Anadolu Sohbet Gelenekleri ve Yaren Bildiriler


Download 0.85 Mb.
Pdf ko'rish
bet12/32
Sana03.08.2017
Hajmi0.85 Mb.
#12601
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   ...   32

Şekil 3. Sohbet Övgüsü-son türkü (Notaya Alan: Mahmut Cemal Sari). 

118
 
 
Akşam mahallenin hocası 
Okutur ebced hecesi 
Gelecek Cumartesi gecesi 
Sevdiğim bir hoş 
Saydığım bir hoş 
Olacak sohbet
 
senindir 
Gelmiş geçmiş olsun (…..) paşa 
Uzun çarşı baştan başa 
Keklik şeker taştan taşa 
Kadem olsun (…..) paşa 
 
Son türküde özellikle önemli olan cümleler şu şekildedir: 
Gelmiş  Geçmiş  Olsun  …….  Paşa  (barananın  yapıldığı  ev  sahibinin 
adı) 
Kadem  Kadem  Olsun  …….  Paşa  (bir  sonraki  hafta  yapılacak  ev 
sahibinin adı) 
 
Kadim Bir Ritüelin Ardından Kalanlar 
Balıkesir-Dursunbey’de  1970’lerde  yok  olmuş  barana  geleneğini 
günümüzde  Dursunbey  Folklor  Araştırma  Eğitim  ve  Turizm  Derneği 
2001  yılından  beri  sürdürmektedir.  Yapılan  görüşmelerde  baranaların 
hâlihazırda  bir  kültür  taşıyıcısı  ve  üreticisi  olduğu  düşüncesi  hâkim 
olmakla birlikte, yeniden oluşturulmalarında meydana gelen değişimleri 
de  görmek  mümkün  olacaktır.  Kadim  bir  kültürün  yansımalarından 
birisi  olan  barana  sohbetlerini  günümüzdeki  uygulamaları  üzerinden 
anlamaya 
çalışmak 
ritüelin 
kültürel 
bağlamını 
anlamamızı 
zorlaştırmaktadır.  Bu  noktada  bir  ritüelin  gerçekleştiği  mekanın, 
içeriğin  ve  amacın  değişiminin  ardından  ritüelin  de  başka  bir  mefhum 
haline  gelmesi  kaçınılmaz  olmaktadır.  Bu  konuda  Esherikc-
Wasserstrom,  “Ritüel  kavramının  merkezinde,  bir  performansın 
etkinliğinin  ancak  geleneksel  olarak  öngörülmüş  bir  formata  özenle 
bağlı  kılındığı  takdirde  sağlanabildiği  düşüncesi  yatar.  Geleneksel 
senaryodan  sapma  söz  konusu  olduğunda,  ritüel  artık  ritüel  olmaktan 
çıkar…”  (1990:  844-845)  der.  Dünya  kültürel miras  listesinde  yer  alan 
Dursunbey  baranalarının  da  geleneksel  senaryodan  kopmuş  olduğunu 
söylemek yanlış olmayacaktır. Geleneksel bir ritüelin sahnelenmesi, hem 
mekânın  hem  de  kültürel  bağlamın  değişimine  yol  açar  ki  bu  noktada 
baranalar bir “sahne gösterimi” haline dönüşür. Diğer bir deyişle barana 

119
 
 
simülasyonu  şeklindedir.  Geleneksel  düzenleniş  biçiminden  ziyade  bir 
kültürel kimlik unsuru olarak sahnelenen özelliğe bürünmüştür. Barana 
vasıtasıyla  iletilen  oyunlar  ve  söylenen  ezgiler  kültürel  belleğin 
unsurlarından  olmaları  nedeniyle  önem  arz  etmektedirler.  Aynı 
zamanda  gençlerin  bağlama  çalmayı,  yöresel  oyunlarını  oynamayı 
öğrendikleri kültürel aktarım ortamları haline dönüşmüşlerdir. 
 
Şekil 4. Bir barana sohbetinin sahnelenmesi (2015). 
 
Ancak  toplumsal  değişimin  kaçınılmaz  olduğu  yaşam  biçimleri 
içerisinde  sürdürülmesi  yazımızın  başında  belirttiğimiz  ritüelin 
işlevlerinden  bir araya  getirme  özelliğini  öne çıkarmaktadır.  Baranalar 
ritüel  olmalarının  yan  sıra  geleneksel  olana  dair  özellikler 
barındırmalarından  dolayı  günümüzdeki  sahnelenişi  Hobsbawn’ın 
(2005)  da  değindiği  üzere  “geleneğin  yeniden  icadı”  noktasındadır. 
Ancak  kültürel  belleğe  dair  taşıdığı  geleneksel  özelikler,  geçmişle 
günümüz arasındaki bağın kurulmasında önemli rol üstlenirler. Konuyla 
bağlantılı olarak Giddens, “Bütün gelenekler normatif veya ahlaki içeriğe 
sahiptirler,  bu  da  onlara  bağlayıcı  bir  nitelik  kazandırır.  Geleneklerin 
ahlaki doğası geçmişin ve günümüzün (bir çizgide) sıralanmasında aracı 
olan  yorumsal  süreçlerle  yakından  bağlantılıdır.  Gelenek  toplumda 
sadece  yapılmış  “olan”ı  değil,  aynı  zamanda  yapılması  “gereken”i  de 
temsil eder. Elbette bundan geleneğin kuralcı unsurlarının açıklanması 
zorunluluğu  bulunduğu  sonucuna  varılmaz.  Çoğunlukla  bunlar 
açıklanmazlar;  muhafızların  faaliyetleri  veya  talimatları  içinde 
yorumlanır.”  demektedir  (Giddens,  1994:  65).  Tüm  bu  özellikler 

120
 
 
paralelinde  baranalar  geleneksel  olanın  ritüelleşmiş  ve  günümüzde 
postmodern  haliyle  karşımızda  durmaktadır.  Ritüelin  geleneksel  olana 
dair  en  sıkı  sıkıya  uygulananı  ise  kadınların  sohbet  ortamına 
girmelerinin mümkün olmamasıdır.  
 
Sonuç 
Bir  kültürel  performans  olarak  varlığını  sürdüren  Balıkesir-
Dursunbey baranaları,  Balıkesir’in yöresel müzik ve dans karakterinin 
anlaşılması  bakımından  önemli  noktada  yer  almaktadır.  Baranalar  gibi 
yeniden  inşa  edilen  geleneksel  yapıların  incelenmesinde  elzem  olan 
sözlü tarih anlatıları ritüelin kültürel bağlamını netleştirmektedir. Ancak 
1970’li  yıllara  değin  kendi  içinde  de  değişimlere  uğrayan  baranaların 
1970’ten 2001 yılına kadar unutulan ve değişen unsurlarının olabileceği 
kaçınılmazdır.  Günümüz  baranaları  kuruluş  işlevleri  bağlamından 
uzaklaşmış  topluluğu  bir  araya  getirme  ve  kültürel  öğelerin  aktarım 
mekanı  haline  gelmiştir.  Mekan,  algı  değişiminin  baranalarda  da 
değişime  yol  açması  kaçınılmaz  olup,  geçmişin  birer  simülasyon 
ortamlarıdırlar.  Ancak  yeniden  hatırlanmak  istenmesi  de  geleneğin 
başkalaşmış  halde  de  olsa  günlük  yaşantı  içerisine  kök  salmasından 
kaynaklıdır.  
 
Kaynakça
 
GIDDENS,  Anthony,  LASH,  Scott  (1994),  Siyaset  Arayışları,  Metis 
Yayınları. 
HOBSBAWN,  Eric,  RANGER,  T.  (2005),  Geleneğin  İcadı,  İstanbul: 
Agora Yayıncılık. 
TEZCAN, Mahmut (1989), Sosyal Değişim Sürecinde Çankırı Yaran 
Sohbetleri Kültürel Antropolojk Yaklaşım,  Ankara: Kültür Bakanlığı Milli 
Folklor Araştırma Dairesi Yayınları. 
YAKICI,  Ali  (2010),  “Somut  Olmayan  Kültürel  Mirasın  Somut 
Mekânı: Konya Barana Odaları”, Milli Folklor Dergisi, 87. 
Görüşmeler 
1- Necati Seçal, 2016. 
2- Mehmet Mıcırlar, 2016. 
3- Osman Çiçek, 2016. 

121
 
 
UNESCO- SOKÜM SÖZLEŞMESİ VE GELENEKSEL SOHBET 
TOPLANTILARI 
 
Metin EKİCİ

 
 
Öz 
UNESCO  tarafından  2003  yılında  ilan  edilen  ve  Türkiye’nin  de  2006 
yılında  taraf  olduğu  kültür  alanındaki  sözleşmelerden  biri  Somut  Olmayan 
Kültürel  Miras  Sözleşmesi’dir.  Bu  sözleşmeye  göre;  “Somut  olmayan  kültürel 
miras;  toplulukların,  grupların  ve  kimi  durumlarda  bireylerin,  kültürel 
miraslarının  bir  parçası  olarak  tanımladıkları  uygulamalar,  temsiller, 
anlatımlar,  bilgiler,  beceriler  ve  bunlara  ilişkin  araçlar,  gereçler  ve  kültürel 
mekanlar anlamına gelir.”  
2009  yılında  Kültür  ve  Turizm  Bakanlığı,  Araştırma  ve  Eğitim  Genel 
Müdürlüğü  tarafından  hazırlanan  ve  başvurusu  yapılan  “Geleneksel  Sohbet 
Toplantıları:  Yaren,  Barana,  Sıra,  Kürsübaşı”  adlı  dosyanın  UNESCO 
Hükümetlerarası  Komite  tarafından  “Somut  Olmayan  Kültürel  Miras  Temsili 
Listesi”ne kayıt edilmesi 2010 yılında kabul edilmiştir. Söz konusu kayda göre 
“Geleneksel  Sohbet  Toplantıları”  şöyle  tanımlanmıştır:  “Sayıları  farklı 
yörelerde,  farklı  sembollerle  oluşan  erkek  gruplarının  yılın  özellikle  kış 
aylarında  ve  haftada  bir  gün  olarak  rutinleşen  bir  periyotta,  belli  kurallar 
çerçevesinde  bir  araya  gelerek  manevi  akrabalıklar  kurdukları  sosyal 
dayanışma  işlevli  mevsimsel  ve  geleneksel  toplantılardır.”  Bu  önemli  kültürel 
mirasımız,  söz  konusu  sözleşmede  “Toplumsal  Uygulamalar,  Ritüeller  ve 
Şölenler” olarak belirtilen başlığa uygun bulunmuştur. 
Bildirimizde,  UNESCO-SOKÜM  sözleşmesi  hakkında  açıklanmakta, 
günümüz  dünyasında  kültürel  miras  koruma  çalışmalarının  neden  ve  nasıl 
yürütülmesi  gerektiği  tartışılmakta  ve  “Geleneksel  Sohbet  Toplantıları” 
dosyasının  hazırlanması  ve  kabulü  süreçleri  ile  Temsili  Liste’ye  kayıt  edilen 
unsurlar hakkında yapılacak çalışmalar hakkında ayrıntılı bilgi verilmektedir. 
 
Dünya  milletleri  iki  dünya  savaşı  yaşadıktan  sonra,  1945  yılında 
aralarında Türkiye’nin de bulunduğu Birleşmiş Milletler üyesi ülkelerin 
teklifi ve imzasıyla Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu, 
yani  daha  yaygın  olarak  bilinen  adıyla  UNESCO’yu  kurmuşlardır.  Bu 
kurumun  adında  yer  alan  üç  temel  alandan  biri  “kültür”  alanıdır  ve 
                                                           

  Prof.  Dr.,  Ege  Üniversitesi,  Türk  Dünyası  Araştırmaları  Enstitüsü  /  UTMK-SOKÜM 
İhtisas Komitesi Başkan Vekili. 

