Orhan pamuk
Download 1.5 Mb. Pdf ko'rish
|
Cevdet Bey ve Ogullari ( PDFDrive )
148
Perihan: "Ben mi?" dedi. Şaşkın gözüküyordu. Refik bunu pek sık sormazdı. "Hadi, anlatsana!" "Sabah yürüyüşe çıktık. Sabah hava ne güzeldi! Hava aldık! Taa Topağacı'nın oradaki kahveye kadar yürüdük!" Kocasının yüzüne bakarak sustu. Refik, Perihan'ın anlatmak istediğini farketti. Kendisi de dinlemekten hoşlanacaktı. "Ayrıntılanyla uzun uzun anlatsana!" Perihan: "Sen gittikten sonra arka bahçede oturduk!" dedi. "Annen ve Nermin'le kahvaltıya devam ettik. Şundan bundan konuştuk." "Ne konuştunuz?" "Aaa, her zamanki şeyler. Önce bahçeden sözettik. Kestane ağaçları çok büyümüş. Annen buraya ilk geldiğinde onların ne kadar olduğunu anlattı. Otuz yıl önce. Sahi, bir kestane ağacı kaç yıl yaşar? İşte böyle şeylerden konuştuk. Bahçenin ba kımsızlığından filan... Bu bahçıvan Aziz de hiç uğramıyor. Annen Aziz'i çekiştirdi, onun bahçeyi adam edemeyeceğini, bahçeden çok, açtığı manav dükkânıyla meşgul olduğunu, bir başkasını bulmamız gerektiğini söyledi, ama sonunda gene onun en iyisi olduğuna karar verdik. Bu çay içilirken annen örgü ördü. Nermin gazeteleri okudu. Ben annenin örgüsüne yardım ettim, ilmikleri saydım, üzerimde denedim filan... Saat onbirde Topağacı'na yürüyüşe çıkmaya karar verdik. İçeri girdik. Ben odaya çıkıp etrafı biraz topladım. Yatakları yaptım. Canım sıkıldı. Pencereden dışarı, bahçeye baktım, Nermin bir arkadaşına telefon etti. Ben de birisine ederim diye düşündüm, ama kimseyi canım çekmedi. Daha anlatayım mı?" "Anlat, anlat!" "Nermin telefonda konuşurken aşağıya indim. Sedef odasına geçip oturdum. Biraz Ayşe'nin piyanosunu tıngırdattım. Biliyor musun, piyanoyu bıraktığıma çok pişmanım. Neyse, işte sonra biraz daha oyalandım. Ön bahçeye çıkıp gezindim. Onbirde kapı önünde buluştuk. Annenin evden çıkışı da bir âlem oluyor. Holde büyük aynanın önünde takılıp kalıyor. Nermin de çok sıcak gi yindiğini söyledi. Annen aldırış etmedi. Zaten hep sıcak giyinir. Yola koyulduk. Annen gene eski Nişantaşı'nı anlattı. Şurada kim 149 otururmuş, bu bahçenin eski sahibi kimmiş... bunun gibi şeyler. Ama eğlenceli. Nermin de anlattı bazı şeyler. Çocukluğunda caminin avlusunda, aşağıdaki bir bahçede oynarlarmış. Karakolun karşısından aşağıya indik. İşte böyle şeylerden konuşarak yürüdük. Kahvede her zaman oturduğumuz yere, mandra tarafındaki küçük masaya oturduk. Onlar çay içtiler. Ben gazoz istedim. Leblebi aldık. Kahvede fazla bir şey konuşulmadı. Daha çok sustum. Aşağıya, derenin oraya baktık. Dönüşte annen, İbrahim Paşa'nın nasıl delirdiğini anlattı. Konağın önünden geçiyorduk. Bilmiyordum... Çok gülünç şeyler olmuş. Paşanın torunlanndan biri de Amerika'ya gidip Hıristiyan olmuş. Sonra, uşağıyla yürüyen ihtiyar bir adam gördük. Seyfi Paşa'ymış. Annen elini öptü. Biraz konuştular. Teşvikiye'de, caminin aşağısında bir inşaata başlamışlar. Annen merak etti, gidip baktık. Öğle yemeğinde köfte, patlıcan silkme yedik. Akşama da patlıcan var. Yemekten sonra Leylâ telefon etti... Annenle konuştular. Ama sen dinlemiyorsun..." "Yok! Dinliyorum!" "Zaten anlatılacak bir şey de kalmadı. Yemekten sonra biraz uyudum. Saat üçte Beyoğlu'na çıktık. Annenle dükkânlara baktık. Hiçbir şey bulamadık. Sonra Ayşe'yi aldık. Lebon'da Leylâ ile oturduk. İşte bu yağmur başladı..." Başını önüne eğmiş, gözlerini, konuşurken açtığı bir çekmeceye dikmişti. Refik de ona bakmaktan çekindi. Koltuğuna yaslanıp yağmurda titreyen ağaçları seyretti. Bir şey düşünecek gibi değildi. Hafif bir tedirginlik duyuyor, kendini düşünmekten de kor kuyordu. Bir sessizlik başladı. Bir ara diner gibi olan yağmur yeniden hızlandı. Birlikte pencereden dışarı bakıyorlardı. Refik: "Akşama bir sinemaya gidelim mi?" diye sordu. Perihan utangaç bir tavır takındı: "Gidelim!" Gene bir sessizlik oldu. Refik: "Nereye gidelim?" diye sordu. Perihan cevap vermedi, omuzlarını silkti. Refik: "Galiba pek gitmek istemiyor!" diye düşündü. Sonra: "Gazeteler aşağıda mı?" diye sordu, "lpek'te bir şey vardı..." Perihan başını sallıyordu. Refik: "Bari, gidip gazetelere bakayım!" dedi, ama yerinden kıpırdamadı. Kendini uyuşuk buluyor, hareket 150 etmek de pek içinden gelmiyordu. "Sinemaya gitsek de bir, gitmesek de bir!" diyecek bir ilgisizlik içindeydi. Perihan'ın anlattıklarından da fazla etkilenmemişti. Kendini düşünmekten çekiniyor, bu da çok korkunç gelmiyordu. İnsanı küçük can sıkıntılarından kurtaracak bir şey bu evin içinde kolaylıkla bulunuyordu. Kendini, Perihan'ı, evliliklerini, hadi hadi hayatını düşünecek kadar hüzünleneceği tutsa annesiyle şakalaşabilir, yeğenleriyle oyun oynayabilir, hiç olmazsa aşağı kata inip ge vezeliğe katılabilirdi. Gazetelere bakmak için aşağıya indi, ba basını gördü. Osman'a bir şey anlatıyordu. Onlara kulak verince, az sonra sıkıntıdan kurtulacağını anladı. Download 1.5 Mb. Do'stlaringiz bilan baham: |
Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling
ma'muriyatiga murojaat qiling