Kur’ân-ı Kerîm’in yedi harf üzere (‘alā sab‘ati a ḥruf) indirildiğini bildiren
Download 0.51 Mb. Pdf ko'rish
|
S ZL KOMPOZ SYON, YAZILI KOMPOZ SYON VE YED HARF HAD S [#36855]-31230
‘Mushaf-ı Osmānī’ Yedi
Ḥ arfin Tamamını İçerir mi? İbnu’l-Cezerī ’nin sekizinci meselesi herhalde araştırmamızın konusunu en çok ilgilendiren meseledir. Kendisi bu meselenin önemini şu sözlerle ifade eder: ‘Mushaf-ı Osmānī’nin yedi harf’in tamamını içine alıp almadığı konu- su ulemanın farklı görüşlere sahip olduğu büyük (mas’ala kabīra) bir mesele- dir’ . Bir başka açıdan bakılacak olursa soru şudur, şayet yedi harf’in tamamı Kur’ān’da değilse, bu, Kur’ān’ın bir kısmının kayıp olduğu ve korunamadığı anlamına mı gelmektedir? Ona göre mesele hakkında iki temel düşünce bu- lunmaktadır: Bir kısım fakihler (fuqahā’), kariler ve skolastik teologlar (mutakallimūn) Mushaf-ı Osmānīlerin yedi harf’in tamamını içerdiğini kabul ederler. Bu dü- şüncelerini, Kur’ān’ın indirilmiş olduğu yedi harf’ten herhangi birinin rivayet edilmesini ihmal etmeye İslam toplumunun asla izin vermeyeceği anlayışı- na dayandırırlar. Mushaf-ı Osmānīlerin Hz. Ebu Bekr (r.a.) ve Hz. Ömer’in (r.a.) yazdırmış olduğu sayfalardan aktarılması ve bu Mushaflardan her birinin Müslümanların belli başlı vilayet (am ṣār) merkezlerine gönderilmesi konu- sunda Sahabilerin icmaı vardır. Bu Mushafların dışındakileri terk etme ko- nusunda da icma etmişlerdir. Bu görüşün sahipleri, ne halkın yedi harf’ten birine göre tilavet yapmasını yasaklamanın düşünülebileceğini (lā yacūz) ne de Kur’ān’dan olan herhangi bir şeyi terk etme konusunda bir anlaşmanın mümkün olacağını kabul eder. İbnu’l-Cezerī bunların küçük bir azınlık olduğunu belirtir. Çoğunluğa gelince, onların görüşü farklıdır: Eski ve yeni alimlerin çoğunluğu (cemāhīr) ile Müslümanların imamları ise Mushaf-ı Osmānīler’in yedi harf’ten sadece yazılı metnin (rasm) destekledi- ği kadarını içerebileceği yönündedir, üstelik bu Mushaflar Hz. Peygamberin (s.a.v.) Cebrāil’e okuduğu ‘son tilavet’i (al-‘ar ḍ a al-ahīra) tamamıyla içine al- mış ve [bu tilavetin] hiçbir harf’ini atlamamıştır. Bana doğru görünen görüş 103 İbnu’l-Cezerî, Naşr, i. 25-7. SÖZLÜ KOMPOZİSYON, YAZILI KOMPOZİSYON VE YEDİ HARF HADİSİ 357 de budur, çünkü güvenilir hadisler ve bilenen birçok haber bunu göstermekte ve bu görüşe delil teşkil etmektedir 104 . Birinci grubun itirazlarına verilen çeşitli cevaplara dikkat çekerek devam eder, bunlardan biri İbn Cerīr et- Ṭ aberī ‘ve diğerleri’ne ait olanıdır ki bu ce- vapta şöyle denir: Ümmetin, yedi harf’in tamamını tilavet etme zorunluluğu yoktu, aksi- ne, bu onlar için bir izin ve ruhsat kabilinde bir durumdu, çok güvenilir bir hadiste anlatıldığı üzere kişilere tilavet etmek için diledikleri harf’i seçme izni verilmişti. Sahabiler, bir harf üzerinde icma etmedikleri takdirde halkın anlaşmazlığa düşerek bölüneceğini ve birbirleriyle savaşacağını görünce böy- le bir anlaşmaya isteyerek vardılar, ve onlar bir yanlışta birleşip anlaşmaktan masumdurlar. Bu icmada herhangi bir emri hiçe sayma ya da bir mahzuru iş- leme söz konusu değildir. Bir kısım bilginler ise tek bir harfe göre tilavet etme mecburiyetinin getireceği zorluklar sebebiyle yedi harf’e göre tilavet edebilme ruhsatının İslamiyet’in ilk dönemlerinde geçerli olduğu görüşündedir; fakat sonra, insanların dili [Kur’ān’ı] tilavet etmeye iyice alışınca ve tek bir harf’e göre tilavet etme konusunda anlaşma yapmak kolaylaşıp onların [durumu için] daha uygun hale gelince ‘son arz’da tilavet edilen harf’e göre okuma konusunda birleştiler. Bazıları [da ] ‘son arz’ın diğerlerini nesh ettiğini söyler, bunun içindir ki bir çok ālim Hz. Übey, Hz. İbn Mesud ve başkaları gibi sa- habilerden kaydedilen ve Mushaf-ı Osmānīler’in içerdiğinden farklı olan bazı varyantların nesh edildiğini ifade etmişlerdir 105 . Şu halde açıkça görülmektedir ki İbnu’l-Cezerī ’nin temel iddiası, ilk ola- rak, yedi harf, formla ilişkilendirilmelidir muhteva ile değil; ikinci olarak, formdaki çeşitlilik diyalektsel farklılıklar olarak değerlendirilemez, aksine, Arapçanın (daha doğrusu, en üstünü kabul edilen Kureyş ‘diyalekt’inin) sa- dece bir formunu, buna bir diyalektini de diyebiliriz, yansıtmaktadır; üçüncü olarak, bu miktardaki form çeşitliliğine erken dönemlerde izin verilmişti fakat sonra Hz. Osman (r.a.) döneminde (a) mevcut ruhsata uygun bir biçimde ve (b) Kur’ān muhtevasından herhangi bir şeyin kaybına imkan vermeksizin bir miktar kısıtlandı. Buna göre Kur’ān eksiksizdir, fakat önceden, yani yedi harf’i içine alabilecek tek bir yazı biçimine sahip metin üzerinde uzlaşmadan önce, izin verilmiş olan varyantları korumakla birlikte yedi harf’ten sadece birini bütünüyle ihtiva etmektedir. 104 İbnu’l-Cezerî, Naşr, i. 31. Bu ‘çoğunluk’ görüşü için ayrıca ,örnek olarak, bkz. İbn Abdi’l- Berr, Tamhīd, viii. 291, 293, 296 ve 300, et- Ṭ aberī’nin görüşü ise aşağıda (s. 35-6). 105 İbnu’l-Cezerî, Naşr, i. 31-2. |
Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling
ma'muriyatiga murojaat qiling