Adalet Menzili
Download 1.1 Mb. Pdf ko'rish
|
Adil Yakubov - Adalet Menzili
Adil Yakubov
176 gurabanın tepesine çıkıp tepinseler, kendileri yetmiyormuş gibi, çocuklarını ve karılarını da işkenceye tâbi tutsalar? Hatta öz hellalliklerinin namusuna el sürmekten bile çekinmeseler! Benim bu düşüncelerimi bir nevi isyan kabul ediyorsan, kendin affedesin ya Rabbi! Ama kullarının başına gelen bu sınava kaç kişi dayanabilir e kurban olduğum Allah? Evet, Suyun Burgut aklını oynatmış falan değil. Çok iyi biliyordu ki, kendisi iyi bir Müslümandı. Günah-ı azim bir işe tevessül edeceğini çok iyi biliyordu.. Amma başka çare kalmamışsa ne yapsın? Çiğ süt emmiş kullaRInı kendin yarattın, kendin affedesin ey hallak-u âlem! Sen de beni affet, Allah’ın alnıma yazdığı helalliğim, bu dünyada bulduğum helal nasibim! Bahtım, değerli cevherim, altınım, bir tanem!.. Affet, affet, affet. Artık söyleyeceklerini söyledi. Ömründe hiç bu kadar samimi konuşup, bu kadar içten dertleşmemişti. Hiç içini böylesine döküp, kalbini temizlememişti. Doğru; buna ihtiyaç da yok. Kuş dilinden kuş anlar dedikleri gibi onlar zaten gözleriyle, bakışlarıyla birbirleriyle konuşuyorlar, kalpleriyle selâmlaşıyorlardı!.. Evet, Mercanay anlar, Mercanay affeder onu.. Fakat, oğlu gözünün akı karası Laçin’i… Burgut ona ne desin ki? Dese bile anlar mı, affeder mi? Elveda Laçin’im? Elveda oğlum! Seni Allah’a, ananı sana emanet ediyorum! Sen de affet babanı, balacanım! Affet, affet… Adalet Menzili Adil Yakubov 177 S -14- uyun Burgut’un kolhoz mezarlığına defnine izin verilmedi. Cesedini aynı gece herhangi bir yerde üstü sıkıca çakılmış tahta bir sandığa koyup getirdiler. Cesedi alıp getiren insanlar, - onlar arasında gardiyanlar, hepsi üniformalı, güçlü kuvvetli gençler de vardı, - evde koparılan feryada, ağlayıp sızlamalara, diz dövmelere aldırış etmeksizin, hiç sesinizi çıkarmayın, cenaze merasimi dahi tertiplemeyin, hiç bir yerde bu olaydan bahsetmeyin diye tenbih ederek cenazeyi teslim ettiler. Ama ne yaparlarsa yapsınlar el alem toplandı. Evden yükselen feryatları işitenler çevreye yığıldı. Değil avlu, yollar bile insan seliyle doldu. Cesedi getiren gençler, toplanan kalabalığın dağılmasını, feryadu figanın derhal kesilmesini istedilerse de, halk onları dinleyecek halde değildi. “Suçsuz, zavallı, tertemiz bir Müslümanın hiç sebebi yokken hayatına kastettiğiniz yetmedi mi? Şimdi onu cenaze namazını bile kıldırmadan gömmek mi istiyorsunuz? İnsaf yok mu sizlerde? Siz Müslüman mısınız, yoksa kâfir mi?” diye isyan ettiler. Suyun Burgut’un cesedini alıp getiren üniformalı gençler, bu sözler üzerine biraz yatışarak inatlarından vaz geçtiler. Yaşlıların tavsiyeleriyle Burgut’un Mercantav’a, yıllarca çalıştığı çiftliğin yanındaki küçük mezarlığa defnedilmesine müsaade ettiler. Daha sonra tabutu açıp cesedi çıkardılar. Merhum anasının kendi elleriyle dokuyup, düğünlerinde hediye ettiği büyük kilime sararak, cenaze namazını kılıp Mercantav’a getirdiler. Ve Burgut’u kendisinin hayattayken çok sevdiği nehir kenarına defnettiler. Cenazeye katılan insan seli, her zamanki gibi sorulan “Ey cemaat, Suyun Burgut’u nasıl bilirdiniz?” sorusuna, dağı taşı inleten bir nida ile cevap verdi: “İyi insandı, mert insandı Suyun Burgut!” Bu nidadan Mercantav da sallandı ve o bile göz Adalet Menzili Adil Yakubov 178 yaşlarını tutamadı!.. Defin merasiminin üçüncü günü halka yemek verildi. Yemekten sonra eş dost birer ikişer çekip gittiler. Sadece Mercanay ile Bibisara mamanın bulunduğu büyük otağda üç dört yakın dost ve Laçin’in arkadaşları kaldı. Laçin’le dedesi sakin bir yere dikilen çadırda kalıyorlardı. Gece Gazi tekrar kalp krizi geçirince alıp şehir hastahanesine götürdüler. Ertesi gün ise Selimle Gümüş Bibi de döndüler. Laçin’le vedalaşmaya geldiklerinde o, çadırın yukarı kısmında gözlerini gün ışığı gelen deliğe dikip oturmaktaydı. Üç gün boyunca hiç yerinden kıpırdamamıştı. Ne sorulan sorulara cevap vermiş, ne de ağzından bir kelime çıkmıştı. Sanki babası öldükten sonra dili tutulmuş, sağır bir insan olmuştu. Hatta cenazeden döndükten sonra, en yakın arkadaşlarıyla annesi ve ninesinin sordukları sorulara bile bir tek cevap vermemiş, gözlerinden bir damla yaş dökülmemişti. Çadırı dolduran kadınlar, gelinler Laçin’e bakıp bakıp ağlıyorlardı. Bibisara mama, iki büklüm vaziyette gelip torununun boynuna sarıldı. Başını koynuna bastırıp kulağına bir şeyler fısıldayarak hüngür hüngür ağladı… Laçin hâlâ heykel gibi sessiz duruyordu. Ama anası Mercanay’ı görünce daha fazla dayanamadı! Anasını önce tanıyamadı. Sırtında, eteği yerleri süpüren uzun mavi entari, başında ucu bir tarafa ağıp gitmiş mavi yazma ile yüzü kömür gibi kararıp kalmış olan Mercanay, önce kendisine yangında kalıp, bütün dal budakları yanan, sipsivri ortada kalmış tek bir çınar ağacını hatırlattı. Ona göre bu yangında anasının sadece gözleri kalmıştı, ama bu gözlerde nem yok, tıpkı kuruyup kalmış bir kaynağı hatırlatıyordu. Laçin’i en çok üzen anasının saçları oldu. Kaldırgaçının yelesi gibi simsiyah parlayıp duran o ipek gibi saçlar bir gece içinde bembeyaz olmuştu! Laçin bunu görünce boğazına düğümlenip kalan hıçkırıkları tutamayıp, ninesinin kollarından ayrılıp anasının kollarına atıldı ve önüne diz çöküp ayaklarını kucakladı.. Ağzından çıkan ilk ve son feryat da bu oldu.. Ondan sonra bir daha Laçin’in ağzından bir kelime almak, söylenen bir sözü işittiğini anlamak mümkün olmadı. Şu anda en samimi arkadaşı Selim’le Gümüş Bibi’yi fark etmemiş gibi gözlerini yukardaki deliğe dikmiş yatmaktaydı. Selim’le Gümüş bir süre ona dikilip kaldıktan sonra: Adalet Menzili Download 1.1 Mb. Do'stlaringiz bilan baham: |
Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling
ma'muriyatiga murojaat qiling