Hercai hercai
GİRİŞ GECEYE BİR SELAMIM VAR
Download 1.36 Mb. Pdf ko'rish
|
Sümeyye Koç - Hercai
GİRİŞ
GECEYE BİR SELAMIM VAR Bazen, kendisine yabancılaşır insan. Yürek divanına taht kuran aciz duygularının hissettirdiği buruklukta yok olur. Nefesi yabancı, sesi yabancı, gözleri yabancı gelir. Vefasını yitirmiş tüm sözcüklerin, satırlara sırt çevirmesi gibi bir şeydir bu. Bir yüreğe hakir bir hissiyat musallat oldu mu, artık anlamı kalmaz hiçbir güzelliğin. O andır. İnsanın kendi yüreğini tanıyamadığı, aynada kendisine bile yabancı geldiği an, o andır. Kirli anıların altında sıkışıp kalmış, ruhsuz bir bedenden ibaretti o. Kanı deli, yüreği öfkeli, duyguları darmadağındı. Bir hiç uğruna çalınmıştı yılları, ellerinden acımasızca koparılmıştı çocukluğu. Bundan dolayıdır ki, uçsuz bucaksız bir nefretin esaretine hapsolmuş zalim kalbi, aldığı karardan ötürü hiç pişman değildi. Bir rota belirlemesi gerekiyordu kendine… Ya ödeşme arzusu ile yanan aciz yanlarına istediğini verecek, intikamın yolundan gidecekti. Ya da, yıllar boyunca yaptığı gibi sinesinde büyük bir nefreti dallandırıp budaklandırmaya devam edecekti. O çoktan seçmişti yolunu. İntikama can verecek, terazideki dengesizliğe, adaleti kendi elleriyle yerleştirecekti. Çok sorgulamıştı bu seçimini. Nasıl bir insan olduğu hakkında birçok kez düşünmüş ama bir sonuca varamamıştı. Tek bildiği, iyi bir adam olmadığıydı. Kanıksamıyordu da aslında bu durumu. Sonuçta hiç kimse pervasızca yitirilen bir hayatın ardından, iyimser kalamazdı. Onun umutları, yıllar önce darağacında sallandırılmıştı. Bardaktan boşanırcasına yağan yağmur hafifleyip yollarda biriktiğinde, semada kuvvetli rüzgârlar esmeye başladı. Her bir yağmur tanesi, bir sonrakini davet ediyordu yeryüzüne. Ondandı gecenin bu olanca hırçınlığı. İnce ince çiseleyen yağmur damlalarının, şiddetlenecek olmasına aldırış etmeden yürüdü. Islanan saçları bozulmuş, aheste aheste dökülmüştü alnına. Sert yüz hatları çatılan kaşlarıyla birleşmişti her zamanki gibi. Kaşlarını çattığı zaman alnının ortasında ince bir çizgi oluşurdu. Gülümsemeyi sevmezdi. Uzun zaman önce kovmuştu tebessümü dudakları. Vakur bir sessizliğin esir aldığı sokaklara, yağan yağmurun ve adımlarının sesleri eşlik ediyordu. Bir de zihninin içinde durmadan gürültü yapan virane düşünceleri… Heyecanlı olması mı gerekirdi? Hiçbir şey bilmiyordu. Sanki ruhu ölmüş gibiydi… Sanki içinde yaşayan bir can yok gibiydi, sanki sahip olduğu tek şey, sadece nefes alan bir bedenden ibaretti… Amacına ulaşmanın verdiği bir keyif vardı üzerinde, sebepsizce sığmıyordu içi içine. Tatsız tuzsuz, garip bir keyifti bu… Yine de uzun zamandır ödeşmenin hayallerini arzulayan ruhuna iyi gelmişti. Oynanması gereken, hiç masum olmayan, tehlikeli bir oyun vardı önünde. Ve Miran Karaman, artık bu oyunu başlatmaya hazırdı. Her şey kusursuz bir plana oturtulmuş, tek bir aksiliğe yer verilmemişti. Onun kitabında yanlışa yer yoktu, ilmek ilmek örmüştü kendi elleriyle çizdiği kaderi. Hata yoktu, hata yapana af yoktu! Yolun kenarında gelişigüzel duran arabasına doğru yürüdü. Açtığı kapıdan içeriye hızla süzüldüğünde titreyerek nefes aldı. Yağmurun ıslattığı bedeni içini ürpertmişti. Motoru çalıştırmadan evvel gözleri dikiz aynasına takıldı. Hain çağrışımlar barındıran mavi gözlerinin ardında karanlık anılar saklıydı. Kötülüğü kalbine nakşeden, ardında kocaman bir uçurum bıraktıran, kirli anılar… Yarım saat süren yolculuğu, Midyat’ta görkemli bir konağın önünde bitti. Arabadan inmeden, siyah camlarını indirerek baktı bu hayranlık uyandıran taş yapıya. Bakışları her bir taşını delip geçerken, sabırsız bir nefes saldı semaya. Nefret… Ruhunun derinliklerine sakladığı en büyük zayıflığıydı. Her bir hücresi nefretle dolup taşarken gözlerini bir saniye ayırmadı konaktan. Bu çatının altında nefes alan her insandan ayrı ayrı nefret ediyordu. Derin bir nefesi ciğerlerine hapsederken, tek eliyle kirli sakallarını sıvazladı. Gözlerindeki intikam yüklü parıltılar gittikçe alevleniyordu. “Geceye bir selamım var,” diyerek gülümsedi. Gülümsemeyi yadırgayan dudakları, anında eski haline dönüverdi. “Andım olsun ki, adımı ezberleyecek bu şehir. Benden çaldığı ne varsa, söke söke, acıta acıta geri alacağım!” Gözleri konağın ikinci katındaki odaya takıldı. Işıkları yanan odanın camında genç bir kızın silueti belirdi. “Sonunda,” dedi ve sustu. Bu raddeye gelmesi hiç kolay olmamıştı. “Sonunda, benimsin!” |
Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling
ma'muriyatiga murojaat qiling