Orhan pamuk
Download 1.5 Mb. Pdf ko'rish
|
Cevdet Bey ve Ogullari ( PDFDrive )
13
SÖZ KESME Eniştenin pipo, teyzenin de parfüm kokusuyla dolan taksi Ye nişehir'in bir ara sokağına saptı, birörnek evlerin arasından ilerleyip Ömer'in işaret ettiği birinin önünde durdu. Ömer ağaçların arasında oturma odasında yanan lambayı görünce heyecanlandı. Dün de buraya gelmiş, Nazlı'yı görmüştü. Bugün, önceden kararlaştırıldığı gibi şu "söz kesme" denen şey yapı lacaktı. Kapı çalınır çalınmaz açıldı. Enişte: "Ben Cüneyt, karım Macide!" diyerek bir hamle yaptı, ama kapıyı açan Muhtar Bey değil, ince uzun bir adamdı. "Ben Refet Bey efendim! Evet, sizin geleceğinizi biliyorlar. Yukardalar. Bir rastlantı oldu. Ben aşağı inmiştim. Siz de Ömer Beysiniz galiba. Memnun oldum. Ben Nazlı'nın amcası sayılırım, buyurun, buyurun..." Teyze: "Münasebetsiz ve geveze biri!" diye düşünüyormuş gibi yüzünü buruşturdu. Merdivenlere doğru yürüyorlardı. Birden Muhtar Bey merdivenlerin ucunda gözüktü. Birkaç basamak aşağı indi. Sonra, yolu kapayacağını düşünmüş olacak ki geri geri yukarı çıktı. Aranarak kendi çevresinde bir döndü. Nazlıyı görünce rahatladı. Bunları yaparken: "Buyurun, buyurun, rica ederim!" diyordu. Ömer: "Enişte işte Nazlı bu!" dedi. Onlar zaten el sıkışıyorlardı. "Bu, Macide Teyzem!" "Beni hatırladın mı?" dedi Macide Teyze. "Hatırlar gibi oluyorum, efendim!" dedi Nazlı. Muhtar Bey ile enişte de el sıkışıyorlardı. Onlar da kendi olağan varlıklarının dışına taşmışlardı. Sanki kimse kendisi gibi ola mıyordu. "Buyurun, efendim, buyurun, siz önce rica ederim..." dedi Muhtar Bey. Paltoları alan hizmetçiye emirler yağdırıyordu. Nazlı da Macide Hanimin paltosuna uzanmıştı. Ama o karşı koyuyor, askının önünde çekişiyorlardı. Oturma odasına girerlerken Macide Hanım: "Geç kalmadık değil mi?" dedi. Muhtar Bey: "Yoo, hayır, hayır!" dedi. "Siz pek köşede kaldınız, buraya zahmet etseniz." Teyze: "Yok, rica ederim!" diye mırıldandı, oturduğu koltuk köşede kalıyordu, ama Nazlı'yı yakından inceleyebileceği en iyi yer burasıydı. Ömer bunu sezdikten sonra, Muhtar Bey'in kendisine yakın oturduğunu endişeyle farketti. Bir sessizlik oldu. Sonra Refet Bey yarım kalan cümlesini tamamladı: "Bugün bir de başka bir rastlantı oldu. Geçerken Muhtar Bey'e bir uğ- rayayım dedim. Geleceğinizi bilmiyordum." Özür dilermiş gibi bir hali vardı. Enişte: "Rica ederim!" dedi. "Biz sizi bekletmedik değil mi?" Muhtar Bey: "Hayır, hayır!" dedi. "Hanımefendi de bunu söylediler. Hatta Nazlı'ya diyordum ki..." Teyze kendisinden sözedildiğini farkedince gözlerini dikkatle incelediği Nazlı'dan telâşla kaçırdı. "Yaa! Biz de geç kaldık diye i 70 telâşlanıyorduk!" dedi. Sonra gene Nazlı'yı incelemeye başladı. Nazlı hafif kızarmıştı. Ömer ona bakmaktan çekindi. Nazlı'ya hiç çekinmeden baktığı için teyzesine öfkelenir gibi oldu. Sonra, "Acaba şimdi ne düşünüyor?" diye geçirdi içinden. Teyzesinin gelini hakkındaki yargısını merak ettiğini farketti. Hizmetçi içeri girince Muhtar Bey: "Kahvelerinizi nasıl is- tersiniz?" diye sordu. Kahvelerini söylediler: Gene bir sessizlik başladı. Cumbayı andıran küçük bir çıkıntısı olan, alçak tavanlı bir odada oturuyorlardı. Karşıki duvarda kalın çerçeveli, yağlıboya bir Venedik manzarası asılıydı. Ömer oturduğu yerden yemek masasının arkasındaki tezhib levhasını da görüyordu. İki odayı birbirinden ayıran duvarın köşesinde de sedef kakmalı bir ka vukluk vardı. Eşya, her şey, herkes yerli yerinde, sanki bir şey bekliyormuş gibiydi. Bir duvar saatinin kalın ve kesin tıkırtısı duyuluyor. Teyze dikkatle Nazlı'yı inceliyordu. Ömer, "Sonunda buraya koyun gibi oturdum!" diye düşündü, ama koltukta iğreti oturduğunu farketti. Muhtar Bey: "Ankara'yı nasıl buldunuz, efendim?" diye sor du. Teyze odayı ısıtmak için: "Pek farkına varamadık ki Anka ra'nın!" dedi. Bu, çok şaşırtıcı ve hoş bir şeymiş gibi gülüm- süyordu. "Dün öğle üstü geldik zaten. Ama gerçekten de so ğuk." Muhtar Bey: "Evet, soğuktur Ankara'mız!" dedi. "Hele bu günlerde... İnanın, mecliste arkadaşlarla üşüdük bugün!" Teyze: "Afedersiniz, efendim, kimlerin meclisinde?" diye sordu. Bunu sorar sormaz yaptığı yanlışlığı farkederek: "Aaaa, tabii, tabii!" diye bağırdı. Muhtar Bey: "Millet Meclisi'nde, Kamutay'da efendim!" dedi. Teyzenin yanlışlığını farkettiğini görmüş, ama gene de söylemişti. Bu uzak akrabanın bir anlık unutkanlığına pek şaşırmamıştı galiba. Teyze kıpkırmızı kesilmişti: "Biliyorduk, tabii canım, bili yorduk!" dedi. Sonra galiba bilinmesi gereken şeyi bu sefer de gereğinden fazla büyüttüğünü anlayınca daha da kızardı, gülmeye çalıştı. 171 Ömer gelecekteki kayınpederinin de güldüğünü gördü. Teyze milletvekilinin güldüğünü görünce rahatlayarak daha da çok güldü. Sonra enişte de güldü. Hep birlikte gülmeye başladılar. Hizmetçi kahve getiriyordu. Ömer, insanları olduklanndan başka türlü yapan o belirsiz telâşın yumuşayarak dağıldığını hissetti. Milletvekili kahveyle birlikte konuklarına sigara ikram etti, ama Ömer'den yana bakmadı. Ömer eniştesinin sigarayı geri çevir mediğini görünce sevindi. Piposunu yakacağından, bunun da odada bir soğukluk yaratacağından korkmuştu. Her şey gevşiyordu işte. Konuşulması gereken şeyler de bi razdan konuşulacaktı, ama biraz daha sıcaklık, sohbet ve yakınlık gerekiyordu. Uzak akrabalıkların hatırlanması bu sıcaklık için elverişliydi. Bu konuyu Teyze açtı. Nazlı'nın annesiyle kendisinin kardeş çocukları olduğunu hatırlattı. Ama aynı anneden kardeş ol madıklarını, eski ve uzak bir miras yüzünden yıllar süren dar gınlığı hatırlatmadı. Muhtar Bey'i de tanıması bu yüzden ge cikmişti. Teyze ölçülü konuşmasıyla burada sözü edilebilecek ortak akrabalıkları bir bir saydı. Ömer uzak akrabalıkların yakın akrabalıklardan daha zengin bir sohbet konusu olduğunu dü şündü. İsimler, hastalıklar, ölüm ve doğum tarihleri, felâketler, mutluluklar hatırlanıyor, kahveler içiliyordu. Ömer: "Bir gün ben de bunlar gibi olacağım!" diye mırıldandı. "Bir gün ben de kahvemi içerek akrabalardan sözedeceğim. Bütün bu tutkulardan sonra üstelik... Evlilik beni gemleyecek. Zaten şu demiryolunda burnum biraz sürtülmüştü. Demek hazırmışım ben de öyle şeylere." Gene kendini didikliyordu, ama harekete geçmek için fazla bir güç de göremiyordu. "Bir gün, hem de çok uzak bir tarihte değil, ben de ayağımda terliklerle odada yün ören ka rımla... Karım?" Şaşkınlıkla Nazlı'ya baktı. Orada, karşısında, gelecekteki kocasının, teyzesinin bakışları altında rahat olmaya çalışan, kızarıp bozarmamak için zorlanan bu kız! Birden kendini toplayarak: "Ee, ne var, işte karım!" diye mırıldandı. Enişte Bey kendi hayatını, ticari geçmişini anlatıyordu. Sonra biraz kaba ve suçlayıcı bir tavırla ticaret hayatının sıkışıklığa uğradığını, her şeyin eskisi kadar serbest olmadığını söyledi. Bunun üzerine Muhtar Bey de kendi hayatını özetlemek gereğini Download 1.5 Mb. Do'stlaringiz bilan baham: |
Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling
ma'muriyatiga murojaat qiling