Anadolu Sohbet Gelenekleri ve Yaren Bildiriler
Download 0.85 Mb. Pdf ko'rish
|
Sonuç Geçmişten beri kültürümüze, gelenek ve göreneklerimize sahip çıkılamadığından hareketle, aynı hatalara tekrar düşülmemesi için bu konuda sorumlu olan İl Kültür Müdürlükleri, üniversiteler ve özelde Yâran geleneği ile ilgili olarak da Çankırı Karatekin Üniversitesi Yaran Kültürü Uygulama ve Araştırma Merkezi ile ortaklaşa çalışmalar yapılmalı; başta Çankırı olmak üzere, Anadolu’da benzeri sohbetlerin var olduğu illerde, ilçelerde ve de köylerde derlemeler yapılarak buralarda elde edilen verilerin tekrar bu kültüre kazandırılması sağlanmalı ve bu çalışmalar desteklenmelidir. Ulusal müzik ürünlerinin yeniden üretimi ve tüketimi, yerelde üniversiteler ile belediyeler, özelde ise halkı ve yetenekli insanları teşvik edecek ve geleneksel unsurları koruyacak, bilinçli ulusal politikalar gerektirir. Her bir birey kendisine ve ailesine karşı sorumlu olduğu gibi, ülkesine ve milli kimliğine karşı da sorumludur. Ulus olarak ayakta kalabilmek için milli kültüre, dolayısıyla ulusal müziğe, gelenek-görenek gibi kültürel unsurlara bilinçli olarak sahip çıkılmalıdır. Bu konuda devletin, halkı bilinçlendirici çabalarına, halkın kültürel hafızasını canlı tutmak için kültürel ve sanatsal faaliyetlere özellikle ihtiyaç vardır. Millete, Türk Halk Kültürü adına bildiklerinin yanında, bilmesi gerekenler de gösterilmeli veya bu konuda yönlendirilmelidir. Halka kendi istediklerini dikte edip “halk böyle istiyor” zihniyeti ile hareket edenlerin etkinliğine karşı, halkın özüne, kültürüne ve değerlerine yönelebilmesi için otantik olan, doğru olan öğretilmelidir. Türk kültürünün hem Orta Asya, hem de Anadolu kökenleri topluma anlatılmalı ve öğretilmeli, bugün var olan kültürün bütün ihtişamıyla binlerce yılın birikimleri üzerine bina edildiği de unutturulmamalıdır. Tuna’nın da (Tuna, 2003: 39-51) ifade ettiği gibi, toplumsal bağlamda izlenilecek iki yol vardır; ya küreselleşme sürecine tamamen teslim olunacak, ya da her milleti millet yapan milli dil, milli kimlik ve milli kültürlerine sahip çıkılarak küreselleşme gayyasında kaybolunmayacaktır. 89 Kaynakça AKDOĞU, Onur (1987), Makamsal Okul Şarkıları, İzmir: Konservatuar Yayıncılık ve Dağıtım. ALPAGUT, Uğur (2005), “Otantikten Klasiğe Müzik Kültüründe Gelişim-Değişim ve Kurtarıcının Eleştirisi”, Folklor/Edebiyat, 42, s.115- 120. DURAN, Hakkı (2004), “Yaran Kurumunun Tarihsel Kökleri ve Günümüzdeki Durumu”, Yâran Kültürü ve Çankırı, s.169-178, Çankırı: Çankırı Valiliği. KAFESOĞLU, İbrahim (1998), Türk Milli Kültürü, İstanbul: Ötüken Neşriyat. MAHİROĞULLARI, Adnan (2005), “Küreselleşmenin Kültürel Değerler Üzerine Etkisi”, Sosyal Siyaset Konferansları Dergisi, 50, s.1275- 1288. ONAY, Ahmet Talat (1932), Çankırı Halk Edebiyatı, Ankara: Okuyan Adam Yayınları. ÖZBEK, Mehmet (1990), “Milli Kültürümüz İçinde Türk Halk Müziği”, Milli Kültür Unsurlarımız Üzerinde Genel Görüşler, s.193-196, Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Yayınları. ÖZKAN, Orhan (2002), Çankırı Gelenekleri ve Yaran Kültürü, Çankırı: Yaran Kültürünü Yaşatma Derneği Yayınları. SUN, Muammer (1984), Kır Çiçekleri, İstanbul: Adam Yayınları. TALAS, Mustafa (2003), Küreselleşme ve Türkiye’de Kültür Politikaları, İnönü Üniversitesi SBE, Doktora Tezi, Malatya. TALAS, Mustafa, KAYA, Yaşar (2007), “Küreselleşmenin Kültürel Sonuçları”, Türklük Bilimi Araştırmaları (TÜBAR-XXII), s.149-162. TUNA, Korkut (2003), “Dil ve Kimlik”, Dil, Kültür ve Çağdaşlaşma, s.39-51, Ankara: Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Yayınları. ÜÇOK, Hacışeyhoğlu Hasan (2002), Çankırı Tarih ve Halkiyatı, Ankara: Okuyan Adam Yayınları. 90 YARI RESMİ SOHBET GELENEKLERİ BAĞLAMINDA KAHVEHANELER VE MERAKLI GRUPLARI Özkul ÇOBANOĞLU Öz Takvime bağlanmak ve takip edilen rutinin özellikleri bakımından sohbet geleneklerini resmi, yarı resmi ve gayrı resmi sohbetler olarak tanımlamak mümkündür. Bu tanımlama ve tasnifi yaptıktan sonra, “yarı resmi sohbet gelenekleri” olarak tanımlayıp tasnif ettiğimiz “efelik”, “pehlivanlık”, “kuşçuluk” ve “hazinecilik” gibi geleneksel ve süreklilik gösteren temaları ve bunlara bağlı uygulamaları adeta geleneksel hobileri haline getiren ve çok büyük ölçüde sırf bu nedenle kahvehanelerde “meraklı grupları”na dönüşen sosyo-kültürel özellik ve dinamikler çalışmamızın konusunu oluşturmaktadır. Bildirimizin konusunu Türk kültüründe özel bir tarihsel ve güncel sosyo-kültürel kurum olarak karşımıza çıkan kahvehanelerde 1 yarı resmi sohbet gelenekleri olarak ortaya çıkıp şekillenen geleneksel “meraklı grup”ları (Çobanoğlu, 1992) ve bunların çeşitli özellikleri üzerinde tespit ve değerlendirmeler yapmak oluşturmaktadır. Öncelikle halk kültürü veya folklor olaylarının doğal sosyo-kültürel bağlamlarda ortaya çıkış veya icra edilmelerinin sahip olduğu kalıplaşmalar, takvim ve zamana bağlı rutinleşmeleri göz önünde bulundurarak yapılan “çok resmi”, “yarıresmi” ve “gayrıresmi” ortamlar ve gelenekler terimleriyle konuya başlamak daha kolay anlaşılır olacaktır. Halkbilimi çalışmaları tarihinde konuyu “doğal” ve “yapay” icra ortamı olarak ele alan Kenneth S. Goldstein’a (1964; 1977) göre, doğal ortam folklorun bir topluluk içinde bulunduğu sosyal ortamdır. Sosyal ortamlar analiz amacıyla bir kaç şekilde sınıflandırılabilirse de (meselâ katılanların tipine ve sayısına, davranış şekillerine, karşılıklı etkinin şekline mahiyetine göre) halkbilimi gözlemcisi için en faydalı sınıflandırma sistemi, herhangi bir ortamın resmiyet derecesini gösteren sistemdir; çünkü derleyicinin gözlemlerini yapabilmesine ne Prof. Dr., Hacettepe Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Halkbilimi Bölümü. 1 Kahvehanelerin Türk-İslâm dünyasında umuma açık ilk dindışı sosyal kurum özellikleriyle ortaya çıkmaları ve Türk kültürüne tesirleri hakkında daha fazla bilgi için bkz. Hattox (1998), Çobanoğlu (2000). 91 dereceye kadar ve şekilde müsaade edileceği, her şeyden önce bu faktöre bağlıdır. 1) Çok resmi ortam: Teşkilatlı, istek üzerine hazırlanmış ve bazen da programlanmış bir hadisedir. Yılbaşı, Ramazan, Şeker ve Kurban Bayramları gibi belirli günlerde cereyan eden takvim hadiseleri, düğünler, cenaze merasimleri, doğum günleri gibi, özel vesilelerle hazırlanan olaylar, bu gruba girer. 2) Gayri resmi ortam: Folklor tezahürlerinin, istenmeden, programsız olarak, genellikle beklenmedik zamanlarda, kendiliğinden yapıldığı durumlardır. Örnek olarak, birinin konuşması esnasında atasözü söylenmesi, saçını kestiren bir müşterinin berbere fıkra anlatması yahut da bir çiftçinin güneş batarken komşusuna yarın havanın nasıl olacağı hakkında kafiyeli bir kaç mısra söylemesi verilebilir. 3) Yarı resmi ortam: Folklor tezahürlerinin beklendiği, fakat zaruri sayılmadığı durumlardır. Buna örnek olarak, ana babaların çocuklara uyumadan önce hikâye anlatmaları, onlara eğitim maksadıyla bilmece söylemeleri yahut tecrübeli bir çobanın acemi bir çobana çiftlikte işe başladığı ilk gün oynadıkları oyunlar (yaptıkları şakalar), örnek olarak verilebilir. Biz, K. Goldestein’in “folklor olaylarının” geneli hakkındaki bu kavramsallaştırmasını, çalışmamızda Türk halk kültüründe tematik ve kalıplaşmış özelliklere sahip sohbet geleneklerine uyarlayarak ele alıyoruz. Bu bağlamda, çalışmamızın esasını oluşturan “yarı resmi sohbet ortamı” kavramına daha yakından bakabiliriz. Türk halk kültüründe özellikle de erkek folklorunda yer alan geleneksel boş zaman geçirme, eğlenme ve değerlendirme etkinliklerinin başında sohbet etmek gelmektedir. Hiç şüphesiz insanların birbirleriyle konuşması, bundan zevk duyması ve eğlenmesi insanlık tarihinin çok eski çağlarından beri evrensel olarak yaygın bir etkinliktir. Ancak, Türk halk kültüründe yer alan belli “tema, kahraman, etkinlik biçimi”ne dayalı doğrudan para kazanma ve geçim sağlama amaçlı olmayan adeta “geleneksel hobi” diyebileceğimiz hususlarda oluşan küçük gruplar vardır. 2 Biz daha 2 “Küçük grup” kavramı başta Halkbilimi olmak üzere pek çok sosyal ve beşeri bilimde önemli bir yere sahiptir. Halkbilimi çalışmalarının Performans Teoriyi hazırlayıp müjdeleyen ve büyük ölçüde de inşa eden mümtaz teorisyeni Dan Ben-Amos’un bu süreçte “folklor nedir?” sorusuna verdiği cevapta “küçük gruplarda sanatkârane (artistic) iletişimdir” cevabını yakınen görmek ve örneklemek mümkündür. Konuyla ilgili daha fazla bilgi için bkz. Ben-Amos (1971). 92 önceki bir çalışmamızda bu tür geleneksel hobiler etrafında oluşan bu küçük toplulukları “meraklı grupları” olarak adlandırmıştık. Türk halk kültüründe erkekler dünyasında yer alan meraklı gruplarının bir kısmı gelenek çevresinin durumuna göre yerel, bölgesel bir kısmı da ulusal niteliktedir. Meselâ, bir veya birkaç efe hakkında ya da efelik geleneği hakkında “anlatı”lara meraklı bazısı zeybek oynamayı seven bir “efe meraklı grubu”na çoğunlukla zeybek kültür havzasında veya bölgesinde ratlanılabilir. Bu tür bir efe meraklı grubu herhangi bir kahvede toplanan sohbet eden insanlardan oluşabileceği gibi zeybek oyunları ve kültürüyle ilgili dernek ve benzeri sivil toplum kuruluşlarının dernek lokallerinde de bir araya gelip bir yandan çay-kahve içerken diğer yandan da meraklısı oldukları “tema, kahraman” veya “etkinlik”le ilgili olarak faaliyette bulunabilirler. Bir başka ifadeyle, meselâ bölgesel ve ulusal seviyede “zeybeklik geleneğini” iyi temsil etmediğine inanılan dahası “kötü kahraman” olarak tanınan “Kamalı Zeybek”in çoğunluğu akraba ve dostlarının çocuklarından oluşan bir “Kamalı Zeybek Meraklı Grubu” oldukça dışakapalı bir biçimde Ödemiş ilçesinin merkezinde var olup yaşayabilir. 