Hercai II meftun hercai II / meftun
Download 1.49 Mb. Pdf ko'rish
|
Sümeyye Koç - Meftun
11. BÖLÜM
“BOŞLUK” “Birbirimize merhem olamadık...” Sadece kulaklarında yankılanmıyordu. Tüm Midyat bir olmuş gibi avaz avaz haykırıyordu ruhunu kanatan bu cümleyi. Tüm şehir dile gelmiş, sevdiği adamın yüreğine bir kurşun sıkar gibi savurduğu kelimeleriyle inliyordu. Sanki tüm dünyanın yükünü sırtlanmıştı küçük omuzları. Neyin nesiydi bu anlamsız sızı? Neden çöküvermişti omuzları, çekilmişti dizlerinden dermanı? Bitmişti. Aylarca gördüğü o güzel rüyadan bir anda uyandırılmıştı, güzel olan her şey hakikatlerin acımasızlığıyla paramparça olmuş, son bulmuştu. Doyumsuz bir düşün gündüzünden, sonu gelmeyecek bir kâbusun gecesine... Okyanus bakışlı adam tarafından sevildiğini anladığı gün, yanağına düşen gül tomurcuğu açamadan solmuştu. Her şey bu kadar basit miydi? Miran, yine mi terk ediyordu o çok sevdiği gece gözlüsünü? Eriyip bitecekti Reyyan, biliyordu. Bundan sonra asla gülemeyecek, yaşamın enfes tadı ağzında bir yaradan ibaret olacaktı. Parmaklarını karnına bastırdığında, dudaklarından kopmak üzere haykırışı, kırarcasına sıktığı çenesiyle geriye gönderdi. Burada olmazdı. Burada ağlayamaz, burada yıkılamazdı. “Kızımıza iyi bak,” demişti telefonu kapatmadan önce. Düşündükçe çıldıracak gibi oluyordu Reyyan. Tüm bedeni titriyor fakat gözünden tek bir damla yaş düşmüyordu. İçinde fırtınalar kopuyor, dışında yaprak oynamıyordu. Alışmıştı acılara göğüs gere gere, artık kendisini paralayamıyordu bile. “İyi bakacağım,” dedi dişlerini sıka sıka. Miran onu aradığında bir anda ortalıktan kaybolmuş, kendini hastanenin avlusunda bulmuştu. Suratına doğru esen, serin sabah rüzgârını kokladı gözlerini ağlamamak için sıkıca yumarken. “Ben sen değilim ki kızımı terk edip gideyim!” “Reyyan?” İsmini Azat’ın ağzından duymasıyla birlikte ellerini karnından çekip bakışlarını hastanenin kapısına çevirdi. Oradaydı Azat. Neden burada bir başına durduğunu sorgularcasına bakıyordu kahverengi gözleri. Ve de bir tuhaflık olduğunu sezmiş gibi çatıyordu kaşlarını. Aralarındaki birkaç adımlık mesafeyi tükettiğinde, gözlerindeki tuhaf bakışları daha da derinleştirerek durdu Reyyan’ın karşısına. “Havin seni arıyordu.” Ellerini ceplerine koydu. “Ne yapıyorsun burada?” Reyyan bakışlarını Azat’tan kaçırdı. Ne söyleyecek, duygularını hissettirmeden nasıl normal sözcükler sarf edecek, hiç bilmiyordu. Bakışlarını semaya diktiğinde, etrafı kaplayan kurşuniliği seyretti. “Sabah olacak ya birazdan.” Sesi oldukça kısık çıkmıştı, bir o kadar da dokunaklı. “Ben buralarda güneşin doğuşunu seyretmeyi özledim Azat.” Yalan söylüyordu. Dilinin ucunu yakan kelimeleri zehri yutarmış gibi yutuyordu. İçimde yangınlar var, nasıl söndüreceğimi bilmiyorum. Ben bu aşkı içimde çok büyütmüşüm, gözlerimin önünde paramparça olmasına dayanamıyorum! Ama söylenmiyordu işte. Kahretsin ki, kimseye bir şey söylenmiyordu! “Güneşin doğmasına henüz vakit var,” diyebildi sadece Azat. Bir şeylerin yolunda gitmediğini anlamayacak kadar salak değildi elbet fakat sormayacaktı da. Çünkü sorduğu vakit Reyyan’ın ağzından çıkacak ilk cümlenin Miran’la ilgili olacağına emindi. Belki haksızlık ediyordu Reyyan’a. Sırf o ismi duymaya katlanamayacağı için neyin var diye sormuyordu ama Azat böyleydi. Aşkın diğer adı bencillik değil miydi kimi zaman? “İçeri girelim, üşürsün.” Olmaz dercesine kafasını salladı Reyyan. Miran yüreğini yakmıştı dakikalar önce, bu şehrin sabah rüzgârı mı dokunacaktı tenine? Bundan sonra hiçbir soğuk üşütmeye yetmezdi Reyyan’ı. Hastaneden içeriye girdiği vakit duvarlar üzerine üzerine gelir, koridorlar onu boğardı. Buna katlanamazdı. “Babam amcamı arayıp yengemin durumundan haberdar etmiş,” dediğinde Reyyan, Azat’a çevirdi bakışlarını. “Sabahın ilk uçağıyla Mardin’e gelecekmiş.” Gelecekti elbet. Tıpkı o da Reyyan gibi, yüreğinin yarısını İstanbul’da bırakıp gelecekti buralara. Babasının Mardin’e geliyor oluşu Reyyan’ın içindeki sıkıntıları daha fazla körüklemişti. Şimdi kimse ulaşamayacaktı Miran’a. Kimse onunla konuşamayacak, içine su serpemeyecek, en kuytusuna itildiği karanlıkta debelenmeye devam edecekti. “Ne yapıyorsunuz burada?” Kapının önünde dikilen Havin, yana döne aradığı Reyyan’ı bulduğunda yanında Azat’ı görmesiyle kaşlarını çattı. Bu gördüğü manzara genç kızı memnun etmiyordu. Reyyan haricinde herkes biliyordu bu gerçeği. Azat’ın Reyyan’a ne denli yanık olduğunu, onu yeniden buraya getirebilmek için neleri Download 1.49 Mb. Do'stlaringiz bilan baham: |
Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling
ma'muriyatiga murojaat qiling