122
 
 
UNESCO  kültür  alanında  çeşitli  sözleşmeler  hazırlayarak,  bunları 
Birleşmiş  Milletler  üyesi  devletlerin  onayına  sunmaktadır.  UNESCO 
bünyesindeki  bir  sözleşmeye  bir  ülkenin  taraf  olabilmesi  için,  söz 
konusu sözleşmeyi kendi Millet Meclisi’nde onaylaması gerekmektedir. 
UNESCO’nun  kültür  alanında  çeşitli  sözleşmeleri  mevcut  olup, 
Türkiye bu sözleşmelerden 1972 yılında imzaya açılan “Somut Kültürel 
Mirasın  Korunması  Sözleşmesi”ne  1982  yılında  taraf  olmuştur.  Söz 
konusu  sözleşme  daha  çok  taşınmaz  kültür  varlıkları  olarak  da 
tanımlanan arkeolojik ve tarihi alanlar ve bu alanlarda var olan kültürel 
mirasın  korunmasına  yöneliktir.  1972  sözleşmesinde  eksik  bırakılan 
kültürel  alan  ise  geleneksel  olarak  kuşaktan  kuşağa  devredilen  ve 
genellikle  sözlü,  görsel,  işitsel  olarak  yaratılan  ve  aktarılan  kültürel 
miraslarımız  olup,  küreselleşme  ve  endüstrileşme  ile  hızla  yok  olma 
tehlikesi  altına  giren  bu  mirasın  korunması  için  UNESCO  tarafından 
2003 yılında “Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi” 
adıyla yeni bir sözleşme hazırlanmıştır. Türkiye, bu sözleşme süreçlerini 
başta  gözlemci  olarak  izlemiş  ve  2006  yılında  bu  sözleşme  TBMM’de 
onaylanarak, ülkemiz sözleşmeye taraf olmuştur.  
Bildirimizde,  UNESCO-SOKÜM  sözleşmesi  kısaca  açıklanacak, 
günümüz  dünyasında  kültürel  miras  koruma  çalışmalarının  neden  ve 
nasıl  yürütülmesi  gerektiği  tartışılacak  ve  Yaren  geleneğinin  de  dâhil 
olduğu  “Geleneksel  Sohbet  Toplantıları”  dosyasının  hazırlanması  ve 
kabulü  süreçleri  ve  Temsili  Listeye  kayıt  edilen  unsurlar  hakkında 
yapılacak çalışmalar hakkında ayrıntılı bilgi verilecektir. 
Öncelikle  Somut  Olmayan  Kültürel  Mirasın  Korunması 
Sözleşmesi’ne göre SOKÜM tanımını yapmanın ve SOKÜM unsurlarının 
yer  aldığı  alanlar  hakkında  bilgi  vermenin  uygun  olacağını 
düşünüyorum.  Bu  sözleşmeye  göre;  “Somut  olmayan  kültürel  miras; 
toplulukların,  grupların  ve  kimi  durumlarda  bireylerin,  kültürel 
miraslarının  bir  parçası  olarak  tanımladıkları  uygulamalar,  temsiller, 
anlatımlar,  bilgiler,  beceriler  ve  bunlara   ilişkin  araçlar,  gereçler  ve 
kültürel  mekânlar  anlamına  gelir.”  (Oğuz,  2009:  57).  Aynı  sözleşmeye 
göre Somut Olmayan Kültürel Mirasların ortaya çıktığı alanlar; 
“1. Dil ve Dille Oluşturulan Sözlü Gelenekler ve Anlatımlar, 
2. Gösteri Sanatları, 
3. Toplumsal Uygulamalar, Ritüeller ve Şölenler, 
4. Doğa ve Evrenle İlgili Bilgi ve Uygulamalar
5. El Sanatları Geleneği” olarak belirlenmiştir (Oğuz, 2009: 58).” 

123
 
 
Sözleşmenin  temel  hükümlerine  göre,  UNESCO  Genel  Sekreteri 
tarafından  bu  sözleşme  hükümlerinin  yürütülmesi  için  bir  sekreterya 
oluşturulmakta, bu sekreteryaya taraf devletler seçimle üye vermekte ve 
sözleşme hükümleri hayata geçirilmektedir. Yine Sözleşme hükümlerine 
göre UNESCO Genel Merkezi’nde taraf devletlerin kendi kültürel mirası 
kabul  ettikleri  SOKÜM  unsurlarının  bütün  dünyaya  tanıtılmasını  da 
sağlayan üç ayrı liste hazırlanması benimsenmiştir. Bunlar; 
1.  Somut Olmayan Kültürel Miras Temsili Listesi, 
2.  Somut Olmayan Kültürel Miras Acil Koruma Listesi
3.  Somut  Olmayan  Kültürel  Miras  En  İyi  Uygulama  Örnekleri 
Listesi. 
Sözleşmeye  göre  her  taraf  devlet  bu  listelere  kendi  ülke sınırları 
içinde  bulunan  SOKÜM  unsurlarını  belli  usul  ve  esaslara  göre 
hazırlanmış  dosya  olarak  sunabilir  ve  sunulan  bu  dosya  taraf 
devletlerden  seçilen  inceleme  komisyonu  tarafından  incelenir  ve 
komisyonun  hazırladığı  rapor  nihai  olarak  taraf  devletler 
hükümetlerarası  Komite  toplantısına  sunulur  ve  onaylanırsa,  başvuru 
yapılan SOKÜM Listesine alınır. Bu listeye kayıt edilmek, bir patent veya 
tescil  değil;  söz  konusu  unsurun  sahibi  olan  ülkenin  bu  mirasa  sahip 
çıkışı ve onu koruma konusundaki kararlılığını dünyaya ilan etmesidir. 
Diğer  taraftan,  bir  unsuru  yukarıda  bahsedilen  listelere  kayıt 
edilmek  üzere  sunmak  için  öncelikle  yapılması  gereken  hazırlıklar 
vardır.  Bunların  başında,  her  taraf  devletin  bu  sözleşmede  belirtilen 
alanlara  uygun  olarak,  kendi  SOKÜM  unsurlarını  tespit  etmesi  ve 
bunlara yönelik bir “envanter” hazırlaması gerekmektedir. Bu envantere 
“Somut  Olmayan  Kültürel  Miras  Ulusal  Envanteri”  adı  verilmektedir. 
Türkiye’nin SOKÜM envanteri olarak hazırladığı iki envanter vardır; 
1.  SOKÜM Ulusal Envanteri 
2.  Yaşayan İnsan Hazineleri Envanteri. 
Bu  envanterlerden  ulusal  envanter,  Türkiye’yi  oluşturan  iller 
bazında  oluşturulan  il  envanterleri  temelinde  hazırlanmakta,  her  ilin 
kendi  İl  Kültür  Müdürlüğü  bünyesinde  oluşturduğu  bir  komisyon 
tarafından tespit edilen il SOKÜM unsurları KTB-AREGEM’e gönderilip, 
orada oluşturulan bir Komisyon tarafından incelenip, uygun bulunanlar 
ulusal  envantere  kaydedilmektedir.  Bu  noktada  bazı  unsurların  birden 
fazla  il  tarafından  il  envanterine  kaydı  ve  ulusal  envantere  kayıt  için 
teklifi  yapılabilmekte  ve bu  tür  unsurlar  aynı  anda  birden  çok  il  adına 
kayıt altına alınmaktadır. 

124
 
 
  Yaşayan  İnsan  Hazineleri  envanteri  ise,  yukarıda  belirttiğimiz 
beş  temel  SOKÜM  alanlarından  birinde  ustalığıyla  öne  çıkmış,  gelenek 
içinde  yetişmiş,  çırak  yetiştiren  ve  belli  bir  geleneği  bölge  ve  ülke 
genelinde temsil yeteneği üst düzeyde olan ustaları tanımlamakta olup, 
bugüne  kadar  YİH  olarak  yirmi  usta  kayıt  edilmiş  ve  bunlar  KTB-
AREGEM tarafından ilan edilmiştir. 
  Ulusal envantere kayıtlı olan bir unsur, KTB-AREGEM tarafından 
UNESCO-SOKÜM  Listelerinden  birine  kayıt edilmek  için  belli  bir  dosya 
yazım  kuralına  göre  teklif  edilmekte,  UNESCO  Türkiye  Milli 
Komisyonu’nun  da  görüşü  alınarak  UNESCO  Genel  Sekreterliği’nde 
kurulmuş  olan  SOKÜM  Sekreteryası’na  sunulmaktadır.  Sekreterya  bu 
dosyayı  teknik  incelemeye  alıp,  teknik  olarak  gerekli  bilgi  ve  belge 
eksikliği  yoksa  İnceleme  Komisyonu’na  (Alt  Organ)  gönderip,  onların 
hazırladığı  raporla  Hükümetlerarası  Komite  toplantısında  Komite’nin 
onayına  sunmaktadır.  Bu  komite  tarafından  da  onaylanan  bir  unsur 
teklif edildiği listeye kaydedilmektedir. Bir SOKÜM Listesi’ne kaydedilen 
unsurlar  hakkında  her  üç  yılda  “Periyodik  Rapor”  istenmekte,  söz 
konusu unsurun sahibi ülke tarafından geçen üç yılda kayıtlı unsurların 
korunması  hakkında  yapılan  çalışmalarla  ilgili  bilgi  istenmektedir. 
Belirtilen  raporda  istenen  bilgi  ve  belgelerle  kanıtlanmış  çalışmalar 
yeterli görülürse kayıtlı unsurun listede yer alması devam etmekte, aksi 
halde önce uyarı, sonra da listeden çıkarılması söz konusu edilmektedir. 
  Bu  genel  ve  biraz  da ayrıntılı  bilgiden  sonra,  Yaren  geleneği  ve 
bu  geleneğin  de  içinde  yer  aldığı  “Geleneksel  Sohbet  Toplantıları” 
dosyasının  UNESCO’ya  kaydı  ve  bundan  sonraki  süreçlerde  yapılması 
gerekenler hakkında bilgi vermenin uygun olacağını düşünüyorum. 
  Bilindiği  üzere,  kültür  tarihimizde  önemli  bir  yeri  olan  ve 
yüzyıllardan  beri  yaşatılarak  günümüze  kadar  gelen  ve  önemli  bir 
sosyo-kültürel  kurum  olan  Yaren  geleneği,  ülkemizde  başta  Çankırı 
olmak  üzere,  Kütahya-Simav,  Afyon-Sandıklı,  Manisa-Kula,  Konya-
Akşehir  ve  Kastamonu-Tosya’da  belli  dernek  ve  vakıfların  çabalarıyla 
yaşatılmaktadır.  Belli  bir  kuruluş  düzeni,  hiyerarşik  yapısı,  toplanma 
şekli, yeri ve zamanı olan bu sosyo-kültürel yapı birden çok geleneksel 
yapının içinde yer aldığı somut olmayan kültürel mirasın yaşatılmasına 
da ciddi katkı sağlamaktadır (Atlı, 2016: 102-406). 
  Kısaca özetleyecek olursak yaren geleneği öncelikle, Türk sosyal 
yaşamının ifadesidir. Birlikte yaşamanın belli kurallar çerçevesinde bir 
teşkilata dönüştürülmesinin en güzel örneklerinde olan yaren, Türklerin 
devlet kurma yeteneğinin en alt kademede nasıl gerçekleştiğini gösteren 

125
 
 
önemli  örneklerden  biridir.  Başka  bir  ifadeyle,  yaren  bir  ocaktır  ve  bu 
ocağın  kurulma  şekli,  yönetim  şekli,  kimin  hangi  adla  anılacağı,  görev, 
yetki  ve  sorumlulukları  belirlenmiştir.  Bu  haliyle  yaren  en  temel 
yönetim şeklini temsil eden nitelikli bir örnektir. 
  İkinci  olarak  yaren,  bir  kültür  ve  eğitim  ocağıdır.  Bu  ocakta  en 
temel  sosyal  görgü  kurallarının  eğitimi  verilir;  akıl  ve  zekayı  deneyen 
oyunlar sayesinde düşünce geliştirme, örnekleme, yorumlama ve sonuç 
çıkarma  yoluyla  bir  karar  verme  yeteneği  geliştirilir.  Birey  aynı 
zamanda,  dinleme,  konuşma  ve  vücut  diliyle  kendini  ifade  etme 
becerilerini  öğrenmektedir.  Yaren  içinde,  geleneğin  emredici  kuralları 
yanında, eğlence de öğretilmektedir. Bu çerçevede müzik ve oyun ve de 
geleneksel  seyirlik  oyunlar  bireyin  çok  yönlü  gelişmesine  katkı 
sağlamaktadır.  Yine  geleneksel  mutfak  kültürü,  yiyecek-içecek 
hazırlığından  bunların  sunumu,  toplu  olarak  tüketilmesi  konularında 
eğitim  verilirken,  aynı  zamanda  sofra  kültürü,  misafir  kabul  etme  vb. 
gibi konularda da bireyin gelişimine katkı sunmaktadır.  
  Üçüncü  ve  son  olarak,  yaren  geleneği  bir  sosyal  yardımlaşma, 
dayanışma  ve  birlikte  yaşamanın  öğretildiği,  öğrenildiği  ve  yaşatıldığı 
bir  terbiye  kurumudur.  Bu  kurumda  birey,  üyesi  olduğu  kuruluşun  ve 
içinde  yaşadığı  toplumun  üyeleri  başta  olmak  üzere,  herkese  yardım 
etmeyi,  onlara  zor  anlarında  destek  olmayı  diğer  kültürel  yapılarla 
birlikte  öğrenmekte  ve  kendini  tam  bir  yetişkin  birey  haline 
dönüştürmektedir. 
  Böylesine çok yönlü sosyal ve kültürel özellikleri bulunan yaren 
geleneğinin  Somut  Olmayan  Kültürel  Miraslarımız  arasında  özel  ve 
önemli  bir  yeri  olduğu  açıktır.  Ancak,  Yaren  benzeri  çeşitli  sosyo-
kültürel  yapıların  ülkemizin  çeşitli  yerlerinde  farklı  seviyelerde 
yaşatılıyor  olması  nedeniyle;  Barana,  Sıra,  Gezek  ve  Kürsübaşı 
gelenekleriyle  birlikte  “Geleneksel  Sohbet  Toplantıları”  başlığı  altında 
toplanmış ve “01.0006” envanter numarası ile “Barana, Sıra Gecesi, Yâren 
vb.  Geleneksel  Sohbet  Toplantıları”  adı  altında  ulusal  envantere 
kaydedilmiştir. Bu kültürel miraslarımız, SOKÜM’ün beş temel alanından 
üçüncü  grupta,  yani  “Toplumsal  Uygulamalar,  Ritüeller  ve  Şölenler” 
başlığına  uygun  bulunmuş  ve  bu  genel  başlık  altında  UNESCO’ya  bir 
dosya halinde sunulması benimsenmiştir 
(http://aregem.kulturturizm.gov.tr/TR,50840/somut-olmayan-
kulturel-miras-ulusal-envanteri.html).  
2009  yılında  Kültür  ve  Turizm  Bakanlığı,  Araştırma  ve  Eğitim 
Genel  Müdürlüğü  tarafından  hazırlanan  ve  başvurusu  yapılan 

126
 
 
“Geleneksel  Sohbet  Toplantıları:  Yaren,  Barana,  Sıra,  Kürsübaşı”  adlı 
dosyanın  2010  yılında  UNESCO  Hükümetlerarası  Komite  tarafından 
“Somut  Olmayan  Kültürel  Miras  Temsili  Listesi”  kayıt  edilmesi  uygun 
bulunmuştur.  Söz konusu kayda göre; “Geleneksel Sohbet Toplantıları” 
şöyle tanımlanmıştır: “Sayıları farklı yörelerde, farklı sembollerle oluşan 
erkek  gruplarının  yılın  özellikle  kış  aylarında  ve  haftada  bir  gün  olarak 
rutinleşen  bir  periyotta,  belli  kurallar  çerçevesinde  bir  araya  gelerek 
manevi  akrabalıklar  kurdukları  sosyal  dayanışma  işlevli  mevsimsel  ve 
geleneksel toplantılardır.” 
Türkiye’nin  UNESCO-SOKÜM  Temsili  Listesi’ne  kayıtlı  oniki 
unsurundan birini oluşturan “Geleneksel Sohbet Toplantıları” içinde yer 
alan  yaren  geleneği,  günümüzde  en  canlı  şekilde  Çankırı  il  merkezi  ve 
ilçelerinde  yaşatılmaktadır.  Bu  kültürel  mirasın  yaşatılması  ve 
yaşatılarak korunup,  genç  ve gelecek kuşaklara aktarılması konusunda 
Çankırı  ili  yerel  yöneticilerinin,  sivil  toplum  kuruluşlarının  ve  Çankırı 
Karatekin Üniversitesi’nin yapmış ve yapmakta olduğu çalışmalar kayda 
değerdir. Bu çalışmaların her biri bu kültürel mirasın SOKÜM Listesi’nde 
sürekli olarak kalmasını sağlamak bakımından olduğu kadar, bu mirası 
kendi kültürlerinin ve kimliklerinin bir parçası olarak gören Çankırılılar 
için de önemlidir. 
Sonuç  olarak,  bir  kültür  ve  eğitim  ocağı  olarak  kabul  ettiğimiz 
Yaren geleneği, özelde  Çankırı’nın genelde Türk kültürünün en özel  ve 
özgün  kurumlarından  biri  olarak  dünyaya  Türkiye’nin  Somut  Olmayan 
Kültürel  Miras unsurlarından biri olarak sunulmuş ve kabul edilmiştir. 
Bu  sunum  ve  kabul  ediş,  bir  tescil  ve  patentleme  değil,  bizim  Yareni 
kendi  kimliğimizin  bir  parçası  olarak  gördüğümüzü,  bu  kültürel 
mirasımızı koruma konusundaki kararlılığımızı, korumanın yaşatarak ve 
genç kuşaklara aktararak mümkün olacağı bilinciyle bu konuda bilimsel 
ve  kültürel  çalışmalar  yapacağımızı  ifade  eder.  Bu  konuda  gösterdiği 
çaba ve çalışmalar için Çankırı Karatekin  Üniversitesi’ni, Çankırı Yaren 
derneklerini  ve  de  yerel  yönetimleri  kutlar,  Yaren  geleneğini  yaşatma 
konusundaki çalışmalarının devamını dilerim. 
 
Kaynakça 
ATLI,  Sagıp  (2016),  Türkiye’deki  Geleneksel  Sohbet  Toplantıları 
Üzerine Bir İnceleme, Yayımlanmamış Doktora Tezi, CBÜ Sosyal Bilimler 
Enstitüsü, Manisa. 

127
 
 
OĞUZ, Öcal (2009), Somut Olmayan Kültürel Miras Nedir?, Ankara: 
Geleneksel Yayınları. 
http://aregem.kulturturizm.gov.tr/TR,50840/somut-olmayan-
kulturel-miras-ulusal-envanteri.html.

128
 
 
Download 0.85 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   ...   32




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling