Hercai II meftun hercai II / meftun


Download 1.49 Mb.
Pdf ko'rish
bet51/68
Sana05.01.2022
Hajmi1.49 Mb.
#215120
1   ...   47   48   49   50   51   52   53   54   ...   68
Bog'liq
Sümeyye Koç - Meftun

12. BÖLÜM
“BIÇAK”
Yalnızlık  hissi,  içinde  günbegün  büyürken  bir  türlü  ayak  uyduramadığı  yaşamın  içinde  debeleniyordu.
Dipsiz  bir  okyanusun  içindeydi,  boğulmadan  ölüyordu.  Buna  ne  denirdi  bilmiyordu.  Her  insan  düşerdi
yanlışa,  meylederdi  kanayacağını  bildiği  yaralara.  O  da  düşmüştü.  Adına  uçurum  denen  bakışlara,  adına
yangın denen bu sevdaya.
Bundan zinhar pişman değildi.
Yarasıydı Miran onun. Bir ömür seveceği, iyileşmesini istemeyeceği tek yarası.
Akşam  vaktiydi.  Havada  insanın  tenini  okşayan  hafif  bir  rüzgâr  esiyor,  ortalık  buram  buram  bahar
kokuyordu.  İlkbaharın  som  demleriydi  ve  Mardin  tam  da  bu  zamanlarda  insanın  kendini  gece  dışarılara
atacağı bir güzelliğe bürünüyordu.
Reyyan, Bedirhan ve Zehra Hanım’la birlikte akşam yemeğinin ardından hastane yollarına düşmüştü. Zehra
Hanım’a talihsiz kazasından hatıra kalan dikişlerinin alınmasının ardından, biraz gezip dolaşmışlardı. Reyyan
da  bu  vesileyle  kafasını  konaktan  çıkarıp  hava  alma  imkânı  bulmuştu.  Konağa  geri  dönerlerken  çarşıya
uğramışlar, Reyyan’ın sevdiği tatlıdan almışlardı. Her şey iyiydi, hoştu. Herkes günlerdir Reyyan’ın üzerine
titriyordu ama Reyyan bir türlü avunamıyordu.
Bedirhan  arabayla  konağın  olduğu  sokağa  girdiğinde  Reyyan  boş  yolu  izliyordu.  Bu  saatlerde  kimsenin
olmadığı bu çevrede sokak hayvanları gezinirdi sadece. Geçen sene onu bu yolda köpek kovalamıştı, Reyyan
eteği  bacaklarına  dolana  dolana  hızlıca  koşmuş,  kendisini  konağa  zor  atmıştı.  Hatırına  geldiğinde
gülümsemeden  edemedi.  Yaşadığımız  her  anın,  aldığımız  her  nefesin  bir  saniye  sonra  sadece buruk bir anı
olması ne kadar da tuhaftı.
“İnin bakalım.”
Bedirhan  arabayı  konağın  önünde  durdurduğunda,  Reyyan  istemsizce  kapıya  uzanıp  kulpu  kavradı  ve
dışarıya  çıktı.  Ardı  sıra  Zehra  Hanım  da  indi  arabadan  ve  konağın  kapısına  doğru  yürüdü.  Reyyan  da
annesinin  peşinden  yürürken,  bakışları  konağın  karşısında  duran  yabancı  arabaya  ilişti.  Bu  saatte  kendi
arabalarından başka bir araç olmazdı buralarda. Bakışlarını Bedirhan’a çevirdiğinde onun da yabancı araca
baktığını fark etti.
İşkillenmişti.
Bedirhan, Reyyan’ın duraksadığını fark ettiğinde parmağını kaldırıp konağı işaret etti. “Siz içeri geçin. Ben
geliyorum şimdi.”
Reyyan  annesinin  arkasından  gidip  gitmemek  arasında  bocaladı.  İçine  bir  kurt  düşmüştü.  Olduğu  yerde
kaldı ve konağa girmekten vazgeçip annesinin ardından kapıyı örtüp sokağa döndü yüzünü.
Tam  da  o  sırada  açıldı  yolun  karşı  tarafında  duran  arabanın  kapısı.  Bedirhan’ın  adımları  yolun  yarısında
kesilirken,  Reyyan’ın  yüreğine  acıtan  bir  sızı  musallat  oldu.  Çünkü  tam  da  şu  an  yüreğine  ateş  salıp  giden
adam  duruyordu  karşısında.  Gözyaşlarının  tek  sebebi,  yaralı  gönlünün  tek  sahibi.  Nerede  olsa  hissederdi,
nerede duysa hatırlardı kokusunu, kör olsaydı gözleri, yine bir onu görür onu bilirdi.
Miran, gelmişti.
Bir haftada çökmüş gözaltlarıyla ve zayıflamış suretiyle dikiliyordu karşılarında. Siyah gür saçları dağınık,
günlerdir kesilmeyen sakalları uzundu. Kaşları çatık, bakışları yıkıktı. Darmadağındı.
Parmaklarını  arabanın  kapısından  çekip  kapıyı  yavaşça  kapattığında,  karanlığı  bile  delip  geçen  mavi
harelerini Reyyan’a dikti. Nasıl da hüzünlü bakıyordu kendisine... Ne yapacağını bilemedi genç adam, sanki
karşısında  ilk  kez  karşı  karşıya  geldiği  bir  kadın  vardı.  Bir  o  kadar  da  tanıdıktı.  Sanki  bir  yıldır  onu
görmüyormuş gibi kesif bir hasret oturmuştu yaralı gönlüne. Gözlerinden anlıyordu. Saç tellerinden, parmak
uçlarına kadar âşık olduğu kadını yine mahvetmişti.
Onun gözleri bunu haykırıyordu.
Birbirlerine  olan  hiçlik  dolu  bakışları  ne  kadar  sürmüştü  belirsiz,  can  sıkan  sessizliği  bölen  ve  dikkatleri
üzerine çeken Bedirhan oldu. “Geldin demek...”
Halbuki Bedirhan hiçbir şey bilmiyordu ve en başından beri Miran’a büyük bir öfke duyuyordu. Ona göre
karşısında  gördüğü  bu  herif  tam  bir  ırz  düşmanıydı.  Ne  olursa  olsun,  kim  ne  derse  desin  bu  gerçek
değişmeyecekti. Bedirhan, Miran’ı asla kabul etmeyecekti.
Aylar  öncesine  gitti  aklı.  Ablasının  evliliğinin  ertesi  sabahında  terk  edildiği,  Miran’ın  gerçek  yüzünün
ortaya çıktığı, Reyyan’ın perişan olduğu o zamanlar... Bedirhan, Miran’ı öldürmek istemişti. Kimsenin onun
sözünü dinlemediği, yaşı küçük diye hafife alındığı o Bedirhan değildi artık. Büyümüştü. Ne babasını ne de
amcasını  umursuyordu  artık.  Karşısındaki  adamın  öz  abisi  olduğunu  bilmeden  onu  bir  kaşık  suda  boğmak
istiyordu. Hakkı değil miydi? Bu adam, onun ablasının hayatını mahvetmemiş miydi?
Miran’ın  bakışları  kendi  üzerine  çevrildiğinde  bir  müddet  burnundan  soluyarak  baktı  Bedirhan.  Ayların
öfkesi, kini, içinde biriktirdiği tüm kötü hisleri, şimdi hapsolduğu yerden kurtulmak için çırpınıyordu. Sıktığı
yumruğunu hazırda bekletirken Miran’ın bir şeyler söylemesini bekliyordu fakat o oldukça sessizdi. Üstelik
tuhaf  tuhaf  bakıyordu  kendisine.  Sanki  daha  önce  Bedirhan’ı  hiç  görmemiş  gibi,  onunla  ilk  defa
karşılaşıyormuş gibi.
Miran, gözlerini Bedirhan’dan alamıyordu. Bunu yapmaması gerektiğini biliyordu ama elinde değildi. Tuhaf
bir  acı  oturmuştu  içine,  sanki  birileri  boğazını  sıkıyordu.  Bu  küçük  genç  adamın  kendi  kanından  olduğunu
kabullenmek zordu. Bir o kadar da can yakıcı. Hayat kendisiyle oynamayı ne kadar da seviyordu... Onun hiç
kardeşi olmamıştı. Nereden çıkmıştı bu çocuk?
Ne kadar inkâr ederse etsin, bu gerçeği değiştiremeyeceğini biliyordu Miran. Bedirhan, Reyyan’ın olduğu
kadar kendisinin de kardeşiydi. Bakışlarını Bedirhan’dan çekip Reyyan’a diktiğinde aynı bakışlarla karşılaştı.


Kendisi  gibi  bakıyordu  Reyyan.  İçini  okuyordu  bu  kadın.  Gözlerinden  yüreğini  görüyor,  neler  hissettiğini
biliyor, o fark etmeden yanına geliyor ve acılarını sarıp sarmalıyordu.
Ne  delilikti  ama!  Onsuz  olabileceğini  düşünmek,  bunu  dile  getirmek,  yalnızlığı  mesken  ettiği  günler
boyunca  onsuz  saatlere  kafa  tutabilmek!  “Geldim,”  dedi  Miran  sessiz  fakat  keskin  bir  ses  tonuyla.  Olmam

Download 1.49 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   ...   47   48   49   50   51   52   53   54   ...   68




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling