ilerden.
Eğenin üzerine bastıracaksın son.ra yoksa eğe-den hayır kalmaz."
O sırada büyük kalfa tornada bir iş uzerinde çalısıyordu. Jfens, göz ucuyla ona bakmaktan
kendini
alarmdı. Çelik bir mil W kasnak içine yerleştirilmiş:, kayış kasnağa geçirilmiş, mıl Pırıldayıp
vmlaya; rak hızla dönüyor, ba arada kaLfa Jşıl işü parıldayam kâğıt kadar incecik bir talaŞl
miun üzerinden sıyırıp alıyordu.
Bileyitaşma el atılmadığı an
yoktu.
Ellerinin gimdiden kapkara kesildiğini görmek Hans'ı se-vindirdi. Öyle umuyordu ki, -
ötekilerin siyah ve yamalı iş giysilerimin yanında henüz gülünç denecek kadar yeni ve mavi
görüünen kendi işliği de «çok geçmeden dahat bir kuuarulmış görünüm kazamacaktı.
Vakit ilerledikçe dışarıdan da müşteriler gel. meye başladı, iççerisi canlandı gideJeK. Küçü
kına. kine parçalarına taşlatmak ya da onarımdan geçirtmek için kc.-mu trikotaj atölyelerinden
LŞçiler «İradı.
Bir
köyrü göründü bir ara, onarılmamı için aaha önce bıraktığı çamaşır makinesinin selindi-
kümhaneden yeni çıktı, çapak içinde her yanı. Bu çapakları eğeleyip uzaklaştıracaksın
üzerinden, yoksa çarkın döndüreceği hassas aletler bozulur, kullanılmaz duruma gelir."
Ardından Schuler Usta dişliyi mengeneye sıkıştırdı, oradan eski bir eğe alıp işin nasıl
yapılacağını Hans'a gösterdi.
"Evet, şimdi sen devam edersin artık. Ama başka bir eğe alıp kullanayım deme sakın! Sana
öğleye kadar yetecek iş var burada; öğleyin eğelediğin çarkı bana getirip gösterirsin. İşbaşında,
sana söyleneni yapacaksın, başka şeyde olmayacak aklın. Bir çırak, işinden başka şey
düşünmez." Hans eğelemeye başladı. "Dur, ne yapıyorsun?" diye seslendi usta. "Öyle değil. Sol
Do'stlaringiz bilan baham: |