Hercai hercai


Download 1.36 Mb.
Pdf ko'rish
bet6/66
Sana05.01.2022
Hajmi1.36 Mb.
#215141
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   66
Bog'liq
Sümeyye Koç - Hercai

3
ISSIZ YALANLAR
Aklı  hayatın  yalancı  yüzüne  mahkûm,  fikri  deli  divaneydi.  Ruhunun  saf
beyazına  tehlikeli  bir  adamın  elleri  değmişti  çoktan!  Gönlünde  derin  yaralar
bırakacak bir sevdanın kollarına sürükleniyordu umarsızca. Gözlerinin önüne
katran karası bir perde indirilmişti. Yavaş yavaş kör oluyordu Reyyan. Tıpkı
kendi  ağzıyla  söylediği  gibi,  gözü  kapalı  uçuruma  yürüyordu.  Habersizdi
olacaklardan.
Gecenin  koyu  tonlarıyla  birleşen  gökyüzünde  serseri  rüzgârlar  esmeye
başlamıştı. Reyyan konaktan çıktığına hâlâ inanamıyordu, üstelik gecenin bir
yarısı.  Sonunda  aklını  çelmeyi  başarmıştı  Miran.  Reyyan  gün  boyu
karşılaştıkları  anı  düşünmüş,  konuştuklarını  zihninde  tekrar  etmişti.  Bir  yanı
Miran’a  kızarken  diğer  yanı  onu  fazlasıyla  çekici  buluyordu.  Sonuç  olarak,
risk almış ve çıkmıştı evden.
Üşüyen  bedenine  sarmaladığı  elleriyle  hızlıca  yürüdü  konağın  arkasına
doğru.  Göz  gözü  görmeyen,  zifiri  bir  karanlığın  hakim  olduğu  geceyi
gökyüzündeki  yıldızlar  aydınlatıyordu.  Buraya  gelmekle  doğru  mu  etmişti?
Onu dahi bilmiyordu. Sabah Miran ile karşılaşmasının ardından akşama kadar
söylediklerini ve şu an söyleyeceklerini düşünüp durmuştu. Garip bir şekilde
etkileniyordu  Miran’dan.  Okyanus  mavisi  gözlerinin  etkisi  altına,  onu
gördüğü ilk an girmişti ve gitgide tutuluyordu.
Eve gelir gelmez ilk işi, Miran’ın gece yarısı kendisiyle konuşmak istediğini
Havin’e  anlatmak  olmuştu.  Havin  zaten  bu  işe  balıklama  atlamıştı,
Reyyan’dan  çok,  o  iple  çekmişti  gece  olmasını.  Şu  anda  kapıda  duruyor  ve
gözcülük yapıyordu.
Gidebileceği  son  noktaya  kadar  gitmiş  ve  durmuştu  Reyyan.  Tek  tük
ağaçların çevrelediği bir alanda, elleri kollarında sağa sola bakınmaya başladı.
Görünürlerde  hiç  kimse  yoktu.  Miran’ın  kendisiyle  dalga  geçtiğini
düşünmüyor  değildi.  Telaştan  üzerine  bir  şey  almayı  da  unutmuştu  üstelik.
Artık havalar eskisi gibi sıcak değildi ve esintiden ötürü dudakları titremeye
başladı.
Bir  anda  omzunun  üzerine  bırakılan  hırkadan  korkarak  döndü  arkasını.
Miran’ın  çarpıcı  mavi  gözleriyle  karşılaştığında  onun  Azat  olmadığına
sevinerek  derin  bir  nefes  çekti  içine.  Karşısındaki  adam  içten  bir  şekilde
gülümsüyordu  ve  bu  gülüş  Reyyan’ın  kalbine  ılık  suların  akmasına  sebep
oluyordu. Ne diyeceğini bilemeyerek bekledi.