3 Öte yandan “Çakırcalı Mehmet Efe”nin 4 yaklaşık 100 yılı aşkın bir zamandır; hem yerel hem bölgesel hem de ulusal hatta ve hatta uluslararası meraklı gruplarına sahip olduğu görülmektedir. Ancak bu durum bütün yerel, bölgesel meraklı gruplarının paylaştıkları tema, kahraman ve etkinliğe yönelik birikim ve donanımları eşit olduğunu göstermez. Kelimenin tam anlamıyla paylaşılanlar arasında şu veya bu ölçüde benzer ve aynı unsurlar olsa bile sabit olmayan bu kolayca değişken özellik kişiden kişiye ve gruptan gruba neredeyse katılımcı sayısı kadar farklılık gösterir. Zaten herhangi bir meraklı grubunun üzerine inşa edildiği ve ona süreklilik kazandıran sosyo-kültürel dinamiklerin başında da bu bireyden bireye değişen bilgi ve ilgi seviyesi yer alır. Birden fazla insanı etrafında birleştiren bu tema veya kahraman ya da etkinlik konusunda en az iki kişinin ikiden fazla defa bir araya gelip sohbet etme bir meraklı grubunun var oluş ölçüsü olarak kabul 3 1992 yılı Ekim ayında Ödemiş ve çevresinde yaptığımız alan araştırması esnasında, Çakırcalı Mehmet Efe ile ilgili rast geldiğimiz pek çok meraklı grubunun yanı sıra, Kamalı Zeybek soyundan gelenler arasında bu tür bir meraklı grubuyla da, temasa geçip gözlemiştik. 4 “Efe” veya “Çakırcalı Mehmet Efe Meraklı grubu” kavramsallaştırmaları ve özellikleri hakkında daha fazla bilgi ve inceleme için bkz. Çobanoğlu (1992). 93 edilebilir. Bu tür bir meraklı grubu teşekkül ettikten sonra zaman içinde ona başka insanlar katılabilir. Sistematik ve takvime bağlı olmayan bir biçimde bu grubu oluşturanlar veya bunların bir kısmı ve çoğu kez ona yeni katılan veya rast gelenlerle sohbetler devam eder. Ancak çoğunlukla aynı yerleşim biriminde yaşayan ve birbirlerini hemen hemen her gün ve sattlerce sohbet eden bu tür meraklı grupları doğal olarak başka başka meraklı gruplarının da mensubu olabilirler ve zaman zaman birden çok paylaşılan faktörlere bağlı olarak farklı farklı konularda sohbetler gerçekleşebilir. Bir meraklı grubu bir kahvehanede uzunca bir müddet toplanıyor ve sohbet ediyorsa bunun en yaygın ve hoş bir biçimde garsonlar tarafından dışa vurulduğunu görüp duyabilirsiniz. Aldığı çay, kahve siparişlerinin hazırlanması için kahvehanenin ocakçısına yüksek sesle duyuran garson veya garsonlar çoğunlukla “efeler masasına” veya kısaca ”efelere 3 çay 2 orta kahveee” gibi ifadeler kullanırlar. Efeler gibi yaygın bir başka meraklı grubu da “pehlivan meraklı grubu”dur. Bir veya birkaç pehlivan ya da güreş geleneğinin kendisine ve pehlivanların tamamına meraklı insanların gittikleri kahvelerde oturup sohbet ettikleri masaya çoğunlukla “pehlivanlar masası” demek yaygındır. Eğer bu tür meraklı gruplarının oluşturduğu masalar çoğalır ve kahvehaneye gidip gelenlerin çoğunluğu aynı türden meraklı gruplarınca oluşturulmaya başlanılırsa bu mekânın adı gayrıresmi olarak “efeler kahvesi”, “pehlivanlar kahvesi”, “hazineciler kahvesi” veya “kuşçular kahvesi” gibi anılmaya başlar. Kahvehanelerin pek çok yönden çok ciddi değişim ve dönüşümlere uğradığı son yıllarda bu tür adlarla anılan kahvehaneler çoğunlukla söz edilen geleneksel tematik sohbetlere ve meraklı gruplarına ait dernek ve vakıflar gibi tüzel kişilikleri de bünyelerinde barındırmaktadırlar. Efeler veya pehlivanlar gibi sadece meraklısı oldukları konuların baş öznesi durumundaki “efe” veya “pehlivan”ların adıyla lakaplanmak ya da bunu adının önünde “pehlivan Ahmet” veya sonunda “Ahmet efe” gibi taşımak meraklı gruplarının oluşum ve süreklilik dinamikleri arasında ayrı bir çalışmayı gerektirecek kadar önemli bir sosyal psikolojik âmil olarak görünmektedir. Dahası bu tür meraklı gruplarının mensuplarının pek çok yerde bu tavır ve duruşlarını meraklısı oldukları sosyo-kültürel grupla özdeşleşen ve adeta onun kostümüne dönüşme eğilimi gösteren “körüklü çizme”, “gümüş köstekli şimendifer marka cep saati”, yelek, cepken, külot pantolon”, “sarı şal veya yağlık” vb. giyim kuşam kodlarını da içerdiği görülür. Uzun süre devam eden bu tür meraklı gruplarının zaman içinde gruba özel “jargon” ve “argo” 94 denebilecek sözlü kültürel kalıplaşmalara da sahip oldukları görülebilir. Bu tür meraklı grubuna has kılık kıyafet ve benzeri unsurlar grubun ve üyelerinin günlük hayatlarında “kimlik” ve “kişilik”lerinin bir parçası olarak karşımıza çıkar ve parçası oldukları meraklı grubuna mensubiyeti pekiştiren gizli ve açık işlevlere sahiptir. Ancak bu durum “hazineciler” denilen ve “hazine” ya da eskiden kalma “gömü”leri bulup çıkarmayı böylece zengin olma hayaliyle yaşayan ve dışa kapalı “meraklı grup”larında karşı işlev konumunda olduğu için görülmez. Yaygın olarak kısaca “hazineci” olarak adlandırılan bu meraklı grupları toplumun hemen hemen her sosyo- kültürel kesimine mensup olabilir. Ülkemizin en zenginleri hakkında bile “hazineci” olduklarına dair şehri efsaneleriyle (urban legends) beslenen bu meraklı grubunun da zaman zaman mahallelerinin mütevazi kahvehanelerde toplananları Anadolu’da oldukça yaygındır. Hatta bazı şehir ve ilçelerde “hazineci kahveleri” bile vardır. Hazineci meraklı grupları çoğunlukla 5-6 kişiden oluşur. Bir yörede yaygın olarak var olduğuna ve henüz bulunamadığına inanılan bir “hazine”yle ilgili olarak ya bilinen bir “işaret”in yeni yorumuyla ya da nasıl ele geçtiğine dair “anlatısı” apayrı bir araştırma konusu olacak kadar dikkate değer anlatılarıyla elde edildiği iddia edilen bir “hazine haritası” meraklı gruplarının oluşum ve yeniden oluşumlarında son derece önemli rol oynar. Bu tür iddialarda bulunanlar ve ona katılarak neredeyse her zaman bulunması muhakkak (!) olarak düşünülen hazineden pay almak isteyenler hazineci meraklı gruplarını oluştururlar. Hazineci meraklı grupları paylaştıkları sırrı muhafaza etmeye yönelik olarak dışa kapalıdırlar. Yanlarına yaklaşan hemen herkesten şüphe ederler. Özellikle tanımadıkları kişilerin tamamı onlara göre ya polis ya da mitçidir. Birbirlerine bu kişileri ve durumları uyarmak maksadıyla bir tür şifre ve parolalar da geliştirdikleri görülebilir. Bu meraklı grupları çoğunlukla gizli kazı yapıp bir türlü bulunamayan o efsanevi hazineleri bulmaya yönelik bir ekip olarak oluşmaları nedeniyle en temel bir araya gelme ölçütü “güven”dir. Söz konusu olan hep çok büyük bir hazine ve zenginlik olacağı için “gizli ve kaçak hazine kazısı”na herhangi bir şekilde katkı sağlamayacağı düşünülen hiç kimse gruba alınmaz, dışa açık sadece övünme ve kıskandırma maksatlı konuşma ve şakalar yapılabilir ki bunlar da bile asıl hedef ve bilgiler daima saklanılır. Dahası bazı durumlarda aynı efsanevi hazinenin peşinde olan diğer meraklı gruplarının yalan, yanlış haber ve tavırlarla algıları farklı yönlendirilip kendi amaçlarını örtüp farklı yansıtılabildikleri durum ve sohbetlere de rast gelinebilir. 95 Hazineci meraklı grupları her ne kadar “güven” odaklı olarak oluşturulsa da gruba bir yönüyle hep “güvensizlik” duygusu hâkimdir. İkinci temel duygu da “korku”dur. Bulunacak efsanevi hazineye sahip çıkacak bileğe, yüreğe sahip olmanın yansıra “silaha” ve onu kullanabilme cesareti biraz bunun için olmazsa olmazdır. Ancak her an buna sahip olanların bunu –özellikle efsanevi hazine bulunca ve paylaşım esnasında– grubun diğerlerine karşı kullanma veya kullanabilme ihtimali yaygın olarak bu tür meraklı gruplarına mensup olanların kazıya özel a, b, c, d ve e planları yapmalarına, bunlara dair hayaller kurmalarına yol açar. Hemen her hazineci meraklı gruplarına bir tane de daha dindar veya cin, peri ve benzeri olağanüstü varlıklardan korkmayan yahut onlara karşı okuma ve benzeri yollardan baş edebileceğine inanılan eğitim ve bilgisi ne olursa olsun yaygın olarak “hoca” lakabının yakıştırıldığı birini de dâhil etmek kalıplaşmış yaygın uygulamalardandır. Türk halk kültüründeki hazine veya gömü folkloru konusundaki en yaygın motiflerden birisi olan “sahipli” veya “iyeli” hazinesinin “iyi saatte olsunlar” tarafından korunması nedeniyle elde edilememesi teması, hazineci meraklı gruplarında “hoca” lakaplı söz konusu özelliklere sahip kişilerin dâhil edilmesinin nedenidir. Maalesef hazineci meraklı gruplarına mensup binlerce insan yurdumuzu delik deşik etmekte bunların bazıları defalarca yakalanıp hapse, mahkemeye düşmektedir. Çok çok nadir olarak hazine bulup zengin olanlara dair yeni efsaneler anlatılmakla birlikte bir hayli de evini barkını, elindeki parasını hatta oturduğu evi bile kaybedenlere dair anlatılan pek çok anlatı da vardır. Bu tür meraklı grupları içinde kısmen de olsa maddi yönü olan ve esasen maddi kültürel bir zemin üzerinde kalıplaşmış tematik bir meraklı grubu olan “kuşçuluk” biraz da meraklı olmayanların “küçümseme” ve “dışlama”ları nedeniyle hemen ilk fırsatta “kahve”lerine sahip olma eğilimindedir. Güvercin, saka, kanarya ve hint horozu gibi kuşlarla ilgili geleneksel uygulamalar “kuşçu meraklı” gruplarının oluşma nedenidir. Meraklısı olunan kuşa ve buna dair uygulamalara bağlı olarak da bölgelere göre değişebilen alt adlandırmalara ve kahvelere sahiptirler. Hiç şüphesiz Türk halk kültüründe yer alan meraklı grupları bunlardan ibaret değildir. Bizim birkaçının temel özelliklerine işaret ettiğimiz bu meraklı grupları ilgi duydukları temaya dair yeni bir olayın olması ya da eski bir olayın sözlü, görüntülü, dijital, elektronik ve yazılı kültürel ortamlarda herhangi bir vesileyle yer alması, bu grupları ve onların konuyla ilgili sohbetlerini harekete geçirici ve sosyo-kültürel 96 hatırlatıcı olarak sohbet başlatıcı rollere ve işlevlere sahiptir. Yarı resmi bir sohbet ortamı olmalarının da esas nedeni budur. Sonuç olarak, yarı resmi sohbet faaliyetleri arasında tematik olarak kalıplaşmış anlatıların icra edildiği ortamların anlatıcı ve dinleyicilerinden oluşan sosyo-kültürel grupları veya sosyal zemini “meraklı grubu” olarak adlandırıyoruz. Bu meraklı gruplarının, grup dinamikleri başta olmak üzere tematik, işlevsel ve yapısal özellikleriyle icralarının tespit ve tahlillerinin yaygınlaşması Türk halk kültürü ve özellikle de “sohbet kültürü”müzün daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır. Bu kültürel özelliklerin de daha iyi anlaşılmasının millet olarak sahip olduğumuz “kimliğimiz”in korunup güçlendirilerek yarınlara aktarılmasında son derece yararlı olacağı açık bir biçimde ortaya çıkmaktadır. Download 0.85 Mb. Do'stlaringiz bilan baham: |
Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling
ma'muriyatiga murojaat qiling