Anadolu Sohbet Gelenekleri ve Yaren Bildiriler


Download 0.85 Mb.
Pdf ko'rish
bet10/32
Sana03.08.2017
Hajmi0.85 Mb.
#12601
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   32

Kaynakça 
BEN-AMOS,  Dan  (1971),  “Toward  a  Definition  of  Folklore  in 
Context”, The Journal of American Folklore, c.84, sy.331, s.3-15. 
ÇOBANOĞLU, Özkul (1992), The Relationships Between Oral Forms 
of Folklore and Mediated Performances in the Cult of Çakıcı Mehmet Efe, 
Yayımlanmamış  Master  Tezi,  Indiana  University  Folklore  Institute, 
Bloomington. 
ÇOBANOĞLU,  Özkul  (1999),  Halkbilimi  Kuramları  ve  Araştırma 
Yöntemleri Tarihine Giriş, Ankara: Akçağ Yayınları. 
ÇOBANOĞLU,  Özkul  (2000),  Âşık  Tarzı  Kültür  Geleneği  ve  Destan 
Türü, Ankara: Akçağ Yayınları. 
HATTOX, S. Ralph (1998), Kahve ve Kahvehaneler, İstanbul: Tarih 
Vakfı Yurt Yayınları. 
KENNETH  S.  Goldstein  (1964),  A  Guide  for  Field  Workers  in 
Folklore, Hatboro, Pa.: Folklore Associates. 
KENNETH  S.  Goldstein  (1977),  Sahada  Folklor  Derleme  Metotları 
(çev. A. Uysal), Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları. 

97
 
 
OTANTİKLİK EVDE BAŞLAR: GELENEKSEL SOHBET 
TOPLANTILARINDA MEKÂN TASARIMI VE OTANTİK OLANI ARAMA 
 
Mehmet Emin DEDE

 
 
Öz 
Son  on  yıl  içerisinde  miras  turizmi  ivme  kazanarak  etki  alanını 
genişletmiş,  yerel  ve  ulusal  miras  sahiplerini  tanınmışlık  bağlamında 
umutlandırmıştır.  Bu  çalışma  2010  yılında  Somut  Olmayan  Kültürel  Miras 
Listesine  “Geleneksel  Sohbet  Toplantıları”  başlığı  altında  girerek  korumaya 
alınan  “yaren  sohbetlerinin”  mekânsal  uygulamaları  üzerinde  duracaktır. 
Otantiklik  kavramı  nesne,  mirasın  kendisi  ve  mekân  (burada  ev)  üçlüsünün 
merkezindedir.  Kalıcı,  modernist,  varoluşçu  kavramların  aksine  bu  çalışma 
bariz  bir  şekilde  kişiselleştirilmiş  otantikliğin  peşinden  koşulan  ve  turist 
yaklaşımları tarafından aranılan bir özellik olduğunu savunmaktadır. Otantiklik 
meselesi,  “öteki”  ya  da  “mazi”nin  temsillerinin  bulunduğu,  somut  olmayan 
kültürel  mirasın  sergilendiği  mekânlarda  süregelip  gider.  Bu  çalışmanın  esas 
sorusu,  ticarileşme  yolunda  adım  atan  yaren  kültürünün  yaren  otantikliği 
olarak  algılanıp  algılanmadığı  veya  niçin  algılandığıdır.  Turizm  çalışmalarında 
otantikliğe  yönelik  her  zaman  var  olan  araştırmayı  takip  ederek,  bu  alan 
üzerine  yapılan  çalışmaların,  birincisi  obje-bağlantılı  otantiklik  ile  benlik-
bağlantılı  otantiklik  arasında  karşılıklı  ilişkileri  ve  (eğer  varsa)  dinamikleri, 
ikincisi  ise  hangi  mekanizma  aracılığı  ile  iki  otantiklik  türünün  birbirine 
dönüşebileceğini izah edemedikleri sonucuna varmaktadır. Bu makale, neticede 
turizm  bağlantılarında  otantikliğin  üretilmesine  yol  açan,  turistlerin  “ev”  ile 
ilgili  bilinçaltı  arayışına  özel  bir  odaklanma  göstererek  bu  iki  problemi  ele 
almayı amaçlayacaktır.  
 
Giriş 
Otantiklik  meselesi,  “Öteki”  ya  da  “Mazi”nin  temsillerinin 
bulunduğu,  miras  alanlarının  hepsinde  vardır.  Bu  çalışmanın  esas 
sorusu  bir  miras  olarak  yaren,  genel  anlamda  ise  Anadolu  sohbet 
toplantılarının  içinde  yapılan  şeyin  yaren  otantikliği  olarak  algılanıp 
algılanmadığı  veya  niçin  algılandığıdır.  Bu  soru,  kültürel  tüketimin  ve 
mirasın  korunmasının  yarattığı,  geleneksel  sohbet  toplantıları 
bağlamında,  otantikliğin birbiriyle  alakalı  üç  boyutunu “obje,  benlik  ve 
ev”  üçlüsü  içerisinde  araştırmaya  sevk  eder.  Çoğunlukla  geleneksel 
                                                           

  Arş.  Gör.,  Nevşehir  Hacı  Bektaş  Veli  Üniversitesi,  Kapadokya  Araştırma  ve  Uygulama 
Merkezi. 

98
 
 
evlerde  icra  edilmeye  çalışılan  yaren,  icracıların  kendi  geleneksel 
evlerini  sunarak  kendi  kültürel  miraslarına  kâhyalık  yapmalarını  ve 
onları korumalarını sağlamaktadır. Bu eylemdeki temel önerme yaşayan 
gelenek  olarak  yareni  korumaktır.  Turizmin  olumsuz  etkisi  birçok 
kesimi  gittikçe  ilgilendirirken,  bu  noktada  yapılmak  istenen  mirasın 
kültürel  otantikliğinin  korunması  için  muhtemel  bir  çözüm  olarak 
mekânın algıya bağlı olarak düzenlenmesidir.  
2009  yılında  Kültür  ve  Turizm  Bakanlığı,  Araştırma  ve  Eğitim 
Genel  Müdürlüğü  tarafından  hazırlanan  ve  başvurusu  yapılan 
“Geleneksel  Sohbet  Toplantıları:  Yaren,  Barana,  Sıra,  Kürsübaşı”  adlı 
dosyanın  2010  yılında  UNESCO  Hükümetlerarası  Komite  tarafından 
“Somut Olmayan Kültürel Miras Temsili Listesi”ne kayıt edilmesi uygun 
bulunmuştur.  Söz  konusu  kayda  göre  “Geleneksel  Sohbet  Toplantıları” 
şöyle tanımlanmıştır: “Sayıları farklı yörelerde, farklı sembollerle oluşan 
erkek gruplarının yılın özellikle kış aylarında ve haftada bir gün olarak 
rutinleşen  bir  periyotta,  belli  kurallar  çerçevesinde  bir  araya  gelerek 
manevi  akrabalıklar  kurdukları  sosyal  dayanışma  işlevli  mevsimsel  ve 
geleneksel toplantılardır.” 
Yaren evleri; köy odası, varlıklı kimselere ait konaklar, geniş odalı 
veya  hayatlı  evler  gibi  geniş,  kapalı  mekânlarda  gerçekleşmektedir. 
Yaren  toplantılarında  ocak  yakılacak  mekânlarda  tuvalet,  mutfak  ve 
yaren  odası  dışında  bir  de  misafirlerin  oturacağı  bir  oda  bulunması 
zorunludur.  Biyolojik  etkinliklere  bağlı  olarak  tuvalet  ve  mutfak 
toplantının yapılacağı yerde bulunur. Bu mekânlar daha açık bir ifade ile 
toplantı  için  “kulis”  yani  hazırlık  mekânlarıdır.  Bu  noktada  mutfak 
yenilen ve içilen malzemelerin hazırlandığı sunum aşamasına getirildiği, 
toplandığı  ve  temizlendiği  yerdir.  Yarenler  dışındaki  kişiler  tarafından 
görülmesi  hoş  karşılanmaz.  Çünkü  yaren  düzen  ve  intizam  evidir. 
Burada  dikkat  edilmesi  gereken  nokta  misafirlerin  yaren  başlamadan 
önce tutulması gereken bir yerin zorunlu olarak bulunmasıdır. Bu fiziki 
şartlar  göstermektedir  ki  otantikliği  korumaya  bağlı  olarak  icranın 
gerçekleştiği yer yeniden teşrif edilir ve düzenlenir (Dede, 2012: 24). 
Yaren  odası;    meydan,  başağalar  ve  medhal  olmak  üzere  üç  ana 
bölümden  oluşur  ki  bunlar  otantik  algısı  üzerinden  düzenlenmiş 
yerlerdir.  Anadolu  erkek  toplantılarında  mekân,  salt  toplantının 
düzenlendiği  fizikî  ortam  olmaktan  çok,  kültürel  anlamlar  bütünüdür. 
Mekânın  çevresindeki  bütün  öge  ve  nesneler,  toplumsal  bellekte  yer 
etmiş normlarla düzenlenir; böylece zaman vasıtasıyla kişi ve nesnelere 
verilmiş  değerler,  yapılmış  kabuller,  ortaklaşılmış  duygular,  kolektif 
çağrışım  ve  etkilenmeler  (Gür,  2000:  62)  mekân  içerisinde,  tekrar 

