Orhan pamuk


Download 1.5 Mb.
Pdf ko'rish
bet45/79
Sana28.12.2022
Hajmi1.5 Mb.
#1012237
1   ...   41   42   43   44   45   46   47   48   ...   79
Bog'liq
Cevdet Bey ve Ogullari ( PDFDrive )

172 


duydu: Memurluklarda, kaymakamlıklarda, valiliklerde bu­
lunmuştu. Sekiz yıldır siyasetin içindeydi. Ticaretin, daha doğrusu 
ihracat ve ithalatın sıkıntıya girmesini de olağan karşılıyordu; 
memleketin kalkınması için daha da galiba çok sıkıntıya giri-
lecekti. Hem durum, altı-yedi yıl öncesine göre şimdi çok daha 
iyiydi. Milletvekili bunları öyle gönül alıcı ve tatlı bir sesle 
söylemişti ki, şikâyeti de zaten biraz zorlama olan enişte onu 
onaylamaya başladı. Böylece çinili sobanın ısıttığı odada mutluluk 
havası daha da yoğunlaştı. Teyze de Nazlı'yla konuşmaya baş­
lamıştı. Onu dikkatle inceliyor, sorular soruyor, gülümsüyordu: 
Liseyi nerede okumuş, hangi yabancı dilleri öğrenmiş, üzerindeki 
bu hoş elbiseyi kendisine nasıl yakıştırmıştı? 
Ama bir süre sonra gergin bir sessizlik başladı. Herkesin bekler 
gibi olduğu bütün hareketlerin ve sözlerin altındaki sessizlikti 
bu. Simdi yalnızca ortaya çıkmıştı. Saat tıkırtısından başka bir 
şey duyulmuyor, sanki herkes, "İşte şimdi asıl konuşulması 
gereken şey konuşulacak, enişte söze başlayacak!" diye düşü­
nüyordu. 
Enişte: "Efendim buraya ne için geldiğimizi biliyorsunuz 
herhalde," dedi. Küstah bir tavrı yoktu, alçakgönüllü gözükü­
yordu. "Kızınızla yeğenim görüşmüşler, anlaşmışlar." 
Ömer, "Eniştem gene gerçekçiliğe başlayacak!" diye düşündü. 
Enişte, yumuşak ve ölçülü sözlerin daha elverişli olacağı böyle 
gergin durumlarda, beklenenin tersine sert bir tavır takınır, 
düşünülmesi, ama söylenmemesi gereken şeyleri söylemekten 
hoşlanırdı. Bir keresinde, bu tutumunu Ömer'e gerçekçiliği ve 
ikiyüzlülükten hoşlanmamasıyla açıklamıştı, ama Ömer, eniştenin 
her gerçekçilik buhranında, daha ikiyüzlü olduğunu düşünü­
yordu. 
"Kendi kendilerine görüşmüşler, anlaşmışlar. İkisinin de aklı 
başında. Bana kalırsa bizlere söz bile düşmez. Doğrusu da bu 
galiba. Bize söz düşmemeli, öyle değil mi? Madem ki onlar aklı 
başında ve... ve iyi okumuş iki insan, bize kararlarını doğru 
bulmak düşer." Bunları kendi kendine tartışıyormuş gibi dü­
şünceli bir tavırla söyledikten sonra, galiba gerçekçilikte fazla 
ileri gittiğine karar vererek ekledi: "Böyle olmalı, böyle olmalı, 
değil mi efendim?" 
173 


"Nasıl? Tabii, tabii!" dedi Muhtar Bey. 
"İşte onun için size şunu soruyorum: Yeğenim kızınızla ev­
lenmek istiyor. Siz razı mısınız?" 
Muhtar Bey şaşkınlaştı. Sanki hiç beklemediği bir şey işitmişti. 
Koltuğunda kıpırdanıyor, yardım bekliyormuş gibi Nazlı'ya 
bakarak kıvranıyordu. Ömer de suçluluk duyuyordu. Telâşlı 
hareketlerle kıvranan şu adamdan, böyle tatsız durumlara yo­
lacağı için özür dilemek geliyordu içinden. 
Sonunda, Muhtar Bey: "Ah, annesinden sonra o da mı ya­
nımdan ayrılacak?" diye mırıldandı. Hüzünlü ve yalnız gözü­
küyordu. 
Enişte: "Daha ama, evliliğe çok zaman var!" dedi. Sonra Muhtar 
Bey'i avutmanın değil, tasarlanan şeyleri yürütmenin zamanı 
olduğunu düşünüyormuş gibi aceleyle ekledi: "O zaman mutlu 
olsunlar, efendim, mutlu olsunlar." 
Kısa süren bir durgunluk oldu. Teyze iç çekti. 
Enişte söylenmesi gereken öteki şeyleri de söyledi: "Ömer 
oğlumuz, biliyorsunuz demiryolunda çalışıyor. Bahar başında, 
inşaat mevsimi gelmeden nişanın yapılmasına karar vermişler. 
Siz de nişanın İstanbul'da yapılmasını istiyormuşsunuz." 
"Ben değil, ben değil!" diye bitkin bir tavırla milletvekili 
mırıldandı. "Rahmetli annesi... Ankara'dan hiç hoşlanmazlardı. 
Vasiyet etmişti..." 
"Nasıl isterseniz, efendim!" Enişte bunu bir sıkıntıya katla-
nıyormuş gibi homurdandı. Sonra nişanın tarihi ve ayrıntıları 
hakkında birkaç cümle daha söyleyerek sustu. 
Odaya bir durgunluk yayıldı. Herkes kendi düşüncesine çe­
kilmişti. Ömer, "Kendi hayatlarını, kendi tasarılarını düşünü­
yorlar," diye içinden geçirdi. "Ender bulunan şu zamanın tadını 
çıkarıyor, kendilerini düşünmek için de bizden yararlanıyorlar!" 
Herkesin kendi hayatına ilişkin bir hatırayı, ya da bir küçük 
tasarıyı gözden geçirdiğini, bunu yaparken de, Nazlı ile kendisini 
gözünün önüne getirdiğini hissediyor, bunu dayanılmaz bu­
luyordu. Öfkeyle, "Kendilerinden o kadar geçtiler ki, bu tuhaf 
sessizliği bozmak bile akıllarına gelmiyor!" diye düşündü. 
"Efendim, çok duygulandınız; neredeyse üzüldünüz diye­
ceğim." Teyzeydi bunu söyleyen. Merakla milletvekiline bakıyor, 



biraz da gücenmiş gibi duruyordu. 
Galiba Muhtar Bey bu ilgiden hoşlandı: "Ne diyeyim, ne dı-
yeyim?" diye inledi. "Bekliyordum ama, gene de tuhaf geldi bu 
bana. Ne diyeyim? Belki de böylesini beklemiyordum." Ömer'e 
baktı. "Delikanlıya kanım kaynamıştı. Ama gene de şaşkı­
nım!" 
hnişle: "Bu zamanda artık böyle oluyor!" dedi. Bilgisiyle 
gururlanıyormuş gibiydi. "Memleket de değişiyor, böyle oluyor 
işte. Kendileri görüşüp anlaşıyorlar. Böylesi daha uygun değil 
mi?" 
Muhtar Bey Ömer'e bakıyordu. Ömer, "Tamam işte, şimdi beni 
ölçüp biçmeye başladılar!" diye düşündü. Orada rastlantıyla 
bulunan ince gövdeli Refet Bey de kendisine bakıyordu. "Ne 
düşünüyorlar acaba? Beni nasıl buluyorlar?.." İçinden kalkıp 
odadan çıkmak geliyordu. 
Milletvekili, Ömer'den gözlerini kaçırarak: "Evet, evet, zamana 
uymak gerek!" diye mırıldandı. Sonra hoş bir şeyi hatırlamış 
gibi birdenbire neşeleniverdi: "Biz görücü usulüyle evlenmiştik 
rahmetliyle." Ama hemen arkasından yüzüne bir gölge düştü: 
"Ama benim şaşkınlığım bundan değil ki... Ben çünkü her zaman 
ilerdik taraftarı olmuşumdur." Heyecanla Refet Bey'e dönerek 
ekledi: "Refet Bey ile mecliste bu yüzden çok şimşek çekmişizdir. 
Biz bu mücadelenin içindeyiz!" Sonra hüznünü unutarak, kıyafet 
kanununu uygulamak için Manisa Valiliği sırasında softalarla 
nasıl savaştığını anlatmaya koyuldu. 
Muhtar Bey'den beklenmeyen bu hüzün ve neşe galiba enişteyle 
teyzeyi şaşırtmıştı. Bir süre milletvekilinin neşeyle anlattığı şeyleri 
dinlediler. Muhtar Bey'in söylediklerinden çok, tavırlarına, neşeli 
el kol hareketlerine, kelimelerine dikkat ediyorlardı. 
Ömer, "Galiba onu biraz deli dolu buluyorlar!" diye düşündü, 
ama sonra kendisinin de gelecekteki kayınpederini böyle gör­
düğünü farkederek şaşırdı. "Babacan bir adam!" diye mırıldandı. 
Sonra Nazlı'ya baktı. Babasını ilgiyle dinliyordu. Refet Bey'in 
de ağzı açılmıştı. Ömer, "Kendimi düşünmemeliyim, biraz olsun 
onlar gibi olmalı, bu neşeye ben de katılmalıyım! " diye düşündü. 
İçinden hırslarını, tutkularını unutmak, çinili sobanın ısıttığı 
bu mutlu havaya karışıp bilincini ve gururunu silmek geldi. Böyle 
i
75 


yapabileceğine bir ara inanarak gözlerini keyifle odanın içinde 
gezdirdi, ama hizmetçinin kapı aralığından kendisini seyrettiğini 
görünce bir damat adayı olduğunu hatırlayıverdi. Manisa Va­
liliğini anlatan Muhtar Bey'i süklüm püklüm dinledi. "Olacağı 
buydu!" diye düşündü, ama kendisini daha fazla da didikle-
yemeyeceğini anladı. 
Enişte içten bir tavırla: "Hiç Avrupa'ya çıktınız mı?" diye 
sordu. 
Muhtar Bey, "Ah, hayır, fırsat olmadı," diye hayıflandı. "Ama 
gidip bir görmek şart... Nazlıcığım gitsin, çok istiyorum." Sonra, 
herhalde sözlerinin yanlış anlaşılmasından korkarak, elinde bir 
tepsiyle içeri giren hizmetçiyi işaret etti: "Galiba yavaş yavaş 
masaya geçmemiz gerekiyor," dedi. 
Yavaş yavaş masaya geçtiler... 

Download 1.5 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   ...   41   42   43   44   45   46   47   48   ...   79




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling