T. C. Erciyes üNİversitesi sosyal b


Download 1.24 Mb.
Pdf ko'rish
bet53/66
Sana23.04.2023
Hajmi1.24 Mb.
#1385861
1   ...   49   50   51   52   53   54   55   56   ...   66
Bog'liq
2ш3 сипат сабуни

Kelamında İnsan Hürriyeti Meselesi
, AÜİFD, c. 30, 1990, s. 161 
644
“Mutezile mensupları, fiile ait kudretin fiilden önce mevcudiyetini kabul etmeyişimizden dolayı 
bize cebir ismini yamamışlardır.” Maturîdî, Kitabü’t- Tevhîd, s. 409 
645
Maturîdî, Kitabü’t- Tevhîd, s. 304
646
Maturîdî, Kitabü’t- Tevhîd, s. 305. Yeprem, İrade Hürriyeti ve İmam Maturîdî, , s. 307 
647
“Herkes, kendisini yaptıklarında hür, fail ve kâsip olarak hisseder. Duyu yoluyla elde edilen bilgi 
konumundaki böylesi bir sonucu kendi statüsünde çıkarıp yok saymak mümkün olsaydı duyularla 
elde edilen bütün bilgileri de–mesela bütün bir tabiata ait bilgi gibi- yok saymak imkan dahiline 
girerdi, halbuki bu reddedilen bir husustur, işte Cebir ehlinin telakkisi de budur.
Cebriyye’ye ait bu görüş uzun uzun anlatılmasına ihtiyaç hissettirmeyen bir telakki konumundadır, 
çünkü fazla taraftarı olmadığı gibi, onu benimseyenin ortaya koyduğu tutarlı bir açıklaması da 
bulunmamaktadır. Aslında cebri benimseyen kişi gerçek manadaki her söz ve filli kendisinden 
nefyetmektedir. Böyle olunca da fikir beyan etme imkânı ortadan kalkar, halbuki ilmî tartışma onunla 
gerçekleşir.” Maturîdî, Kitabü’t- Tevhîd, s. 288 


131 
6-
MATURÎDÎ’NİN MUTEZİLE’YE YÖNELİK ELEŞTİRİLERİ
Maturîdî Tevilât’ında yeri geldikçe ef’âli ib’ad bahislerinde irade hürriyetine 
sıkça değinmiş ve bu konuda Mutezile’nin (yer yer) görüşlerini zikrederek bu 
düşünceyi eleştirmiştir.
648
Tevhid esaslarını anlattığı ve kelam meselelerinin 
sistematik olarak yer aldığı Kitabü’t-Tevhid adlı eserinde de aynı konuda (bazen 
zikrederek) “Kendilerini kelam ilminin süvarileri zanneden ve İslam âlimleri içinde 
bu ilme sadece onların vakıf olduğunu sanan söz konusu”
649
Mutezile’yi eleştiriye 
tabi tutmuş ve münhasıran “Kulların Fiilleri Hakkında Mutezile’nin Görüşü ve 
Tenkidi”
650
adlı bir bölümü kaleme almıştır.
Maturîdî’nin irade hürriyetinde özelinde Mutezile’ye yönelttiği eleştirilerin 
odağında kulların fiilleri konusu yer almaktadır. Mutezilî âlimlerden Kâbî
651
üzerinde yoğunlaşan Maturîdî, Kitabü’t-Tevhîd’inde ayrıca “Kâbî’nin İrade 
Konusundaki Görüşleri ve Tenkidi” başlıklı müstakil bir bölüm hazırlamıştır. Bu 
bölümde, özetle (daha önce yeri geldikçe değindiği) Kâbî’nin görüşlerini zikreder ve 
648
Maturîdî, Tevilât, c. 1, s. 21, 34, 65, 119, 157, 361, c. 2, s. 127, 150, 226-236, 227, 228, 229, 231, 
c. 3, s. 171-172, c. 5, s. 164, 203, 204, c. 6, s. 22, 42, 278, 306, c. 7, s. 114, 121, 255, 409, c. 8, s. 
351, c. 9, s. 40, 78, 353, 357, c. 11, s. 70, 173, 186, 197, 227, c. 12, s. 119, 363, c. 13, s. 13, c. 14, s. 
267, 316, c. 16, s. 157, 333.
649
Maturîdî, Kitabü’t- Tevhîd, s. 300. 
650
Maturîdî, Kitabü’t- Tevhîd, s. 300-305. 
651
“Ebü'I-Kâsım Abdullah b. Ahmed b. Mahmûd el-Belhîel-Kâ'bî (ö. 319/931). Mu'tezile 
âlimlerinden, Kâ'biyye fırkasının reisi. Hakkında veriien bilgilerden anlaşıldığına göre Kâ'bî, fıkıhta 
Hanefî olmakla birlikte Mu'tezile çevresinde insanlara önderlik yapan bilge bir kişi diye kabul edil-
miş, Mâtürîdî tarafından eleştirilmiş, Ebû İshak el-İsferâyînî gibi bazı Eş'arîler'ce bilgisizlikle itham 
edilmiş, İbnü'r-Râvendî ve Muhammed b. Zekeriyyâ er-Râzîile tartışmalar yapmıştır. Ancak 
Mâtürîdî’de görüldüğü gibi Ka'bî'nin de zındıklıkla suçlanan İbnü'r-Râvendî'ye karşı hocası Ebü'l-
Hüseyin el-Hayyât kadar sert tenkitlerde bulunmadığı anlaşılmaktadır. Mu'tezile âlimleriyle de görüş 
ayrılığı içinde olan Kâ'bî özellikle Ebû Ali el-Cübbâî'ye yönelik tenkitler yapmış, İrade sıfatı ve aslah 
konularında müstakil reddiyeler kaleme almıştır. 
Kâ'bî'ye göre, ilâhî sıfatlar sadece insanların yaptığı isimlendirmelerden ibarettir. Allah zâtıyla yani 
zâtından dolayı âlim ve kadirdir. Mekânları bilmesi ve koruması anlamında Allah'ın heryerde 
bulunduğunu söylemek mümkündür. Kulların fiillerini dilemesi onlardan razı olması demektir, Allah 
bu mânada mürid değildir. İlâhî isimler sadece vahiyle bilinir. Kur'an levh-i mahfuzda yaratılmıştır. 
İ
nsanların okuyup dinlediği ve yazdığı lafızlar Kur'an'ın kullara indirilen bir benzeridir. Peygam-
berler nübüvvetten önce de mucize gösterebilirler. Cennet ve cehennem yaratılmış olabilir, böyle ise 
kıyamet kopunca yeniden yaratılırlar. Her taat imandan olup terkedilmesi halinde fâsık diye adlandı-
rılmayı gerektiren fiiller buna dahildir. Fâsık ise mümin diye isimlendirilemez. İmamet konusunda 
Zeydîler'e yakın görüşleri savunan Kâ'bî, ilK dönem Şiîler'i-nin Hz. Ebû Bekir ve Ömer'in hilâfetini 
kabul ettiğini ileri sürer. 
Ka'bî'nin günümüze ulaşan tek eseri el-Makâlât olup Mu'tezile mezhebiyle ilgili kısmı Fuad Seyyid 
tarafından neşredilmiştir. DİA, “Ka’bi” Maddesi, c. 24


132 
tenkit eder. Birkaç örnek vererek Maturîdî’nin Kâbî ile ilgili görüşlerini 
temellendirmeye çalışalım:
Kâbî, ilâhî meşîeti kul üzerinde hâkimiyet ve zor kullanma anlamında 
değerlendirirken Maturîdî’ye göre meşîete hakimiyet (kahr) anlamı vermek 
imkânsızdır, zira Allah-u Teâla, bir fiili gerçekte kimsenin fiili olmadan yaratmaz. 
Örneğin Allah küfür fiilini kulun küfründen yaratır.
652
Kâbî, yaratıcı olmayan insanı 
“hâlik” ismine yaratıcı olan Allah’tan daha layık görmüştür. Halbuki ilke olarak 
Allah yaratıcı diye vasfedilmektedir.
653
Bu anlamda Kâbî’nin, “Kulların fiilleri 
içinde öylesi vardır ki, Allah’ın bu fiilleri yaratması kendi zâtına dil uzatması, 
O’nun inkârı ve benzeri manalara gelir” sözünü tenkit ederken Maturîdî şu izahı 
getirir: “Şayet Allah, zât-ı uluhhiyyetine dil uzatılması fiilni yaratsaydı gerçekte 
sövülen ve yerilen olurdu. Fakat durum öyle değil; Allah dil uzatma (şetm) fiilinin 
kâfirden sadır olmasını hilâf-ı hakikat, isabetsizlik ve hikmetsizlik olarak 
yaratmıştır; konunun böyle oluşu Allah’ın gerçek manada yerilen ve sövülen 
oluşunun reddi anlamına gelir.” Görülüyor ki, iki âlim arasındaki ihtilafın temel 
kaynaklarından birisi, Allah’ın (küfür ve dil uzatma dahil) bütün fiillerin yaratıcısı 
olup olmadığıdır. Kâbî, “Sizi ve yaptıklarınızı Allah yatrattı.”
654
ayetini 
yorumlarken, “Allah bu kelamıyla onların tanrılarını murad etmiştir. Bu 
“Yonttuğunuz şeylere mi ibadet ediyorsunuz?”
655
ve “…sihirbazların uyduruğu 
büyü vasıtalarını yakalayıp yutuyor”
656
mealindeki ilahî beyanlara benzemektedir.” 
Maturîdî’ye göre, ayetin zahirî manası amelin yaratılmışlığının zikredilmesi 
ş
eklindedir, bu mananın dışına çıkmak isabetsizdir. Çünkü onların put yapmaları, 
sonra yaptıkları puta tapmaları, kendi fiillerine tapmaları gibidir. Bunların hepsini 
yaratan Allah’tır ve putperestlerin tanrıları yapılmış nesnelerdir. Mutezile Allah’ın 
amel eylemini yaratmadığını savunduğundan ayeti böyle yorumlamaktadır. Halbuki 
onların yontulup yapılmış putları da mahlûktur.
657
652
Maturîdî, Kitabü’t- Tevhîd, s. 376. 
653
Maturîdî, Kitabü’t- Tevhîd, s. 310 
654
Saffat 37/96 
655
Saffat 37/95 
656
A’raf 7/117 
657
Maturîdî, Kitabü’t- Tevhîd, s. 316.


133 
İ
rade hürriyetiyle ilgili üzerinde en çok durulan ayetlerden biri olan “Allah 
dilemedikçe siz dileyemezsiniz”
658
ayetinin yorumunda Kâbî, ayetteki istikametin 
kulun iradesi ile oluştuğu yorumunu yapmıştır. Ancak Maturîdî, bu hükmü yanlış 
bulur. Şöyle ki, eğer öyle olsaydı (istikamet kulun iradesi ile oluşmuş olsaydı) Allah 
dilemiş olacak fakat (kul dilemediği için) gerçekleşmemiş olacaktı. Oysa kulun 
dilemesiyle vuku bulacak bir şey ancak Allah’ın dilemesiyle mümkündür.
659
Görüldüğü üzere, Maturidiyye ile Mutezile arasında, irade hürriyeti 
konusundaki temel fark kulların fillerinin yaratılmışlığı üzerine odaklanmaktadır. 
Maturîdî’ye göre; “İhtiyarî fiillerin yaratılmasının yüce Allah’a da isnad edilişi 
onların kullara aidiyetini ortadan kaldırmaz. Fiiller, mahiyetleri itibariyle Allah 
tarafından yaratılmaları ve bir zamanlar yokken O’nun tarafından icat edilmeleri 
açısından Cenab-ı Hakk’a, kesbedilmeleri ve işlenmeleri (kesb, fiil) açısından da 
insanlara aittir.”
660
İrade hürriyeti açısından, kulların fiilleri konusunda öncellikle 
Allah’ın iradesine mutlak bir hürriyet atfeden Maturîdî, ezelî ilmi ve iradesiyle 
O’nun bu konuda asla sorguya çekilemeyeceği hususuna önemle işaret eder. “O 
yaptığından asla sorumlu tutulmaz ama insanlar sorguya çekilirler.”
661
ayetini esas 
alan Maturîdî, kulun fiilini hem Allah’a hem de kula nisbet eden görüşüyle
662
(“İnsan kendi fiilinin yaratıcısıdır” tezini savunan) Mutezile’den ayrılır. “Şayet kulu, 
kendi fiilinde (hem yaratma, hem yapma bağlamında) tek başına muktedir sayarsak, 
bu defa Allah’ın mutlak kudrete sahip oluşu sorunlu hale gelir ve (yaratıcı olarak 
değil de yarattığı kullardaki gibi) fani bir kudretle muktedir olur ki, bu O’nun 
Rablığına ters düşer ve O’nu yaratılmış olan kullarla aynı konuma koymak ve eşit 
kudrete sahip göstermek gerekir.”
663
Dikkat edilirse aklî deliller kullanarak bu 
iddiasını ispatlayan Maturîdî’ye göre, kulda bulunan kudret sınırlı bir kudrettir ve 
Allah yaratılmışların sıfatından münezzehtir. Yine (kullara ait fiiller gibi) kudret 
statüsüne dâhil olan bir şeyin ilahî kudretin dışında bulunması mümkün olsaydı, 
658
Tekvîr 81/29 
659
Maturîdî, Kitabü’t- Tevhîd, s. 377 Maturîdî’nin Kâbî bağlamında Mutezile eleştirileriyle ilgili 
müstakil bir çalışma için bkz.: Yuldus MusahanovMaturîdî’nin Mutezile Eleştirisi, Ebu’l-Kasım el-

Download 1.24 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   ...   49   50   51   52   53   54   55   56   ...   66




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling