kendisiyle çekip götürdü Hans'ı; çalılar arasından uzanan yoldan usulcacık geçip arka kapıdan
karanlık sofaya süzüldüler.
Bodruma inen merdivenin üst basamağında yan yana oturdular; ancak aradan uzun bir
zamalı geçtikten sonra karanlığa alışan gözleri birbirlerini zar zor seçebildi. Emma'nm neşesi
yerindeydi, fısıltıyla boyuna konuşup duruyordu. Şimdiye kadar pek çok öpücükle tanışmıştı,
sevgi konusunda pek çok şey biliyordu; ürkek ve sevecen Hans tam aradığı gibi biriydi. ince
uzun yüzünü ellerinin arasına aldı Hans'm, gözlerini ve yanaklarını öptü, sıra ağzına gelip de
onu yine önceki gibi emip somurarak uzun uzun öper öpmez başı döndü Hans'm, gevşeyip
kendinden geçerek Em-ma'ya yaslandı. Emma hafiften güldü, kulağını çekti Hans'm.
Emma habire gevezelik ediyor, Hans da kulak vermiş onu dinliyor ama ne söylediğini anla-
yamıyordu. Derken Emma elini Hans'm kolunun, saçlarının, boynunun ve ellerinin üzerinde
geA~ dirdi, yanağını Hans'm yanağına, başını Hans'ıfl omzuna dayadı. Hans hiç sesini
çıkarmıyor, kar:?1 koymuyordu; içi tatlı bir ürperiş, derin ve mutlu bir kaygıyla dolup taşıyor,
ateşlenen biri gibi zaman zaman hafifçe sarsılıyordu.
Emma, "Sen de nasıl bir sevgilisin böyle!" dedi gülerek. "Ne kadar da korkaksın, ne kadar
çekingen!"
Sonra Hans'm elini tutup ensesinde, saçlarında dolaştırdı, ardından göğsünün üstüne koyup
bastırdı. Hans, Emma'nın yumuşacık göğüslerini hissetti avuçlarında, o dalga dalga tatlı ve
yabancı alçalıp yükselişleri duyumsadı; gözlerini kapadı derken, dipsiz uçurumlara gömülür
gibiydi.
Emma, onu yeniden öpmeye kalkışınca, "Hayır, yeter artık!" dedi karşı koyarak. Emma
güldü, kendisine
doğru çekti Hans'ı, göğsünü onun göğsüne dayadı, kolunu onun vücuduna doladı. Emma'nın
vücudunu vücudunda hisseden Hans iyice kendinden geçti, artık hiçbir şey söyleyemeyecek
Do'stlaringiz bilan baham: |