99
 
 
şekillenerek  ortaya  çıkar.  Bu  şekillenme  Anadolu  erkek  toplantıları 
içerisinde  mekânın  “anlam”  ve  “işlev”  olarak  iki  türlü  şekillenmesini 
sağlamıştır.  
Tarihi seyri içindeki gelişim sürecine bağlı olarak yaren ahilikten 
miras kalan bir gelenek olarak kabul görmektedir. Bu durumdan ötürü 
denilebilir  ki  mekân  tasarımı  ahiliğin  tarihi  seyrine  bağlı  olarak 
düzenlenmiştir.  Mekân  tasarımında  bariz  bir  şekilde  Osmanlı  motifleri 
göze  çarpmaktadır.  Bunlar  Osmanlı  tuğrası  bulunan  bir  bakır  işlemesi, 
Osmanlı  arması  ve  Türk  boylarının  tamgalarıdır.  Bunların  yanı  sıra 
Müslümanlık  simgelerinin  bulunduğu  nesneler  de  yaren  odasında 
bulunan  diğer  unsurlar  olarak  karşımıza  çıkmaktadır.  Ayrıca  milli  ve 
manevi  değerlerin  simgeleri  olan  bayrak,  Kur’an  da  yine  mekânın 
düzenlenmesinde kullanılmıştır. Mekânın otantikliğini sağlama amacı ile 
bağlamından  koparılmış  ürünler  hem  odaya  girişte  hem  de  oda  içinde 
sıklıkla  kullanılan  dekor  malzemeleri  olarak  karşımıza  çıkmaktadır. 
Bunların  içinde  eski  közlü  ütüler,  çıkrıklar,  bakır  taslar,  gaz  lambaları, 
çeyiz  sandıkları,  bakır  çaydanlıklar,  eski  saatler,  hasırdan  yapılmış 
sepetler  bulunmaktadır.  Mekânın  teşrifinde  göze  çarpan  bir  diğer  öge 
ise  el  işleridir.  Bunların  en  sık  karşılaşılanı  bindallı  damat  bohçası 
denilen  bir  işleme  türüdür.  Bu  işleme  türü  yöreye  ait  olup  mekânın 
teşrifinde  sıklıkla  kullanılmıştır.  Yine  aynı  şekilde  yaren  odasının 
perdeleri  kanaviçe  perdelerden  oluşmaktadır.  Bunların  yanı  sıra  eski 
yaren  ocaklarına  ait  resimler  ve  Çankırı’nın  eski  fotoğrafları  yine 
mekânın  teşrifinde  kullanılmış  ve  dikkat  çeken  önemli  ögelerdir.    Bu 
nesnelerin  hepsi  bize  göstermektedir  ki,    herhangi  bir  yerel,  etnik,  ve 
ulusal  kimliğin  oluşturulmasına  zemin  teşkil  eden  vazgeçilmez  bir 
mesele olarak kültürel otantikliğin özel bir çekiciliği vardır. Bu çekicilik 
katılımcı açısından da izleyici açısından da ayrı bir önem arz etmektedir.  
Turizm,  insanların  onun  aracılığı  ile  “kutsallık”  ile  ilgili  kimi 
duyguları bulmaya çalıştığı bir ritüel, bir tür nostalji olarak görülmüştür. 
Bu  noktada  aranılan  nostalji  mekânın  otantikliği  içindedir.  Otantikliği 
anlamak  için  iki  anlamada  iki-yönlü  anlam  vardır;  obje  (öteki  olarak, 
gezilen) ve benlik (merkez olarak, turist ya da yaren için ziyaretçi). Her 
ne kadar sözlük anlamı olarak aslına en yakın olarak kullanılsa da daha 
önceki  bilim  adamları,  otantikliği,  onun  vasıtasıyla  ötekinin  tamamıyla 
özgün  ve  güvenilir  olma  halini  ifade  edecek,  bir  kavram  olarak 
kullanmışlardır.  Daha  sonra  ise  otantikliğe  dair  yaklaşımını,  turistlerin 
durum  algılamalarını  çeşitli  sahneler,  yani  “gelişmekte  olan  otantiklik” 
şeklinde  ölçekleyerek,  detaylandırmışlardır.  Burada  dikkat  edilmesi 
gereken nokta, turistlerin “sahnelenmiş” veya “otantik olmayan” objenin 

100
 
 
pasif  alıcıları  veya  kurbanları  olarak  görüldüğü  turizm  dünyasında 
otantikliğe karşı kötümser bir duyarlılığı paylaşmış görünmeleridir. Bu 
durum, 
sıklıkla, 
kendi 
tecrübeleri 
ile 
ilgili 
ziyaretçilerin 
memnuniyetsizlik algılarına yol açmaktadır (Wang, 2007: 794).  
Klasik  anlamda  otantik  olanı  aramak  ve  bulmak  mümkün 
görünmemektedir.  Bu  noktada  otantiklikte  aranılan,  içinde  bir  şeyin 
kendisinin gerçeği olduğu ve kamusal niteliklerde ve kamusal alanlarda 
gerçek benliğin kaybına karşılık bir panzehir işlevi gördüğü “hususi bir 
varoluş hali” demek daha doğru olacaktır. Bu görüş dâhilinde, turistlerin 
aradıkları şey  “kendi öz benlikleri”dir  ve  dolayısıyla,  “gezilen  objelerin 
otantik olup olmadıkları meselesiyle” ilgili değildir veya daha az ilgilidir. 
Bu  duruma  bağlı  olarak  denilebilir  ki,    sergilenen  objenin  bağlamının 
yanlışlığı  ziyaretçiyi  rahatsız  etmemektedir.  Nesneye  bağlı  olarak 
ziyaretçi  onda  kendinden  izler  bulmaktadır  (Maccannel,  1973:  599-
602).  
 Turizm,  her  şeyden  önce,  modern  turistlerin  çeşitli  ürünleri; 
eşyaları,  görülecek  yerleri,  gelenek  görenekleri  ve  kültürleri  aradıkları 
bir tüketim türüdür. Çeşitlilik, yenilik ve yabancılığa dair arzular da bu 
tüketim  kültürünün  temel  dürtüleridir.  Buna  bağlı  olarak  da  ev  ve 
içindekiler  (nesne  özne  olarak)  yabancıdan  ayırt  edileni  gösteren  her 
daim  her  yerde  var  olan  bir  gönderge  olarak,  turist  ya  da  katılımcı 
deneyimlerinin ister istemez bir unsurudur. Ev, bizlerin rahat olduğu ve 
kendimizi  korumaya  bırakabildiğimiz  bir  yerdir.  Kamusal  alanı 
paylaşması  daha  zor  oldukça,  bizler,  kelimenin  tam  manasıyla,  özel 
dünyamızdaki evde kendimizi daha rahat buluruz.  Söz konusu kaidenin 
kendi  fiziki  evlerimize  bu  ortamı  sağlatması  gerekir.  Benliğin 
gelişebildiği,  evin  acımasız  bir  dünyadan  bir  sığınak  olarak 
idealleştirilmesi,  benliğin  ev  ile  bağdaştırılması,  tüketici  bir  toplumda, 
evin  kendimizi  tanımlamak  ve  özel  dünyamızı  kamusal  alanımızdan 
ayırmak amacıyla kullanılan temel maddeler havuzu olduğu gerçeği ile 
pekiştirilir (Cohen, 1972: 164).  
Evin anlamı, aynı zamanda hem maddesel (obje-bağlantılı) hem de 
kişiseldir  (benlik-bağlantılı).  Yani,  bir  insanın  tüketici  bir  toplumda 
“kendini  savunmasız”  bulması  bir  ev  ortamını  sağlayan  maddi 
eşyalarının  varlığına  ya  da  yokluğuna  bağlıdır.  Bir  insanın  otantik 
benliği  obje-bağlantılı  bir  ortam  içerisinde  bulunabilir.  Benliğin  sınırı 
objenin,  benliğin  ve  evin  bir  örtüşmesi  olup,  üçünün  birbirini 
oluşturabildiği  ve  birbirine  dönüşebildiği  bir  alandır.  Dönüşüm 
potansiyelini  göz  önünde  bulundurursak,  bir  insanın  kültürel  turizm 
bağlamında otantiklik arayışı, gerçekte, tüm üçüne paralel bir arayıştır. 

101
 
 
“Ev”  arayışı  ise,  turist  karşılamalarında  bir  sahnelenmiş  otantiklik—
veya kişiye özel otantiklik—formunun oluşturulmasına yol açar; bu, bir 
insanın  bu  tür  sahnelenmiş  otantikliği  kabul  edilebilir  ve  tatmin  edici 
bulduğu  ev-yönelimli  boyuttadır.  Kişiselleştirilmiş  otantiklik,  hem 
gezilen  objenin  otantikliğine  dair  turist  hayallerinden,  taleplerinden, 
tavırlarından  ve  algılarından  kaynaklanır  hem  de  bunları  yönlendirir 
(Sack,  1992:  148).  Ev  burada  insanlar  hareketlilikler  halinde  ikamet 
ettiklerinden,  “anlık  zaman”  dilimi  içinde  aidiyet  biçimlerine  dönüşen 
bir  unsur  olarak  karşımıza  çıkmaktadır.  Ev  zamansal,  çoğul,  hayalî  ve 
daha önemlisi, bağlamsal ve obje-ilişkilidir. 
 
Sonuç 
Sosyal  bilimciler,  otantiğin  ve  otantik  olmayanın,  “toplumsal 
olaylara  uyguladıklarında  uygun  olmayan  ve  onlarla  ilgili  bizim 
yorumlarımızdan  asla  ayrı  tutulmayan”  terimler  olduklarını 
kaydetmektedir.  Kimileri,  otantiklik  meselesinin  “dikkati  başka  yöne 
çekmek için söylenen bir sözden başka bir şey olmadığının ve otantik-
otantik  olmayan,  hakiki-sahte-  gerçek-şov,  arka-ön”  gibi  sınırlandırıcı 
ikililerin ötesinde incelenmesi gerektiğinin farkına varmaya başlamıştır. 
Bu  çalışma,  yaren  kültürünün  “otantik”  benlik  ve  nesne  arasında  ilişki 
kuran  kaynaşma  olarak  nasıl  oluşturulduğunu  göstermeye  çalışmıştır. 
Şunu  belirtmek  gerekir  ki  turistlerin  illa  da,  otantikliği  bir  sosyal 
bilimcinin yaptığı tanımındaki gibi net arıyor olmaları gerekmez. Burada 
olduğu  gibi  nesne  ve  nesne  ile  kurulan  bağ  otantikliği  otomatik olarak 
sağlamış, ziyaretçiyi rahatsızlığa itmemiştir. Şunu da belirtmek gerekir 
ki  otantiklik  yalnızca  katılımcının  kendilerine  ait  terimleri  bakımından 
tanımlanmaz.  Yazarların  otantikliğe  ve  mirasa  dair  özcü  kavramlarına 
rağmen  yaren  kültürünün  kendi  koşullarına  göre  her  nasılsa  devam 
ettiği,  hem  ziyaretçiler  hem  de  icracıların  halk  için  aynı  öneme  sahip 
olmadığı açığa çıkar. Ev sahipleri ile misafirler, benlik ile öteki, burası ile 
orası,  geçmiş  ile  günümüz  arasındaki  geleneksel  ikili  karşıtlıklara 
gittikçe artan oranda meydan okuyan sosyal bir mekân olurlarken, aynı 
zamanda  da  bu  çatlakları  somutlaştırmaktadırlar.  Özetle,  objektif 
otantiklik ile varoluşsal otantiklik ara yüzünde—bir insanın eve yönelik 
bilinçaltı  arayışının  bağlandığı  hem  aşinalık  hem  de  bilmezlik 
bakımından,  bağlanılan  bir  ara  yüz—oluşturulan  çeşitli  karışımlardan 
oluşmaktadır. 
 
 

102
 
 
Kaynakça 
COHEN, E. (1972), “Toward a Sociology of International Tourism”, 
Social Research, 39, s.164-182. 
DEDE,  M.  E.  (2012),  Anadolu  Erkek  Toplantılarının  Halk  Bilimsel 
İncelenmesi, Gazi Üniversitesi SBE, Yüksek Lisans Tezi, Ankara. 
MACCANNELL, D. (1973), “Staged Authenticity: The Arrangement 
of  Social  Space  in  Tourist  Settings”,  American  Journal  of  Sociology,  79, 
s.589-603. 
SACK,  R.  (1992),  Place,  Modernity,  and  the  Consumer’s  World:  A 
Relational  Framework  for  Geographical  Analysis,  Baltimore:  The  Johns 
Hopkins University Press. 
WANG,  N.  (2007),  “Rethinking  Authenticity  in  Tourism 
Experience”, Annals of Tourism Research, 26, s.349-370. 

103
 
 
BURSA GEZEK GELENEĞİNDE KÜLTÜREL KİMLİK UNSURLARI 
 
Özlem DOĞUŞ VARLI

 
Sedat ÇILGIN

 
 
Öz 
Anadolu’da  “geleneksel  sohbet  ortamları”  genel  başlığı  altında 
inceleyeceğimiz  gezek  kültürünün  ortaya  çıkışı  ve  biçimlenişi  açısından  diğer 
sohbet  biçimlerine  benzerlik  göstermesinin  yanı  sıra  farklılık  arz  ettiği  de 
görülür.  Tarihsel  süreç  içerisinde  incelendiğinde  kimi  kaynaklara  göre  Orta 
Asya’ya,  kimi  kaynaklara  göre  ise  Selçuklular’a  kadar  uzanır.  “Saz  başlar,  söz 
biter”  ilkesinin  hakim  olduğu  söz  konusu  sazlı-sözlü  toplantılar,  belli  meslek 
gruplarından  olan  bireylerin  haftada  bir  yapmış  olduğu  geleneksel  faaliyetler 
arasında  yer  almaktadır.  Gündelik  hayatın  meselelerinden  uzak  ve  belli  bir 
düzen  içerisinde  organize  edilen  gezek  geleneğinin  Bursa’da  ayrı  bir  içeriğe 
sahip olduğu görülür. Kütahya, Afyon-Sandıklı gibi yakın illerde oluş biçimi ve 
müzikal  unsurları  açısından  farklılık  arz  eden  Bursa  gezekleri,  özellikle  şehir 
merkezine  ait  bir  yapı  olarak  çıkar  karşımıza.  Ayrıca  tüm  sohbet  gelenekleri 
gibi yalnızca erkekler arasında olan bir faaliyet olması, Bursa gezekleri özelinde 
ayrıca  üzerinde  durulacak  husustur.  Katılımcı  gözlem  yoluyla  incelediğimiz 
Bursa gezeklerindeki geçmiş ve bugün arasında düzenlenme farkları, kullanılan 
çalgılar  ve  repertuar,  yeniden  inşa  yaklaşımı  ve  kültürel  kimlik  unsurları 
çerçevesinde irdelenmiştir. 
 
Giriş 
Anadolu’da  “geleneksel  sohbet  ortamları”  genel  başlığı  altında 
inceleyeceğimiz  gezek  kültürünün  ortaya  çıkış  ve  biçimleniş  açısından 
diğer sohbet biçimlerine benzerlik göstermesinin yanı sıra farklılık arz 
ettiği  de  görülür.  Tarihsel  süreç  içerisinde  incelendiğinde  kimi 
kaynaklar  göre  Orta  Asya  ile  irtibatlandırılan  “gezek”  kültürünün  kimi 
kaynaklara  göre  ise  Selçuklular’a  kadar  uzandığı  iddia  edilir. 
Günümüzde    “saz  başlar,  söz  biter”  ilkesi,  gezek  toplantılarında  müzik 
unsurunun  sohbetin  merkezinde  olduğunu  vurgular  niteliktedir. 
Tarihsel  süreç  içerisinde  uygulama  biçimlerinde  az  da  olsa  meydana 
gelen  değişimlerin  yanı  sıra  sembolik  olarak  sürdürülen  unsurlara 
                                                           

 Doç.Dr., Uludağ Üniversitesi, Devlet Konservatuvarı, Türk Müziği Anasanat Dalı. 

  Okt.,  Çanakkale  Onsekiz  Mart  Üniversitesi,  Eğitim  Fakültesi,  Güzel  Sanatlar  Eğitimi 
Bölümü.
 

104
 
 
dikkat  çektiğimiz  çalışmada,  Bursa’daki  gezek  kültürünün  barındırdığı 
kültürel  kimlik  unsurları  belirleyici  özelliktedir.  Geleneksel  olarak 
sürdürülen  gezeklerin  yanı  sıra  sahnelenen,  içeriği  değişen  gezek 
toplulukları  da  bulunmaktadır.  Söz  konusu  eklemlenme  ve 
değişimlerden ayrıca bahsedilecektir. 
  
Çalışmanın Metodolojisi ve Amacı 
Anadolu’nun çeşitli yerlerinde müzikli sohbet ortamlarından birisi 
olan  gezeklerin  Afyon-Merkez,  Sandıklı,  Kütahya  gibi  illerin  dışında 
Osmanlı  İmparatorluğu’nun  ilk  başkenti  olan  Bursa  şehrine  özgü  bir 
yapı  ortaya  koymasından  dolayı,  söz  konusu  farklılığın  altını  çizmek 
amaçlanmış  olup,  katılımcı  gözlem,  tarihsel  metodoloji  ve  etnografik 
incelemelerin yanı sıra, sözlü tarih yöntemi de kullanılmıştır.   
 