“Korkutmadım  umarım.”  Konuşmaya  başlayan  ilk  Miran  oldu  bu  sefer.
Gözlerini  Reyyan’ın  üzerinden  bir  saniye  bile  ayırmazken,  Reyyan  başka
yerlere bakıyordu. “Hayır, ben de seni bekliyordum,” dedi karşısındaki ağaca
bakarken.
“Gelmezsin sanıyordum, beni şaşırttın.”
Reyyan  cevap  vermek  yerine  dudaklarını  dişledi.  Utangaçlığın  elleri
boğazına  yapışmıştı,  nefes  bile  alamıyordu.  Evet,  asla  gelmem  demişti.  Ne
olmuştu  da,  kendini  burada  bulmuştu  bilmiyordu.  Miran’ı  gördüğünden  beri
duyduğu  heyecanın  ve  kalp  atışlarının  normal  seyrettiği  yoktu.  Kafasını
kaldırıp Miran’ın gözlerine baktığında kalbi boğazında atıyormuş gibi hissetti.
Bu adam heyecandan öldürecek bir güce sahipti. Reyyan’ın aklında bin türlü
soru  vardı,  buraya  gelme  sebebi  biraz  da  bu  yüzdendi.  Hepsini  sormak  ve
cevabını  almak  istiyordu  bir  an  evvel.  İstanbul’da  yaşayan  bir  adamın
Mardin’de  ne  işi  vardı,  neden  evlenmek  için  kendisini  seçmişti?  Tüm  bu
soruların  cevabı  Miran’da  idi  ancak  bu  soruları  soracak  cesaret  şu  an
Reyyan’da değildi. Yine sessizliğine boyun eğiyordu.
“Sevdiğin  biri  mi  var  Reyyan?”  Aniden  gelen  bu  soru  karşısında  ne  cevap
vereceğini  bilemedi  genç  kız.  Yoktu  ama  yine  de  böylesi  bir  soruyu
beklemiyordu. “Hayır, yok,” diyebildi kısık ve düz bir sesle.
Güzel… Bu cevap Miran’ın hoşuna gitmişti.
Reyyan’ın utançtan kızaran yüzüne bakarken dudaklarına arsız bir tebessüm
mesken  etti.  Birkaç  adım  gerisinde  durduğu  kızın  yanına  yaklaştı.  Sınırları
aşmak  eğlenceli  olabilirdi.  Elini  Reyyan’ın  çenesine  götürerek  yüzünü
kendisine  çevirdi.  Reyyan  afallayıp  kaldığında,  Miran  yine  o  anlamsız
bakışlarla seyrediyordu yüzünü. Kızın kara gözlerine bakarken, içi tarifsiz bir
duyguyla doldu genç adamın. İntikam alma hırsı gitgide çoğalıyordu kararmış
gönlünde.
Reyyan’ın  yüzü  küçüktü,  dudakları  ve  burnu  da  öyle.  Gözleri  hepsine
nazaran  iri  iriydi,  üstelik  öyle  keskin  ve  koyu  bakıyordu  ki  etkilenmemek
mümkün değildi. Bu gece karası gözler, Miran’ın en büyük eğlencesi olacaktı.
Hafif  dalgalı  siyah  saçları  beyaz  tenine  çok  yakışıyordu,  tıpkı  gecenin
koynuna düşmüş, dolunay misali.
Miran,  Reyyan’la  evlilik  kararı  aldığında  Reyyan’ın  onu  isteyip
istememesinin umurunda olmayacağını düşünmüştü, babasının kanına girmek
kafi  olacaktı.  Öyle  ki,  Reyyan’la  oturup  bir  kere  bile  konuşmak
istemeyeceğini sanıyordu fakat gitgide bu kızı merak etmeye başlamıştı. Nasıl
olsa her şey bir oyundu, kanlı bir oyun, kirli bir oyun… Neden eğlenceli bir


hale gelmeyecekti ki?
“Neden  benimle  evlenmek  istiyorsun?”  Beklemediği  bir  soru  sormuştu
karşısında yaprak gibi titreyen kız. Çalışmadığı yerden çıkan soruyla afalladı
genç  adam,  ne  diyecekti  ki?  “Sen  benim  intikam  oyunumun,  en  güzel
parçasısın,” diyemezdi.
“Seninle  evlenmek  istedim  çünkü…”  Elini  Reyyan’ın  çenesinden  çekerek
arkasında durduğu ağaca hafifçe yaslandı. Yana doğru taranmış gür saçlarına
düşen  ayın  huzmesi  görüntüsünü  kusursuzlaştırıyordu.  Şimdi  gülümsüyordu
ve Reyyan’ı iyice meraklandırıyordu.
“Benimle evlenmek istedin çünkü?”
Bu soruya verecek bir cevabı yoktu Miran’ın, gülümsemeye devam etti tüm
çekiciliğiyle.  “Sana  âşık  oldum,”  dese  fazla  mı  olurdu?  Belki  fazla  olmazdı
ama komik olurdu bu durum Miran için.
“Seni  gördüğüm  ilk  günden  beri,  hep  aklımdasın.  Bilirsin  babanı  da
severim.”  Düşünmeden  sarf  ettiği  bu  sözler  karşısında  Reyyan’ın  şaşkınlıkla
irileşen gözleriyle karşılaştı. Ne yani, saçma bir cümle mi kurmuştu?
Reyyan  neredeyse  gülecekti.  Hayatında  duyduğu  en  saçma  kelimelerdi
bunlar.  Karşısındaki  adam  sıradan  biri  olsaydı  Reyyan  bu  cevabı  hiç
umursamazdı. Fakat Miran’ın söylediklerini mantığı almıyordu. İstanbullu bir
adam, neden Mardin’e gelirdi ki evlenmek için? Çirkin miydi? Hayır değildi,
tam  tersi,  akıl  kaybettirecek  derece  de  çekiciydi.  Ömür  boyu  yetecek  bir
servete  sahipti.  Tüm  bunları  düşündüğünde,  bu  adamın  karısı  olmak  için
yetersiz buluyordu kendisini. Başka bir şey olmalıydı, duymak istediği cevap
bu değildi Reyyan’ın.
“Pazardan  mal  mı  alıyorsun  Miran?”  Cümlesinin  sonunda  adını
söylediğinde sanki dili yanmış gibi dudaklarını birbirine bastırdı. İsminde bile
tehlikenin kıvılcımları saklıydı. “Evlilikten bahsediyoruz, bir ömür aynı evin
içinde, koca bir hayatı paylaşmaktan bahsediyoruz. Sen ise sadece gördüm ve
beğendim diyorsun, bu mantıklı bir şey mi?”
Miran afalladı, Reyyan’dan beklemediği bir karşılık almıştı. Bu kız… Fazla
sert ve dişliydi, yine de Miran için sadece bir avdan ibaretti. O yüzden Miran
mantıklı düşünmeli ve Reyyan’ın tuzak dolu sorularına düşmemeliydi. “Sana
ulaşmak  için  evlilikten  başka  bir  yol  var  mı?”  diye  sordu  etkileyici  olmaya
çalışarak. Yoktu, bunu Reyyan da biliyordu.
“Burası İstanbul değil, yoksa ben de isterdim,” diye devam etti Miran. “Seni
daha önceden tanıyıp seninle güzel zamanlar geçirebilmeyi. Kafanı karıştıran


