Anadolu Sohbet Gelenekleri ve Yaren Bildiriler
Download 0.85 Mb. Pdf ko'rish
|
- Bu sahifa navigatsiya:
- KONYA OTURAĞI VE MÜZİK DİNAMİKLERİ Attila ÖZDEK Öz
- Makamsal Yapı ve Sıralama
Sonuç Meyhananın geleneksel olarak davulla ya da başka vurmalı çalgılarla, ritim esasına dayalı birbirine koşulan şiirleri ve bu şiirlerin söylendiği meclisleri ifade eden bir kavram olduğu, bir ölçüde âşık şiiriyle ve hatta Batı menşeli rap türüyle ilişkilendirilebileceği bu çalışmada belirlenmiştir. Sadece 20. yüzyılda meyhananın üç gelişme aşamasından geçtiğini, Azerbaycan halkının hayatında son derece çetin süreçlere tekabül eden 1920 Nisan devriminden sonra meyhananın yeni bir fikri halka aşılamak için kullanıldığı bilinmektedir. Bu dönemde meyhananın tiyatro repertuvarlarında sanat ve edebiyat eserlerinde görünür olduğu bilinmektedir. 1941- 45 yılları arasında yasaklı bir tür olarak yer altına inmiş ve halkın sırdaşı olarak onun umudunu ve inancını artırmıştır. 1990’lı yıllardan sonra ise televizyon ve düzenlenen yarışmaların tesiriyle yukarda detaylarını vermeye çalıştığımız popülerleşme sürecine girmiştir. XX. yüzyıl şehir folklorunun en güzel örneklerinden biri olan meyhana, aynı zamanda kökenini tasavvuftan ve dervişlerden alan kadim bir tür olarak kabul edildiğinde Azerbaycan halk musikisindeki en meşhur ritimlere meyhananın kaynaklık ettiğini söylemek yanlış olmayacaktır (https://az.wikipedia.org/wiki/Meyxana). Beyit şeklinde, kafiyeli yahut redifli biçimlerde söylendiği anlaşılan meyhananın kafiyesiz olarak söylenme özelliği sanatın tabana yayılma eğiliminden dolayı gittikçe artmaktadır. Meyhananın Azerbaycan sinema ve tiyatrosunda da kullanılan bir tür olduğu çeşitli kaynaklarca zikredilmiştir. Aliağa Vahit, Mirza Abdülhaluk Yusuf gibi sanatından şüphe edilmeyecek çaptaki meyhanacıların yanı sıra sadece kafiye tutmaya çalışan ve türü bir alelade eğlendirme vasıtasına dönüştüren profesyonellerin varlığı ilim âleminin meyhana türüne ilişkin araştırma yapmaya sıcak bakmamasına sebep olmuştur. Bir düşünürün türü “sınırlı zihinsel imkânları olan insanların kurdukları orta dereceli mısralar” olarak tanımlaması, yahut “Meyhananın Abşeron’dan başka yerde bilinmediği” düşüncesi, bugüne kadar akademik camiada meyhana türünden hak ettiği ilginin esirgenmesine bizce sebep olmuştur. Özellikle Türkiye’deki halkbilimciler tarafından pek bilinmeyen bu geleneğin tanınması yolunda küçük bir adım olarak bildirimizin rol üstlenmesi dileğimizdir. 2 Meyhana örneklerinin video kayıtları arşivimizde mevcuttur. 194 Kaynakça EFƏNDİYEV, P. (1992), Azərbaycan Şifahi Xalq Edebiyyatı, Bakü: Maarif Yayınları. GÜNAY, Umay (1993), Türkiye’de Âşık Tarzı Şiir Geleneği ve Rüya Motifi, Ankara: Akçağ Yayınları. HACIYEVA, Maarife, RIHTIM, Mehmet (2009), Folklor ve Tasavvuf Edebiyatı Terimleri Sözlüğü, Bakü. QASIMLI, N. (yty.), Miskinli Velinin Deyişmələri və yaxud da Yaddaşlarda Yaşayan Ustad, Bakü. SAYILOV, Qalib (2011), “Azerbaycan Xalq Şeirinde Bedihe”, Azerbaijan National Academy of Sciences Folklor Dergisi. http://my-baku.ru/kultura. Mehman Ahmedli mülakatı video kaydı, https://www.youtube.com/watch?v=kjl05kCZteE. Hacı Azer Sani (şair): mülakatı video kaydı, https://www.youtube.com/watch?v=kjl05kCZteE. Hacı