Bursa Gezeklerini Tanımlamak 
Anadolu  sohbet  geleneği  kapsamında  Bursa  gezek  geleneğinin 
tanımlanması  geleneğin  kültürel  aktarımlarını  ve  kimlik  unsurlarını 
doğru  tahlil  etmemizi  sağlayabilecektir.  Tanımlama,  tanımlanan  şeyi 
tanımlandığı  çerçevede  hareket  ettiren  temel  işleviyle  incelemeciye 
büyük kolaylık sağlar. Bu anlamda “tanımlayanın kendi perspektifi kısa 
ve  yoğun  bir  biçimde  aktarmak  için  kullandığı  bir  araç”  olan  tanım, 
bilimsel  inceleme  denilen  çalışmanın  ilk  elde  olmazsa  olmaz  koşulunu 
yerine  getirmiş  olur”  (Erol,  2001:  73).  Bu  bağlamda  gezek  geleneğin 
tanımlamamız,  kültürel  kimlik  unsurlarının  doğru  bir  şekilde  tahlil 
edilmesinde  kolaylık  sağlayacaktır.  Gezek  kelime  anlamı  itibariyle 
Kaşgarlı  Mahmud’un  Divanü  Lügat-it  Türk  isimli  eserinde  şöyle 
tanımlanmaktadır  (TDK,  1939):  “Kezik:  Bir  işte  nöbet  gezmek”.  Gezek, 
ülkemizde içerisinde geniş anlamları barındıran bir kelimedir. Bunun en 
güzel  örneklerini  Türkiye’de  Halk  Ağzından  Derleme  sözlüğü  isimli 
çalışmada  görüyoruz  (TDK,  1963).  Gezek,   ahilik  gibi  toplumsal 
teşkilatlardan  büyük  ölçüde  etkilenmiştir.  Gezek  kültürü  Anadolu’da 
coğrafi  ve  kültürel  özelliklerine  göre  isimler  almıştır:  Balıkesir’de 
barana,  Gaziantep,  Urfa’da  sıra  geceleri,  Çankırı  ve  Simav’da  yaren, 
Isparta  ve  Akşehir’de  keyf,  keşik,  Afyonkarahisar  ve  Sandıklı’da  gezek-
ferfene ismiyle bilinmektedir. Bursa gezeklerinin tanımını bu bağlamda 
yapmaya  çalışırsak  geçmiş  ve  gelecek  arasında  bir  kültür  köprüsü 
oluşturarak,  temelinde  Türk  Müziği  olmak  üzere  örf,  adet  ve 
geleneklerin  yaşatılması  amacıyla,  birbirlerini  tanıyan  ve  seven 

105
 
 
insanların,  yaş  ve  meslek  farkı  gözetmeden,  periyodik  olarak  belli 
zamanlarda  bir  ‘gezek’  üyesinin  evinde  toplanıp,  belirlenmiş  kurallar 
çerçevesinde  icra  ettikleri,  sazlı,  sözlü  ve  ikramlı  sohbet  ortamlarıdır 
diyebiliriz.  
 
Bursa Gezeklerinin İşleyişi 
Diğer bölgelerdeki gezeklerden müzikal anlamda farklılık arz eden 
Bursa gezekleri, özellikle esnaf, memur, işçi, emekli fertlerin sohbet için 
bir  araya  geldikleri  ortamlar  olmalarıyla,  toplumsal  yaşantı  içerisinde 
eğlence,  dayanışma  ihtiyaçlarının  giderildiği  bir  ritüel  şeklinde  vücud 
bulur.  Günümüzde  eğlence  kültürü  anlayışı  değişmiş  olsa  dahi  geçmiş 
zamanlara öykünme ve dayanışma önemli noktada yer alır. Topluluğun 
bireyleri  bir  yandan  eğlenir  ve  bir  şeyler  öğrenirken,  diğer  yandan 
birbirlerinin  durumlarını  takip  ederler,  ve  günlük  hayatlarında  da 
alışverişlerini de kendi aralarında yapmaya dikkat ederler. 
 
 
Download 0.85 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   32




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling