Anadolu Sohbet Gelenekleri ve Yaren Bildiriler
Yâren’in Bireysel Kimliği
Download 0.85 Mb. Pdf ko'rish
|
- Bu sahifa navigatsiya:
- William Bascom Temelinde Yârânın Sosyo-Kültürel İşlevleri
Yâren’in Bireysel Kimliği Yâren geleneği, üyesi olan yârene bir kimlik atfetmektedir. Bu açıdan yâren hem meclis içi hem de meclis dışı etkinliklerle geleneğin ona atfettiği işlevleri yerine getirerek kültürün taşıyıcısından etkin yaşatıcısına dönüşür. Bu kimliğe aykırı hareket edemeyen yâren, ettiği takdirde hem meclis içinde hem de meclis dışında yaptırımlara uğramaktadır. Bu kimliğin yapılanmasında özellikle birbirini iyi tanıyan veya akraba olan insanlar, içlerinden kıdemli ve durumu uygun birini başağa olarak seçmektedir. Ardından reis ve yâren üyeleriyle meclis oluşturulmaktadır. 1963-1964 yıllarında Çankırı’da Büyük başağalık yapmış olan İlhan Köprülü (80), yâranın oluşumuyla ilgili olarak şunları söylemektedir: “O zamanlar Çankırı’da tek bir yapılanma vardı. Çankırı’da yârenler 24 kişiden oluşuyordu. 24-26 kişi olur. Yârenin sonu yok da evlerimiz ufak. Bizim bir reisimiz vardı, o bize 24-26 tane elbise yaptırdı. 34 O elbiselerle yârenler orayı idare etti. Vakti durumu müsait olanlar başağa olurdu. Sonra herkesi yârana almazlardı. Saygılı, efendi adamlar alınırdı yârana. Diyelim aldık yârana ama ahlaksızlık yaptı hemen onu postalardık veya ceza verirdik. Çavuş takip eder, cezalı varsa Reis Bey bu arkadaş falanca falanca yere gitti, içki içti derdi. Öyle içki, kötü laf, kötü yer yok.” Softa (2009: 120), kazandığı sosyal statüyle her biri bir Oğuz beyini temsil eden yârenin, sosyal yaşantıda bir beyin davranışını sergileyecek davranış kalıpları içinde hareket etme yükümlülüğüne sahip olduğunu belirtir. Yani yâren, eylemleriyle kendini ötekilerden ayırt edecek özgülüğü her zaman ortaya koymak durumundadır. Onun her hareketi ve davranışı bu açıdan ona fakiri, fukarayı gözetme, kendisinin de içinde bulunduğu yârenleri her zaman gözetip kollama gibi sorumluluklar yükler. Arıcı da (2008: 251-253) yâranla ilgili olarak; bu kurumun yârene ahlâk, edep, cemiyet adamı olmak, itimat edilen kişi olmak, diline sahip olmak, sade ve ölçülü olmak, sosyalleşmek, sorumluluk duygusu kazandırmak, millî ve manevi değerlere sahip ve saygılı bir birey olmak gibi nitelikler kazandırdığını söylemektedir. Yârenlerden birisine kız verecek aileler o gencin ahlaki durumundan emindirler (Tezcan, 1990: 344). Kısacası yârenler; insanlarla ilişkilerinde anlayışlı, örnek davranışlar sergileyen, sıradanlığın dışına çıkmış, dürüstlüklerini ispat etmiş, sosyal çevre içinde güvenilen, kişilik olarak güçlü, uyumlu ve yapıcı kişiler olup çevresiyle de iyi iletişim içerisindedirler (Softa, 2009: 131). Bu noktada yârenlik, sadece meclis toplantılarının gerçekleştiği tarihlerde devam eden bir sorumluluk değil; hayatının geri kalanında bu bilinçle hareket eden eğitilmiş kişilerin ölene dek kimliğini sürdürmesi anlamına gelmektedir. Recep Deneci (36) konu hakkında şunları söylemiştir: “Birlik ve beraberliğimiz sadece yâranda devam etmiyor. Yâran sonrasında da devam ediyor. Bütün yârenlere söylediğim önemli bir şey vardır. Yâran asıl şimdi başlar diye. Gerçek bir yâren olmak istiyorsanız yâren gibi davranmalı ve birlik, beraberliğinizi devam ettirmelisiniz.” Dolayısıyla yâren olmak kolaydır fakat yâren kalmak süreklilik isteyen bir çabanın yükümlülüklerine bağlıdır. 35 Yâren’in Sosyal Hayatı Topluma karşı yükümlülükleri bulunan yâren, bir dayanışma ve birliktelik örneği teşkil eder. Yâran yakacak olan kimseler genelde aynı mahallin insanları olduğu için hem birbirlerini yakından tanırlar, hem de kimin bu sene yakılacak ocağa katılıp katılmayacaklarını bilirler (Softa, 2009: 120). Buradan her yâren yiyenin muhakkak suretle her kurulan yâran meclisine katılması gerekmediği anlaşılmaktadır. Ancak toplum içinde dayanışma ve birlik içinde yaşayarak yâren gibi hareket etme yükümlülüğü bakîdir. Arıcı da (2008: 249), yâran kültürünün Çankırılı’ya kentsel kimliği kazandırdığını ve Çankırı’da yetişen insanların topluma daha kolay uyum göstermelerine ve sosyalleşmelerine büyük katkı sağladığını söylemektedir. Burada üzerinde durulması gereken önemli bir husus vardır. Yâren yakmanın Çankırı’daki şehir ve köy yâranı olarak sosyal hayatta aynı işlevi farklı faaliyetlerle yerine getirdiği söylenebilir. Şehir hayatı içinde çoğunlukla belirli meslek gruplarına sahip esnaflar tarafından şekillendirilmiş yâranın; köy geleneğinde daha çok sohbet ve imece işlevlerinin baskın olduğu görülmektedir. Şehirde gerçekleşen yâran da amaç yine birlik, beraberlik ve dayanışmadır. Murat Demiray’ın (43) ifadesiyle usta-kalfa-çırak ilişkisi şimdiki gibi okullarda değil şehirdeki yâren meclisleri sayesinde yürütülmektedir. Buradan aynı zamanda yâran geleneği içinde gençlerin eğitimine önem verildiği anlaşılabilir. Köy yâranında amaç yine aynıdır. Köyün sosyo-ekonomik hayatına katkı amacıyla birliktelik ve dayanışma ön plandadır. Ayhan (1998: 283), köy yâranının uygulamaları arasında kocası veya oğlu askerde olanların ve dul kimsesiz olanların çiftinin sürüldüğünü, harmanının kaldırıldığını ve imeceye dayalı işlerin yapıldığını belirterek köy yâreniyle ilgili şunları aktarmaktadır: “Köydeki sohbet odalarında yaşlı yaranlar misafir odalarında toplanarak aralarında köyün ortak sorunlarını, herkesi ilgilendiren konuları konuşur, hikâyeler, anılar anlatır, dini kitaplar okurlar. Gençlere gelince özel olarak yapılan sohbet odalarında 30-40 kişi bir araya gelerek mahalli ve milli oyunlar oynarlar, yerler içerler ve eğlenirlerdi.” Onat (2005: 100) ise yâran geleneğinin, Çankırı’da esnafın yanında daha çok kırsal kesimin ihtiyaçlarına göre şekillendiğini söyleyerek şunları kaydetmektedir: “Yâran’da dayanışma, sosyalleşme, güvenlik, eğitim-öğretim ve eğlence daha bir ön planda görülmektedir. Her şeye rağmen, yine 36 üretiminden vazgeçme söz konusu değildir. Bugün yâran teşkilatının varlığı, kış gecelerinde haftada bir gün yapılan “yâran yakma”/”ocak yakma” denilen toplantılarda, düğünlerde ve ölümlerde görebilmekteyiz. Eldivan yöresinde, halâ, birtakım toplumsal sorunların çözüme kavuşturulmasında “Baş Ağa” etkin bir faktördür.” Bu bilgiler ışığında, geleneğin içinde bahsi geçen işlevlerin köy hayatında daha etkin yaşatıldığı iddia edilebilir. Onat’ın ifadelerine dikkat edilirse, Eldivan yöresinde “toplumsal sorunlar”ın çözümünde “halâ” başağaların etkin bir rol oynadığı söylenmektedir. Günümüzün şehir hayatında dernekleşen yâran meclislerinin aynı etkinlikte olup olmadığı tartışmaya açıktır. Ancak bu meclislerin üyelerinin birbirileriyle olan dayanışmaları ve hâlâ sosyal yaptırımları etkinliğini sürdürmektedir. Yâran bir kahveye, hamama gittiğinde başağa mürevvetlidir ve yâren elini cebine sokamaz. Düğünlerde veya cenazelerde başağa ve yârenler her türlü dayanışma ve birliği sağlarlar (Üçok, 2002: 112). Son olarak yârenin ister köy ister şehir hayatında olsun sosyal hayattaki yerine dönecek olursak, Onat’ın (2005: 100) aktardığı şu anısını alıntılamak yerinde olacaktır: “Çocukluğumda bir düğüne katılımın çok az olduğunu fark edince, bunun sebebini babama sorduğumda, ‘Oğlum onlar ocaktan atılmadır’ cevabını almıştım. Bugün hafızalarda fazla yer etmeyen bu ‘ocaktan atılma’, zamanında toplumun huzurunu bozan, uyarılara aldırmayan insanlara uygulanan bir tür tecrit cezası olarak anlaşılabilir. Toplum ‘ocaktan atılan’ kimseyi dışlıyor; ne düğününe, ne cenazesine katılıyor.” William Bascom Temelinde Yârânın Sosyo-Kültürel İşlevleri Buraya kadar aktardığımız genel bilgiler ışığında çalışmanın amacına uygun olarak yâran geleneğinin sosyo-kültürel işlevlerini, gelenek içindeki faaliyetleri örnek göstererek ortaya koymak elzemdir. Yâran kültürünün toplum içindeki işlevlerini beş temel başlık altında irdelemek mümkündür. William Bascom tarafından ortaya konulan “Hoşça Vakit Geçirme”, “Kültürün Gelecek Kuşaklara Aktarımı”, “Değerlere, Toplum Kurallarına ve Törelere Destek Verme”, “Kişisel ve Toplumsal Baskılardan Kaçıp Kurtulma” işlevleri, yâran kültürünün sacayaklarını oluşturmaktadır. Bunun yanında Mahmut Tezcan’dan alıntılanan “Yardımlaşma” işlevi, bu kültürün halk tarafından etkin bir 37 şekilde değerlendirildiğinin ve bir kültür abidesi olarak yaşatıldığının kanıtıdır. 1. Hoşça Vakit Geçirme Tezcan (1990: 343), yâranın eski işlevinin toplumsal adalet, yardımseverlik gibi değerleri korumak şeklinde olduğunu, eğlencenin sadece bir araç olduğunu, bugün eğlencenin birinci plana geçtiğini söylemektedir. Başağalardan Recep Deneci de (36) yâranda asıl olanın eğlence olmadığını, asıl yârenliğin bir ömür boyu sürdüğünü belirtmektedir. Bunun en büyük kanıtı ise muhakemeler ve iaşelerdir. Yâranda eğlence amacıyla türküler, tekerlemeler, maniler söylenmekte; oyunlar oynanmakta ve orta oyunları icra edilmektedir. Ancak yârendeki eğlence anlayışı; içi boş, sadece gülmeye, oynamaya yönelik etkinliklerden oluşmaz. Örneğin yârendeki tekerlemeli oyunlar dikkat ve dil becerilerini geliştirmeyi, hızlı ve güzel konuşmayı eğlence işlevinin yanında amaç edinmektedir (Özkan, 2006: 50). Yâranda eğlence anlayışı bahsedildiği gibi sadece meclis içi etkinliklerden oluşmamaktadır. Yârenler, gezme adını verdiği etkinliklerde birlikte hareket ederler. Çankırı kalesine, kahvehaneye, hamama, Ilgaz festivaline, yâren festivaline, pikniğe, gösteriler amacıyla il dışına vb. yapılabilecek her türlü organizasyonlara yâran meclisinin tamamı olmasa da çoğunluğu katılmaktadır. İlhan Köprülü (80), “Beraber gezeriz, kırlara gideriz, ekip de olur, aileler de olur. Yâren yediğin adamla ailece görüştüğün olur olmadığın da olur. Onun içinde ailelerin yakın olduğu da olur.” demektedir. Murat Demiray da (43) “Bizim gezmediğimiz yer kalmadı. Çanakkale gezisi yaptık, İzmir gezisine ailelerle gittik. Urfa’da sıra gecesi yaptık, Çankırı’yı temsilen. Aydın’a gittik, efelerle birlikte gösteri yaptık.” diyerek yapılan il dışı etkinlikleri belirtmişti. Hem meclis içi hem meclis dışı bütün etkinlikler, birkaç işlevin tek bir eylemde oluşturularak geleneğin bütüncüllüğüne, dolayısıyla sürdürülebilirliğine katkı sağlamaktadır. Bu nedenle bu etkinliklerin sadece eğlence işlevini karşılamadığını tekrar vurgulamamız gerekir. 2. Kültürün Gelecek Kuşaklara Aktarımı Meclis içinde ve meclis dışında bahsedilen etkinliklerde kültürün gelecek kuşaklara aktarımı ve eğitim işlevi geleneğin kilit noktasını oluşturmaktadır. Yârenler yerine göre gelenek içinde ufak değişiklikler yapabilirler. Cezayir marşının çalınmasını bu duruma örnek gösterebiliriz. Öte yandan meclis içindeki tekerlemeler, maniler, 38 türküler, orta oyunlar gibi eğlence unsurları, sözlü kültürün toplum belleğinde yaşatılarak günümüze kadar gelmesine; meclis dışında da fikir birliğinin sağlanarak usta-çırak ilişkisinin bulunması, kültürün devamlılığına katkı sağlamaktadır. Özellikle şehirde esnaf birliğine dayalı olarak icra edilen yâran meclislerinde bu eğitimi görmek mümkündür. Tezcan (1990: 344) meclisteki halk oyunlarını, musikîyi ve görgü kurallarını öğrenen gençlerin mevcut kültürünü koruduğunun üstünde durmaktadır. Günümüzde, geleneğin yaşatılmaya çalışıldığı görülmektedir. Çankırı ilinde yâran kültürünü yaşamaya ve yaşatmaya yönelik olarak üç dernek kurulmuştur. Buradan geleneğin unutulduğunu sonucunu çıkarmamak gerekir. Aksine halk kendi adına yararlı olan bütün etkinlikleri bugüne kadar devam ettirmiş, işlevini yitiren etkinlikleri ise unutmuş ve geleneğini sürdürmüştür. Burada asıl mesele, kültürü gelecek kuşaklara aktarırken aynı zamanda Çankırı yâranının imajını da geliştirmektir. Konuyla ilgili olarak görüştüğümüz başağalardan Recep Deneci (36), amacı yâran kültürünü en iyi şekilde yaşamak ve gelecek nesillere aktarmak olan Oğuz Boyları Kültürünü Yaşatma Derneği kurduklarını belirtmektedir. Bu amacı gerçekleştirirken en çok şikâyetçi olunan konu ise yâran geleneğinin sadece oyun, eğlence ve dayaktan ibaret sanılması olduğunu eklemektedir. Aksine asıl yâranda müstehcen kelimeler, argo sözcükler ve dayak bulunmamaktadır. Tam tersi sosyal mesaj verici oyunlar, piyesler oynanmakta, mahallî oyunlar ve uygulamalarla kültürün aktarımı sağlanarak geleneğe destek verme amacı ön plandadır. Recep Deneci (36), gençlere yönelik olarak “Son 5” adı verilen ve 5’i 25 yaşın altında askerliğini yapmış olan yârenlere, geleneğin devamlılığı açısından eğitim verdiklerini söylemektedir. Deyim yerindeyse stajyer yâren olan bu gençlerin yanında lise çağındaki gençlere de bu kültürü öğrensinler diye eğitim verilmektedir. Bu gençler, yâren ile aynı statüye ve haklara sahiptir ancak muhakemeye katılmamaktadırlar. Eğitim ocakları yârenden 1-2 ay önce başlar; yâren olacak kişiye eğitim, terbiye verilip mahallî, yöresel oyunlar öğretilir ve nasıl hareket etmesi gerektiği gösterilir. Kültürün gelecek kuşaklara aktarılmasında meclis dışı en önemli etkinlik şehir içi ve şehir dışı düzenlenen gösterilerdir. Değişik organizasyonlarla gösteri yapan yâranlar hem kültürünü tanıtmakta hem de topluma karışarak geleneğin yaşamasına katkı sağlamaktadır. 39 3. Değerlere, Toplum Kurallarına ve Törelere Destek Verme İşlevi Kültürün gelecek kuşaklara aktarılmasında toplumsal normlar ve yöresel özellikler bir bütün halinde kendini göstermektedir. Özellikle birey olarak geleneğin yârene yüklediği yükümlülük boyutu, toplumsal kurallara ve törelere uyma açısından önemlidir. Yâran geleneğinin bizzat toplum kurallarını ve törelerini oluşturmadığı açıktır ancak kendi içinde kurumsal yapısı olduğu belirtilmişti. Çankırı yârenleri de toplum kurallarına ve törelere sadece destek vermekle değil aynı zamanda bu kurallara normal bir vatandaştan daha çok uymak zorundadır. Bu bile başlı başına değerlerin yaşatılmasında destek işlevi görmektedir. Bunun yanında Yalçın’ın (2005: 25) aktardığına göre yâren meclislerinde Çankırı’nın sorunlarının görüşüldüğü, Çankırı’da hırsızlık vb. olaylar için önlem alındığı, yârana katılan gençlerin geceleri Çankırı sokaklarında nöbet tuttukları vurgulanmaktadır. Bu yiğitlerin maaşı ise halkın kendi arasında sosyal bir örgütlenmeyle ödendiği anlaşılmaktadır. Recep Deneci (36), toplumsal olaylara karşı yârenlerinin duyarlılık gösterdiğini şöyle aktarmaktadır: “Biliyorsunuz ülkemizde terör olayları var. Bunların amacı kaos yaratmak. Halkımız da yâranı eğlence sanıyor. İşte biz bunun eğlence olmadığını kanıtlamak için etkinliklerimize devam ediyoruz ama ‘Şıkıdım’ oyun havasını oynamıyoruz. İş yerlerimize, evlerimize bayraklarımızı asıyoruz. Millî şuuru bütün toplantılarda anlatarak, Yasin-i Şerifi okuyarak, hocalarımız tarafından vaazlar verilerek biz millî mücadele ruhunu yaşatmaya çalışıyoruz. Sosyal projelerimiz de tabi ki oluyor. Yazın bütün yâren ağalarımızla beraber eşlerinin de katıldığı yâren festivalini düzenliyoruz. Cenazelerde, düğünlerde toplu hareket ediyoruz. Maddî yönden desteğe ihtiyacı varsa destek veriyoruz. Cenazede eve gidilir, gelen misafirlerle ilgilenir, defin işleriyle yâren ağalar ilgilenir. Yâren ağası o anda acısını yaşar, bir şeye karışmaz. Evlenen de düğününde sevincini yaşar, o da hiçbir şeye karışmaz.” Özetle, yârende oturma, kalkma, yeme-içme, toplum içinde hareket etme yine toplum tarafından kabul gören ancak yâren meclisi içinde de bir adaba bağlanmış kurallara bağlıdır. Zaten efendi ve ahlaklı olduğu için yârana kabul edilmiş olan birey, kültür içinde de toplum kurallarını ve adabı öğrenerek yâren olmakta ve kazandığı kimliğini bu normlara uygun olarak sürdürmektedir. 40 4. Kişisel ve Toplumsal Baskılardan Kaçıp Kurtulma İşlevi Meclis içi etkinliklerin ve yaptırımların varlığı, kişisel ve toplumsal baskıdan kaçış işlevinin yerine getirildiğini kanıtlar niteliktedir. Yâren meclisinde eğlenceye, gösteriye yönelik misafir ağalar katılabilmektedir. Ancak muhakeme toplum önünde yapılmamaktadır. Bu durum meclis içindeki gizliliğin dolayısıyla aidiyet duygusunun oluşmasında önemli bir role sahiptir. Kendi içindeki kural ve yaptırımlar bu yönüyle yârenin sadece sosyal hayatını düzenlemeye ve başarılı olmasına yönelik değildir. Aidiyet duygusu içinde olan yâren, bireysel sorunlarını meclis içinde paylaşabilmekte, yardım alabilmekte ve bu yönüyle kişisel baskılarından kurtulabilmektedir. Yani tüzel kişilik kazandığını iddia edebileceğimiz yâran meclisinin yârenleri, kendi sorunlarını tek başına çözmek zorunda kalmazlar. İşi bozulan yârenin işine yardım edilir. Belirlenen kahveye gidilir. Herhangi bir yârenin düşmanı, tüm meclisin düşmanıdır. Ayhan (1998: 283), hemen hemen herkesin bir yaran grubuna katıldığını çünkü yarana katılmayana imeceye dayalı işlerde, çift sürme, harman kaldırma gibi tarım faaliyetlerinde yardım edilmediğini ileri sürmektedir. Birliktelik ve dayanışma sağlandığında bir yârenin, toplumun diğer bireylerine göre daha az baskı altında kaldığı iddia edilebilir. 5. Yardımlaşma İşlevi Yardımlaşma, yârenlerin kendi aralarındaki birlik ve beraberliğini sağladığı gibi toplumsal boyutuyla da gelenek içinde ön plana çıkmaktadır. Özellikle meclis dışı etkinlikleri kapsayan yardımlaşma işlevi, yârenlerin sosyal hayattaki varlığını da gözler önüne sermektedir. Tezcan (1990: 345), yârendeki yardımlaşma işlevini maddî yardım ve hizmet yardımı olmak üzere iki başlıkta incelemektedir. Maddî yardım boyutunda yârenler; köy ve kasabalarındaki dul ve yetimlere, kocası askerde olan ya da kimsesi olmayan kişilere yardım etme gibi etkinliklerde bulunurlar. Kışlık odunlarını alır, yiyecek ve giyecek ihtiyaçlarını karşılarlar. Böylelikle toplum kendini güvende hisseder. Hizmet yardımı boyutunda da evleri yıkılmış olan ya da evi olmayan kişilere, hastalara hizmet verirler. Özellikle köylerde, kuyularının temizlenmesinde, camiye su getirilmesinde, caminin yapımı ve onarımında, ilkokul inşasında köy çeşmelerinin yapılmasında, toprak kaymasını önlemek için yapılan çalışmalarda yârenler topluma hizmet vermektedir (Tezcan, 1990: 344). Gelenek içinde yardımlaşmanın da bir adabı bulunmakta ve özellikle gizli yapılmaktadır. Bu yardımlar, rastgele yapılmaz. 41 Başağalardan İlhan Köprülü (80), yârenin birey olarak fakire para vermediğini belirtmektedir. Yardım yapılacak kişiyi veya yeri başağa veya meclis belirler. Köprülü (80) “Ben başağaydım, yardım ederdim; kravat alırdım, gömlek alırdım, ayakkabı alırdım. Yârenleri İstanbul’a götürürdüm. Türbeleri gezdirirdim. Maça götürürdüm. Mesela dükkân çalıştırıyorsun ve işin bozuldu, olur ya, hemen sana yardım eder seni kalkındırırız. Eski haline getiririz. Sen de ya bize yavaş yavaş ödersin ya da bağış yapmış oluruz. Mesela üç-dört arkadaşımız öldü. Onların cenazelerini kaldırdık. Terzi bir arkadaşımızın dükkânı yanmıştı. Yardım ettik aramızda para toplayarak. Yaptığımız çok işler var, bunlar anılmaz. Mesela çadır camiyi biz yaptırdık. Ankara’dan gittik, 4 tane pervane getirdik camiye. Bunlar büyük hizmetler. Bunun dışında ağaç diktiler. Yâren ormanlığı var Hıdırlığa doğru.” demektedir. Murat Demiray (43) ise bir arkadaşlarının iflas ettiğini ve ona yardım ettiklerini belirterek “Biz bu işin eğlencesinde değiliz. Benim sıkıntılı zamanlarımda da başağalarım kapı gibi durdular zaten arkamda. Ha vatandaş demesin ki bunlar yiyorlar, içiyorlar. Biz Çankırı halkına da hizmet ediyoruz. Özellikle başağa gecelerini halka açık yapıyoruz” diyerek meclis üyelerinin dayanışmasını vurgulamıştır. Bunların dışında mecliste iaşeye çevrilen paralarla çalgıcı ücreti ödenir, askere gidene harçlık verilir, düğünlerde hediye alınırdı (Tezcan, 1990: 349). Özellikle bir yâran evleniyorsa bekâr eğlencesi olarak başdonanma denilen geceler düzenlenir; bu gecelerde yâran nereye girerse arkasından bir seyirci kütlesi gözükür; velhasıl yârana girenler kendilerini merasimden kurtaramazlardı (Üçok, 2002: 113). Bahsi geçen beş temel işlev dışında geleneğe yeni işlevler eklenebilir. Destek olması açısından birkaç örnekle değindiğimiz bu işlevleri tamamlayan, yerine getiren birçok etkinlik bulunmaktadır. Bu çalışmada kısaca, geleneğin kendi varoluşunu tamamlaması ve kendini gerçekleştirmesi açısından bu işlevleri sağladığını, hem eğlenirken hem kültürünü aktardığını hem de eğitim verildiğini ve tüm bunları bütüncül bir mekanizma içinde kusursuzca tekrarlandığını ortaya koymaya çalışılmıştır. Bu işlevlere değinirken meclis içi ve meclis dışı etkinlikler bir bütün olarak ele alınmış; gelenek, coğrafî bütünlük içinde değerlendirilmiştir. Download 0.85 Mb. Do'stlaringiz bilan baham: |
Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling
ma'muriyatiga murojaat qiling