gerçekle bâtıl arasını ayırt edecek ilim verdik" (Sâd 20) âyeti,
"Onun
hükümranlığını (saltanatını) kuvvetlendirdik" (Sâd 20) âyetinden
sonra
gelmiştir. Nitekim böylece de, reaya konumunda olan eller, kollar, duyular, duygular
ve bütün
organlar, hepsi de onun emri altına girmişlerdir. İşte:
"Ona demiri
yumuşattık" (Sebe 10) âyeti, bu hikmeti bildirmektedir.
"Ey Dağlar ve kuşlar!
Onunla beraber tesbih ediniz!" (Sebe 10) âyeti ise, dağlar ve taşların Allah'ı
tesbih vazifesi ile görevlendirildiklerini haber vermektedir.
Kim bana hürmet etmiyorsa, beni tanımıyor demektir. Ben zahirî bilgiyi ne
yapayım? Zahirî bilgi, Nefs-i Nâtıka'nın işidir, olgunlaşmış her türlü bilgiye ulaşmış
kişinin değil. Allah'tan başka ilah yoktur. Muhammed de, Önün elçisidir. Kaldır şu
zahirî ilmi aradan, uzaklaştır onu artık önümüzden! Ey yüce Allah'ım! Senden başka
ne varsa, bana göre küfürdür. Beni incitme, bizim hiç kimseyi idare edecek gücümüz
yoktur. Bize göre nefsin azizliği de yoktur"
(Sohbet sırasında Seyyid Burhaneddin Hz.leri, bir müridine hitaben:)
"Bize
olan sevginizden söz ediyorsunuz, fakat bizden başkası ile meşgul oluyor
ve oyalanıyorsunuz" deyince, mürid hemen:
"Oyalanmıyorum, eğer oyalanıyorsam dök kanımı" diye cevap vermiştir. (Seyyid
Burhaneddin Hz.leri sohbetine devam ederek):
Do'stlaringiz bilan baham: