mücâhede ediniz" buyurmazdı. (Hac 78) Fakat maksadın, varılacak menzilin,
kudretin ve tecellinin sonu yoktur, gaye (maksat) ise Allah'a ulaşmaktır. Nitekim
Kur'an-ı Kerim'de: "Şüphesiz ki en son varılacak makam, Rabbinin
huzurudur" buyrulmuştur. (Necm 42)
(İman Işığı)
İman ışığının kandili, müminin sırçaya (cam'a) benzeyen bedenindedir. Arifin
bedeni, mücâhede ve riyazatla sırçaya döner, iman ışığı onda dışarı vurup parlamaya
başlar. Hulasa arifin bedeni öyle incelir ki "Yaptıkları amellerine karşılık olarak
onlar için gözler aydınlatıcı ne gibi şeylerin saklandığını hiç kimse bilmez"
(Secde 17) âyetinde olduğu gibi, o bir ışıktır ki insanın özüne koymuşlardır. O ışık
ancak mücâhede ile görünür.
Kabuk ne kadar kalın olursa, iç (öz) o kadar zayıflar, o kadar da gizlenir. Kabuk
mücâhede ile daha da zayıflar ve daralırsa, ışığın özü o kadar kuvvetlenir. Nitekim
cevizin kabuğu ne kadar incelirse, içi o kadar dolar, badem de böyledir, fıstık ta böyle.
Neyin kabuğu daha kalın olursa, içi o kadar zayıf olur. Eğer böyle olmasaydı kıymetli
süs taşlarından katılığı daha az olanlara güneş tesir etmezdi. Halbuki güneş onların
taşlığını daha çabuk gidermede, onları daha çabuk süslü taş hâline getirmektedir.
Katılığı daha fazla olan taşlara ise güneş la'l mâdeninden daha az tesir etmekte ve
onları daha geç la'l hâline getirmektedir. Şimdi halk, insan dağına konmuş olan
marifet ışığının üstüne taş yığmakta, bu yüzden de güneş ışığı her gün ona vurmadan
geçip gitmektedir. Bir kimse: "Peygamberler gönül gözüyle görürler mi?" diye
sordu. Şöyle cevap verildi:
"Hem peygamber olsun, hem de kör olsun, bu mümkün değildir."
Nitekim Kur'an-ı Kerim'de: "De ki: İşte bu benim yolumdur. Ben gönül gözüm
açık olarak sizi Allah'a çağırıyorum. Ben ve bana uyanlar da aynı çağrıyı
yapmaktayız" buyrulmuştur. (Yûsuf 108) Eğer Kur'an'a inanıyorlarsa bu böyledir,
eğer Peygamberlerin gönül gözleri açık değildi, der isek, Kuran'a aykırı söz söylemiş
oluruz.
Do'stlaringiz bilan baham: |