Adli sosyal hizmet: yaklaşim ve MÜdahale
Adalet Mekanizmasının Soğuk Yüzü ve Adli Sosyal Hizmetin Yeri
Download 57.26 Kb.
|
ADLI SOSYAL HIZMET ADALET MEKANIZMASINDA
1.2. Adalet Mekanizmasının Soğuk Yüzü ve Adli Sosyal Hizmetin Yeri
Sosyal hizmetin önemli müdahale alanları olan yoksulluk, etnisite, cinsiyet, engellilik, aile içi şiddet, mental sorunlar, madde kullanımı gibi konular; bireylerin, grupların ve toplulukların bulundukları sistem içerisinde dezavantajlı konumda olmalarına neden olan önemli potansiyellerdir. Aynı zamanda bu potansiyellerin bireyleri, grupları ve toplulukları bir suçun faili ya da mağduru olma durumuna karşı kırılgan ve açık hale getirme ihtimalleri daha yüksektir (Wormer vd., 2008). Brownell ve Roberts (2002), geçtiğimiz yüz yıl içerisinde en çok ihmal edilen ve değersizleştirilen grubun suçlu ve mağdur gruplar olduğunu öne sürmektedir. Suçlular özelinde bakıldığında ise adli mekanizma aktörleri, bir dönemde, bu kişilere, davranışları asla değişmeyecek kişiler olarak bakmış ve masum insanların ise asla yanlışlıkla suçlanmayacağını düşünmüştür (Brownell & Roberts, 2002). Ayrıca, Butters ve Vaughan-Eden (2011) çalışmalarında, adalet sisteminin “duygusuz” bir yönünün olduğunu söylemişlerdir. Bunların dışında mahkemeler, kanundan aldığı yetki ile önemli bir gücü de yönetmektedir. Bu güç ister istemez, bu sistem içine giren kişiler (mağdur, fail, tanık, suça sürüklenen vs.) için bir baskı unsuru olmaktadır (Wexler, 1996). Bazı durumlarda gücün tek taraflı kullanımına maruz kalmak, kişide stres kaynağı olabilmekte ve kendini çaresiz hissetmesine neden olabilmektedir (Weinstein, 1997). Böylelikle, suç faillerine bakış ve adalet mekanizması içerisine giren kişilerin yaşadıkları stresin bir araya geldiği durumlar için, bir anlamda, adalet mekanizmasının soğuk yüzü diyebiliriz. Adliye-suçlu eksenli çalışmalar muhteviyatı nedeniyle karmaşıktır ve ruhsal, kişilerarası, ailesel ve toplumsal sistemleri anlamayı gerektirir. Bu sistemler aynı zamanda sosyal hizmetin kendini gösterdiği alanlardır (Brownell & Roberts, 2002). Ancak adli sosyal hizmetin, genel sosyal hizmet anlayışına bağlı olarak bazı öncelikleri vardır: Bunlardan biri de, her bireyin özünde haysiyetli ve özerk olmasıdır (Sheafor & Horejsi, 2015a). Sosyal hizmet yaklaşımında, insan ve çevresi içerisinde meydana gelen etkileşim vurgulanmaktadır. Bu etkileşim “insanların yaşam amaçlarını, zor durumlarla baş etmelerini, özlemlerini, beklentilerini ve etraflarına verdikleri anlamı etkiler” (Pincus & Minahan, 1973, akt. Kartal, 2009, s.5). Ayrıca sosyal hizmet mantığı etiksel olarak duygusuz değildir (Butters & Vaughan-Eden, 2011). Bu nedenle sosyal hizmet ile “bireyin kendini gerçekleştirme kapasitelerinin geliştirilmesi, kaynaklara ulaşımlarının kolaylaştırılması ve en önemlisi de birey için var olan sistemlerin etkili ve insancıl çalışmasını sağlamak, geliştirmek ve ilerletmek amaçlanmaktadır” (Pincus & Minahan, 1973, akt. Kartal, 2009, s.5). Böylelikle adalet mekanizması içerisinde hizmet sunan sosyal hizmet uzmanı, bu rolleri ile adalet mekanizmasında bireyle adli birimler arasında durarak; bu sistemin belki de soğuk yüzünü yumuşatabilme adına önemli bir hizmeti sunan aktörler konumuna geçmektedir. Burada adli sosyal hizmet uzmanının önemli yaklaşımlarından biri güçlendirme yaklaşımıdır. Gerçekten de adli sosyal hizmet, sosyal hizmet anlayışına bağlı olarak bireyin güçlendirilmesini amaçlar. Güçlendirme ile bireylerin çevrelerine daha fazla hakim olmaları ve önemli yönlerini keşfetmeleri sağlanabilir, böylelikle kaynaklara ulaşımları kolaylaştırılır (Teater, 2015). Özellikle de diğer gruplardan daha fazla olarak bu süreç içerisinde yer alan mağdur, fail ve suça sürüklenen-mağdur çocukların “kaybedenin kaybedeni” olduğu durumlarda (Wormer, Roberts, Springer, & Brownell, 2008) bu bakış açısı daha da ön plana çıkmaktadır. Butters ve Vaughan-Eden (2011) adli sosyal hizmetin etik boyutunu tartıştıkları çalışmada, adli sosyal hizmetin adli süreç içerisindeki rolünü kısaca şöyle özetlemişlerdir: “Adli sosyal hizmet uzmanı, adalet mekanizmasına çeşitli sıfatlarla giren tüm taraflar için, sosyal hizmet becerilerini uygular ve adalet sistemine yardım eder. Sosyal hizmet perspektifine bağlı olarak, tüm bakış açılarına değer verir. Kişilerin aidiyetlerini, kültürlerini ve yoksulluk durumlarını anlar. Etkin olarak teorik ve bilimsel bilgiye başvurur ve konuların çözümlenmesi için müdahalelerde bulunarak taraflar arasında bir nevi köprü vazifesi görür. Vakalar; etkin, insani ve başvurulabilecek tüm bilgilerin dikkatli değerlendirilmesi sonrası sonuca kavuşturulduğunda, taraflar için mümkün olan en iyi çözüme ulaşılmış olur”. İşte adli sosyal hizmet uzmanından beklenen rol budur. Böylelikle, adli sosyal hizmet uzmanının bu kavramsal çerçeve içerisinde rol üstlenmiş olduğunu anlamaktayız. Uygulamada ise ülkemizdeki sosyal hizmet anlayışına bağlı olarak bir takım hizmetlerin verilmesini sağlayan adli mekanizmaların (çocuk mahkemeleri, savcılıkları kolluğun çocuk birimleri, denetimli serbestlik uygulamaları) dayanak aldığı mevzuatta, bu birimlerde görev alan sosyal hizmet uzmanları ve diğer uzmanlar için bir takım görevler düzenlenmiştir. Bu çerçevede adli sosyal hizmet uzmanından adalet mekanizması içerisinde beklenen görevleri kısaca şöyle özetleyebiliriz: Bilirkişilik, arabuluculuk, mesleki yaklaşım çerçevesinde hükümlü ve mağdur için en uygun tedbirin ne olacağı ile ilgili görüş bildirme (Baykara-Acar, 2014), suça sürüklenen çocuklar ve çocuk mağdurların adli makamlarca dinlenmesinde hazırlanması ve iletişim koşullarının sağlanması, çözümleyicilik ve bilgilendirme, taraflara yaklaşım konularında adli makamlara eğitimler verme, rehberlik, danışmanlık, hükümlü için verilen tedbirlerin takibi, denetlenmesi ve tedbirlerin etkinliği konusunda profesyonel öneriler sunmak gibi görevlerdir (Çocuk Koruma Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik; Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliği). Bu anlamda adli sosyal hizmet uzmanını üstlendiği bu görevlere bağlı olarak şöyle değerlendirebiliriz: Adli sosyal hizmet uzmanı; faili, hükümlüyü, suça sürüklenen çocuğu, mağduru, risk altındaki kişiyi adli makamlara en etkin şekilde (çevresi içinde birey anlayışı, bireyin özerkliği, içinde bulunduğu dezavantajlı durumların ortaya konması vs.) anlatan ve durumlarına göre en uygun tedbir ve yaklaşımı öneren rolü ile “bilirkişi”; aracı, arabulucu, bilgilendirici, rehberlik edici, köprü kurucu, takip edici rolü ile adli mekanizmanın soğukluğuna karşı bireyi “güçlendirici”; risk altındaki kişi ve çocukların bir suçun faili ya da mağduru olmalarını engelleyecek tedbirlerin alınması ve uygulanmasında ise “önleyici” rol ve görevlere sahiptir diyebiliriz. Young (2014), ABD’de adli mekanizma içerisinde çalışan sosyal hizmet uzmanlarının adalet mekanizmasına bakışlarını anlamak amacıyla 17 tecrübeli sosyal hizmet uzmanı ile yaptığı çalışmasında bir uzman haricinde diğer sosyal hizmet uzmanlarının tamamı, adli mekanizma içerisinde yaptıkları işlerin kritik değerde önemli olduğunu vurgulamışlardır. Çalışmanın bu kısmından hareketle, adalet mekanizmasının karmaşıklığı ve baskın yönünden etkilenen sadece bu sisteme giren bireyler değildir. Aynı zamanda bu bireyler için çalışan sosyal hizmet uzmanlarının da yaşadığı bir takım sorunlar vardır. Download 57.26 Kb. Do'stlaringiz bilan baham: |
Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling
ma'muriyatiga murojaat qiling