yaşlı insanlar pencereden ya da evlerinin önündeki banklardan düşünceli düşünceli havaya
bakıyor, tüm yaşamlarının anıları duru mavilikler içinden gözle görülebilecek gibi uçup
gidiyormuşçasma bir duyguya kapılıyorlardı. Ama gençler neşe içinde yüzüyor, yeteneklerine,
mizaç ve
karakterlerine göre içitler, kurbanlar, şarkılar ve danslarla, yiyip içmeler ya da göz
dolduran görkemli kavga dövüşlerle güzelim güne övgüler döşeniyorlar; dört bir yanda meyveli
pastalar hazırlanıyor çünkü, dört bir yanda şıra ve şarap mahzenlerde mayalanıyor,
meyhanelerin önlerinde ve ıhlamur ağaçlarının çevrelediği meydanlarda keman ve *
akordeonlar yılın son güzel günlerini kutluyor, insanları dansa, şarkı söylemeye ve sevi
oyunlarırîa çağırıyor.
Dört genç arkadaş hızlı hızlı yürüyordu. Hans, sigarasını dünyayı umursamayan biri gibi
tüttürmüş, hoşuna da gitmişti, doğrusu kendisi de şaşıyordu buna. Kalfa, kalfa olmadan önce
gezip dolaştığı yerlerden söz ediyor, kimse de onun palavralarına pek takılmıyordu, çünkü işin
tuzu biberiydi bunlar. En alçakgönüllü
kalfa bile eli ekmek tuttu da çevresinde bir görgü tanığı olmadı mı kalfalık öncesindeki
gezilerini ballandıra ballandıra, görkemli bir edayla, hatta bir efsane havası içinde anlatmadan
yapamaz. Çünkü bu zanaatkar delikanlıların harikulade şiiri halkın ortak malıdır, geleneksel
eski serüvenler yeni süs ve bezeklerle donatılarak her birinin içinden yeniden fışkırıp çıkar
ortaya; zanaatkar delikanlı anlatmaya başlamasın yeter ki, biraz o ölümsüz Eu- lenspiegel,
biraz da o ölümsüz Straubinger olup çıkar hemen.
"Sözün kısası, Frankfurt'ta o ne günlerdi, hey babam hey! Size anlatmadım belki, varlıklı
bir tüccar, ağzının
Do'stlaringiz bilan baham: |