Arif mülakatı video kaydı, https://www.youtube.com/watch?v=kjl05kCZteE. İlgar Fehmi mülakatı video kaydı, https://www.youtube.com/watch?v=kjl05kCZteE. https://az.wikipedia.org/wiki/Meyxana 195 KONYA OTURAĞI VE MÜZİK DİNAMİKLERİ Attila ÖZDEK Öz Anadolu’daki birçok erkek eksenli müzikli akşam oturması gibi Konya’da da Oturak ya da Barana adı verilen müzikli sohbetli toplantılar düzenlenmektedir. Kent yaşamının yanında bilişim ve teknoloji ile birlikte gelişen iletişim imkânları birçok benzerinde olduğu gibi bu geleneksel yapıya da olumsuz etkilerde bulunmuştur. Ancak yine de bu köklü geleneği devam ettirmeye çalışan sınırlı sayıda ekibin periyodik olarak bir araya geldikleri ve kendilerinden önceki nesillerden öğrendiklerini yaşatmaya çalıştıkları bilinmektedir. Bu toplantılarda müziğin çok önemli ve merkezi bir görevi bulunmaktadır. Oturakta çalınan ve seslendirilen ezgilerin belirli bir makam sıralamasında oluşu, temponun düşük metronomlardan yüksek metronomlara doğru hızlanarak devam eden bir anlayış sergilemesi, çalgı topluluğunun geleneksel halk müziği ve klasik Türk müziği sazlarının bir arada kullanımından oluşması, halk müziğinde az rastlanan makamsal yapıların kullanılması, eser isimlendirmelerinde “divan”, “peşrev” gibi daha çok klasik Türk müziğinde karşımıza çıkan terimlerin geçmesi gibi özellikler Konya Oturağı’nın müzik dinamikleri adına önemli özelliklerdir. Bu çalışmada Konya Oturağı’nın müzik dinamikleri, oturaklara bizzat katılmış kişilerin yazılı, basılı ve elektronik kaynaklar yoluyla tespit edilmiş görüşleri ve alana özgü literatürün belirli bir çerçeve içinde ele alınmasıyla açıklanmaya çalışılmaktadır. Giriş Anadolu’da özellikle kış aylarında akşamları, çoğunlukla erkeklerin kimi zaman da kadın erkek tüm aile fertlerinin, akrabaların ve komşuların bir araya gelerek gerçekleştirdikleri sohbet ve eğlence toplantıları yapılmaktadır. Televizyon, radyo ve sonrasında gelişen diğer iletişim araçlarının hayatımıza girmediği zamanlarda bu tür akşam oturmalarının iletişim, sosyalleşme ve özellikle de kültürel aktarım açısından oldukça önemli olduğu bilinmektedir. Gençler ve çocuklar yaşadıkları topluma ait tarihi, kültürel ve geleneksel birikimleri bu tür toplantılarda dinleyerek, izleyerek, yaparak ve yaşayarak Doç. Dr., Necmettin Erbakan Üniversitesi, Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi, Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü. 196 öğrenmekteydiler. Günümüzde ise maalesef bu tür akşam oturmalarının yerini teknolojiye hapsedilmiş bir yalnızlık almaktadır. Bu akşam oturmalarının çoğunlukla erkek eksenli gerçekleştirildiği ve içerisinde müzik unsurunun önemli yeri olduğu bilinmektedir. Erkek eksenli akşam oturmaları arasında yöreye ve kültürel yapıya göre belirli ritüeller çerçevesinde gerçekleştirilenler olduğu gibi, tek gayesi toplanıp sohbet etmek ve eğlenmek olanlar da mevcuttur. Konya’da kendine ait karakteristikleri olan akşam oturmaları tarih boyunca gerçekleştirilmiş ve günümüzde kaybolmaya yüz tutsa da devam ettirilmeye çalışılmaktadır. Konya’da gerçekleştirilen bu akşam oturmalarının oturak ya da barana adıyla isimlendirildiği bilinmektedir. Bu toplantılarda temel unsurun müzik olduğunu söylemek mümkündür. Barana adı verilen çalgı topluluklarında kanun ve cura tiz frekansların özgürlüğündeyken, ut ve divan bağlama bas frekansların dinginliğindedir. Barana terimi tıpkı orkestra teriminde olduğu gibi hem çalgıları hem de çalgıları çalan bireyleri ifade etmek için kullanılan bir terim olmakla birlikte günümüze yaklaştıkça oturak kavramının yerine kullanıldığı da görülmektedir. Barana takımında solistler bazen hiçbir çalgı çalmadığı gibi bazen de hem çalıp hem söylemektedirler. Kimi zaman da barana takımı solistinin elinde bir kaşık, def ya da bendir olabilmektedir. Üzerine çok şey söylenen oturak âlemleri, kimilerine göre kendine has kuralları olan ve ahlâkî sınırlar içinde yapılan bir eğlence olarak başlamış, sonradan yozlaşmıştır. Kimileri, özellikle de zabıta kuvvetleri, oturak âlemlerini öteden beri ahlak dışı bir eğlence olarak değerlendirmiş ve yasaklamıştır. Konya oturaklarının dışa kapalı yapısı, oturakların günümüze taşınmasına imkân vermemiş ve oturaklar kendi mahremiyeti içerisinde yok olmaya yüz tutmuşlardır (Çakır, 2005: 360). Konya oturakları Anadolu’daki diğer akşam oturmalarıyla kimi yönleriyle benzerlik taşısa da kimi yönleriyle önemli farklılıklara sahiptir. Konya’nın tarihi, siyasi, coğrafi, dini ve kültürel geçmişinin bu kendine has karakteristiklerin oluşmasında önemli bir yeri olduğu düşünülmektedir. Bu karakteristik özelliklerin alt yapısı olarak tarih içerisinde birçok farklı kültürle olan etkileşimin yanı sıra temelde üç faktörün önemli olduğu düşünülmektedir. Bu faktörlerin birincisi insanlığa ait ilk yerleşim yerlerinden biri olarak tespit edilen Çatalhöyük’ün Konya sınırları içinde yer alması ve kent merkezine 45 km mesafede olmasıdır. Yerleşik hayatın ve medeniyetin erken başladığı 197 yerlerde kültürel yapıda zenginlik ve çeşitlilik olduğu bilinen bir olgudur. İkinci faktör olarak düşündüğümüz Konya’nın Anadolu’daki önemli medeniyetlerden birisi olarak Selçukluların başkentliğini yapmasıdır. Başkentler tarih boyunca her zaman bilim, kültür ve sanatın merkezi olmuşlardır. Üçüncü faktör ise yaşamı, düşüncesi ve eserleriyle tüm dünyayı etkilemiş olan Mevlana’nın Konya’da yaşaması ve devam eden süreçte Mevleviliğin bu şehirde olgunlaşmasıdır. Konya Oturağı’nın tarihsel köklerinin XII. yy.’a kadar indiği ve Mevlana dönemindeki sema ritüelinin, müzik ve dans birleşimi bu eğlence anlayışının halk arasında oluşumuna zemin hazırladığı düşünülmektedir. Oturak isminin toplanmak, sohbet, eğlence anlamındaki oturmak fiilinden türetildiği ve bu sebeple de duvar diplerine dizilmiş minderlerde oturularak geçekleştirildiği dile getirilmektedir. Oturaklar hasat mevsiminin sonundan başlayıp mart ayının sonuna kadar gerçekleştirilmekte ve gece geç saatte başlayıp sabah gün ışıyana kadar devam ettirilmektedir. Efe, oturak kadını ya da kadınları ve barana adlı çalgı takımı Konya Oturağı’nın olmazsa olmazlarındandır (Öztürk vd., 2007: 44). Eski Konya’da Sıra Yârenleri, Helva Sohbeti, Ferfene, Oturak, Şivlilik, Çetnevir, Saya Gezme, Kütük Atma, Hıdırellez vb. eğlence toplantıları olmakla birlikte, oturakların 1925 yılından itibaren yasaklandığı ve bu sebeple geleneksel halk kültüründen gittikçe uzaklaşan bir yapıya büründüğü dile getirilmektedir (Öztürk vd., 2007: 15). Konya Oturağı üzerine bugüne kadar yapılan çalışmalarda müzik içeriğine dönük analitik bir bakışın yeterince ortaya koyulamadığı gözlemlenmektedir. Bu çalışma, bugüne kadar yapılan çalışmaların ve konuyla ilgili kaynakların yanında Konya Oturak geleneğini yaşatmaya çalışan yerel müzisyenlerle yapılan görüşmelerden elde edilen verilerin sağladığı bulgulardan yola çıkarak Konya Oturağı’nın müzik dinamiklerine ait analitik bir bilgi vermeyi amaçlamaktadır. Konya Oturağı Konya Oturağının inanç, baskı ve çeşitli toplumsal kurallar sebebiyle içinde bulunduğu sosyal çevreden ve resmî idari yapılanmadan gizli bir şekilde tarih boyunca devam ettirilmeye çalışıldığı ortadadır. Ancak oturaklardaki bu gizliliği inanç temelli bir takım ritüellere bağlamak doğru olmaz. Gizli yapılmak istenmesindeki 198 gaye tam tersine, inançlara ve toplumun genel ahlak anlayışına aykırı bir takım unsurlar içermesinden kaynaklanmaktadır. Her ne kadar oturaklarda genel ahlak kurallarına ve inançlara aykırı bir durum olduğu bilinse de oturakların iç işleyişinde İslam temelli tasavvufi bir akım olan Mevleviliğin izlerini gözlemlemek mümkündür. Çünkü yukarıda da bahsettiğimiz gibi Konya’daki kültürel yaşamda önemli etkisi olduğunu düşündüğümüz faktörlerden birisi Mevlana ve Mevlevilik olmuştur. Mevlana’dan sonra oğlu Sultan Veled tarafından sistematize edilen ve XIII. yy’den başlayarak özellikle Osmanlı Devleti sürecindeki birçok alanı etkileyen Mevleviliğin, yaşam ve ibadet anlayışında şiire ve müziğe oldukça önem veren bir tarikat olduğu bilinmektedir. Bu sebeple de Konya’nın kültür yapısında çok zengin ve aynı zamanda mistik bir hava oluştuğu düşünülmektedir. Konya içindeki başka bir toplum içi etkinlik olarak oturakların özellikle müzikle ilgili dinamiklerinde Mevleviliğin müzikal etkilerini görmek mümkün olmaktadır. Mevlevilik tarihsel süreç içerisinde Klasik Türk Müziği alanında yetişmiş birçok ünlü besteci, sazende ve hanendenin ve hatta kuramcıların mensup olduğu bir yapılanmadır ve Türk müziği aktarım zincirinin halkalarının Mevlevihanelerdeki meclislerde devam ettirildiği bilinmektedir. Bununla birlikte Mevlana ve Mevleviliğin müzikal etkilerini sadece Klasik Türk Müziği ile sınırlandırmak Konya açısından çok mümkün değildir. Böylesine etkili bir tasavvuf ve düşünce akımının doğup olgunlaştığı şehrin ve yörenin yerel müziğinde de bazı etkileri olduğu muhakkaktır. Bu müzikal etkileri belirli başlıklar altında toplamak gerekirse; çalgı tercihleri, çalgı toplulukları, toplu çalma ve söyleme geleneğindeki eser seçim ve sıralamaları ilk akla gelenler olacaktır. Bunun yanında yerel müzikte divan bağlama ve curanın ut ve kanunla birlikte kullanılması, peşrev ve divan adı altında hazırlık ezgilerinin müzikli toplantılarda seslendirilmesi ve de eserlerin seslendirilmesinde makam birliği ve sıralamasına özen gösterilmesi Klasik Türk Müziği’nin dolayısıyla Mevleviliğin Konya yöresi halk müziğindeki önemli etkileri arasında hemen sayılabilir. Yine tasavvuf anlayışında insana verilen değer, meslek ve konum ayırt etmeksizin herkese eşit davranma ilkesi ile ilgili olarak oturağın iç işleyişindeki bazı eski kuralları düşünmek de mümkündür. Bu açıdan bakıldığında, oturakların özellikle yozlaşmadan önceki hâlinin belirli bir disiplin içerisinde olduğu, katılanlara unvan ve konumlarına bakılmaksızın eşit davranıldığı, çalgı takımına ve oynayanlara karşı büyük saygı duyulduğu, geç kalanların oturağa alınmadığı, müzik 199 esnasında konukların kendi aralarında konuşmadığı ve ayrıca çalanlara ve oyunculara bahşişin ayıp sayıldığı dikkat çekici hususlar olarak dile getirilmektedir (Halıcı, 1985: 14). Oturaklarla ilgili yapılan çalışmalarda müziğin toplantıların merkezini oluşturduğu özellikle vurgulanmıştır. Müziğin merkezde olduğu bu toplantılarda çalınan/seslendirilen ezgilerin bir takım dikkat çekici özellikleri olacağı muhakkaktır. Oturaklardaki müziğe ait bu özelliklerin kapsamlı bir çerçevede şimdiye kadar incelemeye alınmadığı görülmektedir. Bütün bu noktalardan hareketle Konya Oturağının müzik dinamiklerini başlıklar hâlinde incelemek istediğimizde karşımıza; makamsal yapı ve sıralama, usul yapısı ve tempo fikri, çalgılar, oyunlar, edebi yapı ve terminoloji şeklinde altı temel başlık çıkmaktadır. Şimdi sırasıyla bu başlıklara ilişkin ayrıntılı açıklamalar getirilecektir. Makamsal Yapı ve Sıralama Konya Oturağında Mevlevilik ve müziği aracılığı ile Klasik Türk Müziği etkilerinin açıkça gözlenebilmesi mümkündür. Bu etkiler arasında türküler seslendirilirken fasıl adabına uygun bir anlayışla belirli makamlara bağlı bir sıralama gözetilmesi hemen dikkati çekmektedir. Türk Halk Müziği ve Türk Sanat Müziği şeklindeki bütünü ayrıştırıcı yaklaşımlardan uzak olarak Türk Makam Müziği olarak adlandırdığımız geleneksel müziğimizin hüseyni, uşşak, karcığar, hicaz, kürdi, rast, çargah gibi çok bilinen ve kullanılan makamları yanında araban, hicazkar, segah gibi yerel müzikte çok karşımıza çıkmayan örnekleriyle de karşılaşmak mümkündür. Fasıl adabına benzer şekilde Çuhacıoğlu adıyla da bilinen Konya Peşrevinin oturaklarda ilk sırada seslendirilmesi manidardır. Şüphesiz ki bu durumların ortaya çıkmasında Mevlevihane’nin ve Mevlevi müzisyenlerin etkileri oldukça fazla olmuştur. Enstitü niteliğinde farklı birçok bilim ve sanat alanında öğretimin yapıldığı Mevlevihanelerde ayin bestelerinden başka din dışı müziklere ait sayısız eserlerin meydana getirildiği bilinmektedir. Selçuklu’dan sonra Karamanoğulları ve Osmanlılar döneminde de bütün ağırlığıyla varlığını, konumunu ve etkinliklerini devam ettiren bazı tanınmış Mevlevi müzisyenlerin tekke musikisi yanında halk türkülerini, şarkıları ve Batı müziği parçalarını da icra ettikleri birçok farklı kaynakta dile getirilmektedir. Mevlevi müzisyenler dergâh musikisi dışındaki musikiye de besteler vererek veya mevcut bestelerin gerektiği gibi icra 200 edilebilmesi için tekke dışındaki fasıllara katılarak Konya’nın müzik hayatında her zaman etkili olmuşlar ve “nezih sanatkâr” tipinin örneğini temsil etmeye çalışmışlardır (Arbaş, 1986: 100; Gazimihâl, 1947: 44; Özönder, 1999: 191). Mevlevi müzisyenlerin tekke dışındaki müzikli toplantılara katılmasının ya da tekke içinde kendi aralarında yaptıkları müzikli sohbetlerin tekke dışına yansımasının Konya halk müziğindeki oturak adlı müzikli toplantıların iç işleyişini etkilediği düşünülmektedir. Klasik Türk Müziği ve Türk Halk Müziği çalgılarının bir arada kullanılması, müzikle birlikte oynanan oyunlar ve eserlerin belirli bir sırada icra edilmesi bu durumun birer yansıması olarak düşünülebilir. Mevlevi müzisyenlerin tekke dışındaki müzik faaliyetleri arasında diğer bir önemli nokta da “Sulu Kahve”dir. Saz şairlerinin ve ozanların buluşma noktası ve kendini ispat etme sahnesi haline dönüşen bu yapı Konya’nın yerel müziğinde de önemli etkiler yaratmıştır. Nitekim belirgin makam izleri taşıyan aranağmeli Konya türkülerinin kaynağında Mevlevi dergâhlarında görevli müzisyenler olduğu varsayılmaktadır. Bu müzisyenlerin zaman zaman kendi aralarında kurdukları muhabbet meclislerinde türküler besteleyip çaldıkları ve bu ezgilerin de bir süre sonra Konya halk müziği ile iç içe geçtiği düşünülmektedir. Klasik Türk Müziği önderleri olan bu insanların günümüze Konya türküleri olarak ulaşan bu eserlerde klasik şarkı anlayışına benzeyen bir yapıyı kullandıkları ve böylece de belirli bir çalınış sırası olan bir icra şeklinin zamanla benimsendiği anlaşılmaktadır. Konya türkülerinin klasik yapısı içinde ayrıca oyun havaları niteliğinde oluşu da hayli dikkat çekici bir özellik olarak ortaya çıkmaktadır. Oturak âlemlerinde uygulanan bu oyun türleri sadece Selçuklu etkisinin olduğu bölgelerde gözlemlenmektedir. Konya türkülerinin icrasındaki türkü-oyun ilişkisinin sema törenlerindeki müzik-raks ilişkisiyle alâkalı olduğu düşünülmektedir. Ney, kanun, ud, bendir gibi çalgıların halk müziğinde kullanılması, halk oyunları arasında semadan esinlendiği düşünülen “dönme” adlı bir oyunun bulunması ve bu oyunun ney, bağlama veya tanburla Kemani Hamza Efendi’ye ait Saba makamındaki Mevlana Peşrevi çalınırken oynanması gibi bulgular Mevlevi müziğinin Konya halk müziğini etkilediğine dair kanıtlar arasında gösterilmektedir (Halıcı, 1985: 43-44; Öztürk vd., 2007: 48). Halıcı (1985: 4) Çuhacıoğlu Peşrevi olarak da bilinen Konya Peşrevinin eski zamanlardan beri Konya’daki müzikli meclislerde en başta çalındığını ve bu eserin Silleli bir Rum müzisyene ait olabileceğini 201 dile getirmektedir. Eski müzikli meclislerde divan şairleri olan Fuzuli, Baki ve Nabi gibi şairlerin eserleri nakşedilip, gazeller ve peşrevlerden sonra en son Konya türküleri seslendirilirken zamanla sadece Konya türkülerinin seslendirildiği bir yapının oluştuğu anlaşılmaktadır. Bu marifetli insanlardan kanuncu yetmiş iki telli kanunu alır, akordunu yapar, akort sesini vererek on telli ut, yedi telli divan sazı ve altı telli cura da akorda başlardı. İçeride tam bir sessizlik olurdu. Bu işi yapan kişiler odanın dip sedirinde kaba minderler üzerine otururlar ve özel bir iltifata tabi tutulurlardı. Akortlar tamamlandıktan sonra müzik aletleri uyumlu bir havada çalmaya başlar ve dinleyenleri mest ederlerdi. Konya peşrevi ile başlayan bu ahenkli müziğe kaşık çalan bir kişinin de eklenmesiyle ortam tam bir kıvama ulaşırdı. Kanunun başını çektiği bu müzik geçişi, ortamı ısındırmak için atılmış bir adımdır (İlden, 2013: 424). İcra edilen türkü repertuarı her ne kadar doğaçlamaya kısmen müsaade ediyorsa da, başı ve sonu bellidir. Belli makamlarda söylenen türküler belirli bir düzende çalınır. Türküden türküye geçişlerin kuralı vardır. Makam geçişlerinde ara verilir ve arada yiyecek-içecek ikramlarında bulunulur (Sakman’dan aktaran Çakır, 2005: 362). Oturakların hepsinde aynı türkülerin bütünüyle aynı sıralamada seslendirildiğini düşünmek yanlış olur. Oturakların genelinde büyük oranda aynı repertuar seslendirilmekle birlikte olayın doğası gereği kimi zaman sıralama da kimi zaman da repertuarda farklılıklar olabilmektedir. Her ne kadar farklılıklar olsa da seslendirilen türkülerin üç ayrı bölüm halinde düşünülüp değerlendirildiği görülmektedir. Seslendirmedeki bölüm anlayışının oyuncu kadınlara dinlenme imkânı sağlamanın yanında içecek ve meze servisi için fırsat oluşması gayesi taşıdığı iddia edilmektir. Bölümler ve içeriğindeki türkülerin makamsal sıralaması genellikle aşağıdaki gibidir: “Birinci Bölüm: Uşşak (Konya Peşrevi, Sandıklı, Sabahın Seher Vakti, Menteşeli, Aşabilsem, Üsküdar, Saffet Efendi), Muhayyer (Sille), Karcığar (Turnalar), Neva’da Hicaz (Bülbül, Efendim), Karcığar (Aksaray Develisi) İkinci Bölüm: Uşşak (Nafiledir Sevdiğim), Neva’da Hicaz (Aksinne), Neva’da Uşşak (Çay Kenarı), Neva’da Hicaz (Kara Koyun), Karcığar (Emmiler), Neva’da Hicaz (Enginli Yüksekli Kayalarımız, Çıbık Telden Bağlamam, Limo), Karcığar (Süpürgesi Yoncadan), Neva’da Uşşak (Aslan Mustafam), Hicaz 202 (Kozan Dağı, Necip Oğlan, Bağlar Gazeli, Tosun At, Şerif Hanım, Elmalı, Âşık Şem’i’nin Konya Methiyesi, Ak Fasülye) Üçüncü Bölüm: Neva’da Uşşak (Atımı Bağladım), Araban (Furun Üstünde Furun), Nişaburek (Eczanenin Şişeleri), Hicazkâr (Caminin Mazini Yok), Rast (Karadut), Hüzzam (Alim), Rast (Evlerinin Önü), Mahur (Eşme Kaya), Rast (Kabak, Elmaların Yongası, Güldibi Belleniyor, Baygın Cemilem), Uşşak (Hocam), Buselik (Şebap Oğlan), Neva’da Uşşak (Karamanlı), Eviç (Mezar Arası, Candarmalar), Hüzzam (Hafız Mektepten Gelir), Acem (Mapus Damlarına Serdim Postumu), Rast (Bir Şarap İçtim Testiden, Tatar)” (Halıcı, 1985: 43). Bu yaygın repertuarın ne zaman olgunlaştığı ve kalıplaştığı ya da tarihsel derinliğinin kadar olduğu konusunda bazı soru işaretleri de akla gelmektedir. Mesela, Konya türküleri ile ilgili çalışmasında Öztürk (1999: 345), Alman araştırmacı Giese’nin 1902-1904 yılları arasında yaptığı derlemelerden yola çıkarak oturaklarda okunan türkülerin Cumhuriyet Dönemi’nde sonradan ortaya çıkıp çıkmadığını sorgulamaktadır. Çünkü Konya Oturağı’ndaki türkülerin nerdeyse hiçbirisi Giese’nin derlediği türküler arasında yer almamaktadır. Buradan hareketle oturakların gerek iç işleyiş gerek müzikal içerik açısından özellikle Cumhuriyet Dönemiyle birlikte yasaklamalara dayalı olarak farklılaştığı düşünülebilir. Çulcuoğlu da (2012: 54) yaptığı araştırmada Konya oturağında seslendirilen türkülerin makamsal yapısına dair olarak, türkülerde en çok tercih edilen makamların karcığar, hicaz, uşşak, rast, neva hicaz, hüseyni, muhayyer ve mahur makamları olduğunu; bunların dışında nişaburek ve şedaraban makamlarında da eserler olduğunu; oturaklarda her saatin bir makamı olduğunu, girişte farklı, çay-kahve saatinde farklı, içki saatinde farklı makamların tercih edildiğini; hicazkâr, eviç, ferahnak gibi makamların hüzünlü havalara uygun olduğu için gece yarısından sonra söylendiğini tespit etmiştir. Download 0.85 Mb. Do'stlaringiz bilan baham: |
Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling
ma'muriyatiga murojaat qiling