Hercai II meftun hercai II / meftun
Download 1.49 Mb. Pdf ko'rish
|
Sümeyye Koç - Meftun
gereken yerdeyim.
Önünde durduğu arabadan ayrılarak yola doğru birkaç adım atmıştı ki Reyyan’a giden adımlarını birdenbire önüne geçen Bedirhan kesti. Miran daha ne olduğunu anlayamamıştı fakat Bedirhan parmaklarını Miran’ın gömleğine geçirmişti bile. İkisinin gözleri kesiştiğinde, Bedirhan’ın gözlerindeki öfkeyi gördü Miran. “Seni herkes affetse de ben affetmeyeceğim, Miran Karaman!” Dudaklarından çıkan öfke kokulu sözler Miran’da hiçbir tepki uyandırmadı. Boş bakışlarla yüzünü incelediği Bedirhan’a karşı eli kolu bağlıydı. Affetmemekle neyi kastettiğini de çok iyi biliyordu. Haklıydı, sonuna kadar haklıydı. Miran’ın Reyyan’a oynadığı o iğrenç oyun, alnında büyük bir leke bırakmıştı ve biliyordu ki bir ömür boyunca da silinmeyecekti. “Affetme.” Derin bir nefes alıp bakışlarını Bedirhan’ın gözlerinden kaçırdı, gömleğini sıkı sıkı kavrayan ellerini indirdi. “Ama şimdi bırak yakamı.” Reyyan yolun karşısına fırlayıp soluğu Miran’la Bedirhan'’n yanında aldığında parmaklarını kardeşinin omzuna bastırıp sarstı. “Bedirhan ne yapıyorsun? Bırak Miran’ı!” Bedirhan o an Reyyan’a o kadar kötü bir bakış attı ki genç kadın neye uğradığını şaşırdı. “Sırf sen onu seviyorsun diye bu şerefsizin yaptığı her şey yanına kâr kaldı!” Hiçbir şeyin Miran’a kâr kaldığı falan yoktu. Kimseler bilmezdi ama Miran çok iyi bilirdi. Masum bir can yakmanın bedelini nasıl ödediğini, uykusuz geçirdiği her gecenin ona nasıl ıstırap verdiğini, aşk dilendiği günler boyunca nasıl deliye döndüğünü... Fakat söylenmiyordu hiçbir şey. Susmak onu haklı çıkarmasa da buna boyun eğiyordu. “Bedirhan!” Kızıyordu Reyyan. Hiçbir şey bilmeyen kardeşinin, öfkesine kurban gitmesine dayanamıyordu. “Eski defterleri açmanın ne yeri ne de zamanı!” “Bırak açsın,” dedi Miran, oldukça sakindi. Dudaklarında acılı bir tebessüm geziniyordu. “Ne istiyorsa söylesin.” “Hayır, hayır!” Kafasını salladı Reyyan. “Birazcık hatırım varsa Miran’ı şimdi bırakırsın!” Reyyan oldukça kararlıydı. O affetmişti Miran’ı, kabullenmişti her şeyiyle. Her şeyi unutmuş, tüm acıları sineye çekmişti. Ona laf söylemek bir başkasının haddine değildi. Miran zaten yaralıydı, bir de Bedirhan’ın ona eskileri hatırlatarak üzmesine izin veremezdi. Bedirhan, Reyyan’ın sözleri karşısında eli kolu bağlanmışçasına çekti ellerini Miran’ın yakasından. Susuyor ve hiçbir şey söylemiyorsa Reyyan içindi. Ama aylardır içinde biriken öfkesini şimdi atmazsa nefes dahi alamazdı. Bir adım geriye gittiğinde havaya kaldırdığı yumruğunu Miran’ın yüzüne indirdi. Reyyan o an küçük bir çığlık attı, Miran ise yediği kuvvetli yumruğun acısıyla parmaklarını burnuna bastırdı. Çok sürmemişti burnundan kan kokusu alması ve parmaklarına kırmızı bir sıvının bulaşması. Yine gülümsedi. Kardeşinden yumruk yemişti fakat kılı kıpırdamıyordu. Hatta kahkaha atmak istiyor, sonra oturup yolun ortasında ağlamak istiyordu çocuklar gibi. Katlanabileceğinden çok daha ağır bir acı yakıyordu onu ama bu acı fiziksel değildi. Yangın, onun yüreğindeydi. “Ne yaptığını sanıyorsun sen!” Reyyan, Bedirhan’a bağırmıştı, bu yaptığı onu o kadar öfkelendirmişti ki, ağzından daha kötü bir söz çıkmasından endişe ediyordu. Gözbebekleri kardeşine öfke kusarken daha yüksek bir sesle bağırdı. “Git Bedirhan, git Allah aşkına!” Miran, Reyyan’ın parmaklarıyla yüzüne dokunduğunu hissettiğinde kafasını kaldırdı. Mühim değildi, Reyyan’ın bu kadar endişe etmesine gerek yoktu. Bu yediği ne ilk ne de son yumruktu. Tam bir şeyler söylemeye hazırlanıyordu ki bakışları yolun karşısındaki konağın, aralık tahta kapısının önünde dikilen adama dikkat kesildi. Ne zamandan beri orada dikildiğini ve bu hazin manzarayı seyrettiğini bilmiyordu ama Miran’ın o adamı görmeye tahammülü yoktu. Buraya Reyyan için gelmişti, onu alıp gidecekti, başka bir acıya daha dermanı yoktu. Gecenin bir yarısı gördüğü kâbustan uyanmışçasına irkildi yüreği. Geçmişe ne dair ne varsa hepsi bir bir gözlerinin önüne serildi. O seçmemişti bu hayatı, o istememişti bu adamın oğlu olmayı. Bakışları konağa dikildi. Düşündü, düşündü, düşündü. Saniyelere sığdırdı yaşadığı şu rezil ömrü. Azat’ı düşündü, Bedirhan’ı düşündü. Neden büyümemişti onlar gibi bu çatının altında, babasının kanatlarında? Neden bu kaderin en bahtsız karakteri olmak düşmüştü onun payına? Reyyan, Miran’ın bakışlarının bir noktada toplandığını fark ettiğinde arkasını dönüp konağın kapısına baktı. Babası oradaydı. Bedirhan hızlı adımlarla öfkeli bir halde konaktan içeriye savrulduğunda Hazar Bey onlara doğru bir adım atmıştı ki Miran arkasını döndüğü gibi az evvel çıktığı arabanın kapısını açıp içeri girdi. Tek bir söz hakkı tanımamıştı adama. Bilmiyordu oysa, kendisinden daha beter acılara sahipti o adam. Miran’ın gideceğini anlayan Reyyan ise hızlı adımlarla arabanın ön tarafına dolanıp kapısını açtı ve içeriye attı kendisini. Kapısını kapatmasının hemen ardından Miran’ın uçururcasına sürdüğü arabanın içinde öne savruldu. “Miran, yavaş ol!” Korkmuştu. Ellerini koltuğun kenarlarına bastırdığında bakışlarını Miran’a çevirdi. Şu an kendisini duymadığını görebiliyordu. O adamı gördüğünde eli ayağı titremişti Miran’ın, sadece gitmek istemişti. Esasında nereye gideceğini de bilmiyordu. Defolup gitmek istiyordu bir an önce Mardin’den. Vakitsizce düşmüştü bu derde, kendisini hiçbir yere ait hissedemediği şu günlerde, bu şehre uğramak felaketi olmuştu. “Geldin...” Sanki bir düşün içindeymiş gibi tereddütlü konuşuyordu Reyyan. Uyanmaktan ölesiye Download 1.49 Mb. Do'stlaringiz bilan baham: |
Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling
ma'muriyatiga murojaat qiling