osmanlı Devleti ile kur- muş olduğu diplomatik ilişkiye önem vermiş, İzmir, Erzurum, Halep, Mersi, Trabzon, Sivas, Bağdat, Beyrut, Harput ve Kudüs’te konsolos- luklar açmıştır 8 . III. MİSYONERLER Misyonerlik, esas itibariyle İncil’i öğretmek, Hıristiyan olmayanları bu dine kazandırmak ya da belirli bir mezhepten olmayanları o mez- hebe çevirmek şeklinde düşünülmüş ve matbaa, tıbbî bakım, okul gibi araçların yardımıyla uygulanmaya konulmuştur. 19. yüzyıl misyonerliğin altın çağıdır. Çünkü bu çağ kapitalizmin emperyalizme dönüştüğü çağdır. Bu dönüşümde, misyonerlik, emper- yalizmin bir aracı olmuş ve önemli ve ulvi bir amaçmış gibi lanse edil- miştir. Misyonerliğin özü dindir. Başlıca araçları ise, okul, matbaa, kitap, hastane vb. modern kurumlardır. Misyonerlik bu modern kurumların içinde derece derece yer alır ve iyi işleyen, etkin sistemin yardımıyla ekonomik, ticarî çıkarlar ve siyasal, kültürel yayılmanın bir aracı olarak kullanılır 9 . Osmanlı ülkesine gelen misyonerlerin önemli bir kısmı, American Board of Commissioners for Foreign Missions isimli Amerikan misyoner örgütüdür. Kısaltılmış olarak ABCFM veya BOARD diye anılır. Bu örgüt, ABD’deki Protestan misyoner örgütünün en büyüklerinden birisidir. Tüm Protestan misyoner örgütleri arasında misyoner sayısı itibariyle ABD %35’lik bir paya sahiptir. ABCFM misyonerlik örgütü, faaliyet olarak 8 Çağrı Erhan, “Osmanlı-Amerikan İlişkilerinin Başlangıcında Temel Faktörler (1774-1830)”, Çağdaş Türk Diplomasisi: 200 Yıllık Süreç, Editör İsmail Soysal, TTK Yayını, Ankara 1999, s.21-25. 9 Uygur Kocabaşoğlu, Kendi Belgeleriyle Anadolu’daki Amerika: 19. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Amerikan Misyoner Okulları, Arba Yayınları, İstanbul 1989, s.14-23.
378 HOŞGÖRÜDEN YOL AYRIMINA ERMENİLER / CİLT 1 amacı Hıristiyanlığı yaymaktır. Ama amaç, bununla sınırlı kalmayarak ticaret ve politikayla iç içe olmuştur 10 .
yabancı ülkelere yönelik misyonerlik faaliyetleri arasında karşılıklı bir etkileşim vardır. Misyonerler, bulundukları bölgelerde insanların yaşam, düşünce, adet ve alışkanlıklarını yeniden biçimlendirmede önemli bir güçtür. Misyoner okullarından mezun olanlar, kendi ülkelerinin yöne- timinde yer almışlar, varlıklı tüccar ve iş adamları olmuşlar ve Batı ülke- lerinden imal olan ürünleri Doğu ülkelerine artan bir oranda girişi bu sayede gerçekleşmiştir. Misyonerler sayesinde, Batı uygarlığının çeşitli tarım ve sanayi ürünlerini dünyaya yaymışlardır. Örneğin patates 1827, gaz lambası 1865, fotoğraf makinesi 1856, dikiş makinesi 1854 yılında Osmanlı ülkesine girmiştir 11 .
işbirliği yapıyor görünmemeye özen göstermişler, ancak bir baskı grubu olarak yönetim üzerinde her türlü etkiyi yapmaktan geri durmamışlar- dır. Misyonerlerin özellikle ABD’deki yerel basını harekete geçirebilme konusundaki becerileri, yönetimin misyoner taleplerine her zaman duyarlı olmasını sağlamıştır. Bu talepler, bir ABD’li diplomatın göre- vinden alınması ya da alınmaması, her hangi bir bölgede konsolosluk açılması ya da Osmanlı yönetiminden tazminat alınabilmesi, ya da bir misyonerin sınır dışı edilmesinin önlenmesi için Türk karasularına savaş gemisi gönderilmesine kadar çok değişik biçimler almıştır. ABD, 19. yüzyılın son çeyreğinde Osmanlı Devleti ile daha yakın- dan ilgilenmeye, yani Doğu Sorunu ile uğraşmaya başlamıştır. Bunda misyonerlerin oldukça büyük payı vardır. Çünkü ABD’nin politik olarak ve diplomatik yollardan Osmanlı Devleti ile her türlü ilişkisi misyoner- lerle ilgiliydi. En büyük sürtüşme konusu da okullardı. Osmanlı Devleti, 1869 yılından itibaren her türlü yabancı okulu, bu arada Amerikan misyoner okullarını daha yakından izlemeye başlamıştı. Dolayısıyla Amerikan okulları, Türk-Amerikan ilişkilerinde sürekli bir sürtüşme merkezi olmuştur. 1890 yılından başlamak üzere baş gösteren Ermeni olayları da iki ülke arasında başlıca sürtüşme konularından birisiydi ve bir ucu da mis- 10 Bilal N. Şimşir, Ermeni Meselesi 1774-2005, Bilge Yayınevi, Ankara 2007, s.16. 11 Kocabaşoğlu, Kendi Belgeleriyle Anadolu’daki Amerika..., s.20. 379 Yrd. Doç. Dr. Bülent UĞRASIZ yonerlerle ilintiliydi. Misyonerler kendileriyle ilgili olaylarda Osmanlı yönetimine baskı yapılması için her türlü olanaktan yararlanıyorlardı. Anadolu’daki misyonerlerin başkanları ile Amerikan yönetiminde yer alan şahıslarla yakın ilişkisi vardı. Bu ilişki, Osmanlı karasularına savaş gemileri gönderilmesini isteyebilecek kadar saldırgan bir gunboat dış politikası örneğidir 12 .
insanlar basılı malzeme ve sözlü olarak yoğun bir ideolojik bilgi akışı ile karşılaşırlar. Bu aşamada çeviri, kitap basımı ve dağıtımı önemli işler arasındadır. Temaslar sonucunda ilk çekirdek oluşturulur ve bunların çocuklarına eğitim verilir. Bu arada kilise kurularak onun çerçevesinde bir cemaat oluşturulur. Bu cemaatin en azından İncil’i okuyacak kadar eğitilmesi zorunludur. İlk zamanlarda kiliselerde halk eğitimi nevin- den çalışmalar yapılır, daha sonra yetişkinler için Sabbath School adı altında Pazar Okulları, çocuklar için ilkokullar common school faaliyete geçirilir. Misyoner faaliyetlerinin genişlemesiyle kiliselere vaiz papaz ve ilkokullara öğretmen gereksinimi doğacağından daha ileri düzeyde ilahiyat Theological Seminary ve yatılı/gündüzlü liseler high school faaliyete geçmesi planlanır. Misyoner faaliyeti yalnızca dinsel bir olgu değildir. Dinsel boyutları aşan ekonomik, sosyal, kültürel boyutları olan bir çeşit nüfuz etme aracıdır. Misyonerliğin kendisi ekonomik, sosyal, kültürel bir yaşam alanı yaratma çabalarının bir aracıdır. Misyonerliğin aracı ise okuldur. Çünkü okul ideolojinin devamını sağlayan toplumsallaşma sürecinin bir parçasıdır 13 . Dolayısıyla 19. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin Batı kapitalizmi ile bütünleşmesi ve bu bütünleşmenin Osmanlı içindeki devamının sağ- lanması Amerikan misyoner okulları yoluyla gerçekleştirilmek üzere planlanmıştır. Amerikalı misyonerler, Osmanlı ülkesindeki Hıristiyan azınlıkları, misyoner okulları yoluyla eğitilmiş bir orta sınıf ortaya çıkarılması için çaba göstermiştir. 12 Kocabaşoğlu, Kendi Belgeleriyle Anadolu’daki Amerika..., s.22. 13 Kocabaşoğlu, Kendi Belgeleriyle Anadolu’daki Amerika..., s.24. 380 HOŞGÖRÜDEN YOL AYRIMINA ERMENİLER / CİLT 1 Iv. ABD’NİN OSMANLI DEvLETİ’NE YÖNELİK ATTIĞI ADIMLAR A.1840-1870 DÖNEMİ Osmanlı İmparatorluğu’ndaki göreli olarak küçük addedilebilecek Protestan cemaatinin 1850 yılında millet statüsüne kavuşması için İstanbul’daki İngiliz elçi Sir Stratford Canning uğraşmış ve bu konuda perde arkasında Amerikalı misyoner William Goodell’dan destek almıştır. İstanbul’daki Ermeni Protestan cemaatle İngiliz elçi Canning arasındaki bağlantıyı misyoner Goodell sağlamıştır 14 . Aynı şekilde 1846 yılında Ermeni Protestan Kilisesi’nin organize edilmesi ve bu organizasyonun 1856 Islahat Fermanı yoluyla Osmanlı yönetimine empoze edilmesinde İngiliz büyükelçisi ve Amerikalı misyonerlere tam destek sağlayan ABD Dışişleri Bakanlığı işbirliği yapmıştır. 1858 yılında İngiliz Büyükel- çisi İstanbul’dan ayrılırken kendisine veda eden misyonerlere Osmanlı
dış ilişkiler sorumlusu Anderson, Osmanlının yaşatılmasını, İngiltere’nin Hindistan imparatorluğuna ve oraya engelsiz ulaşma ihtiyacından kaynak- landığını Sir Canning’in ilişkin değerlendirmesinde ifade etmiştir 15 . Aslında 1820’lerden sonra İngiltere’nin sanayileşmesiyle artan hammadde ve ürettiği malı satacak pazara duyduğu gereksinimin yanı sıra buharlı gemilerin gelişmesiyle kısalan mesafeler Doğu ticaretinin ve dolayısıyla Osmanlı İmparatorluğu’nun önemini arttırmıştır. İngiliz büyükelçisi Sir Canning Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünü koru- ması için birtakım reform yapması gerektiği düşüncesi, onu Amerikalı misyonerler ile müttefik yapıyordu. Çünkü Amerikalı misyonerlerin kendileri ve Protestanlaştırdıkları az sayıda kişi, geleneksel Ermeni Kilisesince dışlandıkları için Protestan Kilisesinin Babıâli tarafından tanınmasının sağlanmasından başka seçenek yoktu. ABD’nin İç Savaş sonrası misyonerlere desteği daha da arttı. Önce- leri Amerikalı misyonerler İngiltere’nin desteğine muhtaç idiler. Hatta 14 Şimşir, Ermeni Meselesi..., s.17. 15 Kocabaşoğlu, Kendi Belgeleriyle Anadolu’daki Amerika..., s.72. 381 Yrd. Doç. Dr. Bülent UĞRASIZ ABD’nin İç Savaş dolayısıyla ABCFM misyoner örgüte kaynak aktara- maması sonucunda İngiliz Kilisesi imdada çağrılmıştır 16 .
noktası, Türklerin (Müslümanların) Osmanlı yapısı içindeki hâkim, ege- men konumundan çıkarılması ve Hıristiyan azınlıklar özgürleştirilme- dikçe, Osmanlı İmparatorluğu’nun kurtuluş umudu olmadığı inancıydı. Tanzimat, hiç kuşkusuz, misyonerlerce iyi karşılandı. B.1871-1900 DÖNEMİ Batının Osmanlı Devleti’ne karşı tutumu 1870’lı yıllarda artık değiş- miştir. Her şeye rağmen Avrupa’nın çıkarları için yaşatılması gereken Osmanlı Devleti, artık paylaşılması gereken devlet pozisyonundadır. Batı kendi çıkarlarını Osmanlı İmparatorluğu bünyesindeki gayrimüs- lim azınlıklar yoluyla koruma ve geliştirme yöntemleri planlıyordu. Amerikalı misyonerler, Osmanlı Devleti’nin gayrimüslimlerin durumunun
hazırladığı rapora göre; Osmanlının tüm nüfusunun yarısı Rum, Ermeni ve Bulgarlardan oluşmaktadır. Amerikalı ve diğer misyonerler uzun zamandır bu topluluklar için çalışmaktadır ve özellikle Ermeniler arasında başarılı olmuşlardır. Operasyonların genişletilmesini ve bunu yaparken de Amerika’dakiler kadar İngiltere’deki dostların işbirliğine güven- mektedir
17 . Bu tutum, doğal olarak Osmanlı Devleti’nin tutumunu da etkilemiş ve özellikle 1870’den sonra, yerli ve yabancı, Müslim ve gayrimüslim tüm eğitim kurumları disiplin altına alınmak istenmiştir. Bunun ilk örneği 1869 Maarif-i Umumiye Nizamnamesi’dir. Bu nizamnamenin esas amacı, özellikle cemaat ve yabancı okulları hedeflemiş olmasıdır 18 .
Amerikan Dışişleri Bakanlığı misyonerlere daha yakın koruma sağlamaya 16 Erhan, Türk Amerikan İlişkilerinin Tarihsel Kökenleri, İmge Yayınları, Ankara 2001, s.263. 17 Kocabaşoğlu, Kendi Belgeleriyle Anadolu’daki Amerika..., s.119. 18 Uras, Tarihte Ermeniler..., s.149. 382 HOŞGÖRÜDEN YOL AYRIMINA ERMENİLER / CİLT 1 başlamıştır. Önceleri diplomatik koruma için İngiltere’ye bakan misyo- nerler artık kendi ülkelerini arkalarında bulmaya başlamışlardır. 19. yüzyılın son otuz yılında Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Amerikan misyoner faaliyetlerinde önemli gelişmeler oldu. Amerikalı misyonerler, Bulgarları Ortodoks hiyerarşinin baskısından ve Türk despotizminden kurtarmak amacıyla harekete geçtiler 19 . Bulgarların Protestanlaştırılma- sına yönelik çalışmalar, 1850’li yıllara kadar geri gider. Hatta Balkanlar’da bu konuda gelişecek olayları tek başına üstlenemeyeceğini düşünen ABCFM, bu bölge ile sınırlı kalmak kaydıyla yine bir başka Amerikan misyoner örgütü olan Methodist Episcopal Mission ile 1851 yılında ortak- lığa girişmiştir. Bu konudaki, çalışmaları yürütmek için Turkish Missions
20 . Balkanlar’da yapılacak çalış- malar için kurulan bu örgütü hayata geçiren Türkiye’de Robert Kolej’in kurucusu Cyrus Hamlin’dir. Hamlin’e göre, Bulgaristan Protestanlaştı- rılmadan Osmanlı İmparatorluğu’ndaki işin tamamlanmış sayılmayacağını, çünkü Ermeni nüfusun İmparatorluk ahalisinin 1/20’si civarında olduğunu söylüyordu. 1858 yılında her iki örgütte Bulgaristan’da birer misyon istasyonu kurdular. Ancak, Eski Zağra, Plovdiv ve Samakov’da kurulan okullara pek fazla rağbet edilmedi. Hatta Eski Zağra’daki kız okulu 1867 yılında kızgın kalabalığın saldırısına bile uğradı. Bu başarısızlık üzerine Avrupa Türkiye’si Misyonu (European Turkey Mission) adıyla yeni bir örgütlenmeye gidilir. Ancak, beklenmedik bir faktör, Amerikalı misyo- nerlerin faaliyetlerini engelledi. 1876-1878 yılları arasında Balkanlar’da terör ve sosyal karışıklıklar yüzünden can güvenliği kalmamıştı. Bu durumda, Misyoner okulları Türk zaptiyelerince korundu ve Amerikalı misyonerler can güvenlikleri için Türk subaylarına sığındılar. Misyoner faaliyetleri güç anlar yaşasa da gelişerek devam etti. Özellikle, Selanik ve Manastır bölgelerinde misyonerlik faaliyetleri daha başarılı oldu ve buraları merkez olmak üzere geniş bir alana yayıldı. Bulgaristan’ın Protestanlaştırılması projesini Robert Kolej’in kuru- cusu Cyrus Hamlin başlattıysa da, Balkanlar’da olumlu sonuç alınma- sında en büyük pay, Hamlin’in damadı Robert Kolej’in ünlü müdürü George Washburn’dir. Bulgaristan’ın Osmanlı yönetiminden kurtarıl- masından her ne kadar Amerikalı misyonerlerin katkısı olmuşsa da, 19 Erhan, Türk-Amerikan İlişkilerinin..., s.284. 20 Kocabaşoğlu,
383 Yrd. Doç. Dr. Bülent UĞRASIZ bu konudaki sonuç alıcı esas desteğin Rusya’dan geldiğini belirtmekte yarar vardır. Sonuç olarak, 1900 yıllarına geldiğimizde, Osmanlı bünyesi içinde örgütlü Protestan kilise sayısı 112, kiliseye üye sayısı 12.109, toplam Protestan sayısı 44.959’dur. Osmanlıdaki gayrimüslimlerin içinde Pro- testanların oranı %9’dur. Ermeni Protestanların toplam Ermeniler içindeki oranı %4’dür. Ancak, arkalarına Amerikan misyonerlerini almış olan Ermeni Protestan cemaatin gerek Osmanlı içinde, gerekse dışında, ağırlığı sayısal rakamların ötesinde bir anlam taşımaktadır. Doğrudan veya dolaylı olarak ABD içindeki 5.500’den fazla kiliseye ve onların aracı- lığıyla Amerikan kamuoyuna seslerini duyurabilme özelliğine sahiptiler. Ayrıca, Anadolu’daki eğitim ve sağlık olanaklarından başkalarına göre daha çok yararlanabiliyor, daha da önemlisi gerektiğinde kendilerini ABD’ye Yeni Dünya’ya atabiliyorlardı 21 .
Türkiye’den Amerika’ya Ermeni göçlerini Amerikan misyonerleri başlatmıştır. Misyonerler, Ermeniler arasında Yeni Dünya’ya ilgiyi ve merakı arttırdılar. Misyonerlerle tanışmadan önce Ermeniler Amerika’yı tanımıyor ve Amerika’ya göç etmiyorlardı. 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar Amerika’da bir Ermeni varlığı yoktu. Misyonerler 1840’lardan başlayarak bazı Ermeni gençlerini seçip yükseköğrenim için Amerika’ya gönderdiler ve onların bir bölümünü Amerikan teoloji fakültelerinde, bir bölümünü de diğer fakültelerde okutup yetiştirdiler. Bunlardan geri dönenleri misyoner yardımcısı olarak yanlarına aldılar 22 .
doktor, dişçi, mühendis gibi meslek sahibi oldular ve Amerika’da kaldılar. Amerika’da okuyup meslek sahibi olan Ermenilerden bazıları da Ame- rikan pasaportu ile Türkiye’ye dönüp iş tutmuşlardı. Amerika’da kalan okumuş Ermeni gençleri Amerikan kolonisinin çekirdeğini oluşturdular. Bunlar sayıca azdı, ama yükseköğrenim görmüşlerdi, genç ve dinamik kişilerdi. Aynı zamanda, koyu birer Türk düşmanı olarak yetiştirilmiş- 21 Kocabaşoğlu, Kendi Belgeleriyle Anadolu’daki Amerika..., s.219-223. 22 Şimşir, Ermeni Meselesi..., s.17. 384 HOŞGÖRÜDEN YOL AYRIMINA ERMENİLER / CİLT 1 lerdi. Amerika’da Türk düşmanlığını yaymak ve Türk imajını karalamak yolunda etkin rol oynadılar. Amerika’ya yerleşen ikinci Ermeni grubu küçük tüccar takımıdır. Bunların Amerika’ya göçlerini Türkiye ile ticaret yapan Amerikan tacirleri ile misyonerler teşvik ettiler ve onların ötesinde iş tutmalarına yardımcı oldular. Bu Ermeni iş adamaları Türkiye’den Amerika’ya halı, kilim gibi mallar götürürken Türk düşmanlığını da götürdüler 23 . Okumuş ve küçük tüccar takımının ardından, vasıfsız Ermenilerin de Amerika’ya göçlerine sıra geldi. Vasıfsız Ermenileri Amerika’ya gönder- mek için iş bilen bazı Ermeniler Harput’ta, İstanbul’da, Boston’da şebe- keler oluşturdular. Nerdeyse toplu bir göç hareketi başladı. 1890’larda Osmanlı Ermenilerinin Amerika’ya göçleri gittikçe arttı. 19. yüzyılın ikinci yarısında Amerika zaten dünyanın birçok yerinden göçmen alı- yordu. Eski Dünya’dan Yeni Dünya’ya göçler sürüp gidiyordu. Osman- lıdan ABD’ye göçler de bu genel göç akını içinde yerini aldı. Amerika 1890’dan sonra uyguladığı açık kapı politikası ve denizlerde serbestlik düşüncesi ile Avrupa, Uzak Doğu ve Osmanlı İmparatorluğu’yla ticaretini ikiye katlamıştır. Amerika-Osmanlı ticaret hacmi ile 1899 yılında 6.2 milyon dolara çıkmıştır. Standart Oil, Singer Sewing Machine ve American Tobacco şirketleri gibi Amerikan şirketleri uluslararası ticarî faaliyetlerin genişlemesini sağlamıştır. Gelişen ticarî faaliyetler ve propagandanın da etkisiyle Ermenilerin ABD’ye göç etme hayali ile yaşamaya başlamıştır. İmkân bulanlar para kazanmak için gittiği ABD’nin huzur ve güven ortamından ayrılama- mış ve geriye dönmemişlerdir. Amerika, geniş coğrafyası ve iş gücüne ihtiyacı nedeniyle başlangıçta nitelikleri göz önüne almadan, bulaşıcı hastalıkları olmayan her göçmeni kabul etmiştir. Osmanlı Devleti’nin ise Amerika’ya giderek tabiiyet değiştiren tebaasından rahatsız olmuş ve Amerika’nın da Osmanlı Devleti’nin sıkıntılarını dikkate almaz bir şekilde davranması iki ülke arasındaki ilişkilerin 19.yüzyılda zaman zaman gerilmesinin en önemli nedenini oluşturmuştur. Osmanlı Devleti, göçün sonuçlarını tahmin etmekte ve kendine göre tedbirler almaktadır. New York şehbenderliği, 22 Mayıs 1893 yılında 23 Ahmet Akter, Ermeni Göçü (1834-1915), IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul 2007, s.24.
385 Yrd. Doç. Dr. Bülent UĞRASIZ Amerika’da bulunan Ermenilerin ailelerini getirmek istediklerini ve bunu başardıklarında zararlı faaliyetlerinde kesinlikle daha çok gideceklerini belirtmiştir. Şehbendere göre, ailelerini getirmelerine izin verilmemeli ve firarlar da engellenmelidir 24 .
Bakanlığı, 1894 yılında Ermenilerin Amerikan tabiiyetine geçmelerinin Osmanlı Devleti’nce yasaklanmasının nedenlerini sormuştur. Sefaret, Amerikan Dışişleri Bakanlığı’na malını satıp ailesiyle birlikte yerleşmek için gidenlere izin verildiğini, fakat Ermenilerin gayelerinin bir yabancı pasaport temininden sonra yurda dönerek zararlı faaliyetlerini kolay- laştırmak olduğunu bildirmiştir. Göç tamamen engellenemeyen bir olgudur. Yasaklama kanunsuz yollara sevk etmeye neden olmaktadır. Osmanlı Devleti’nin göçü yasakla- ması da Ermenilerin göçünü engellemiş, izinsiz tabiiyet değiştirmelerine neden olmuştur. Bu durum daha çok tabiiyet sorununu ortaya çıkararak iki devletin ilişkilerinin zaman zaman gerilmesine neden olmuştur. Osmanlı Devleti, sorunun çözümünü, diğer Avrupa devletlerinin çöz- düğü şekilde emlak ve emvalini satarak ve ailesini de götürmek suretiyle Amerika’da ikamet etmek üzere hicret edenlere müsaade etmekte bul- muştur. 1896 yılına gelindiğinde, Osmanlı Devleti’ne göre, Amerikan vatandaşı olan Ermenilerin Osmanlı topraklarına dönmeleri sakıncalıdır. Ayrıca, ailelerin Amerika’ya gitmelerine izin verilmesi gerekmektedir. Çünkü izin verilmezse Osmanlı topraklarına dönemeyecek olan Erme- nilerin ailelerini de yanlarına aldırmazlarsa üzüntüye düşerek her türlü kötülüğü yapmalarından çekinilmektedir. 1896 yılında Meclis-i Vükela mazbatasıyla Ermenilerin Amerika’ya gitmeleri yasaklanmışsa da, bir kısım Ermenilerin ticaret yapmak veya başka maksatla Avrupa’ya gitmek üzere aldığı pasaportla Amerika gitmiştir. Göç yasağından istenen sonuca ulaşılamadığından bir daha dönmemek ve Osmanlı Devleti’ndeki mal- larını satıp ilişkilerini tamamen kesmek koşuluyla isteyen Ermenilerin Amerika’ya gitmelerine izin verilmesi uygun bulunmuştur 25 .
larına gönderilmesi ile ilgili sorun devam etmiştir. Meşrutiyet’in ila- nından sonra göç politikası değişmiştir. 1894 yılında meydana gelen 24 Akter, Ermeni Göçü (1834-1915), s.33. 25 Akter, Ermeni Göçü (1834-1915), s.21. 386 HOŞGÖRÜDEN YOL AYRIMINA ERMENİLER / CİLT 1 Ermeni isyanından sonra eski yönetim tarafından konulan Ermenile- rin Amerika’ya göç yasağı, Meşrutiyet’in ilanı ile kaldırılmış ve herkes istediği yere gitmekte serbest bırakılmıştır. Osmanlı Devleti yetkililerine göre Ermeniler, Amerika vatandaşlı- ğının Osmanlı Devleti’ndeki ayrıcalıklarından faydalanmak maksadıyla çeşitli yollarla Amerika’ya giderek tabiiyet değiştirmiş ve tekrar mem- leketlerine dönmüşlerdir. Bu şekilde her türlü kanunsuz faaliyetlerinin cezalarından Osmanlı kanunlarındaki yaptırımlarından kurtulmaya çalışmışlardır. Bir Ermeni için Amerika bolluğun, iyiliğin ve özgürlüğün yüksek idealiyle eşdeğer olsa da eğitim, ekonomik ve kısmen politik nedenlerle gelen Ermenilerin çoğu ABD’yi geçici servet, iş ve çalışma yeri olarak görmüştür. Ermenilerin çoğu ABD’ye yerleşmeyi düşünme- miş, ailelerinin yaşamını sağlayacak serveti edindikten sonra ABD’den dönmeyi planlamıştır. ABD’de uygun sosyo-ekonomik koşulları bulanlar giderek yerleşmeye başlamışlardır. Ermeniler, bununla birlikte vatanla- rıyla ilişkilerini de koparmayıp akraba ve yakınlarının Amerika’ya göç etmesini desteklemişlerdir. Anadolu’ya 18. yüzyılın ilk çeyreğinde gelen Amerikan misyonerleri, amaçlarına ulaşmak için yetişmiş eleman ihtiyacını karşılamak maksa- dıyla Amerika’ya öğrenci göndermişlerdir. Ancak Osmanlı Devleti’nin 19. yüzyılda yaşadığı siyasî, ekonomik ve sosyal durum, öğrencilerin daha gelişmiş bir toplumun bulunduğu ve daha fazla sosyo-ekonomik özgür- lüklerin yaşandığı coğrafyadan ayrılmak istememişlerdir. Yaşadıkları yere olan bağlılıkları zengin olup zengin olup geriye dönme fikrini üstün kılmışsa da zamanla uyum sağlamaya başladıkları toplumun bir ferdi olabilmek için aile ve akrabalarının da gelmesini teşvik etmiştir 26 .
Download 3.2 Mb. Do'stlaringiz bilan baham: |
ma'muriyatiga murojaat qiling