şey her ne ise bilmiyorum, tek bildiğim, aşk sınır veya şehir tanımıyor. İnsan
yüreğine söz geçiremiyor.”
Reyyan’ın  durgun  bakışları  karşısında  gitgide  bocalıyordu  Miran.  Bu  kız
fazla zekiydi ve ailesinin aksine bir şeyler sezinliyor gibiydi. Miran ne yapıp
edip, Reyyan’ın aklındaki soru işaretlerini silmeliydi.
“Bunları söylemek için mi çağırdın yani beni?” Reyyan sert bir ses tonuyla
sarf etmişti sözlerini. Ve Miran, aslında hiç etkileyici olamadığını anladı.
“Seni  tanımak  istediğimi  söyledim.  Ne  bekliyordun?”  Yaslandığı  ağaçtan
doğrularak  tekrar  Reyyan’a  yaklaştı  ve  elini  saçlarına  uzattı  bu  sefer.
“Sonuçta  sen  benim  karım  olacaksın,  değil  mi?”  Reyyan  hemen  geri  çekilip
saçlarına  dokunan  ellerden  kurtuldu.  Karım  sözcüğü  Reyyan’ı  bir  kere  daha
afallatmıştı.  Kalbine  bir  bomba  düşmüş  ve  paramparça  olmuş  gibiydi.  Bir
kelime  nasıl  bu  kadar  çok  heyecanlandırabilirdi  bir  insanı?  Garip  mi
geliyordu  yoksa  acı  mı  veriyordu?  İstiyor  muydu  yoksa  istemiyor  muydu?
Duyguları kördüğüm gibiydi, çözülmesi zor ve imkânsızdı.
“Bu  benim  seçimim  değildi.”  Reyyan  bakışlarını  hızla  yere  indirdi  bu
sözlerinin  ardından.  “Bana  hiç  kimse,  sen  evlenmek  istiyor  musun  diye
sormadı.”
Miran  bundan  habersizdi.  Bu  konuda  Reyyan’ın  da  rızası  var  sanıyordu.
“Bundan haberim yoktu, üzgünüm,” dedi yapmacık bir ses tonuyla. Reyyan’ı
etkilemenin  tam  sırasıydı  belki  de.  Risk  alıyordu  evet,  ama  kendine  güveni
çok  fazlaydı.  “Sen  istemiyorsan  eğer  bu  iş  olmaz.  Zorla  güzellik  bana
yakışmaz.  Ama  ben,  bir  şansı  hak  ettiğimi  düşünüyorum.”  Reyyan  ne  şansı
der  gibi  baktığında,  Miran  önemli  noktaya  değindi.  “Yarın  akşama  kadar
düşün.  Düşün  ve  bir  karar  ver.  Beni  hâlâ  istemezsen,  yemin  ederim
vazgeçeceğim senden.”
Reyyan kısa süre duraksadı. “Kararımdan senin nasıl haberin olacak ki?”
“Yarın  akşam  Gönül’ü  konağa  yollayacağım,  onunla  konuşur  ve  son
kararını söylersin.”
“Gönül öz kardeşin mi?” diye sordu Reyyan.
Miran tereddütlü bir şekilde kafasını salladı. “Evet. Benden iki yaş küçük.”
Reyyan aradan ne kadar zaman geçti bilmiyordu ancak aklına kapıda dikilen
Havin  geldiğinde  aceleyle  kıpırdandı.  “Ben  artık  gideceğim,  çok  üşüdüm.”
Genç  adam  onay  verircesine  gözkapaklarını  yumduğunda  Reyyan  hiçbir  şey
söylemeden arkasını döndü ve geldiği yönün aksinde yürümeye başladı.


“Bazı  şeyler  ömründe  bir  kere  denk  gelir  insana,  ölüm  gibi,  aşk  gibi…
Ölümden  kaçamazsın  fakat  aşktan  kaçabilirsin.  Ve  eğer  aşktan  kaçarsan,
bomboş yaşayarak göçersin bu dünyadan.”
Miran’ın  söylediği  cümlelerle  Reyyan’ın  kanı  donmuştu.  Duraksadı.
Bahsettiği şey, aralarında doğabilecek bir aşk mıydı? Aşk… Başlı başına bir
dünyaydı aşk. Gerçek aşkı tadabilen insanlar, şanslı sayılıyorlardı.
Arkasına bakmadan ve cevap vermeden yürümeye devam etti. Konağın giriş
kısmına dönmek üzereyken sıkı sıkı sarıldığı hırkanın üzerinde kaldığını fark
edince  durup  geriye  baktı  ancak  Miran  yoktu.  Omuzlarından  hızla  çekerek
eline aldı ve seri adımlarla konağa yürüdü.
Havin donmuş bir şekilde kapının önünde onu bekliyordu. İkisinin de aklına
üzerlerine  bir  şey  almak  gelmemişti.  Reyyan’ı  görür  görmez  heyecanla
ellerini  salladı  genç  kız.  Ardından  hafifçe  araladığı  büyük  tahta  kapıdan
içeriye  ruh  gibi  süzüldüler.  Merdivenlerden  parmak  uçlarında  çıkarak
yakalanmadan odaya girdiler ve derin bir nefes aldılar. Yaptıkları bu iş takdire
şayandı.  Şayet  Azat’a  veya  Bedirhan’a  yakalanmaları  durumunda  başına
gelecekleri  düşünmek  dahi  istemiyorlardı.  Reyyan  yatağın  ucuna  oturup
avuçları  arasında  duran  hırkaya  baktı.  Havin  dikkat  çekmemek  için  sadece
gece  lambasını  açtı,  ardından  sandalyeyi  çekerek  ifadesini  almak  üzere
Reyyan’ın karşısına oturdu.
“Ne  konuştunuz?”  Merakı  Reyyan’ın  kıpkırmızı  olmuş  yanaklarıyla  ikiye
katlanıyordu.
“Pek  bir  şey  konuşmadık.”  Sadece  elleri  arasında  duran  hırkaya  bakıyordu
Reyyan. “Çok değişik hissediyorum Havin, adını koyamadığım bir duygu var
içimde,  hatta  kalbimde.”  Yutkunduktan  sonra  gözlerini  cama  çevirdi.
“Miran… Değişik bir adam.”
Havin şok olmuşçasına dudaklarına kapattı elini. “Âşık olmuş olmayasın?”
Reyyan’ın  kaşları  çatıldı.  “Saçmalama  Havin,  aşk  öyle  basit  bir  şey  değil,
olmamalı. Ben onu tanımıyorum bile.”
“Ama  amcam  tanıyor,  hem  de  uzun  zamandır  tanıyormuş,  söylesene  kötü
bir adam olsa verir miydi seni? Bilmediği güvenmediği adama…”
“Hep aklındaymışım, öyle dedi.” Dudaklarına küçük bir gülücük yerleşmişti
Reyyan’ın.  Miran’ın  sözleriyle  dalga  geçiyordu  ama  bir  yandan  da
düşünüyordu. Hoşuna gitmişti galiba…
“Beğenilmeyecek  kız  değilsin  vesselam,  Midyat  yanıyor  senin  yüzünden!”
Havin’in alaylı ses tonu üzerine kahkahasına mani olamadı Reyyan. Bu gece


hiç uykusu yoktu. Nasıl olsun ki, tanımadığı bir adam çıkıp geliyor ve birden
hayatının  tümü  oluyordu.  Aklını,  fikrini  ve  en  önemlisi  kalbini  çalıyordu.
Aklına  geldikçe  pır  pır  ediyordu  kalbi,  “Karım  olacaksın,”  deyişi  beyninde
yankılanıp  duruyordu  her  defasında.  Miran’ın  karşısında  istemiyormuş  gibi
bir  profil  çiziyordu  fakat  durum  öyle  değildi.  Bir  de  yarına  kadar  düşünme
meselesi çıkmıştı başına. Oflayarak elindeki hırkayı yatağın başına doğru attı.
“İstemiyorum dedim Miran’a. Evlenmek istemiyorum dedim.”
“Ne?  Deli  misin  kızım  sen?”  Reyyan,  Havin’in  abartılı  tepkisine  gözlerini
devirdi.  “O  da  bana,  bir  şansı  hak  ettiğini  söyledi.  Yarına  kadar  düşünüp
kararını ver dedi.”
“Reyyan, hayır demeyeceksin değil mi, onu reddetmeyeceksin?”
“Yarın akşam kız kardeşi gelecek buraya. Kararımı sormak için.”
“Hayır  mı  diyeceksin  Reyyan?”  Karşısındaki  kızın  ürkmüş  gözlerine,
öfkeyle  baktı  Reyyan.  “Ne  kadar  meraklısın  evlenip  gitmeme!”  Eline  aldığı
yastığı Havin’in kafasına fırlattığında ikisi birden kıkırdamaya başlamıştı.
Uzun  uzun  sohbet  etmişlerdi  Havin  ile.  Neredeyse  sabah  olmak  üzereyken
Havin  kendi  odasına  geçmişti.  Şafak  sökmesine  az  bir  zaman  kala  kendisini
yatağına  bıraktı  Reyyan.  En  azından  bir  iki  saat  uyumalıydı,  ellerinden
ayırmadığı  hırkanın  kokusu  burnuna  yerleşirken  kalbinde  bir  sızı  oluştu.
Böyle  mi  kokuyordu  Miran?  Böyle  güzel  mi  kokuyordu?  Böyle  huzur  dolu
mu?
Gözlerini  kapatırken  her  bir  hücresi  aynı  kelimeyi  fısıldıyordu  kalbine.

Download 1.36 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   66




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling